Erim Şişman kitaplarından Fomenta kitap alıntıları sizlerle…
Fomenta Kitap Alıntıları
Ne yazık ki her zaman içimdeki merak, tüm öğütleri yok edecek güçte olmuştur..
İnsanların saf mutluluğa ulaşmasının tek yolunun cehalet olduğunu savunurlar.
Ölümden daha korkunç olan bir şey varsa o da ölümsüzlüktür.
Kadın, aşktı. Sevişecektik, doğumdan ölüme el üstünde tutacaktık, saçlarını okşayacak, koruyup kollayacaktık. Yırtıcı hayvanlardan ve doğal felaketlerden koruduk ama kendimizden koruyamadık onları.
“Bir ağacın dallarıyla kavga etmektense, ağacı kökünden sökmek daha avantajlıdır.”
“Yaşam dediğin hiç durmadan devam eden bir savaştır aslında.”
“Bu dünya da kendini tekrarlamayan tek şey aşktır.”
“Yalnızlıktan daha büyük bir lanet yoktur ”
“Aşk ölümün provası değilse nedir?”
“Öldükten sonra karışacağım yokluk, onun ölümüyle alışamayacağım yalnızlıktan daha kabul edilebilir bir sondu.”
“Baba olmak biyolojik değil, duygusal bir şeydir.”
“ dürüstçe konuşanlardan değil, sinsice susanlardan zarar gelir her zaman.”
“ korku hayatta kalma içgüdüsüyle salgılanan bir hormondur sadece.”
“ ne diyeceğini bilmiyorsan bir şey söylemeye çalışma.”
“Mantıklı gelmeyen bir şeye inanmak kadar mantıksız bir şey olabilir mi?”
“İnsanlar, dünya denen filmde başrol oynadığını zanneder Dünya, figüranlardan oluşan bir filmdir sadece.”
“Gerçekten ulaşılmak istenen bir amaca tek bir yoldan gidemezsin.”
Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir.Bu bilimsel bir deney veya herhangi bir kuram içinde geçerlidir.Mesela bir proton normalde bize sadece yükü ve kütlesi hakkında bilgi verir.Ama herhangi bir hızlandırıcıda çarpıştırılıp parçalara ayrılan bir proton ,bize bu yükü veya kütleyi nasıl kazandığı hakkında daha detaylı bilgi verir.Yada nöroloji için konuşucak olursak sağlam bir insan beyni bize içindeki hangi kısmın ne işe yaradığı konusunda pek az bilgi verir.Ama nezaman ki bu beynin bir kısmı hasar görür ve bu hasar sonucu kişi bazı duyuşsal yeteneklerini kaybeder.İşte o zaman beynin yapısına dair daha detaylı bilgiye sahip oluruz.Yada biyoloji içinde durum farklı değildir.Mesela tasarımlarında belli hatalara sahip canlılar görmemiz onların varoluşlarını oluşturan mekanizmalar hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmamıza yararlar.Aynısı bilimsel kuramlar içinde geçerlidir.Mesela eski insanlar ısıyı,maddenin hareketi olarak değilde maddeden dışarı çıkan birşey olarak düşünüyorlardı.Ve sonra birgün kalayı ısıttıklarında yanan kalay, metal kirecine dönüşüyordu.Ama ilginç bir şekilde yanmadan önceki halinden daha ağır oluyordu.Ve o dönemin bilim insanları bu nasıl olabilir diye düşündüler.Eğer ısı maddenin yanınca dışarıya attığı bir fazlalıksa o zaman bu maddenin yanınca daha hafif olması lazım.Yani bu tarz deneysel bir çatlak o dönemin bilim insanlarına sahip oldukları ısı kuramının yanlışlığı hakkında daha detaylı bilgi verdi.Sosyoloji içinde durum pek farklı değildir.Mesela bir sistemin kendi içindeki çatlakları o sistemin işleyişi hakkında daha detaylı bilgi verir.Aynı bunun gibi insan ilişkilerinde de durum benzerdir.Mesela nezaman ki bir ilişki bozulur ozaman insanlar sahip oldukları gerçek kişilikler hakkında daha detaylı bilgi verirler.Yada konuya dair son bir örnek verecek olursak: Psikolojideki anormal insanlar olmasaydı bugün normal insanın psikolojisinin işleyişi hakkında bukadar detaylı bilgiye sahip olmazdık.Yani demem o ki örnekleri çoğaltmak mümkündür ama bu konunun ana fikrinin önemini arttırmayacaktır.Bu yüzden yazının başında dediğim şeyi tekrarlamakta fayda var:Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir!
Biz, cehennemde yanan insanlar varken cennette mutlu olamayacak varlıklarız.”
“Krallar gibi yaşa, bilginler gibi öl.”
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
“Ne kadar ömrün kaldığını bilmiyorsun ama bugün geri kalan hayatının ilk günü.”
“Bir şey insana ne kadar keyif verirse o kadar zararlı oluyor zaten.”
“Bir aşk hikayesi yazmak istiyorsanız, erkeğin kadına ulaşmaması lazımdır. Kadına ulaşırsa erkek, hikayeyi rezil eder.”
“Dünya bir cennetti. Meyvelerini yiyecek, ağaçlarına tırmanacak, derelerinde yıkanacaktık. Meyvelerin genleriyle oynadık, ağaçlarını kestik, derelerine pisledik. Cenneti biz yok ettik.”
“Kadın, aşktı. Sevişecektik, doğumdan ölüme el üstünde tutacaktık, saçlarını okşayacak, koruyup kollayacaktır. Yırtıcı hayvanlardan ve doğal felaketlerden koruduk ama kendimizden koruyamadık onları.”
“Midesi dolu olduğu için kendisine fazla gelen tonlarca yiyeceği çöpe atan insanlar varken, bir bebeğin açlıktan ölmesi nasıl bir adaletsizliktir.”
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
“İnsanı hayvandan ayıran özellik; düşünmektir derler. Sanırım insanlar genel olarak öldürmeyi katletmeyi, yalan söylemeyi ve iki yüzlülüğü düşünebilmiş.”
Cüzdanlarında fotoğraflarımızı saklayan kadınlardan kaçıp cüzdanlarında kredi kartlarımızı taşıyan kadınlara koştuk. Annesine bağlı çocuk gibi bakamadık kadınların gözlerine. Çocuğunu kucağında yatıran bir annenin sıcaklığını veremedik onlara. Kadın, aşktı. Sevişecektik, doğumdan ölüme el üstünde tutacaktık, saçlarını okşayacak, koruyup kollayacaktık. Yırtıcı hayvanlardan ve doğal felaketlerden koruduk ama kendimizden koruyamadık onları. Kitaplarla birlikte yaktık kadınları. Irzlarına geçtik, doğduklarında diri diri toprağa gömdük, öldüklerinde topraktan çıkarıp nekrofili diye bir kelime yarattık, saçlarını çektik, kafalarını ittik, tokat attık, suratlarına tükürdük, kiraladık, sattık. Cenneti bir köşeye fırlatıp ayaklarının altındaki tabureleri tekmeledik, astık kadınları. Aşkı biz yok ettik. Şimdi aşkı bulmak için yırtınıyoruz. Dünya bir cennetti. Meyvelerini yiyecek, ağaçlarına tırmanacak, derelerinde yıkanacaktık. Meyvelerin genleriyle oynadık, ağaçları kestik, derelerine pisledik. Cenneti biz yok ettik. Şimdi cennete gitmek için iyi huylu bireyler olmaya çalışıyoruz
İnsanı hayvandan ayıran özellik düşünmektir derler. Sanırım insanlar genel olarak öldürmeyi, katletmeyi, yalan söylemeyi ve iki yüzlülüğü düşünebilmiş. İnsanın varoluş amacı hayvanlardan farklı değildir. Hayatta kalmak ve soyunu devam ettirmek olan amacını saptırdığı için dünya yaşanmaz bir yer haline gelmiştir. Erkek, soyunu devam ettirmek için kadından değil de kadının babasından izin istiyorsa, kadına hediye almak yerine, kadının babasına başlık parası veriyorsa, sıçarım ben böyle gen aktarımına. Sen aktarma kardeş..!
Kadın, aşktı. Sevişecektik, doğumdan ölüme el üstünde tutacaktık, saçlarını okşayacak, koruyup kollayacaktık. Yırtıcı hayvanlardan ve doğal felaketlerden koruduk ama kendimizden koruyamadık onları. Kitaplarla birlikte yaktık kadınları. Irzlarına geçtik, doğduklarında diri diri toprağa gömdük, öldüklerinde topraktan çıkarıp nekrofili diye bir kelime yarattık, saçlarını çektik, kafalarını ittik, tokat attık, suratlarına tükürdük, kiraladık, sattık. Cenneti bir köşeye fırlatıp ayaklarının altındaki tabureleri tekmeledik, astık kadınları. Aşkı biz yok ettik. Şimdi aşkı bulmak için yırtınıyoruz.
Yalnızlıktan daha büyük bir lanet yoktur evlat. Ölüm falan hikaye. Bizim gibiler için ölüm bir lütuftur. İnsanlar ölümden değil, ölüm sırasında çekecekleri acıdan korkar aslında evlat. Biz ölmüyoruz, her gün ölüm acısı çekiyoruz.
Cehalet, yaşamı kolaylaştırırken bilgelik yaşamı çekilmez kılsa da hiçbir filozof yaptıklarından pişman olarak terk etmez dünyayı.
Yaşam kötü bir şey değildir. Kötü olan, bu zaman diliminde, bu dünyada yaşıyor olmaktır.
Bir karıncanın içki ve kumara düşüp tüm yumurtaları, kraliçeyi ve kendini infaz ettiğini anlatsam kimse inanmaz. İnsanı hayvandan ayıran özellik düşünmek ise, umarım hayvanlar düşünmeye başlayıp benzemez bize.
Aşk hikayelerine bir bakın. Leyla ile Mecnun mesela. Hikayenin sonunda, Mecnun çöllere düşerek hayatını kaybeder, Leyla varlıklı bir adamın kadını olur. Peki, ya Mecnun’u Leyla ile birlikte olmasına hiçbir şey engel olmasaydı? Belki de Mecnun, Leyla’yı gözünde çok büyüttüğünü düşünecekti. Kendisine bir erkek çocuğu veremediği için Leyla’yı sürekli dövecekti.
Bir aşk hikayesi yazmak istiyorsanız, erkeğin kadına ulaşamaması lazımdır. Kadına ulaşırsa erkek, hikayeyi rezil eder. Erkek, kadına sahip olduğunu sandığı için, işin sonunda polisler kadına sahip çıkmak zorunda kalır.
Bu tarz durumlara alışkın olmasaydım çoktan ağlamaya başlardım ama özel sektörde çalışan herkes gibi ara sıra sessizce sinir krizi geçirir, istesem de ağlayamam. Özel sektörde çalışan insanlar rahatlamak için ağlamaz. Rahatlamanın tek yolu uyumaktır.
Özel sektörde çalışan insanlar uyuyamaz da. Sonuç olarak rahatlamak diye bir şey söz konusu değildir benim gibi insanlar
için.
Hiçbir canlı insan kadar saplantılı bir aşk duymaz dünyaya. Saplantılı aşıklar , aşık oldukları şeyi yok ederler. Hayatları boyunca yaşam enerjilerini maddi aşkla dolduran insanlar öldükten sonra dünyadan kopamazlar .
Recep Bey Arıyor
Bir süre kırmızı tuşa baktım. Özel sektörde çalışan herkes gibi o sümük yeşili tuşa basmak zorundaydım.
“Buyrun Recep Bey?”
“Aksel, Filiz Hanım’ın evine yolladığımız personel vardı ya ”
“Evet, Recep Bey.”
“Personeli alacak araç yolda kalmış. Gidip onları alabilir misin?”
Hayatımda duymadığım küfürler beynimde yankılanırken cevap verdim.
“Tabi alırım Recep Bey, ne demek ”
Telefonun yüzüme kapanmasıyla daha da sinirlendim .
Bir karıncanın içki ve kumara düşüp tüm yumurtaları,kraliçeyi ve kendini infaz ettiğini anlatsam kimse inanmaz.
İnsanı hayvandan ayıran özellik düşünmek ise, umarım hayvanlar düşünmeye başlayıp benzemez bize
Hayvanların aksine, insanlar gibi şehirler halinde yaşayan türler için bireylerin hayatta kalmasının hiçbir önemi yoktur.
Onlara göre; yaşaması gereken tek şey kendileri ve egolarıdır.
Hayatta kalmak ve egolarını korumak için diğer insanların canlarını çok rahat bir şekilde alabilirler.”
Avlanma becerilerimizi medenileştirerek parayı bulduk. Çekiç ve sopalarımızı bırakıp tüfeklerin dürbününden bakmaya başladık. Güzel bir gün batımını, akıllı cihazımızın ekranından izliyoruz. Cüzdanlarında fotoğraflarımızı saklayan kadınlardan kaçıp cüzdanlarında kredi kartlarımızı taşıyan kadınlara koştuk!!!
Dünya bir cennetti.
Meyvelerini yiyecek, ağaçlarına tırmanacak, derelerinde yıkanacaktık. Meyvelerin genleriyle oynadık, ağaçları kestik, derelerine pisledik. Cenneti biz yok ettik. Şimdi cennete gitmek için iyi huylu bireyler olmaya çalışıyoruz .
“İnsanı hayvandan ayıran özellik; düşünmektir” derler.
Sanırım insanlar genel olarak öldürmeyi, katletmeyi, yalan söylemeyi ve iki yüzlülüğü düşünebilmiş. İnsanın varoluş amacı hayvanlardan farklı değildir. Hayatta kalmak ve soyunu devam ettirmek olan amacını saptırdığı için dünya yaşanmaz bir yer haline gelmiştir.
”İnsanı hayvandan ayıran özellik; düşünmektir ” derler. Sanırım insanlar genel olarak öldürmeyi, katletmeyi, yalan söylemeyi ve ikiyüzlülüğü düşünebilmiş.
Böyle bir güzelliği daha yakından tanımak istemiyordum. Gözümde büyüttüğüm kadar büyük kalmasını istiyordum.
Hem gitmesini, hem yanımda uyumasını, sonsuza kadar benimle kalmasını istiyordum.
Eğer ben şizofrensem, o kadını beynimde yarattıysam, sırf bir kez daha onu görebilmek için bu şekilde yaşamaya razıyım.
Sımsıkı sarıldı. Tozlu bir roman gibi kokuyordu. Giriş yazısını okuduğum bu roman, beni kimbilir nerelere götürecekti?
İnsanın içine korku salan bakışları vardı ama o bakışların rengi bir türlü aklıma gelmiyor.
Bu dünyada var olmuş tüm zamanları gezeceğim. Sessizce, yapılmış tüm müzikleri dinleyecek, yazılmış tüm metinleri haykıracağım.
Ne yazık ki her zaman içimdeki merak, tüm öğütleri yok edecek güçte olmuştur.
Akıllı cihazların henüz piyasaya sürülmediği bu dünyayı çok özlemişim.
Dünya sadece bir illüzyondur. Benliğinize dönün. Kim olduğunuzu hatırlayın.
Yalnızlıktan daha büyük bir lanet yoktur evlat. Ölüm filan hikaye.
Tarih sürekli kendini tekrarlıyor. Ekonomik krizler, katliamlar, savaşlar, tecavüzler,soykırımlar falan filan. Bu dünyada kendini tekrarlamayan tek şey aşktır.
Avrupa, yardımseverlik maskesini takarak yardımlarda bulunuyor gibi gözükür. Aslında sorunu yaratan kendisidir.
Hiçbir canlı insan kadar saplantılı bir aşk duymaz dünyaya. Saplantılı aşıklar , aşık oldukları şeyi yok ederler. Hayatları boyunca yaşam enerjilerini maddi aşkla dolduran insanlar öldükten sonra dünyadan kopamazlar.
Ne yazık ki hiçbir beden tüm dünyaya sahip olacak kadar uzun ömürlü değildir. Ama insanlığın ömrü uzundur. İnsanlık tüm dünyanın hakimi olmuştur.
Düşmanlarına karşı herhangi bir duygu beslememelisin. Nefret de, sevgi de seni yok etmeye götürür.
Krallar gibi yaşa, bilgeler gibi öl evlat.
Dans ettik, eğlendik. Gece sonunda otele döndük. Ayıptır söylemesi, seviştik. Öyle hayvanlar gibi değil, aşıklar gibi seviştik. Cennette gibiydim oğlum. Keşke o gece ölseydim..
Aslında bizler de yapay bir zekâya sahip sayılırız. Toplumsal kurallar ve yasalarla yontuluruz.
Popülarizmle update edilen nesiller hiçbir şeyin farkında değildir.
Basmane’deki esnaf, mendil satan Suriyeli çocuğu dövmeye, beyaz çocuk siyahî çocuğu aşağılamaya, yobaz adam komşunun kızını taciz etmeye, solcular sağcılarla çatışmaya, eğitimsiz adam karısını dövmeye programlanmıştır.
“Düşündüğünüz için teşekkürler Recep Bey.” “Herhalde düşüneceğim. Sen benim en önemli
adamımsın.”
En önemli adamımsın derken en sadık kölemsin demek istiyordu.
O kadar yalnızım ki halüsinasyonlarımda bile kendimi görüyorum.
Her gördüğüm kadına aşık olurum
İnsanı hayvandan ayıran özellik düşünmek ise, umarım hayvanlar düşünmeye başlayıp benzemez bize
Bir aşk hikâyesi yazmak istiyorsanız, erkeğin kadına ulaşamaması lazımdır. Kadına ulaşırsa erkek, hikâyeyi rezil eder. Erkek, kadına sahip olduğunu sandığı için, işin sonunda polisler kadına sahip çıkmak zorunda kalır
Peki, ya Mecnun’un Leyla ile birlikte olmasına hiçbir şey engel olmasaydı? Belki de Mecnun, Leyla’yı gözünde çok büyüttüğünü düşünecekti. Kendisine bir erkek çocuğu veremediği için Leyla’yı sürekli dövecekti.
Çekiç ve sopalarımızı bırakıp tüfeklerin dürbününden bakmaya başladık.
Hayatta kalmak için üç kişinin sekiz odalı bir barınakta yaşamasına gerek var mıydı?
Bir aşk hikâyesi yazmak istiyorsanız, erkeğin kadına ulaşamaması lazımdır. Kadına ulaşırsa erkek, hikâyeyi rezil eder. Erkek, kadına sahip olduğunu sandığı için, işin sonunda polisler
kadına sahip çıkmak zorunda kalır.
Annesine bağlı çocuk gibi bakamadık kadınların gözlerine.
Çocuğunu kucağında yatıran bir annenin sıcaklığını veremedik
onlara. Kadın, aşktı. Sevişecektik, doğumdan ölüme el üstünde
tutacaktık, saçlarını okşayacak, koruyup kollayacaktık. Yırtıcı
hayvanlardan ve doğal felaketlerden koruduk ama kendimizden
koruyamadık onları. Kitaplarla birlikte yaktık kadınları. Irzlarına geçtik, doğduklarında diri diri toprağa gömdük, öldüklerinde topraktan çıkarıp “nekrofili” diye bir kelime yarattık,
saçlarını çektik, kafalarını ittik, tokat attık, suratlarına tükürdük, kiraladık, sattık. Cenneti bir köşeye fırlatıp ayaklarının
altındaki tabureleri tekmeledik, astık kadınları. Aşkı biz yok
ettik. Şimdi aşkı bulmak için yırtınıyoruz. Dünya bir cennetti.
Meyvelerini yiyecek, ağaçlarına tırmanacak, derelerinde yıkanacaktık. Meyvelerin genleriyle oynadık, ağaçları kestik, derelerine pisledik. Cenneti biz yok ettik. Şimdi cennete gitmek için
iyi huylu bireyler olmaya çalışıyoruz.
İnsanı hayvandan ayıran özellik; düşünmektir” derler.
Sanırım insanlar genel olarak öldürmeyi, katletmeyi, yalan söylemeyi ve iki yüzlülüğü düşünebilmiş. İnsanın varoluş amacı
hayvanlardan farklı değildir. Hayatta kalmak ve soyunu devam
ettirmek olan amacını saptırdığı için dünya yaşanmaz bir yer
haline gelmiştir. Erkek, soyunu devam ettirmek için kadından
değil de kadının babasından izin istiyorsa, kadına hediye almak
yerine, kadının babasına başlık parası veriyorsa, sıçarım ben
böyle gen aktarımına. Sen aktarma kardeş!