Abdülkadir Geylani kitaplarından Fütuhu’l-Gayb kitap alıntıları sizlerle…
Fütuhu’l-Gayb Kitap Alıntıları
Daha yüksek dereceye çıkıncaya kadar, haline şükret.
İyisine kavuştuğun zaman da, elinde bulunanın kıymetini bil.
İlk başta sabırlı ol.
Sabırsız insana iyilik yakışmaz.
Sabır, insanın kıymetini artırır.
Dünyanın nimeti her an değişir.
Sabırlı olursan durmadan yükselirsin.
İyiliklere kavuşursun.
Kalbi kuvvetlendirir.
Vicdani kanaati artırır..
İmanı hakikata erdirir.
Hak yolda sabrı çoğalur..
Nefsi, kötü arzuları zayıflatır..
Her belâ geldikte müminde sabır ve hakkın hikmetli işlerine karşı teslim ve rıza olur..
Bu sebeple Allah, o kulundan memnun olur,
Ona her işinde yardım eder ; bol nimet gönderir.. Kula her yaptığı işte muvaffakiyet ihsan eder.
Âyet :
“Eğer şükrederseniz biz de ihsanımızı artırırız.”
(İbrâhim, 14/7)
Nefislerinin de bağıdır.
Onları asıl matlup olan Hak’tan başkasına meyletmekten korur ;
Yaratandan başkasına sığınmaktan esirger..
Bu böyledir.
İman yükseldikçe denenme nisbeti o derece artar..
Büyür..
Çoğalır..
Halkın kalbi onun emriyle çarpar.
Şu ayakta gezen varlıklara o hayat verir
Onlardan sana bir iyilik gelirse, onlardan değil Haktan bil..
Onlar mallarının başına Hak tarafından bekçi olarak konmuşlardır..
Onlar, bir nevi Hak tarafından vekil olarak mallarının başında beklerler
Sana herhangi bir şey verilirse Hakkın emriyle geldiğini anla..
Verdiren ve verdirmeyen odur..
dışına çıkamaz. Dışını Hakkın emirlerine uydurduktan sonra, iç alemi için 3 vazife
başlar:
1- İnsan öz varlığı olan kalbine, iç alemine dönmeli
2- Ruh, iyilik taraftarı olarak, kötülüğe meyilli duran nefsini muhasebe etmeli
3- Böylece bütün gidişatını, yolunu ALLAH yolunun hakiki yolcularına uydurmalıdır
Hakka vardıktan sonra ayrılmaktan,
Hakka yaklaştıktan sonra tekrar maneviyatın kapanmasından,
İmandan sonra küfre,
Hidayetten dalâlete düşmekten yine ona sığınırız
Hissiyatı bozulmuş
Ve netice bu bir hayvandır ; ki insana benzemez
Halkı kalben bırakmış olmandır
Heva ve hevesin kötü yolunu terk etmendir
İrade ve şahsi arzularını bırakmış olmandır ; irade ile gitmek, bu yolda iyi sayılmaz.
Bu iyi olmayan ahvâli bırakıp Allah’ın emirlerine bağlandığın gün, manevi yollar artık sana açılmış demektir.
Bu hâle erdikten sonra iyi olmayan eski huylara doğru hiçbir kıpırdama olmamalı.
Başkası da seni alâkadar etmemeli.. l
Hakkın emri ve onun hikmetli işlerini görmelisin
Bunları yapmakla, seni kötü huylardan muhafaza eder ;
Başkasına meyil etmekten esirger.
Nihayet sana verdiği güzel, büyük nimetlerle gönlünü alır.
Bozar, yeniden yapar
Yükseltir, alçaltır
— “Kıyamet günü cehennemin üzerinden geçildiği zaman, cehennem bağıracak; çabuk geç !
Ey mümin nurun alevimi söndürdü.”
O cehennemin ateşini söndüren nur, ancak dünyada kazandığın ve beraber götürdüğün iman nurudur. O nur, hem isyan eden, hem de itaat edende vardır. Ama isyan eden ondan faydalanamaz
Belâ da gelirse, sabretmeye çalış..
Belâyı hoş gör..
Onu da bir nevi nimet bil..Gizlemeye çalış !
Gücün yettiği kadar gidermeye gayret et..
Hele, onu her yerde anlatmaktan sakın
Allah’ın sana verdiği manevi hâlin kuvvetiyle ve gittiğin yolun icabı olarak bunları yapmak mecburiyetindesin..
Hakka taatla ve herşeyi hoş görmekle emrolunmuşsun.
Ancak, böyle refik-i alâya çıkabilirsin..
Kalbden sevme ;
Nasibin neyse gelir ; üzülme !
Yıkayıcının elindeki meyite benze
Doktorun önüne serilen hasta gibi ol
Onları kâh açılan kâh kapanan bir kapı bil..
Onları, meyvesi bazan var, bazan da yok olan ağaçlar gör..
Bu işlerin hepsini bir faile bağla
Ve bir müdebbirin tedbiri kabul et..
Bu fail ve müdebbirin de Allah olduğuna inan ki, muvahhid olasın.
Onlardan herhangi bir şey bekleme.
Onlara minnet etme..
Onlara güvenme, onlara dayanma
Onlardan ne kork, ne de bir şey iste.
Onların elindeki dünyalığa göz atma..
Onların iyiliği seni sevindirmesin, kötülükleri de gücendirmesin.
Bu arada nefse boş iddia ve arzu, bir de kötülükleri ile sevinmesi kalır.
Kulu,Allah Azze ve Celle Hazretlerine yakınlaştıran şey nedir?
Cevap verdim:
Bu yakınlaşmanın bir bidayeti birde nihayetinde vardı.Bidayeti verâ;nihayetinde ise rıza,teslimiyet ve tevekküldür.
En uygun yol, dua yoludur. Bela geldiği zaman dua etmek, Allah’a yalvarmak, günahlarına tövbe etmek hepsinden iyidir.
Bununla beraber başkalarının hiçbir şeyine göz dikmemektedir.
Her hayır sabırla işlenir. Herhangi bir hayrı yapana sevabı, o işteki sabrı kadar verilir.
Her şeyi iyice tahkik et.
Bir hâlden diğer hâle geçer ve olgunluğa doğru ilerlerdi.
Gayb âleminin hazinelerine ererdi.
Çeşitli mânevi süslerle süslenirdi.
İşte Peygamber (S.A.V.) efendimiz böylece yükselirdi.
Her yükseldikçe bir evvelkinin noksanlığını anlar; mahdut bir hâlde kalmayı, bir noksan sayar, istiğfar ederdi.
Böylece kendisi yaptığı gibi ashabına da istiğfar telkin ederdi
Çünkü istiğfar ve tevbe hâlinde bulunmak kulun vazifesidir.
İnsana en çok yakışan şey, istiğfar ve tevbe etmektir.
Takdir ve tedbirde, onu itham etme..
Onun vaadinin doğruluğunda şüpheye düşme.
Kendi şahsi arzu ve isteklerinde tesir görerek, uyman da bir nevi şirk ve putperestliktir.
Hak’kın her işi hikmettir. Her emrinde fayda vardır. Şu da var ki; Allah, hiçbir zaman insanların zararını istemez.
– Belki bu benden daha üstündür. Allah tarafından benden daha fazla sevilmiştir
Demeli ve bunu benliğine sindirebilmelidir.
Kendinden küçüğünü gördüğünde:
– Küçüktür, henüz yaratana karşı gelmemiştir. Halbuki ben Allah’a isyan ettim, karşı geldim. Bu benden hayırlıdır
Demeli
Büyük için de şöyle demeli:
Bir bilgini görünce: Bu bilgindir, benim bilmediğimi biliyor. Bana verilmeyen ona verilmiş. Onun bildiğini ben bilmiyorum. O, bildiği ile amel ediyor, bense cahilim yapamıyorum.
Demeli
Cahil kimseyi gördüğü zaman da:
– O bilmeyerek günah işliyor, ben bilerek yapıyorum, öldüğümüz zaman bilinir.
Şeklinde demelidir.
Bir kafirle karşılaştığı zaman da şöyle demelidir.
– Belki dine gelir, imanlı olur. Belki ben günahlarım yüzünden imansız gidebilirim. Sonumuzun ne olacağı bilinmez.
İşte en büyük iş bu hali almaktır. İnsanın faydalanacağı ilk ve son iş, tevazudur. Kul bu hali ruhunda duyduğu ve tevazu derecesine çıktığı zaman; Allah için nasihat izni alır. Herkese nasihat vermeğe koyulur.
Dünya ve ahiret işlerine dair bütün üzüntüleri gider. Artık Allah’ın sevmiş olduğu insanlardan sayılır. Şeytanın da en büyük düşmanı sayılır. Rahmet kapısına varmış olur.
bırak. Mümkün olduğu kadar şüpheli şeylerden kaç.
Şöyle buyurmuşlardı:
“Allah’tan kimsenin korkmadığı kadar ben korktum. Allah yolunda kimsenin görmediği eziyeti de ben gördüm. Otuz gün otuz gece geçti de yediğimiz sadece Bilal’in koltuğunun altında getirdiğinden ibaretti.”
mağlup olarak bid’at yoluna sapmayın !
Halbuki karanlık nihâi noktasına eriştiğinde, şafak söktüğünde gün çıkagelir. Sen bunu ister arzula ister arzulama, ister sükût et ister isen hoş görme, gün doğacaktır.
Hemen akabinde gecenin geri gelmesini istesen duan kabul olunur mu hiç.?
Hacetin verilir mi sana.?
Verilmez çünkü sen vakti gelmezden evvel bir şey istemiş oldun. Kala kala geriye bir hüsran, ümitsizlik, memnuniyetsizlik ve mahcubiyet kalır.
Bırak bunların hepsini bir kenara. Rabbin Azze ve Celle’nin muvafakatı, hüsn-i zannına ve sabr-ı cemile yârân ol.
Senin olan senden alınmaz, senin olmayan ise sana verilmez…
Kulu, Allah Azze ve Celle Hazretlerine yaklaştıran şey nedir?
Cevap verdim:
Bu yakınlaştırmanın bir bidayeti bir de nihayeti vardır. Bidayeti verâ; nihayeti ise rıza, teslimiyet ve tevekküldür.