Halid Ziya Uşaklıgil kitaplarından Ferdi ve Şürekâsı (Günümüz Türkçesiyle) kitap alıntıları sizlerle…
Ferdi ve Şürekâsı (Günümüz Türkçesiyle) Kitap Alıntıları
Ümit insan zihni için bıktıran bir illet gibidir, onu tamamıyla silmek mümkün olamaz.
Gözyaşları bulaşıcıdır, insanın kalbinde gizli duran bazı hisler vardır ki kendilerinde benzeyen bir hisse rastlar rastlamaz meydana çıkar.
Fakat insan en kederli zamanlarında bile bir şey bekler ki işte o bekleyiş, bir perdenin arkasına gizlenmiş belirsiz bir ümitten başka bir şey değildir.
Onun için dünyada iki şey var: bulunmadığınız vakit sizi beklemek, geldiğiniz vakit sizi görmek.
Mesut olmak mı istiyorsun ? Saadeti aşktan başka bir yerde bulamayacaksın. insan felaketinin, saadetinin yaratıcısıdır. işte saadet sana bir aşk şeklinde gülümsüyor. kollarını aç, saadeti kollarının arasında bulacaksın.
Fakat ne yazık ki, dünyada parayla satın alınamayacak bir şey varsa o da kalptir!
Eminim, şimdi sen geceleri göğün ışıklarına henüz gençlik şiirleriyle dolu olan gözlerini salıverdiğin zaman bakışın siyahtan başka bir şey görmüyor.
.. Dünyada serveti mutluluk uğruna kullanırlar ama mutluluk, servet için feda edilmez..
Eğer saadet bu kadar alçak araçlarla kazanılacak bir şeyse onu hiç arzu etmem.
Ümit, beşer fikri için musallat bir illet gibidir, onu tamamıyla silmek kabil olamaz.
Zihin! O tuhaflıklar hazinesi! Kendi kendisini aldatmak için bile neler icat eder, duygularını nasıl örtüler altında gizler, onlara nasıl acayip işler yaptırır!
Aşk, bir şişe parçasına benzer, insanın gözlerinde ruh okşayan, hayal uyandıran renklerden oluşan bir sihir âlemi gösterir; insan, saadeti bu renklerden, bu ışıklardan, onların içinde uçuşan gülüşlerden oluşmuş zanneder; fakat bir kaza dokunup da o şişe düşük kırılsa, o hayalî saadet, bir rüyadan sonra kalan hatıra kalıntısı gibi silinir, elde şişenin kırıklarından başka bir şey kalmaz.
Henüz hayattan, dünyadan vazgeçmek sanatını öğrenememişsiniz.
Genç kızların hayatında yatak odası kutsal bir hayal tapınağı gibidir.
Kendimi düşünüyorum da korkuyorum. Bazen mutlaka deli olacağıma inanıyorum.
Bazı zamanlar oluyor ki aklıma gelen bir fikri birer rakamla ifade etmek istiyorum.
Ağlamak! Eğer insanlar, bu avunmaya sahip olmasalardı hayata nasıl dayanabilirlerdi?
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
-“Üzüntülerimiz, yaşantımızın karanlık bulutuysa,
Gözyaşımız, güneşi müjdeleyen yağmur gibidir.”
Gözyaşımız, güneşi müjdeleyen yağmur gibidir.”
Eminim, şimdi sen geceleri göğün ışıklarına henüz gençlik şiirleriyle dolu olan gözlerini salıverdiğin zaman bakışın siyahtan başka bir şey görmüyor.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Kadınlar, yaradılışın çiçeklerden narin, kelebeklerden nazik yarattığı o zayıf, o zarif yaratıklar, kalplerinin gizli bir noktası açığa çıktığı zaman ne müthiş bir dayanıklılık, ne garip bir kuvvet gösterirler!
Zavallı insanlar! Bazı üzüntülü zamanlarda ne büyük bir cesaret, ne müthiş bir yiğitlik hissederler; ne yazık! Bu his bir güçsüzlük heyecanından başka bir şey değildir; bir saniye içinde coşup fışkırır; dünyaları harab edecek, engin denizleri taşıracak bir kuvvetle coşar; fakat bir saniye içinde o tufanı kışkırtan rüzgar birden kesilmiş gibi söner; sinirler kesilir, gözler yaşarır, kollar düşer. İşte o vakit kalbe bakmalı; o bir saniyelik fırtına, o bir saniyelik üzüntü kalpte neler yıkmıştır, neler kırmıştır!
Felaketin önceden hissedilen duygusu kadar kalp için anlaşılır bir dil olamaz.
Mutsuzlar bahtiyarlara rastladıkça mutsuzluklarını anlarlar. Yoksulluk belki kendi kendine teselli icat eder, yalnız kalırsa bir yetinme durum ortaya çıkar; fakat onu servetin yanından geçiriniz; o vakit anlar, feryat eder, ağlar.
İnsan sevmek istediğini sever. Kalbimizdeki hisler yine bizden gördükleri izin üzerine ortaya çıkmışlar, var olmuşlar, yayılmışlardır; her arzumuzu kendimiz icat ettiğimiz gibi aşkımızı da kendimiz icat ederiz.
Aşk, bir şişe parçasına benzer, insanın gözlerinde ruh okşayan, hayal uyandıran renklerden oluşan bir sihir âlemi gösterir; insan, saadeti bu renklerden, bu ışıklardan, onların içinde uçuşan gülüşlerden oluşmuş zanneder; fakat bir kaza dokunup da o şişe düşük kırılsa, o hayalî saadet, bir rüyadan sonra kalan hatıra kalıntısı gibi silinir, elde şişenin kırıklarından başka bir şey kalmaz.
Dünyada serveti saadet için kullanırlar ama saadet, servet için feda edilmez.
Eğer saadet bu kadar alçak araçlarla kazanılacak bir şeyse onu hiç arzu etmem.
Şimdi ne bekliyor, ne ümit ediyordu? Hiç! Fakat insan en kederli zamanlarında bile bir şey bekler ki işte o bekleyiş, bir perdenin arkasına gizlenmiş belirsiz bir ümitten başka bir şey değildir.
Ah, bu bakış! Hayatta bazen böyle bir bakış, böyle iki ruh arasında bir duygu tesadüfü vardır ki bir an sürer; fakat ayrıntılı bir kitaptır. Bu bir an içinde iki ruh arasında ne güzel manalar, iki kalp arasında ne gizli sırlar alınıp verilir! Aşkın böyle bir saniyesi vardır ki kalp bütün içindekileri, ruh bütün sırlarını bir bakışta ifade eder.
Küçücük odasına istediği gibi bir kütüphane koymak ümidine artık veda etmişti. Birçok ümidine veda etmeye alışmış değil miydi? Arzu edip de ulaşamadığı şeylerden varsın biri de bu olsun!
En küçük olaylar, burada uzun bir ayrıntıya sebep oluyordu. Mesela bir gün Hacer, sokakta gelirken avluda ona tesadüf etmiş yahut bir akşam babasının yazıhanesine perdenin arkasından bakarken onu görmüş yahut bir sabahleyin bir pencereyi kaparken sokaktan o sapmış da gözleri karşılaşmış, bunlar önemli birer olay olur, bu defterde tarihi bir mesele gibi büyüklük ve değer kazanır; işte böylelikle hayali bir aşk hikayesi meydana gelirdi.
Zavallı genç adam! Sabahın karanlığında evinden çıkmış, gecenin üçüne kadar defterlerinin üzerinde çalışmış, güneşin neşe veren ışığından yoksun olan bu adam, hiç olmazsa gecenin siyah matem rengini seyretmek istemişti.
Gözyaşları ,
Onlar bize yaralarımız için sunulmuş
Bir ilaç değil midir ?
Üzüntülerimiz , yaşantımızın karanlık bulutuysa ,
Gözyaşımız , güneşi müjdeleyen yağmur gibidir
Onlar bize yaralarımız için sunulmuş
Bir ilaç değil midir ?
Üzüntülerimiz , yaşantımızın karanlık bulutuysa ,
Gözyaşımız , güneşi müjdeleyen yağmur gibidir
İsmail Tayfur, Saniha’nın bir gözyaşına, Hacer’in bin kere yüz bin lirasını feda eder .
Fakat ne yazık ki, dünyada parayla satın alınmayacak bir şey varsa o da kalptir!
Yaşamak, o kadar zor mudur Saniha?
İnsan, bir mutsuzluğu önleyemeyince, hiç olmazsa ona sahip olmak ister.
Bir umudun yıkılışını görenler için kendini fedaya karar vermek kadar avundurucu bir şey olamaz.
Ağlamak! Eğer insanlar, bu avunmaya sahip olmasalardı, hayata nasıl dayanabilirlerdi?
İnsan, felaketlere her şeyden güç inanır.
Mutsuzlar, mutlularla karşılaştıkça mutsuzluklarını anlarlar.
Gözyaşları bulaşıcıdır
Zihin! O tuhaflıklar hazinesi! Kendi kendisini aldatmak için bile neler icat eder, duygularını nasıl örtüler altında gizler, onlara nasıl acayip işler yaptırır!
Bir ümidin tükendiğini görenler için varlığından vazgeçmeye karar vermek kadar teselli edecek bir şey olamaz.
Gariptir! İnsanın sözünün, fikrine bağlı olması kuralken bazı durumlar olur ki fikir söze uyar. İnsan düşündüğünü söylerken söylediğini düşünür.
İnsan sevmek istediğini sever. Kalbimizdeki hisler yine bizden gördükleri izin üzerine ortaya çıkmışlar, var olmuşlar, yayılmışlardır; her arzumuzu kendimiz icat ettiğimiz gibi aşkımızı da kendimiz icat ederiz.
Dünyada serveti saadet için kullanırlar ama saadet, servet için feda edilmez.
Haftada yüz saat oturduktan sonra beş saat yürümek çok değildir zannederim.
İhtiyarlar, kalpleri artık aşka, şiire uzak kaldığı için başkalarının kalbindeki aşkı, fikrindeki şiiri özel bir titizlikle gözden geçirirler.
Ağlamak! Eğer insanlar bu teselliye malik olmayaydılar hayata nasıl tahammül ederlerdi?
Bazen mutlaka deli olacağıma kanaat ediyorum.
.. ismini ne vakit ansam kalbimde bir damarın sızladığını hissederim.
Mesut olmak mı istiyorsun? Saadeti aşktan başka bir yerde bulamayacaksın.
Kızını gözündeki altın gözlükten, elindeki fildişi saplı bastondan, yeleğinin cebinden sallanan altın saat kösteğinden başka bir niteliği olmayan; dünyaa serveti boş heveslere hizmet etmek fikrine uyan o kuş beyinli gençlerden birine mi vereceksin?
İnsan, diliyle tercüme edemeyeceği kadar hassas olan fikirlerini gözlerinin hızlı bir bakışıyla anlatır.
Gariptir! İnsanın sözünün, fikrine bağlı olması kuralken bazı durumlar olur ki fikir söze uyar.. İnsan düşündüğünü söyşerken sylediğini düşünür.
Mutsuzlar bahtiyarlara rastladıkça mutsuzluklarını anlarlar.
Aşk? Bu geçici bir neşe, bir hayal değil mi?
Eğer saadet bu kadar alçak araçlarla kazanılacak bir şeyse onu hiç arzu etmem
Gözyaşları bulaşıcıdır, insanın kalbinde gizli duran bazı hisler vardır ki kendilerine benzeyen bir hisse rastlar rastlamaz meydan çıkar.
Gözyaşları bulaşıcıdır, insanın kalbinde gizli duran bazı hisler vardır ki kendilerine benzeyen bir hisse rastlar rastlamaz meydan çıkar.
Gariptir! İnsan bazen tamamıyla açık olan şeylere dikkat etmez de en gizli şeyleri hisseder; buna, insan fikrinin gizli şeyleri araştırmaya meylinin açık şeyleri önemsememesi bir sebep olabilir.
Eğer saadet bu kadar alçak araçlarla kazanılacak bir şeyse onu hiç arzu etmem
İnsan en kederli zamanlarında bile bir şey bekler ki, işte o bekleyiş, bir perdenin arkasına gizlenmiş belirsiz bir ümitten başka bir şey değildir.
İhtiyarlar, kalpleri artık aşka, şiire uzak kaldığı için başkalarının kalbindeki aşkı, fikrindeki şiiri özel bir titizlikle gözden geçirirler.
Kalbi, bir aileyi koruma fikri kadar ferahlatacak bir şey olamaz.
boylu boyunca uzanarak dünyayı unutmuş, kendinden geçmiş, kimliğinden uzaklaşmış gibi sevdiği bir kitabı okumaya dalmaktan ne kadar tat duyardı .
Çünkü söyleyeceğiniz, mutlaka hayatınızdan, yaşamınızdan şikayettir;ne gereği var? Feda ettiğiniz bir ömrün matemini onlara mı tutturacaksınız?
Yeislerimiz hayatımızın muzlim bulutlarıysa gözyaşlarımız, güneşi tebşir eden yağmurlar gibidir. İnsan ağladıktan sonra kalbini yağmurlarını dökmüş bir sema kadar saf bulur. Ağlamak! Eğer insanlar bu teselliye malik olmayaydılar hayata nasıl tahammül ederlerdi?
Aşk, bir şişe parçasına benzer, insanın gözlerinde ruhu okşayan, görüntüler uyandıran renklerden meydana gelme büyülü bir dünya gösterir.
Dünyada parayla satın alınamayacak bir şey varsa o da kalptir!
bir ümitsizliğin ortaya çıkması mutlaka bir ümidin doğmasını gerektirir, denebilir ki ümitsizlik ve ümit ikizdir.
sen olmasan yaşadığımı hissetmem..
beni rahat bırakınız. çocuk gibi ağlamak istiyorum.