İçeriğe geç

Felsefe Yapma Sanatı Kitap Alıntıları – Bertrand Russell

Bertrand Russell kitaplarından Felsefe Yapma Sanatı kitap alıntıları sizlerle…

Felsefe Yapma Sanatı Kitap Alıntıları

Biraz da ukala olduğumdan her gün bir tane güç olasılıkla yüzleşmeye niyet ettim.
Bir adam ölen karısının kız kardeşiyle evlendiğinde za­rar gören herhangi bir kimse yoktur.
Herhangi bir konuda Hristiyan bakış açısının delili incildir. Bilimsel dünyanın delili ise gözlem ve tümevarımdır.
Evren iyi bir ev hanımının mutfağı gibi derli toplu, düzenli ve mükemmeldi.
Adem hep Allah’a itaatsizlik etmesiyle bilinegelmiştir. Tanrı o kadar sinirlen­miştir ki onlara sonsuz bir ceza vermeye karar vermiştir. Adem ile Havva ve onların bütün nesilleri sonsuza kadar çok şiddetli bir ateşte yanmayı hak etmişlerdir, ama Baba­ Oğul (Hz. İsa) haça gerilerek acı çekmek ve cehennemde üç gün geçirmek suretiyle insanlığın belli bir bölümü için bu cezayı üstlenmiştir.
Güneş dünyadan 93 milyon mil uzaklıktadır ve Güneş ışınları se­kiz dakikada dünyaya ulaşır. Yıldızların en yakın olanları o kadar uzaktırlar ki onların ışınlarının bize ulaşması birkaç yıl alır. Bizim çıplak gözle gördüğümüz bütün yıldızlar, çok büyük sayıda yıldız kümesinden biri olan Samanyolu’nun parçasıdırlar. Yıldız kümelerine ek olarak bir de saniyede 180 bin mil hızla hareket etmelerine rağmen inanılmaz derecede uzak olmaları nedeniyle ışınlarının bize ulaşması yüz binlerce yıl alan nebulalar vardır.
Sir James Jeans, Güneş’in aşırı so­ğuklardan önce infilak edeceğini ve bunun dünyanın ve bü­tün diğer gezegenlerin gaz haline dönüşmesine neden ola­cağını bize söylemektedir.
Şüphesiz Platon büyük deha sahibi biriydi ve Aristoteles geniş ölçüde ansiklopedik bir düşünürdü. Ne var ki çağdaş düşünce açısından onlar, sadece hata ilham ederler. Galileo ve Newton’la geçirilecek bir saatin, sağlam bir felsefeye ulaşmak bakımından Platon ve Aristoteles ile geçirilecek bir yıldan daha fazla yardımı dokunur.
Mantık eğitimi almayanlar, geçerliliği olmayan sonuçlar çıkarmaya eğilimlidirler.
Einstein’dan önce herkes, yer çekiminin zamanın belli bir anında meydana geldiğinin matematiksel olarak kanıt­landığını düşünüyordu. Ne var ki Einstein’ın kuramı, yer çekiminin ışığın hızıyla meydana gelmesi gerektiğini öne sürdü.
Hakikat kaygısı ol­mayan insan zeki olamaz.
Ben aklın eğitimiyle baş­layacağım.
Eğer bir filozof olmayı arzu ediyorsanız, hem aklı hem de duyguları izlemelisiniz.
Eğer araçlarınız amaçlarınız için yeterli olacaksa bilgiye sahip olmalısınız; batıl inançlara ve önyargıya değil.
Eğer bir filozof olmak istiyorsanız, yalnızca eğitimini­zin zaman ve mekanına, anne babalarınızın ve öğretmen­lerinizin size söylediklerine dayanan inançlardan elinizden geldiğince kurtulmaya çalışmalısınız.
İnsanların düşünceleri çoğunlukla kendilerini huzurlu kılacak tarzda kurulmuştur.
Eğer bir filozof olmak istiyorsanız, anlamanız gereken ilk şey, çoğu insanın ussal bir tarzda temellendirilmemiş bütün bir inançlar dünyasıyla yaşamı geçirdiği, bazılarının inanç­larının diğerlerinin inançlarıyla bağdaşmama eğiliminde ol­duğu ve bu nedenle de her iki inancın aynı anda doğru ola­mayacağıdır.
Felsefe, Dünya mekanik yasalar tarafından mı yöne­tilir yoksa onun evrensel bir amacı mı vardır ya da o aynı
anda her ikisine birden mi sahiptir? gibi genel sorularla il­gilidir. Felsefe bu tarzdaki genel sorulara dair herhangi bir şeyin söylenip söylenemeyeceğini araştırır.
Felsefe bize nasıl ilerle­yeceğimizi söyler.
Fel­sefe bilgi değildir, ancak o yine de bir bilimdir. O, ilkel insanlarınki gibi temelsiz bir safdillik de değildir. Bu iki aşı­rılık arasındaki bir şey, belki ussal varsayımda bulunma sa­natı olarak adlandırılabilir felsefe.
Düşünmeyen insanlar uyurgezerler gibidir.
Yalanlarla akıllı olmaktansa, hakikatlerle deli olmayı tercih ederim.
Hakikat kaygısı ol­mayan insan zeki olamaz.
Uygulayımsal olarak yaklaşık olmak kesin olmaktır. Ancak sanıyorum hatadan tamamen yoksun olmak hiçbir biçimde olası değildir. Keşke diğer alanlarda çalışan insanlar da düşüncelerinin hataya açık olduğunu kabul etseler, tersine insanlar gerçekte kesinlik için en az nedenin olduğu yerde en çok dogmatiktirler.
Belki de yarın taşlar besleyici, ekmek zehir, güneş soğuk ve ay sıcak olacak. Bu türden olasılıklara inanmamamızın nedeni bizim hayvansal alışkanlıklarımızdır, ne ki bunlar aynı derecede değişebilirler ve aniden şu an olmasını beklediğimiz her şeyin tersinin meydana gelmesini beklemeye başlayabiliriz.
Mutlak kesinlik ne araştırılır ne de elde edilir.
Her girişim zorlukla kazanılmıştır ve hâlâ geçmiş yenilgilerden hiçbir şey öğrenilmemişçesine her yeni girişime karşı çıkılmaktadır.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Bilimsel düzende yeri olmayan günah ve ceza gibi ahlaki kavramlar, Hristiyan evren düzenine egemen olmuştur. Bilimsel evren anlayışı bizim önyargılarımızı, ümitlerimizi, sevgi ve nefretlerimizi zarifçe bir kenara iterken, Hristiyanlığın evren anlayışı, eğitilmemiş insanların olmasını ümit edebilecekleri bir tarzda oluşturulmuştur.
Eğer araçlarınız amaçlarınız için yeterli olacaksa bilgiye sahip olmalısınız; batıl inançlara ve önyargıya değil.
İnsanların düşünceleri çoğunlukla kendilerini huzurlu kılacak tarzda kurulmuştur. Çoğu insan için doğruluk ikincil bir öneme sahiptir.
Düşünmeyen insanlar uyurgezerler gibidir. Ve bir uyurgezerin herhangi bir bilimsel keşif yaptığına tanık olmuyoruz. Zira uyurgezerlerin dini de yoktur ve uyurgezerler uyanıklardan gelebilecek her türlü tehlikeye de son derece açıktır.
Siyaset ve ekonomideki akıl yürütmelerin çoğu hatalıdır.
Modern dünya ile 17. yüzyıldan önceki dünya arasındaki ayrımı ortaya koyan bilimdir. Eski inançları ve eski batıl inançları akıllı bir adam için kabul edilmesi olanaksız hale getiren bilimdir. Dünyanın evrenin merkezi olduğuna ve insanın, yaratmanın son amacı olduğuna inancı gülünç hale getiren bilimdir. Kaynağını dinden alan eski ruh-beden, zihin-madde ikiciliğinin yanlışlığını ortaya koyan bilimdir. Kendimizi anlamamız için bir başlangıç oluşturan ve kendimizi tuhaf bir düzenek olarak değil de belli bir noktaya kadar olduğumuz gibi görmemizi sağlayan bilimdir. Ukalaca hataların yerini alacak olan deneysel doğruya giden yolu bize öğreten bilimdir.
Her girişim zorlukla kazanılmıştır ve hâlâ geçmiş yenilgilerden hiçbir şey öğrenilmemişçesine her yeni girişime karşı çıkılmaktadır.
İnsanlık üzerine düşünme alışkanlığını kazanırsan cömertliğini insanoğlunun bir bölümüyle sınırlamanın gittikçe daha zor olduğunu göreceksin. Stoikler bu prensibi bütün özel duygulanımları mahkûm etmesi oranında kabul ettiler, ne ki onlar bunda hatalıydılar. Eğer özelde hiç kimseyi sevmezseniz, sizin insanoğluna karşı sevginiz itici ve soyut kalacaktır. İnsanoğluna yapılan zulümleri okuduğunuzda, bunların kendi karınıza, çocuğunuza ya da arkadaşınıza yapıldığını hayal ederseniz, bunlardan dolayı bir dehşet hissedeceksiniz ki bu bütün insanları eşit derecede seven bir adam için olanaksızdır. Bir filozof diğer insanların kendi arkadaşları ve kendi ülkeleri konusundaki duyarlılıklarından daha az duyarlı olmamalıdır, ama o kendi yaşamında bu duyguları genelleştirmeyi ve kendisine özgülediği değerleri diğer insanların da kendi ülke ve dostlarına özgülemelerine izin vermeyi öğrenmelidir.
Tarih modern insanın kabul edemeyeceği kesin olarak onaylanmış mucizelerle doludur.
Veba salgınının yaşandığı Orta Çağlarda, insanlar dindarlıklarının Tanrı’nın onlara merhamet etmesini sağlayacağını düşünerek dua etmek üzere kiliselere doluşurlardı. Gerçekte ise kötü havalı binalarda bu kalabalıklar, salgın hastalığın yayılması için ideal ortamı oluşturuyordu. Eğer araçlarınız amaçlarınız için yeterli olacaksa bilgiye sahip olmalısınız; batıl inançlara ve önyargıya değil.
İnsanların düşünceleri çoğunlukla kendilerini huzurlu kılacak tarzda kurulmuştur.
Bir toplumun tüm zamanlar için şiddetli çekişmelerden uzak olarak yaşamasının tek yolu toplumsal adaletin kurulmasıdır.
Eğer bir filozof olmak istiyorsanız, yalnızca eğitiminizin zaman ve mekanına, anne babalarınızın ve öğretmenlerinizin size söylediklerine dayanan inançlardan elinizden geldiğince kurtulmaya çalışmalısınız.
Sizinkilerden ayrımlı olan düşüncelere öfkelenmemeyi öğrenmek ve onların nasıl meydana geldiğini anlamak için çalışmaya girişmek önemlidir.
İnsanlık üzerine düşünme alışkanlığını kazanırsan cömertliğini insanoğlunun bir bölümüyle sınırlamanın gittikçe daha zor olduğunu göreceksin. Stoikler bu prensibi bütün özel duygulanımları mahkûm etmesi oranında kabul ettiler, ne ki onlar bunda hatalıydılar. Eğer özelde hiç kimseyi sevmezseniz, sizin insanoğluna karşı sevginiz itici ve soyut kalacaktır. İnsanoğluna yapılan zulümleri okuduğunuzda, bunların kendi karınıza, çocuğunuza ya da arkadaşınıza yapıldığını hayal ederseniz, bunlardan dolayı bir dehşet hissedeceksiniz ki bu bütün insanları eşit derecede seven bir adam için olanaksızdır. Bir filozof diğer insanların kendi arkadaşları ve kendi ülkeleri konusundaki duyarlılıklarından daha az duyarlı olmamalıdır, ama o kendi yaşamında bu duyguları genelleştirmeyi ve kendisine özgülediği değerleri diğer insanların da kendi ülke ve dostlarına özgülemelerine izin vermeyi öğrenmelidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir