İçeriğe geç

Fight Club Kitap Alıntıları – Chuck Palahniuk

Chuck Palahniuk kitaplarından Fight Club kitap alıntıları sizlerle…

Fight Club Kitap Alıntıları

Ancak her şeyini kaybettikten sonra gerçekten özgür olabilirsin
Biz tarihin ortanca çocuklarıyız. Bizi bir gün milyoner olacağımıza, film yıldızı, rock yıldızı olacağımıza inandıran televizyon programlarıyla büyüdük; ama bunların hiçbirini olamayacağız. Ve bu gerçek kafamıza ancak dank ediyor diyor Tyler. O yüzden bize karşı dikkatli ol.
Büyük Buhran bizim hayatlarımız. Biz ruhani bir buhran geçiriyoruz.
Kaç kuşaktır insanlar nefret ettikleri işlerde çalışıyorlar; neden? Gerçekte ihtiyaç duymadıkları şeyleri satın almak için.
Doğrusu hiç mi hiç şaşırmış değilim. Ne zamandır sefil bir hayat içindeyim.
Kültürümüz hepimizi aynı yaptı. Artık kimse gerçek anlamda beyaz ya da siyah, zengin ya da yoksul değil. Hepimiz aynı şeyi istiyoruz. Teker teker hiçbirimiz hiçbir şey değiliz.
Bakacağınız yeri bilirseniz, her taraf gömülmüş cesetlerle dolu.
Tyler bu dünyanın piyonuydu; kimsenin gözünde bir değeri yoktu.
Felaket benim dönüşüm çizgimin doğal bir parçasıdır diye fısıldadı Tyler. Trajediye ve yok oluşa doğru bir dönüşüm.
Hiçbir şey durağan değil. Her şey eskiyip dağılıyor.
Sevdiğimiz insanlar hakkında bilmek istemediğimiz o kadar çok şey var ki.
Uykusuzluğun dünyayla arama soktuğu uzaklık. Her şey bir kopyanın kopyasının kopyası. Hiçbir şeye dokunamazsın ve hiçbir şey sana dokunamaz.
Dövüş bittiğinde hiçbir şey çözülmemişti; ama hiçbir şeyin önemi yoktu.
Adamın yolunda gittiğini sandığı her şeyin altında, arkasında ve içinde ne zamandır korkunç bir şey büyümekteydi.
Her şey bir kopyanın kopyasının kopyası.
Neyi neden yaptığını bilmiyor, sonra da ölüp gidiyorsun.
Belki de kendimizi daha iyi bir şeye dönüştürmek için her şeyi kırıp dökmemiz gerekiyor.
Hiçbir şey durağan değil, Mona Lisa bile bozuluyor.
Dövüş kulübünün ilk kuralı dövüş kulübü hakkında konuşmamaktır.
Eğer ne istediğini bilmezsen diyor kapıcı, bir bakarsın istemediğin bir sürü şeyin olmuş.
Uykusuzluk böyledir işte. Her şey çok uzaklardadır, bir kopyanın kopyasının kopyası gibi. Dünyayla arana öyle bir mesafe sokar ki, ne sen bir şeye dokunabilirsin ne de bir şey sana.
Sevdiğiniz herkesin size sırt çevireceğini ya da öleceğini fark ettiğiniz zaman ağlamak kolaydır.
İnsan sevdiklerini öldürür diye bir söz vardır ya; aslında bakın, insanı öldüren de hep sevdiğidir.
Bu aslında ölüm değil diyor Tyler. Biz efsane olacağız. Hiç yaşlanmayacağız.
Hiçbir zaman tamamlanmış olmayayım ne olur.
Hiçbir zaman halimden memnun olmayayım.
Hiçbir zaman kusursuz olmayayım.
Kurtar beni Tyler, kusursuz ve tamamlanmış olmaktan kurtar.
Bazen bir şey yapar ve belanızı bulursunuz. Bazen de yapmadığınız şeyler size belanızı buldurur.
Belki de kendimizi daha iyi bir şeye dönüştürmek için her şeyi kırıp dökmemiz gerekiyor.
“Kıçına tüy taktın diye” diyor Tyler, “tavuk olmazsın.”
Bütün umutlarınızı kaybetmek özgürlüktü.
O sarmalayıcı karanlıkta, başka birinin kolları arasına hapsolmuşken, hayatta elde edebileceğiniz her şeyin sonunda çöpe gideceğini anladığınız zaman ağlamak çok kolaydır.
Sonra unutuşun içinde kayboldum, o karanlık, sessiz ve kusursuz boşlukta.
Her şey çok uzaklardadır, bir kopyanın kopyasının kopyası gibi. Dünyayla arana öyle bir mesafe sokar ki, ne sen bir şeye dokunabilirsin ne de bir şey sana.
Kimse İncil’leri yazmamış olsa İsa’yı bugün kim hatırlardı?
İnsan sevdiklerini öldürür diye bir söz vardır ya; aslında bakın, insanı öldüren de hep sevdiğidir.
Neyi neden yaptığını bilmiyor, sonra da ölüp gidiyorsun.
Ben de işte tam o an ağlıyorum; çünkü o an hayatınızın hiçe dönüştüğü an. Hiçe bile değil; kayıtsızlığa, unutuşa.
O sarmalayıcı karanlıkta, başka birinin kolları arasına hapsolmuşken, hayatta elde edebileceğiniz her şeyin sonunda çöpe gideceğini anladığınız zaman ağlamak çok kolaydır.
Şu anda üstünde durduğumuz yerin bir süre sonra boşlukta bir noktadan başka bir şey olmayacağını düşünmek insana garip geliyor.
Kenardan aşağı bakıyorum: Bulutlu bir gün, bu kadar yüksekte bile. Burası dünyanın en yüksek binası ve bu yükseklikte hava her zaman soğuk. Bu yükseklikte etraf o kadar sessiz ki, insan kendini o uzay maymunlarından biri sanıyor. Sana öğrettikleri küçük görevi yerine getiriyorsun.
Bir kolu çek.
Bir düğmeye bas.
Neyi neden yaptığını bilmiyor, sonra da ölüp gidiyorsun.
“İnsanlara özgürlüğün ne demek olduğunu göstermek zorundayız. Onları korkutarak, cesaretin ne olduğunu göstermek zorundayız.”
“Tanrı bana dedi ki: “Neden?” Neden bu kadar çok acıya sebep oldun? Her birinizin kutsal, eşsiz bir kar tanesi olduğunu anlayamadın mı? Eşi bulunmaz eşsizlikte, eşsizin de eşsizi bir kar tanesi olduğunu göremedin mi? Hepinizin sevginin tezahürleri olduğunu anlamıyor musun?Karşımda oturmuş, bir not defterine bir şeyler karalayan Tanrı’ya baktım. Ama Tanrı bu meselede tamamen yanılmaktaydı. Bizler eşsiz değiliz. Süprüntü ya da pislik de değiliz. Biz sadece biziz. Biz sadece biziz ve hayatta başımıza gelenlerin bir nedeni yok..”
“Cennette uyuyabilirim..”
Bazen birsey yapar ve belanızı bulursunuz ..
Bazende yapmadığınız şeyler size belanızı buldurur.
“Kendi ismimize ancak ölümde kavuşabiliriz, çünkü ancak ölümde mücadelenin bir parçası olmaktan çıkarız. Ölümde kahraman oluruz..”
İnsanlar ölmekte olduğunuzu sanarlarsa, bütün dikkatlerini size veriyorlardı. Bugün sizi son kez görüyor olmaları gibi bir ihtimal varsa, sizi gerçekten görüyorlardı.
Bizim kuşağımız büyük bir savaş görmedi, büyük bir buhran yaşamadı; ama bizim de savaşımız var. Büyük bir ruhani savaş bu. Kültüre karşı büyük bir devrim hazırlıyoruz. Büyük buhran bizim hayatlarımız. Biz ruhani bir buhran geçiriyoruz.
Mobilya satın alırsınız. Kendinize dersiniz ki, bu hayatım boyunca ihtiyaç duyacağım son kanepe. Kanepeyi alırsınız ve sonraki birkaç yıl boyunca, hangi işiniz ters giderse gitsin, en azından, kanepe sorununuzu çözmüş olduğunuzu bilirsiniz. Sonra aradığınız tabak takımı. Sonra hayallerinizdeki yatak.. Perdeler.. Halılar.. Sonra o güzel yuvanızda kısılıp kalırsınız. Bir zamanlar sahip olduklarınız artık sizin sahibiniz olur.
“Biz tarihin vasat çocuklarıyız. Çünkü televizyon izleyerek büyütüldük ve bir gün milyoner, film veya rock yıldızı olacağımıza inandırıldık, ama olmayacağız. Ve sadece bu gerçeği öğreniyoruz.”
Güçlü kadın ve erkeklerin oluşturduğu bir sınıf var ve bunlar hayatlarını bir şeye feda etmek istiyorlar. Reklamlar insanları gerek duymadıkları arabaların ve kıyafetlerin peşinden koşturuyor. Kaç kuşaktır insanlar nefret ettikleri işlerde çalışıyorlar: neden? Gerçekte ihtiyaç duymadıkları şeyleri satın alabilmek için.
Bazen bir şey yapar ve belanızı bulursunuz. Bazen de yapmadığınız şeyler size belanızı buldurur.
Eğer ne istediğini bilmezsen, bir bakarsın istemediğin bir sürü şeyin olmuş.
“Ben bu dünyanın en aptal, en beyinsiz süprüntüsüyüm,” diyor aynaya bakarak. “Ben Tanrı’nın yarattığı evrenin zehirli yan ürünüyüm..”
“Belki de sen benim şizofrenik halüsinasyonumsun.”
“Bizi bir gün milyoner olacağımıza, film yıldızı, rock yıldızı olacağımıza inandıran televizyon programlarıyla büyüdük; ama bunların hiçbirini olamayacağız.”
“Hayatının her alanını biz denetliyoruz.” “Biz tarihin ortanca çocuklarıyız.”
Bize dünyanın bokundan ve pisliğinden başka bir şey bırakmadılar.
Sevdiğiniz herkesin size sırt çevireceğini ya da öleceğini farkettiğiniz zaman ağlamak kolaydır.
Eğer ne istediğini bilmezsen, bir bakarsın istemediğin bir sürü şeyin olmuş.
“Hayatta her şey parayla ilgili değildir.”
“Napolyon, bir kurdele parçası uğruna hayatlarını feda edecek insanlar yaratabilmekle övünürdü.”
“İnsanlara özgürlüğün ne demek olduğunu göstermek zorundayız. Onları korkutarak, cesaretin ne olduğunu göstermek zorundayız.”
“Bizim kuşağımız büyük bir savaş görmedi, büyük bir buhran yaşamadı; ama bizim de bir savaşımız var. Büyük bir ruhani savaş bu. Kültüre karşı büyük bir devrim hazırlıyoruz. Büyük buhran bizim hayatlarımız. Biz ruhani bir buhran geçiriyoruz.”
“Reklamlar insanları gerek duymadıkları arabaların ve kıyafetlerin peşinden koşturuyor. Kaç kuşaktır insanlar nefret ettikleri işlerde çalışıyorlar, neden? Gerçekte ihtiyaç duymadıkları şeyleri satın alabilmek için.”
“Etrafıma baktığımda,” diyor, yan camdaki yıldızların üstüne düşen siluetiyle, “bugüne kadar yaşamış en güçlü, en akıllı adamları benzin pompalarken ve garsonluk yaparken görüyorum.”
Alnının eğimi, kaşları, burnunun kemeri, kirpikleri, gözlerinin kıvrımı, konuşmakta olan ağzının profilden görüntüsü, hepsi yıldızlarla kaplı kara zemine yansıyor..”
“Bu gece hâlâ yapmamız gereken önemli bir şey var. Medeniyetin çöküşünden önce öğrenmem gereken bir şey, yıldızlara bakarak yönümü tayin etmek..”
Hangisi daha kötü, cehennem mi, hiçlik mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir