İçeriğe geç

Freud – Ruhları İyileştirenler Kitap Alıntıları – Stefan Zweig

Stefan Zweig kitaplarından Freud – Ruhları İyileştirenler kitap alıntıları sizlerle…

Freud – Ruhları İyileştirenler Kitap Alıntıları

Her gerçeğin arkasında
daha derin bir gerçek gizlidir ve
bir itiraf, kişinin itiraf etmek
istemediği şeyi saklamak için
yapılır.
Bir şeyi yanlış yere
koyduğumuzda istediğimiz şey,
gerçekten kaybetmek istediğimiz
şeyi kaybederiz. Ruh bilimde
neredeyse bir itiraf, bir kendini
ele vermedir.
Doğruluk zekanın biricik kaynağıdır.
Her insan topluluğunun kendine has kurallarının, kendine ait ahlak biçimlerinin olduğu söylenebilir. İlk insan sürülerinden günümüzün elektrik çağına kadar her topluluk içgüdüleri kontrol altında tutmayı denemek için kendince yollar bulmuştur.
Düşüncenin en güvenilir ölçüsü üstesinden geldiği dirençtir.
“Tıpkı birey gibi tüm insanlık için de hayat dayanılması çok zor bir şey ..”
Bu kederli bir cümledir . Bu mantıklı bir bilgeden çok kendi benliğinin derinliklerinden yükselen bir iç çekiştir .
Her rüya bastırılmış bir uyanıklık hali arzusunun tezahürüdür
Kendini bilmek demek Özgür olmak demektir.
Doğruluk zekanın biricik kaynağıdır .
Börne
Doğal olmayan da doğanın bir parçasıdır. Her şeyde doğayı görmeyen kişi doğası asla görmesi gerektiği gibi görmez. Goethe
“yüreğimizin en karanlık köşelerinde sıkışmış olan şeyler, rüyada hapşırıkla atılır.”
“iyiler başkalarının yaptığı şeyleri rüyada görmekle yetinen insanlardır.”
Bir adam gündüz vakti onu reddeden bir kadını rüyasında sahip olabilir; dilenci kendini çok zengin görebilir; çirkin bir adam kendini Adonis olarak düşleyebilir; yaşlılar gençleşir; mutsuz olan mutlu, tanınmayan biri ünlü, güçsüz ise güçlü olur.
Rüyada hiç ceza almadan düşmanlarımızı katleder, üstülerimize karşı gelir, kısıtlanmamış duygularımız ve içsel benliğimizi nasıl istiyorsa öyle yaşarız. Bu yüzden her rüya bastırılmış bir uyanıklık hali arzusunun tezahürüdür.”
“rüyaların ‘yorumlanmasından’ bahsetmek artık büyümüş insanın çocukluğuna geri dönmektir.”
“ruh bilimi düşüncesizliği değil, bastırılmış düşüncenin farkındalığını gösterir.”
“her ruhsal oluşumun belirli bir anlamı vardır ve her eylemin de bir faili..,”
“yapmak istediğimiz şeyi yapamıyorsak neden istemediğimiz bir şey onun yerini alsın ki?”
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
“ne kadar hızlı ve atak olursa olsun her vahşi yaratık arkasında iz bırakır.”
“mantıksal olarak; karanlıkta görünmez olan masa, görülebilen masa kadar maddi dünyaya aittir ve psikolojide de bilinçaltı bilinç kadar zihnin bir parçasıdır.”
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
“kendini bilmek demek özgür olmak demektir.”
“ateş nasıl içsel bir iltihaplanmadan kaynaklanabilirse, ruhsal bozukluk da duyguların normal akışını engelleyen bir ket, bir blok tarafından meydana gelebilir .”
“doğa bilimlerinden daha çok insan ilişkilerine dair şeyler öğrenme isteği daha fazla vardı içimde.”
“Nietzsche bir çekiçle felsefe yapsaydı, Freud bir neşter ile felsefe yapardı ve bu iki aletin hiçbiri de onlardan faydalanamayacak kadar çok nazik, düşünceli ellerde bu kadar değerli olmazdı.”
“ sağlık nefes almakla eş anlamlıdır, uyanık olmak çalışmakla aynı anlama gelir, yaratım hayatla özdeştir.”
“insan kendi benliğinin derinliklerine inmelidir.”
“cehalet her zaman sertliğe teşvik eder.”
“medeniyet adına hoşgörü bayrağını dalgalandıran birisinin, bireyin kişisel ahlakına karışma hakkı yoktur.”
“ahlak, dünya ötesi idealin, dünyevi biçimiydi.”
“her düşünce, her samimi inanç kendi yararına kullanıldığı baskıyı bir derecede meşru kılar.”
İster dini, ister ulusal bağlarla bir arada olsun, tüm insan toplulukları kendini koruma adına; bireyin agresif, cinsel, anarşik eğilimlerini kontrol etmeyi ve kural, gelenek, adetler, ahlak ve etik isimleri altındaki bariyerlerin arkasına hapsetmeyi gerekli görür.
Yalnız doğru olan faydalıdır.

-Goethe-

İyiler başkalarının yaptığı şeyleri rüyada görmekle yetinen insanlardır.

-platon-

Nietzsche bir çekiçle felsefe yapsaydı Freud bir neşter ile felsefe yapardı ve bu iki aletin hiçbiri de onlardan faydalanamayacak kadar çok nazik, düşünceli ellerde bu kadar değerli olmazdı.
Sonbahar derin düşüncelere dalmak için en güzel zamandır.
Yüreğimizin en karanlık köşelerinde sıkışmış olan şeyler, rüyada hapşırıkla atılır.
Hiç kimsenin bilinçli olarak bildiği şeyi ona öğretmesi için bir psikoloğa ya da ruhsal rehbere ihtiyacı yoktur.
Nietzsche her dahinin bir maske taktığını söyler.
Freud en şeffaf olanlardan birini seçmiştir.
Sigmund Freud’un ilk ortaya çıkışı meslektaşlarını bir kilisede ateşlenen bir silah gibi etkilemişti.
Geçmiş bitmiş bir yaşam, yaşanmış ve sona ermiş bir geçmiş, zihnin şimdiki aktivitleri üzerinde hiçbir etkisi olmayan harcanmış güçler.
Kendini bilmek demek özgür olmak demektir.
Her zaman tek bir yolu, tehlikeli ve zor olanı gösterdi: insan kendi benliğinin derinliklerine inmelidir.
Cehalet her zaman sertliği teşvik eder.
insanın kanında hala alev alev yanan şey, uzaklara çekilip giden bir fırtınadan geriye kalan şimşek çakmalarından, ölmekte olan hayvanlığın son çırpınışından başka bir şey değildir..
Cevabı uzakta aramaya gerek yok. Akıllı olmasının verdiği kibir onu yanlış yönlendirmişti.
Düşüncenin en güvenilir ölçüsü üstesinden geldiği dirençtir.
Sanatın her sanih çalışması kişinin kendini yaratmasından kaynaklanır ve Goethe, Werther’in yazarın yerine kendisini öldürdüğünü kabul ettiğinde kendi yaşamını kendisinin bir rüya portresine yansıtarak tasarlanmış bir intihardan kendisini kurtarmış olduğu gerçeğini muazzam bir şekilde ifşa etmiş oldu. Tıpkı bireyin özel yüklerini ve arzularını rüyada boşaltması gibi, tüm uluslar da korkuları ve arzularını mitler ve dinler dediğimiz o plastik yapılara boşaltır.
Ruhsal yaşamın derinliklerinde dürüstlük ve samimiyet olmadan gerçek bir iç görü nasıl gelişebilir? İşleri bilgi yayma olan kişiler, okul müdürleri, din adamları, sanatçılar, profesörler, hatta bilim adamlarının kendisi iki yüzlü ya da cahilse berrak bir ışık nasıl yayılabilir bir yere? Cehalet her zaman sertliği teşvik eder.
Bilmek istediği şey kendisi, kendisini diğerlerinden ayıran ve yalnızca kendisine ait olanı bilmektir.
Yüreğimizin en karanlık köşelerinde sıkışmış olan şeyler, rüyada hapşırıkla atılır
Bir bireyin zihninin gizli bölgelerine ışık tutsak ancak gerçekten duygular dünyasını anlayabilirriz; bilinçaltının uçurumlarını keşfettiğimizde ancak bilinçteki sıkıntı ve rahatsızlıkların nedenlerini öğrenebilirriz.
Freud şayet en göze çarpan özellikleri olan acımasızlık ve kararlılıktan yoksun olmuş olsaydı, başarısı da en iyi ve en kararli özelliklerinden yoksun olmuş olurdu. Nietzsche bir çekiçle felsefe yapsaydı Freud bir neşter ile felsefe yapardı ve bu iki aletin hiçbiri de onlardan faydalanamayacak kadar çok nazik, düşünceli ellerde bu kadar değerli olmazdı.
Çağının ketum sessizliği devam ettirme arzusuna bakmadan Freud bastırılmış ve bilinçaltında olanın kendini bilmesinin ve kendini kabul etmesinin acil bir ihtiyaç olduğunda israr etti.
içgüdülerin bastırılamayacağını ve zoraki olarak bastırıldıklarında onların dünyadan kaybolup gittiğini var saymanın çok sığ bir düşünce olduğunu söyledi. En fazla yapılabilecek şey onları bilinçten bilinçaltına itmek olurdu. O zamanda tehlikeli biçimde deforme oldukları için oraya yerleşir, zihnin kuytu köşelerine hapsedilir ve araliksız bir çalkantıyla sinir bozukluklarına, rahatsızlıklarına ve hastalıklara neden olurlardı.
Önemli olan Freud’un bu alana giriş biçimi değildi, önemli olan onun bir savaş ilan edecek kadar cesur olmasıydı. Buradaki sorun kurulu düzende bir iyileştirme değil, aksine kökten bir değişimdi. Basit doktrinler yerine temel ilkeler söz konusuydu; detaylar değil, bütün önemliydi. Yeni ve eski metot karşı karşıya gelmişti ve sadece birisi için yer vardı.
Kendini bilmek demek özgür olmak demektir.
Nietzsche bir çekiçle felsefe yapsaydı, Freud bir neşter ile felsefe yapardı.
Bu yüzden çocuğu düşüncesizce cezalandıran, yasaklayan, tehdit eden veya azarlayan kişi derin ve şimdiye dek hayal bile edilmemiş bir sorumluluğun altına girmektedir.
Cevabı uzakta aramaya gerek yok. Akıllı olmasının verdiği kibir onu yanlış yönlendirmişti.
İnsan kendi benliğini ve kişiliğini dış yaşamın giderek monotonlaştığı yüzyılımızda olduğu kadar hiçbir zaman merak etmemiştir. Tekniğin belli bir noktaya kadar ilerlemesi yeni çağın yurttaşlarını benzer kılmakta, onların kişiliklerini yok etmekte, herkes aynı sıkıcı renge sahip olana kadar ayırt edici tüm renklerinden onları sıyırmaktadır.
Her gerçeğin arkasında daha derin bir gerçek gizlidir ve bir itiraf, kişinin itiraf etmek istemediği şeyi saklamak için yapılır sadece.
Yuzyillardir suren bu inatci kendini gizleme ve israrla kendini ifade etmemenin sonucunda aklin esi gorulmemis zaferleri kutladigi bir medeniyette piskoloji her zaman geri planda kalmistir. Ruhsal yasamin derinliklerinde durustluk ve samimiyet olmadan gercek bir ic goru nasil gelisebilir? Isleri bilgi yayma olan kisiler, okul mudurleri, din adamlari, sanatcilar, profesorler, hatta bilim adamlarinin kendisi iki yuzlu ya da cahilse berrak bir isik nasil yayilabilir bir yere? Cehalet her zaman sertligi tesvik eder. Sonuc olarak acimasiz bir pedagog nesli (yenilmez cehaletleri icindeki acimasizliklariyla) genclerin uzerinde surulmus, surekli ahlakli ol ve kendini kontrol emirlerini yenileyerek cocuklarin zihinlerine geri donusu olmayan zararlar vermislerdir.
Mutlu olmak,üretmek için insan her zaman kendi varlığının anlamına duyduğu inançla güçlenmelidir.
Dayatılan toplumsal kısıtlamalar her geçen yüzyıl bizi daha çok ezerken duygusal yaşamımızı da sakatlar.
Kendini tanımak bizi kendimizden kurtarır.
Yapmak istediğimiz şeyi yapamıyorsak neden istemediğimiz bir şey onun yerini alsın ki?
Her zaman tek bir yolu,tehlikeli ve zor olanı gösterdi:insan kendi benliğinin derinliklerine inmelidir.
Bilimin görevi insanın gerçeklerle nasıl yüzleşmesi gerektiğini ve bu acımasız dünyada onlardan en iyi nasıl yararlanmamız gerektiğini öğretmektir.
Her kazanım,bilgideki her ilerleme cesaretin,insanın kendisine yönelik sertliğini,kendini temizleme sürecinin bir sonucudur.
Doğruluk zekanın biricik kaynağıdır.
Börne
insanın kanında hala alev alev yanan şey, uzaklara çekilip giden bir fırtınadan geriye kalan şimşek çakmalarından, ölmekte olan hayvanlığın son çırpınışından başka bir şey değildir.
Düşüncenin en güvenilir ölçüsü üstesinden geldiği dirençtir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir