İçeriğe geç

Felsefenin Çağrısı Kitap Alıntıları – Nermi Uygur

Nermi Uygur kitaplarından Felsefenin Çağrısı kitap alıntıları sizlerle…

Felsefenin Çağrısı Kitap Alıntıları

Her felsefe temellendirmesi doğruluk ölçüsünü kendi içinde taşır.
Aslında bir bakıma metafizikçi olmayan insan yoktur ama pek az kimse bunun farkındadır.
Gelecek geleceğindir, önceden kestirilemez.
Felsefe ancak bölük pörçüklüğünde açık kalmakla gelişebilir.
Felsefe, felsefe olarak kaldıkça hiçbir zaman her şeyi bildiğini öne süremez.
Gerekli eğitim yolunda yürüdüğünde bilimler halka ilkece açıktır.
Her programın en çetin yanı nasıl gerçek kılınacağıdır.
Ne var ki, sormadaki içtenlik soruların, kendisindeki isteğe uygun bir nitelikte yanıtlanmasını sağlamaz her zaman.
Kuşkusuz, birçok durumda doğru, o doğruya inananların sayısından bağımsız bir gerçekliktir.
Bugünü düne yansıtan, dünü görüp bilemez.
Genel olarak felsefe, büyük ölçüde dündedir; felsefe hiçbir yerde dününde olduğu kadar yoğun değildir.
Hangi alanda olursa olsun geçmişe hep yeniden yönelme insanoğlunun yazgısıdır.
Bilgiler değişir ama bundan dolayı bilgi olmaktan çıkmazlar.
Başarılı filozoflar her zaman yarınların filozofu olmuşlardır.
Yaşamak isteyen eylemek zorundadır. Eylemler insanların yaşama dayanaklarıdır. Eylemek, bedendeki bir değişikliğe ya da çevresindeki bir değiştirmeye yapışıktır. Eylem, hep bir şeyin gerçekleştirilmesine yönelmiştir. Önemlice her eylem öbeği bedenin ses-vermeden çalışmasıdır. Ancak, birçok eylemlerin fışkırdığı noktaya, durakladığı, ya da durduğu yere dikkat edecek olursak, sık sık, hiç de eylemeyi andırmayan bir görünümle (fenomenle) karşılaşırız: soru.
Felsefe insan olmaya ilişkin bir başarıdır. Tanrı konuşsaydı, bilme ve eylemesinde, tanımı gereği en yetkin varlık olduğu benimsense bile, Tanrı da felsefe yapacaktı.
Genel olarak bakılınca, insan hem binbir bağla geçmişine bağlı bir varlıktır, hem durmadan geçmişe dönüşen bugünde yaşar, hem de yaşamasını kaygıyla geleceğe çevirir.
İnsan nerede kendisine bir soru sorarsa, hele bu soruyu belli bir biçimde, salt kendisi için dile getirirse, orada artık günlük yaşantısının dokusu yırtılmıştır.
Evreni ilk-özünden çepeçevre bilmek, belki de öylesine bir bilgi isteğidir ki bu isteği yerine getirmede tek bir yol yoktur.
Felsefenin gereği ‘konuşmasındadır’ insanın./Sözlerimizi ve söz-düzenlerimizi, özellikle evrene ışık tutmaya çalıştığımız kilit kavramlarını, bu kavramlardaki binbir anlam menevişiyle bilmek; işte felsefenin yerine getirmeye çağırdığı ödev bu. Bu ödev, hep süregeldiği gibi, gelecekte de insanların karşısına çıkacaktır. İnsan, bilmem hangi içgüdüsünden ötürü değil, konuştuğu için felsefe yapacaktır hep. Felsefe, insan olmaya ilişkin bir başarıdır. Tanrı konuşsaydı, bilme ve eylemesinde, tanımı gereği en yetkin varlık olduğu benimsense bile, Tanrı da felsefe yapacaktı.
Felsefedeki sorulara eksiksiz, genel-geçer, başka türlüsü tasarlanamayan, zorunlu cevaplar bekleyenler, ergeç hayal kırıklığına uğrayacaklardır. Değil felsefe sorularının, tek tek bilimlerdeki birçok soruların da, hatta kesin cevaplı diye bilinen matematik sorularının da böylesine sert bir ülküye yaklaşmadıkları görülür. Bu ülküye herhangi bir yaşama ya da bilme alanında, ancak hazır cevaplardan kalkıp gene sözü edilen ülküye uygun sorular düzmeye kalkışınca erişilebilir. Ama bu sözüm ona başarı, arabayı atların önüne koşmaktan farksızdır.
Başkasından sorduğu bir felsefe sorusunu kendisine de sormayan, bu soruyu hiç sormamış demektir. /Felsefede herkes gidebildiği yere kendi ayağıyla -kendi sorularıyla- gider.
“Acaba filozofun yanıtları soruları mıdır?”
Tanrı konuşsaydı,bilme ve eylemesinde, tanımı gereği, en yetkin varlık olduğu benimsense bile, Tanrı da felsefe yapacaktı.
İnsan beyni günde elli binden daha fazla düşünce üretmek zorunda olmasına rağmen piyasada niçin bu kadar aptal var?Çünkü beynin sana günde elli binden fazla düşünce üretmek zorundasın demiş ama aynı düşünceyi tekrar tekrar üretmek yasaktır dememiş!
Niteliğin olumsuzu olmaz, her nitelik kendince varolan birşeydir. Olumsuz denen nitelikler, olması istenmediğinden ötürü böyle tanıtılır
Başkasına sorduğu bir felsefe sorusunu kendisine de sormayan, bu soruyu hiç sormamış demektir.
“Acaba filozofun yanıtları soruları mıdır?”
Tuhaf mı tuhaf bir çalışma alanıdır şu felsefe denen şey: çok kez bir sis bürümüştür ortalığı. Değil yolu arada bir felsefeye düşenler, filozoflar bile sıksık nerde olduklarını göremezler.
Sine qua non
Kendimiz filozof değilsek, filozofun söylediklerini anlamadığımızda suçlu olan hep filozof değildir.
Gelecek geleceğidir, önceden kestirilemez.
Yanıtı olmayan sorularla uğraşmak kadar heves kırıcı bir şey yoktur.
Her araştırma gibi felsefede yeni sorulara açıktır. Nerde sorular hep aynı kalmışsa, orda felsefe araştırma olmaktan çıkmış demektir.
Yanıtı bilinen bir soru, sözün tam anlamıyla bir soru değildir. Bir bakıma gereksiz bir sorudur.
Belli bir bilimde dünyayı bilmek, o bilime özgü dilde, dünyayı bir yanıyla yeniden kurmaktır.
Felsefede herkes gidebildiği yere kendi ayağıyla yani -kendi sorularıyla- gider.
Filozof kendi kendine soru soran kişidir.
İnsan yaşamının en büyük kesimi günlük adı verilen birtakım yapıp etmelerle örülmüştür. Yaşamak isteyen eylemek zorundadır. Eylemler insanın yaşama-dayanaklarıdır. Eylemek, bedendeki bir değişikliğe ya da çevresindeki bir değiştirmeye yapışıktır.
Felsefede herkes gidebildiği yere kendi ayağıyla yani -kendi sorularıyla- gider.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir