Ömer Seyfettin kitaplarından Falaka: Die Prügelstrafe kitap alıntıları sizlerle…
Falaka: Die Prügelstrafe Kitap Alıntıları
Yüz milyonlarca müslüman ve bizim milletimiz olan elli milyon Türk hâlâ on üç-on dört asır evvelki hurafeler ve efsanelerle çırpınıyor.
Fertlerin bütün hareketlerindeki esasları kımıldatan, sosyolojide büyük ana hatları çizen dindir. İslamlık ise fertlerindeki cemaat ve milliyet eğilimlerini bozarak hepsini karanlık bir taassubun görmez körlüğü içinde yaşatır. Sözüme şahit, işte bütün dünya üzerindeki müslümanlık
Suyun başında çamaşırlarını döven kalın bacaklı çıplak baldırlı kadınları, evinin önünde ezeli çoraplarını ören hiddetli kızları, batan güneş, fundalıkları neftiye boyarken birden bire karşıma çıkarak Dobra Veçer! diye beni selamlayan köylüleri sanki ezelden tanırım.
Dünyada ucuz bir şey kalmamıştı.
“Boş laflarınla şairce hayallerimi dağıtıyorsun.”
Zaten en büyük, en kahraman cesurlar en korkakların hıyanetine kurban gitmemiş miydi? Tarih buna şahitti.
Akıl, insanın külahında bir çividir. yumruk yemeden kafasının içine girmez
İçmem. Kumar oynamam. Eğlence sevmem. Kalabalıktan hazzetmem. En sevdiğim şey okumakla, düşünmektir.
Akıl, insanın külahında bir çividir. yumruk yemeden kafasının içine girmez
Ah, on beş sene evvelki çocukluk ve şimdiki ben Tatsız, neşesiz, muhabbetsiz, aşksız ve heyecansız, her şeysiz, boş bir hiçten daha boş geçen durgun hayat sermayesi.
Şimdi herkes yarını bekliyor. Fakat her yarın başka bir ümitsizlik bırakarak geçip gidiyor. Hatırasız bir dün oluyor.
Hayata dikkatle göz gezdiriniz. Zulüm ve haksızlıktan başka bir şey göremeyeceksiniz.
Kime acıyıp bir işin karşılığı olmayarak yardım edersek onun azmini, iradesini yok ediyoruz demektir.
Beni üzen şeylerin hiçbirini unutmadım.
Biz insanlar, ne kadar değişsek, uygarlaşsak yani ne kadar bozulsak, maneviyatımızın en karanlık, görünmez derinliklerine doğanın koyduğu uğursuz yıldırım asla sönmeyecek, her fırsatta yeniden kıvılcımlanacaktır.
Bu yıldırım, zulüm, haksızlık arzusudur.
Bu yıldırım, zulüm, haksızlık arzusudur.
Hayata dikkatle göz gezdiriniz. Zulüm ve haksızlıktan başka bir şey göremeyeceksiniz.
Derdi ki, sebepleri doğru görebilenin, sonuçtan şüphesi olamaz.
Fakat bunun gibi, hayattaki her gülünç şeyin altında görünmez bir facia yok mudur?
Biz kadınların, dimağamızda sanki yalanın ayrı özel bilinçsiz bir mekanizması vardır. Bir kere yalana başladık mı hemen kolaylıkla zahmetsizce arkası gelir. Hem hakikatten, daha parlak olur.
Bir doktor arkadaşım anlattı. O sene hicaz da şiddetli bir kolera vardı. Belki günde iki yüz hacı gömüyorduk uşağım bir sabah elime bir mektup verdi açtım okudum, gayet yakın bir akrabamdan, bir kadını tavsiye ediyordu dadısımıymış, nesiymiş gelsinde konuşalım dedim kapıdan gayet korkunç derecede çirkin siyah bir arap karısı girdi. Beni etekledi ne istediğini sordum para , ev , yemek , ilaç hiç birşey istemem dedi. İyi o halde diye yüzüne baktım yalnız lütfediniz ben ölürsem cenazemi erkeklerin çukuruna attırmayınız. Güldüm bu tuhaf bir arzuydu niçin diye sordum. Ben dünya evine girmedim kızım dedi. Dayanamadım bacı hiç korkma dedim kızlığına hiç birşey olmaz inşallah yaşarsın ölürsen erkekler korksun sanane. Arap birden bire şahlandı yüzüme utanmaz herif diye tükürdü çıktı gitti. Üç ay sonra akrabamdan dadısının namusuna tecavüz ettiğim için büyük serzenişler içeren acı bir mektup aldım. EKSERİ SİYAHLARDA ÖLÜMDEN SONRA BİLE DEVAM EDEN BU ŞİDDETLİ NAMUS ENDİŞESİ BİRAZDA BİZİM BEYAZ HANIMLARDA OLSA .
İşe yaramayan, zarar getiren akıl ın delilik ten hayırlı bir şey olmayacağına kaniydi.
İçmem. Kumar oynamam. Eğlence sevmem. Kalabalıktan hazzetmem. En sevdiğim şey okumakla, düşünmektir.
|Derdi ki, sebepleri doğru görebilenin, sonuçtan şüphesi olamaz.|
Yalnız kaldım bende gidiyorum..
Hayattaki her gülünç şeyin altında görünmez bir facia yok mudur..
İyice hatırlıyorum, kırk çocuk, hepimiz müttefik..
İnsan ne tuhaftır..
Demekki düşünme insan ruhunun gıdasıymış..
Biz insanlar, ne kadar değişsek, uygarlaşsak yani ne kadar bozulsak, maneviyatımızın en karanlık, görünmez derinliklerine doğanın koyduğu uğursuz yıldırım asla sönmeyecek, her fırsatta yeniden kıvılcımlanacaktır.
Bu yıldırım, zulüm, haksızlık arzusudur.
Bu yıldırım, zulüm, haksızlık arzusudur.
“Hayata dikkatle göz gezdiriniz. Zulüm ve haksızlıktan başka bir şey göremeyeceksiniz.”
Bütün derslerimiz yeknesak, umumi bir bestenin asla manalarını anlamadığımız güfteleri idi.
Hayata dikkatle göz gezdiriniz. Zulüm ve haksızlıktan başka bir şey göremeyeceksiniz.
Hayattaki her gülünç şeyin altında görünmez bir facia yok mudur?
Demek ki, düşünme insan ruhunun gıdasıymış.
“Hayattaki her gülünç şeyin altında görünmez bir facia yok mudur?”
“İnsan ne tuhaftır.”
Hayata dikkatle göz gezdiriniz. Zulüm ve haksızlıktan başka bir şey göremeyeceksiniz.
Ah, on beş sene evvelki çocukluk ve şimdiki ben Tatsız, neşesiz, muhabbetsiz, aşksız ve heyecansız, her şeysiz, boş bir hiçten daha boş geçen durgun hayat sermayesi
Hala kendimi bir manevraya gidiyor sanıyorum .
Fakat…
Fakat bunun gibi, hayattaki her gülünç şeyin altında görünmez bir facia yok mudur?
Fakat bunun gibi, hayattaki her gülünç şeyin altında görünmez bir facia yok mudur?
Saygı duygusu korkudan daha çok kuvvetlidir
Şimdi herkes yarını bekliyor. Fakat her yarın başka bir ümitsizlik bırakarak geçip gidiyor. Hatırasız bir dün oluyor.
İnsan düşünendir. İnsan yaptığını bilendir.
İnsan ne gariptir! Fikrine, ümidine, arzusuna karşı çıkan bir düşünceyle karşılaşınca hemen bozulur.
Her gülünç şeyin altında görünmez bir facia yok mudur?
Şimdi ben kimi hapşırırken görsem pek küçükken yaptığım bu tuhaf muzipliği hatırlarım. Gülümserim. Kalbimde belirsiz bir acı sızlar.
“İnsan ne tuhaftır.”
“Hayattaki her gülünç şeyin altında görünmez bir fâcia yok mudur?”
Bizim çocukluğumuzda “hırsız” kelimesi, büyük küçük herkesin baş umacısıydı. O zamanlar bu kelimenin özü değil, sözü bile sinir oynatırdı. Şimdi kim bilir günde kaçı yanımızda oturuyor, kaçı beraberimizde geziyor, kaçıyla iş görüyoruz?
Hayata dikkatle göz gezdiriniz. Zulüm ve haksızlıktan başka bir şey göremeyeceksiniz.
Beni üzen şeylerin hiçbirini unutmadım.
Öyle kelimeler vardır ki, bir insan için bütün bir tarih, bütün bir hayat, bütün bir örnektir.
Hayata dikkatle göz gezdiriniz. Zulüm ve haksızlıktan başka bir şey göremeyeceksiniz.
Akıl, insanın külahında bir çividir. yumruk yemeden kafasının içine girmez
Ah, on beş sene evvelki çocukluk ve şimdiki ben Tatsız, neşesiz, muhabbetsiz, aşksız ve heyecansız, her şeysiz, boş bir hiçten daha boş geçen durgun hayat sermayesi.
Şimdi herkes yarını bekliyor. Fakat her yarın başka bir ümitsizlik bırakarak geçip gidiyor. Hatırasız bir dün oluyor.
Kime acıyıp bir işin karşılığı olmayarak yardım edersek onun azmini, iradesini yok ediyoruz demektir.
Hareketimiz o kadar hissiz ve maneviyatsız ki, ancak bir manevra böyle olabilir.
Hani nutuklar, hitabeler, heyecanlar, şarkılar, alkışlar Hiç, hiçbir şey yok! Bulgar ordusunu gözümün önüne getiriyorum.Orada kim bilir ne kadar hayat ve heyecan vardır.
Hani nutuklar, hitabeler, heyecanlar, şarkılar, alkışlar Hiç, hiçbir şey yok! Bulgar ordusunu gözümün önüne getiriyorum.Orada kim bilir ne kadar hayat ve heyecan vardır.