İçeriğe geç

Foundation Kitap Alıntıları – Isaac Asimov

Isaac Asimov kitaplarından Foundation kitap alıntıları sizlerle…

Foundation Kitap Alıntıları

Şiddet, beceriksizlerin başvurduğu son çaredir.
Seldon kemerindeki keseden küçük bir hesap makinesi çıkardı. Uykusuzluk çektiği zamanlarda kullanmak üzere yastığının altında bunlardan bir tane bulundurduğu söylenirdi.
Küpten farksız bir binada doğmuş, tek bir koridorda büyümüş, hücre denebilecek bir yerde çalışmaya alışmışsanız ve tatil denince aklınıza kalabalık bir güneş odası dışında bir şey gelmiyorsa, gökyüzünden başka hiçbir şeyin görülemediği açık bir terasa çıkmak sinirlerinizi harap edecektir.
Bir İmparatorluk’un çöküşü, beyler, devasa bir olaydır ve böylesi bir şeyle baş etmek hiç de kolay değildir. Yükselen bir bürokrasi, toplumsal inisiyatifin zayıflaması, sınıfların kemikleşmesi, bilimsel merakın engellenmesi… ve bunlara benzer daha binlerce etken bu çöküşe hız kazandıracaktır. Size açıklamaya çalıştığım gibi, çoktan işlemeye başlamış olan bu süreç durdurulamayacak kadar büyük.
Bir imparatorluğun çöküşü, beyler, devasa bir olaydır ve böylesi bir şeyle baş etmek hiç de kolay değildir. Yükselen bir bürokrasi, toplumsal inisiyatifin zayıflaması, sınıfların kemikleşmesi, bilimsel merakın engellenmesi Ve bunlara benzer daha binlerce etken bu çöküşe hız kazandıracaktır.
Bence gerçeklik çok daha açık ve daha az esrarengiz olmalı, insan aklınca daha rahat kavranabilmeli.
‘Şiddet beceriksizlerin başvurduğu en son çaredir,’
Akla  gelebilecek  hiçbir  çaba  Trantor’un mahvolmasını  engelleyemez,   dedi.  Ama  bu  kolaylıkla çabuklaştırılabilir.  Yargılanmanın  yarıda  kesildiği  hikâyesi bütün  Galaksiye  yayılacak.  Felaketi  hafifletmek  için  yaptığım planların  engellenmesi,  insanları  geleceğin  onlara  iyi  bir  şey getirmeyeceğine inandıracak. Zaten hepsi de büyükbabalarının  hayatlarını  özlemle  hatırlamaya  başladılar bile.  Bu  insanlar  siyasi  ayaklanmaların  ve  ticaretteki durgunluğun  daha  da  artacağını  anlayacaklar.  Bütün Galaksiye  ‘Herkes  şimdi  ne  kaparsa  kârdır,’  düşüncesi  egemen olacak.  Hırslı  insanlar  beklemeyecekler.  Namussuz  kimseler çekinmeyi  bir  yana  bırakacaklar.  Ve  bu  insanlar  her hareketleriyle  dünyanın mahvolmasını  çabuklaştıracaklar
Hiper sistem hayal edilemeyecek bir bölgeydi.  Ne zamandı, ne de mekân. Ne maddeydi, ne de  enerji. Ne hiç  di, ne de bir  şey .
Hayat güzel, ölüm huzurlu. Sorun birinden diğerine geçmekte.
Gezegene besin taşıyan gemileri henüz görmemişti. Trantor’daki kırk milyar insanı galaksinin geri kalanına bağlayan yaşamsal damarın varlığından habersizdi. Şimdilik sadece insanoğlunun o en müthiş eserini görebiliyordu: Bir gezegenin kibre varan bir hırsla topyekün fethedilmesini.
Önyargı ne zamandan beri kendinden başka yasa tanır oldu?
Nasıl ki ben bugünkünü çözdüm, bırak da o yeni sorunların çözümünü benden sonrakiler düşünsün
Hadi ama, kimi kandırıyorsun? Önyargı ne zamandan beri kendinden başka yasa tanır oldu?
Anılar aniden hatırlandıkları zaman insanın içini sızlatır.
“ Bilimsel gerçeklik her türlü hainliğin ya da sadakatin ötesinde bir şeydir.”
Şiddet, beceriksizlerin başvurduğu son çaredir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
fırtına ikiye ayırıncaya dek ağaç gövdesinin ne denli çürümüş olduğu anlaşılmaz, sapasağlam görünür göze.
Anılar aniden hatırlandıkları zaman insanın içini sızlatır.
İnanç ve duygulara dayanan herhangi bir dogma başkaları üzerinde kullanılırken bile tehlike doğuracak bir silahtır, çünkü bu silahın sahibine yönelmeyeceği asla garanti edilemez.
Gelecekten bana ne? Seldon ileride olacakları önceden hesaplamış ve gerekli hazırlığı yapmıştır nasılsa. Parasal gücün de bugün dinin yitirdiği gibi etkisini yitireceği kriz zamanları gelecek. Nasıl ki ben bugünkünü çözdüm, bırak da o yeni sorunların çözümünü benden sonrakiler düşünsün.
Bu Vakıf’ın tek patronu olduğumda hiçbir şey yapmadan oturacağım. Hiç ama hiçbir şey; yeni krizin sırrı da burada yatıyor zaten.
Bugün gösteri sırası bende, diye fısıldadı Mallow yanı başındaki Jael’e. Arkana yaslan ve şamatayı seyret.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
İnanç ve duygulara dayanan herhangi bir dogma başkaları üzerinde kullanılırken bile tehlike doğuracak bir silahtır, çünkü bu silahın sahibine yönelmeyeceği asla garanti edilemez.
Fırtına ikiye ayırıncaya dek ağaç gövdesinin ne denli çürümüş olduğu anlaşılmaz, sapasağlam görünür göze.
Bu noktada Hari Seldon kucağındaki kitabı kaldırıp açtı. Yüzü ciddileşmişti. Seksen yıl önce, galaksinin diğer ucunda, Yıldız Ucu denilen yerde, başka bir Vakıf’ın daha kurulmuş olduğunu asla unutmayın. O Vakıf daima orada olacaktır. Beyler, Plan’ın dokuz yüz yirmi yıllık bölümü önünüzde uzanmakta. Sorunu çözmek size düşüyor!
Gözlerini kitaba diktiği sırada görüntüsü yavaş yavaş gözden kayboldu ve odadaki ışıklar yeniden parlaklaştı. Hemen ardından mahzendekiler arasında baş gösteren tartışmalar sırasında Lee, Hardin’in kulağına doğru eğilip fısıldadı: Bir daha ne zaman geri döneceğini söylemedi.
Biliyorum diye cevap verdi Hardin, umarım bir dahaki gelişinde sen ve ben çoktan ölmüş oluruz!
Ateşe körükle giden kişi, bir alev göremezse yangını kendisi çıkarır.
Eski bir öykü vardır, dedi Hardin, belki insanlık kadar eski, çünkü onu içeren en eski kayıtlar kendilerinden de eski başka kayıtların kopyalarıdır zaten ilginizi çeker diye düşündüm. Öykü şöyle:
Kurt gibi güçlü ve tehlikeli bir düşmanı olan at, ömrünü her an tetikte, korku içinde sürdürmektedir. Kapıldığı ümitsizlik onu bir müttefik bulmaya iter. Bunun üzerine bir insana yaklaşıp onunla birlik olmayı önerir, ne de olsa kurt her ikisinin de düşmanıdır. Adam bu ortaklığı daha ilk anda kabul eder ve yeni ortağının sahip olduğu müthiş hızı onun hizmetine sunması halinde kurdu hemen öldürebileceğini öne sürer. Kurt belasından kurtulmaya çok istekli olan at, adamın onu eyerleyip üzerine binmesine izin verir. Adam da iddiasını yerine getirir ve atın üstünde hareket ederek kurdu avlayıp öldürür.
Büyük bir sevinç ve rahatlama duyan at, adama teşekkür eder ve şöyle der: ‘Düşmanımız ölmüş olduğuna göre şu eyeri üzerimden kaldır da yeniden serbest kalayım.’
Adamsa okkalı bir kahkaha atıp, ‘Asla!’ diye yanıt verir ve atı mahmuzlar.
Odaya çökmüş olan sessizlik bozulmamıştı. Gölgeler içindeki Wienis’te en ufak bir kıpırtı yoktu.
Hardin sakince sürdürdü konuşmasını. Bu öyküyle mevcut durum arasındaki benzerliği fark etmişsindir umarım. Dört Krallık’ın kralları, halkları üzerinde sonsuza dek hakimiyet kurma endişesiyle kendilerine ilahi bir nitelik kazandıran bilim dinini kabul ettiler; işte o bilim dini onların eyeriydi, çünkü o ülkelerin can damarı olan nükleer gücün üzengisini rahiplerin eline vermiş oluyordu rahiplerin sizden değil bizden emir aldığı da unutulmamalı tabii. Sen kurdu öldürdün, ama eyeri sırtından atamadın
Galaksi Ruhu, onun peygamberi Hari Seldon ve onun emirlerini yorumlayıp bize ileten Vakıf’ın kutsal hizmetkârları adına, bu gemiyi lanetliyorum. Bu geminin göz görevi gören televizörleri kör olsun. Yumruk görevi gören nükleer patlayıcıları işlevlerini yitirsin. Kalp görevi gören motorları dursun. İletişim kurmasını sağlayan haberleşme sistemi sağır olsun. Ciğer görevi gören havalandırma sistemi bozulsun. Ruhu olan ışıkları sönüp gitsin. Galaksi Ruhu adına, bu gemiyi böyle lanetliyorum.
Yine de bunlara herkes inanıyor. Peygamber Hari Seldon ve günün birinde Galaktik Cennet’e dönüş yapılabilmesi amacıyla Vakıf’ı buyruklarını yerine getirmekle nasıl görevlendirdiğine ilişkin söylentiler ile bu emirlere uymayanların sonsuza dek acı çekeceği hakkındaki bütün o sözleri kastediyorum. Halk bunlara inanıyor.
Şiddet, beceriksizlerin başvurduğu son çaredir.
Bir kez emir verecek konuma ulaştın mı, böyle yapmak sanki doğuştan hakkınmış gibi emir yağdır onlara, onlar da alışkanlık gereği bu emirleri yerine getireceklerdir. Darbenin temelinde yatan mantık budur işte.
Terminus bir gezegen değil, büyük bir ansiklopediyi hazırlamakla görevli bilimsel bir vakıf. Uzay aşkına, sizin bilime hiç saygınız yok mu?
İmparatorluk ortadan kalkacak, tüm iyi yönlerini de beraberinde götürecek. Bunca zamandır oluşmuş bütün bilgi birikimi çürüyecek, kabul ettirdiği düzen ise silinip gidecek. Yıldızlararası savaşların ardı arkası kesilmeyecek, yıldızlararası ticaret ise son bulacak, nüfus azalacak, gezegenler ana galaksiyle irtibatı kaybedecekler Ve bu böyle devam edecek.
Fırtına ikiye ayırıncaya dek ağaç gövdesinin ne denli çürümüş olduğu anlaşılmaz, sapasağlam görünür göze. İmparatorluk’un dalları arasında o fırtınanın esintisi ıslık çalmaya başladı bile. Psikotarihin kulağıyla dinleyin bir, gövdenin çatırdamaya başladığını duyacaksınız.
Bir İmparatorluk’un çöküşü, beyler, devasa bir olaydır ve böylesi bir şeyle baş etmek hiç de kolay değildir. Yükselen bir bürokrasi, toplumsal inisiyatifin zayıflaması, sınıfların kemikleşmesi, bilimsel merakın engellenmesi ve bunlara benzer daha binlerce etken bu çöküşe hız kazandıracaktır. Size açıklamaya çalıştığım gibi, çoktan işlemeye başlamış olan bu süreç durdurulamayacak kadar büyük.
Trantor’u bekleyen yıkım, insanoğlunun gelişiminden ayrı tutulacak, kendi başına gerçekleşecek bir olay değil. Bu yıkım, başlangıcı yüzyıllar öncesine dayanan ve sürekli ivme kazanan karmaşık bir dramın doruk noktasını oluşturacak. Galaktik İmparatorluk’un gerileme ve çöküş sürecinden bahsediyorum, baylar.
Ateşe körükle giden kişi, bir alev göremezse yangını kendisi çıkarır.
Tarih; şan, şeref ve zafer diye tanımladıkları şeyler uğruna uyruklarının refahını feda etme keyfiyeti göstermiş lider örnekleriyle dolu.
Ateşe körükle giden kişi, bir alev göremezse yangını kendisi çıkarır.
Şiddet, beceriksizlerin başvurduğu son çaredir.
ya bir otoriteye ya da geçmişe bel bağlıyorsunuz siz oysa çözümü kendinizde aramanız gerekir.
Şiddet, beceriksizlerin başvurduğu son çaredir.
Kitleleri ateşlemek insana güç veren bir şeydir fakat insanların vefasız olduğunu da unutma.
Başarıya giden yolda planlama tek başına yeterli değildir. İnsan koşullara göre tavır almayı da bilmeli.
kişiler olayları kendi istedikleri yöne çekmeye uğraşır hep.
“Fırtına ikiye ayırıncaya dek ağaç gövdesinin ne denli çürümüş olduğu anlaşılamaz.”
Anılar aniden hatırlandıkları zaman insanın içini sızlatır.
Başarıya giden yolda planlama tek başına yeterli değildir. İnsan koşullara göre tavır almayı da bilmeli
Eğer karanlıkta kalanlar ışığı reddediyorsa, bu onların ışığa ihtiyaç duyduğunun en büyük kanıtı değil midir?
Oysa, avukat bey fırtına ikiye ayırıncaya dek ağaç gövdesinin ne denli çürümüş olduğu anlaşılmaz, sapasağlam görünür göze.
Bilimsel gerçeklik her türlü hainliğin ya da sadakatin ötesinde bir şeydir.
Aslına bakarsanız ben dışarıdaki koşullarla pek ilgilenmiyorum. Zaten en son üç yıl önce dışarı çıkmıştım. Bir kere görünce ne menem bir şey olduğunu anlıyorsunuz ve bir daha görme gereksinimi duymuyorsunuz
Ahlâk anlayışınızın doğru olanı yapmanızı engellemesine asla izin vermeyin!
İnanç ve duygulara dayanan herhangi bir dogma başkaları üzerinde kullanılırken bile tehlike doğuracak bir silahtır, çünkü bu silahın sahibine yönelmeyeceği asla garanti edilemez.
, kimi kandırıyorsun?Önyargı ne zamandan beri kendinden başka yasa tanır oldu?
Her şey yolundayken disiplini sağlamanın övünülecek bir yanı yoktur. Asıl mesele ölümle yüz yüzeyken düzeni koruyabilmekte.
Başarıya giden yolda planlama tek başına yeterli değildir. İnsan koşullara göre tavır almayı da bilmeli.
Şiddet, beceriksizlerin başvurduğu son çaredir.
Şiddet, beceriksizlerin başvurduğu son çaredir..
fırtına ikiye ayırıncaya dek ağaç gövdesinin ne denli çürümüş olduğu anlaşılmaz, sapasağlam görünür göze.
Oysa, avukat bey, fırtına ikiye ayırıncaya dek ağaç gövdesinin ne denli çürümüş olduğu anlaşılamaz, sapasağlam görünür göze.
Ateşe körükle giden kişi, bir alev görmezse yangını kendisi çıkarır.
Ya bir otoriteye ya da geçmişe bel bağlıyorsunuz siz Oysa çözümü kendinizde aramanız gerekir
Geleceğiniz ne denli dönemeçli bir yol izlerse izlesin, torunlarınıza daima bu yolun bir kez çizilmiş olduğunu ve yolun sonunda onları yeni ve daha büyük bir imparatorluğun beklediğini öğretin!
“Fırtına ikiye ayırıncaya dek ağaç gövdesinin ne denli çürümüş olduğu anlaşılamaz.
Yükselen bir bürokrasi, toplumsal inisiyatifin zayıflaması, sınıfların kemşkleşmesi, bilimsel merakın engellenmesi ve bunlara benzer daha binlerce etken bu çöküşe hız kazandıracaktır.
Bir İmparatorluk’un çöküşü, beyler, devasa bir olaydır ve böylesi bir şeyle baş etmek hiç de kolay değildir.
Tarih şan, şeref ve zafer diye tanımladıkları şeyler uğruna uyruklarının refahını feda etme keyfiyeti göstermiş lider örnekleriyle dolu.
İnanç ve duygulara dayanan herhangi bir dogma başkaları üzerinde kullanılırken bile tehlike doğuracak bir silahtır, çünkü bu silahın sahibine yönelmeyeceği asla garanti edilemez.
Dahası, İmparatorluk’un yönetsel merkezi olma konumu sağlamlaştıkça dış unsurlar açısından daha da büyük bir ödül halini alıyor. İmparatorluk tahtının hangi varise kalacağı sorunu belirsizleştikçe ve büyük aileler arasındaki kavgalar şiddetlendikçe sosyal sorumluluk ortadan kayboluyor.
Trantor uzmanlık alanlarını çoğalttıkça giderek daha aciz, daha savunmasız bir duruma düşüyor dedi Gaal.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir