İçeriğe geç

Flow Kitap Alıntıları – Mihaly Csikszentmihalyi

Mihaly Csikszentmihalyi kitaplarından Flow kitap alıntıları sizlerle…

Flow Kitap Alıntıları

Gelecek yalnızca eğitimli insanın değil, boş zamanını akıllıca kullanmayı öğrenmiş eğitimli insanındır.
İnsanoğlunun tümü için büyük ilerlemeler, ancak insanların düşünce biçimlerinin temel yapısında bir değişim gerçekleştikten sonra mümkün olabilir.
Sosyal patolojinin durumlarını tanımlayan iki terim akışı yaşamayı zorlaştıran koşullar için de geçerlidir: Anomi ve yabancılaşma.
Anomi -tam anlamıyla kuralsızlık – Fransız Sosyolog Emile Durkheim’ın toplumda davranış normlarının karıştığı duruma verdiği addır.
Artık neye izin verilip neye verilmediği net olmadığında, kamuoyunun neye değer verdiği belirsizleştiğinde davranış düzensiz ve anlamsız olur.
Bilinçlerine düzen vermesi için toplumun kurallarına güvenen insanlar endişelenir.
Ekonomi çöktüğünde veya bir kültür bir diğeri tarafından yok edildiğinde anomi durumu oluşabilir ama zenginlik hızla arttığında, tutumluluk ve sıkı çalışma gibi eski değerler eskisi kadar önemli olmadığında da ortaya çıkabilir.
Akışı engelleyen sosyal koşulları aşmak daha zor olabilir.
Köleliğin, baskının, sömürünün ve kültürel yıkımın sonuçlarından biri de hazzın yok edilmesidir.
Şimdi soyları tükenmiş olan Karayip Adaları yerlileri topraklarını fetheden İspanyollar tarafından tarlalarda çalışmaya zorlandıklarında hayatları o kadar acılı ve anlamsız bir hâle geldi ki hayatta kalmayı umursamaz oldular ve sonunda üremeyi kestiler.
Artık haz deneyimi sağlayabilecek durumda olmadıkları için birçok kültürün benzer biçimde yok olmuş olması olasıdır.
Tüm dünyada en sık haz verdiği söylenen aktivitelerden birisi okumaktır.
Bazı insanlar paha biçilmez kaynaklarını ziyan ederken diğerleri bunu etkili biçimde kullanmayı öğrenir.
Bilincini kontrol eden insanın göze çarpan özellikleri, dikkatini istediği gibi odaklaması, dikkat dağıtıcıları göz ardı etmesi ve bir amacı yerine getirecek kadar -daha fazla değil- odaklanmayı başarmasıdır ve bunu yapabilen insan genelde günlük hayatın normal akışından keyif alır.
Bir hedef seçip kendimizi konsantrasyonumuzun sınırlarına kadar buna adadığımızda yaptığımız her şey haz verir ve bu hazzı bir kere tadınca bunu yeniden tatmak için çabalarımızı ikiye katlarız. Öz böyle gelişir.
Ne olursa olsun kişi çok fazla şey yaşayabilir. Bu nedenle bilince girmesine izin verdiğimiz bilgi son derece önemlidir; aslında bu hayatın içeriğini ve kalitesini belirler.
Dış şeyler size acı veriyorsa sizi rahatsız eden onlar değil, sizin onlara dair kendi hükümlerinizdir.
Sürekli olarak yaşamaya hazırlanıyoruz, ama hiç yaşamıyoruz.
En iyi anlar genelde, bir kişinin bedeni ve zihni zor ve değerli bir şeyi başarmak için gönüllü bir çabayla sınırlarına kadar zorladığında olur.
İşlerinden hoşlanmayı, boş zamanlarını israf etmemeyi öğrenen insanlar bir bütün olarak hayatlarının çok daha değerli olduğunu hisseder. C.K. Brightbill, şöyle yazmıştı:
Gelecek yalnızca eğitimli insanın değil, boş zamanını akıllıca kullanmayı öğrenmiş eğitimli insanındır.
Müzik yapmak yerine milyoner müzisyenler tarafından yapılan kayıtları dinliyoruz. Sanat yapmak yerine son açık arttırmada en yüksek fiyatı verenlerin satın aldığı tablolara bakmaya gidiyoruz. Kendi adımıza harekete geçmek için risk almıyoruz ama her gün saatlerce macera yaşıyormuş gibi yapan ve sahte bir eyleme katılan aktörleri izliyoruz.
Aynı baskı türü bir insanın cesaretini kıracak bir şeyken diğeri için hoş bir zorluktur.
Birçok insan işini yapmaları gereken bir şey, dışarıdan dayatılan bir yük, yaşamı varoluşlarından uzaklaştıran bir şey gibi görür. Bu yüzden iş üzerindeki anlık deneyimler olumlu olsa bile bunu görmezden gelmeye eğilimlidirler çünkü uzun erimli hedeflerine katkıda bulunmaz.
Çalışmak söz konusu olduğunda insanlar hislerini dikkate almıyorlar. Anlık deneyimin kalitesini görmezden geliyor ve motivasyonlarını işin nasıl olması gerektiğine dair güçlü kökleri olan kültürel klişeye dayandırıyorlar. Bunu bir yük, sınırlama, özgürlüklerinden mahrumiyet olarak görüyorlar ve mümkün olduğunca kaçınılması gereken bir şey olarak kabul ediyorlar.
‘Yaptığınız işten zevk almıyorsanız, o işin neticesinde elde edeceğiniz imkânlar için o işi yapıyorsanız, hayatınız boyunca işkence çekersiniz.’
Bireylerin bilinci değişmeden hiçbir sosyal değişim gelmez.
Amacımıza ulaşmaya ne kadar yaklaştığımız, yaşam kalitemizin ölçüsüdür.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
İnsanlar başarmak istediklerine çok odaklanıp içinde bulunduğumuz andan zevk almayı bıraktıklarında sorun çıkar. Bunu yaptıklarında mutlu olma şanslarını kaçırırlar.
Yalnızlıktan zevk alan insan,” diyordu Francis Bacon eski deyişi tekrarlayarak, “ya vahşi bir yaratıktır ya da bir Tanrı.
Elbette kişi saçma bir hedef seçerse , başarı ona zevk vermez. Oturma odasındaki kanepede otururken hayatta kalmayı kendime hedef olarak belirlersem, tıpkı kaya tırmanıcısı gibi hedefime ulaştığımı bilerek günlerce oturabilirim. Ama bu hedefime ulaştığımın farkında olmak beni mutlu etmezken , tırmanıcının hedefine ulaştığını bilmesi, tehlikeli tırmanışına neşe katar.
Dünyadaki hiçbir şeyin tam anlamıyla olumlu olmadığı gerçeğiyle uzlaşmalıyız; her türlü güç kötüye kullanılabilir. Sevgi zulüm doğurabilir, bilim yıkım yaratabilir, teknoloji kontrol altına alınmadığında kirliliğe neden olur. Üst düzey yaşantı, bir enerji biçimidir ve enerji yardım etmek için kullanılabileceği gibi yıkmak için de kullanılabilir. Ateş ısıtabilir de, yakabilir de; atom enerjisi elektrik de üretebilir, dünyayı da yok edebilir. Enerji güçtür, ancak güç yalnızca bir araçtır. Gücün uğrunda kullanılacağı amaçlar yaşamı zenginleştirebilir ya da acılarla doldurabilir.
İnsan aynı şeyi uzun süre, aynı seviyede yapmaktan zevk almaz. Ya sıkılır ya da hayal kırıklığına uğrarız 
Yarın hep ekmek ve reçel vardır ama bugün ekmek ve reçel yoktur
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Sürekli yaşamaya hazırlanıyoruz , ama hiç yaşanıyoruz.
Evren düşman değildir, ama dost da değildir h. H
İnsanlar,Mutluluğu inancın yardımı olmaksızın kendi başlarına elde atmaya çalıştıklarında genelde ya genlerinde biyolojik olarak programlanmış olarak zevkleri ya da içinde yaşadıkları toplum tarafından çekici bulunan zevkleri arttırmaya çalışırlar. Varlık, güç ve sex insanların çabalarına yön veren hedefler haline gelir. Ama hayat kalitesi bu şekilde arttırılmaz
İnsan oğlunun kaderinde tatmin olmamak olduğu için mi kişiler hep sahip olabileceklerinden daha fazlasını istiyorlar? Yoksa en kıymetli anılarımızın tadını kaçıran bu yaygın keyifsizliğin nedeni mutluluğu yanlış yerlerde aramamız mı ?
Bacon; “Yalnızlıktan zevk alan insan, ya vahşi bir yaratıktır ya da bir Tanrı.” der.
İnsan, ay sonundan önce parasının biteceğinden endişe etmiyorsa ancak o zaman haz ve zevk arasındaki farka kafa yorabilir.
Zaman içinde insan diğer kişiyi daha iyi tanır ve görünen güdüleyici zorluklar tükenir. Tüm bilinen hileler denenmiştir, diğer insanın tepkileri tahmin edilebilir olmuştur. Cinsel oyun ilk heyecanını kaybetmiştir. Bu noktada, ilişki sıkıcı bir rutine dönüşme tehlikesi yaşar, bu rutin iki tarafın da karşılıklı kazançlarından ötürü devam ettirilebilir ancak ilişkinin haz vermeye devam etmesi veya ilişkide karmaşıklık yaratan yeni bir kıvılcımın çakmasını sağlaması olası değildir. Yeniden akışı sağlamanın tek yolu ilişkide yeni zorluklar bulmaktır.
Aile insanı çok mutlu yapabileceği ya da insan için katlanılmaz bir yük olabileceği açıktır. Hangisinin olacağı büyük oranda aile bireylerinin karşılıklı ilişkiye ve özellikle birbirlerinin hedeflerine ne kadar psişik enerji harcayacaklarına bağlıdır.
Yalnız olmak, diğerleri varken gerçekleştirilemeyecek hedefleri gerçekleştirmek için bir fırsat olarak görülüyorsa ozaman insan yalnız hissetmek yerine yalnızlıktan zevk alır ve bu arada yeni beceriler edinebilir.
Dünyadaki hiçbir şeyin tam anlamıyla olumlu olmadığı gerçeğiyle uzlaşmalıyız; her türlü güç kötüye kullanılabilir. Sevgi zulüm doğurabilir, bilim yıkım yaratabilir, teknoloji kontrol altına alınmadığında kirliliğe neden olur. Üst düzey yaşantı, bir enerji biçimidir ve enerji yardım etmek için kullanılabileceği gibi yıkmak için de kullanılabilir. Ateş ısıtabilir de, yakabilir de; atom enerjisi elektrik de üretebilir, dünyayı da yok edebilir. Enerji güçtür, ancak güç yalnızca bir araçtır. Gücün uğrunda kullanılacağı amaçlar yaşamı zenginleştirebilir ya da acılarla doldurabilir.
Poker oyuncuları, oyunu kazanmalarını sağlayanın şans değil de kendi becerileri olduğundan emindirler; kaybettiklerinde şansları olmadığından söz etmeleri daha olasıdır, ancak kaybetme durumunda bile, bu sonucu açıklamak için kişisel bir kusur bulmak isterler. Rulet oyuncuları çarkın dönüşünü tahmin etmek için ayrıntılı sistemler geliştirirler. Şans oyunlarını oynayanlar genel olarak, en azından söz konusu oyunu tanımlayan kısıtlı hedef ve kurallar dizisi içinde, geleceği görme yetenekleri olduğuna inanırlar. Habercileri arasında her kültürde son derece yaygın olan kehanet ayinlerinin de bulunduğu en eski denetim duygusu, kumar yaşantısının sunduğu en cazip olanaklardan biridir.
Akışın amacı akmaktır; bir düş ülkeye ulaşmak değil, akış durumunda kalmaktır. Bu bir yukarı çıkış değil, sürekli akmaktır; yalnızca akışın sürmesi için yukarı çıkarsınız.
Rekabet pek çok açıdan karmaşıklık geliştirmenin kestirme yoludur: Edmund Burke, Bizimle güreşen kişi sinirlerimizi güçlendirir ve becerimizi inceltir. Rakibimiz, yardımcımızdır diye yazmıştır. Rekabetin zorlukları bizi uyarabilir ve bize zevk verebilir. Ancak rakibi yenmek, zihinde, elinden gelenin en iyisini yapmanın önüne geçerse, zevk ortadan kalkmaya başlar. Rekabet yalnızca kişinin becerilerini mükemmelleştirmesinin bir aracı olduğunda zevklidir; kendi başına bir amaç olduğunda eğlenceli olmaktan çıkar.
İnsanlar, yaşamlarını ödüllerle dolduranın ne olduğunu derinlemesine düşündüklerinde, haz veren anılardan uzaklaşma ve haz veren başka olaylar ve başka yaşantılarla çakışan, ancak ayrı bir ismi hak eden bir kategoriye giren olaylarla yaşantıları anımsama eğilimindedirler. Bu isim, zevktir. Zevkli olaylar, kişi öncelikli bir beklentiyi, gereksinim ya da arzuyu karşılamakla kalmayıp, yapmak üzere programlandığı şeyin ötesine geçtiği ve beklemediği, hatta belki daha önce hayal bile etmediği bir şey elde ettiği zaman gerçekleşir.
Haz, yaşam kalitesinin önemli bir unsurudur, ama kendi başına mutluluk vermez. Uyumak, dinlenmek, yemek yemek ve cinsellik, bize, yenileyici ve dengeleyici yaşantılar sunar; bu yaşantılar, bedenin gereksinimleri araya girip de psişik düzensizlik yarattıktan sonra, bilinci düzene kavuşturur. Ancak psikolojik büyüme sağlamaz. Benliğe karmaşıklık kazandırmaz. Haz, düzenin korunmasına yardım eder, ancak kendi başına, bilinçte yeni bir düzen oluşturmaz.
Yalnızca farklılaşmış bir benlik, büyük bireysel başarılar kazanabilir, ancak ben merkezci bir bencilliğe saplanma riskiyle de karşı karşıya kalır. Benzer biçimde, benliği yalnızca bütünleşmeye dayanan biri de kendini öteki insanlara bağlı ve güvende hissedecek, ancak özerk bireysellikten yoksun olacaktır. Kişi ancak bu iki sürece eşit miktarlarda psişik enerji harcar ve bencillikten de uyumculuktan da kaçınırsa, benlik karmaşıklığı yansıtabilir.
C. K. Brightbill, şöyle yazmıştı; Gelecek yalnızca eğitimli insanın değil, boş zamanını akıllıca kullanmayı öğrenmiş eğitimli insandır.
Son birkaç yıl içinde Suudi Arabistan ve körfez ülkelerinden olmak üzere birçok Müslüman profesyonelle tanıştım. Onlarla konuşurken çoğunun yoğun baskı altındayken bile ne kadar rahat göründükleri dikkatimi çekti. Bu konuyu sorduğum kişiler “Bu özel bir durum değil,” dediler. Farklı sözcüklerle aynı mesajı verdiler: “Keyfimiz kaçmıyor çünkü hayatlarımızın Allah’ın elimde olduğuna inanıyoruz ve O neye karar verirse versin bizim için iyi olur.”
Niyetlerin, bilinçteki bilgileri düzenli tutan kuvvet olduğunu söyleyebiliriz. Kişi bir şeyi arzuladığının ya da bir şeyi başarmak istediğinin farkına vardığında bilincinde niyetler ortaya çıkar. Niyetler aynı zamanda, ya biyolojik gereksinmelerin ya da içselleştirilmiş toplumsal hedeflerin şekillendirdiği bilgi parçalarıdır. Dikkati başka nesnelerden uzaklaştırıp belli nesnelere çeken bir manyetik alan görevi görürler ve zihnimizi başka uyaranlara tercihen belli uyaranlar üzerine odaklarlar.
insanlar nesnelerden değil , onları görme biçimlerinden korkarlar
Bir gün yeniden çok önemli yeni bir din ortaya çıkabilir. Ancak bu esnada, var olan kiliselerde teselli arayanlar iç huzur karşılığında dünyanın işleyişi üzerine önemli şeyleri görmezden gelmek için örtülü bir anlaşmayı kabul etmeye devam ederler.
“Yalnızlıktan zevk alan insan,” diyordu Francis Bacon eski deyişi tekrarlayarak, “ya vahşi bir yaratıktır ya da bir Tanrı.”
Çağımızda yaşayan ortalama bir insanın sahip olduğu lüks ve konfora, yüz yıl öncesinin kral ve kraliçeleri bile sahip değildi.
Her zaman yaşamaya hazırlanıyor ama hiç yaşamıyoruz
Ralph waldo Emerson
Eylem kendi başına kör, düşünce ise acizdir.
Tüm dünyayı kazansa ama kendini kaybetse bir adama ne faydası dokunur ?
Sonra hislerimi uykuya yatırıyor, kendimi sakinleştirir ve çıldırmaktan kurtuluyorum .
Herkesin kendi içinde keşfedeceği bir şey vardır.
Bireylerin bilinci değişmeden hiçbir sosyal değişim gelmez.
Hayal kırıklığı insanın dokusuna işlemiştir.
Tarih , sayısız biyografinin özüdür.
Kelimenin gücü yoğundur.
Zamanımızın en ironik paradokslarından birisi eğlencenin büyük oranda erişilebilir olması ama bir şekilde bunun hazza dönüştürülememesidir.
İnanmış oldukları şeylerin tamamen doğru olmadığını fark etmeye başlayınca öğrendikleri diğer her şeye olan inançlarından vazgeçerler. Kültürel değerlerin onlara verdiği alışıldık destekten yoksun olarak bir endişe ve hissizlik bataklığına girerler.
Zevk, sıkılma ile kaygı arasındaki sınırda, zorluklar kişinin eylemde bulunma kapasitesiyle tam bir dengede olduğu zaman or­taya çıkar.
Mutlu olup olmamamız evrenin büyük güçleri üzerinde kontrol uygulayabilmemize değil, iç uyumumuza bağlıdır.
yazmanın amacı, yalnızca bilgi aktarmak değil , bilgi yaratmaktır.
Bulmacalar, hava alanlarının bekleme salonlarına tıkılıp kalmış, işe metroyla gidip gelen ya da pazar sabahları zaman geçirmek isteyen pek çok insana orta şiddette bir akış yaşama olanağı sunar.
Felsefe ve bilimin icat edilmesinin ve gelişmesinin nedeni, düşünmenin zevkli olmasıdır.
bilginin tohumu olan merak, zevkin en saf biçiminin yansımasıdır .
Jurome Singer, hayal kurmanın birçok çocuğun kullanmayı hiç öğrenmediği bir beceri olduğunu kanıtladı.
Sesin kulağa hoş gelecek biçimde düzenlenmesi, bilinen her kültürde yaşam kalitesini yükseltmek için yaygın biçimde kullanılmıştır. Müziğin en eski ve belki de en sevilen işlevlerinden biri, dinleyicilerin dikkatini istenen bir ruh haline uygun modeller üzerine odaklamasıdır. Bu nedenle dans müziği, düğün müziği, cenaze müziği, dinsel ve milli durumlara özgü müzikler, aşkı kolaylaştıran ve askerlerin sıralarında düzenli yürümelerine yardım eden müzikler vardır.
Öte yandan, yalnızlık zorluk yerine ne pahasına olursa olsun kaçınılması gereken bir durum olarak görülürse insan panikler ve daha basit seviyede olan ve karmaşıklığa neden olmayan dikkat dağıtıcılara başvurur.
“Güzel ve yeni bir şey üzerine düşünmek tanrısaldır.”
En sevdiğiniz sözlerin veya şiirlerin her zaman el altında olduğunu bilmek inanılmaz bir kontrol hissi sağlar.
Çoğu zaman insanlar okulu bitirdikten sonra öğrenmeyi de bırakır­lar, çünkü yıllarca dışarıdan güdülenen eğitim, hoşa gitmeyen anıların kaynağı olmayı sürdürür. Kitaplar ve öğret­menler, dikkatleriyle öyle uzun bir süre oynamışlardır ki, insanlar me­zun oldukları günü özgürlüklerine kavuştukları gün sayarlar.
Oysa simgesel becerilerini kullanmaktan vazgeçen bir insan hiçbir zaman gerçekten özgür olamaz. Böyle bir insanın düşünüşünü kom­şularının görüşleri, köşe yazıları veya televizyonun göster­dikleri yönlendirir.
Artık başarıya, kazanıma değer veriliyor, yaşantının kalitesi değil, per­formansın kalitesi önemseniyor. Sonuç olarak, bir işin meraklısı olarak anılmak utanç verici bir şey haline geldi; oysa ki meraklı olmak, asıl önemli olanı başarmak, yani etkinliklerden zevk almaktır.
Var olan birçok entellektüel ilgi alanı içinde okumak şu anda tüm dünyada muhtemelen en sık bahsedilen akış aktivitesidir.
Bu tür iç kılavuzlar olmadan akışı yaşamak imkansızdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir