İçeriğe geç

Ezoterizme Giriş Kitap Alıntıları – Ergun Candan

Ergun Candan kitaplarından Ezoterizme Giriş kitap alıntıları sizlerle…

Ezoterizme Giriş Kitap Alıntıları

Toprak ana çok medeniyeti sırtından atmıştır.
Kıyamet başka bir şeydir, kıtaların ve uygarlıkların kısmi yok oluşlarına sebebiyet veren tufan başka bir şeydir. Tufan tamamen dünyanın fiziki değişimiyle alakalıdır. Kıyamet ise, fiziki değişimiyle, kasırga ve depremlerle değil tamamıyla insanın manevi, içsel ve ruhsal değişimiyle alakalıdır.
Allah sadece zamanla ilgili değil, her şeyle ilgili sonsuz bilgi ve tasarruf sahibidir. Peki “her şeyi Allah bilir” diyerek biz, hiçbir şey bilmeye ve öğrenmeye çalışmayacak mıyız?
Siyah, sembolizmde karanlığa, bilgisizliğe ve kötülüğe karşılık kullanılmıştır. Siyah rengini negatif ve pozitif her türlü tesiri çeker.
Darısı başımıza gelsin. Bu iyi niyet sözü bir zamanlar Şamanlar’ın gerçekleştirdikleri darı saçma ayinlerinde kullandıkları majik ritüelle ilgilidir.
Allah Kur’an’da geçen bir varlıktır. Kaadir-i Mutlak anlamda ilk yaratışı meydana getiren değildir.
Haksızlık yapanlar için Bana baş vurma, çünkü onlar suda boğulacaklardır diye Allah tarafından vahyolundu.
Kafiler aralarında bir uyarıcının gelmesine şaştılar da: Bu şaşılacak bir şey; öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman dirilecek miyiz? Bu, ihtimali olmayan bir dönüştür. dediler.
Peygamberin damadı Ali’nin yanında yer alarak, kendilerine gelecek baskılardan uzak kalmayı başardılar. Müslüman görünümleri altında, Alevilik mezhebinin içinde kendi Ezoterik Öğretilerini yaşatabildiler.
Halife Ömer döneminde işgal edilen Mısır’da Müslümanlar’ın ilk işi, İskenderiye Okulu’nu dağıtmak oldu.
Kaçınılmaz son Araplar’ın Mısır’ı işgal etmesiyle geliyorum dedi
Nereye bakarsanız, bir acele, bir mücadele ve zevk peşinde bir hırslı koşu var. Acıdan ve ölümden panik halinde bir kaçış var. Ve yakıcı arzuların alevleri sıcaktır.
Ruhu yakacak ateş yoktur sözüne de ayrıca dikkat çekmek isterim. Cehennemde insanların yakılarak cezalandırılacağı ile ilgili gelenekçi Sünni yorumuna tamamen karşıdır.
halka açıklanabilecek kısmını Diyaloglar adı verilen yazdığı kitaplarla paylaşmıştır.
Dünya 6 tufan geçirmiştir. Her bir tufanın Adem ve Havva’ları vardır.
Pisagor bu bilimlere insan bilgisinin tümünü kuşatan anlamına gelen Matematalar ismini vermiştir. Bugün kullanılan matematik ismi bu sözcükten doğmuştur.
İnsanlar ölümlü Tanrılar’dır. Tanrılar ise ölümsüz insanlardır.
Günah işleyen insanların cehenneme gideceğinden söz edilir. Cehennemin sembolünün ana teması ise ateştir. Ateşte yanmakla anlatılmak istenen asıl mesele, astral tortuların yakılmasıdır.
Dünyaya geldiklerinde maddeye daha da bağlanmaya, bir beden içinde yaşam özlemiyle daha da sarhoş olan ruhlar, kendilerini maddi zevkler peşinde koşarken bulurlar ve eski anılarını tamamen unuturlar. Onlar için şehvet ve maddi zevkler yaşamlarının ana gayesi haline gelir.
Hiç kimse ölümden kaçamaz. Her canlı ölecek ve tekrar doğacaktır.
Duygularının esiri olan kişi karanlıklarda yaşar. Sen karanlıkları ışığa tercih ettin. Öyleyse karanlıklarda kal da gör.
Benim peçemi hiçbir ölümlü açamamıştır.
Ey gözü bağlı kör ruh!
Sırlar meşalesiyle donat kendini
Bir anda böylesine ileri düzeyde bir uygarlık Afrika’nın kuzeyinde nasıl oluşmuştur?
Fiziksel beden öldüğünde, ruh varlığı aşağı bir halden yüksek bir hale geçer.
tarikatların kapatılması bizzat tarikat şeyhleri tarafından istenmiştir.
İnisiyasyona kabul şartları;

1-Beden temizliği (içsel)
2-Duygusal asalet (sevgi)
3-Zihin genişliği
4-Ruhsal olgunluk seviyesi

Her akıl büyük gerçekleri kavrayamaz. Çoğunlukla ya aptal, ya kötüdür.
İnsanın Tanrısal özelliklere sahip bir varlık olduğu bir sırdır.
Söyleyen bilmez, bilen söylemez.
hiçbir enerji yoktan varedilemez, varolan da yok edilemez.
Geleceğin Allah’tan başka kimse tarafından bilinemeyeceğini ileri sürenler çoğunlukla klasik İslam anlayışını benimseyen kişilerdir.
Hint kaynaklarında Krişna’nın Meru Dağı’nın eteklerinde yaşayan bir çoban topluluğunda doğduğundan bahsedilir. Burada çoban inisiyelere karşılık gelir. Nitekim aynı sembol Hz. İsa başta olmak üzere daha sonraki peygamberler tarafından da kullanılmıştır.
Alemin yüce ruhundan südur etmiş olan ruhların bu muazzam evrende nasıl büyük bir huşu içinde var olduklarını bir bilsen Bunlar kürelerden kürelere düşmekte ve sonsuzluğun derinliklerinde unutulmuş vatanın hasretiyle yanıp tutuşmaktadır.
Ey Diyonizos, bunlar senin göz yaşlarındır, Ey Yüce Ruh, evlatlarını ışıklı sinene tekrar kabul et!
Mesnevi’de İdris Peygamberin bir enkarnasyonunda 8 yıl Satürn’de (Zuhal) öğrenim görüp inisiye olduğu, Dünya’ya döndüğünde de astrolojiyi ve astronomiyi uygulayıp öğrettiği şu dizelerle anlatılmaktadır:

İdris yıldızların cinsindendi. Onun için sekiz yıl Zuhal’de kaldı. Zuhal Doğular’da da onun dostu oldu, Batılar’da da. Her halde onunla konuştu, onun sırlarına mahrem oldu.
Kaybolduktan sonra tekrar Dünya’ya gelince, yeryüzünde yıldızlar bilimine dair ders verdi.

“İnsan varoluş itibarıyla kendisinin hayal bile edemediği büyük bir potansiyele sahiptir. İçinde gizli olan bu potansiyel, tanrısal bir güçtür”
Birçok tradisyonda ilâhi ışığın yeryüzündeki sembolü ateş, göklerdeki sembolü ise Güneş ve her biri birer güneş olan yıldızlardır.
Mısır’daki Ra güneşi bizim güneş sistemimizdeki güneşi değil, Sirius güneşini ifade eder.
Birçok tradisyonda inisiyelere Güneş’in Oğulları (Altay ve Japon tradisyonları), Işığın Oğulları (Sabiî tradisyonu), Doğan Ra Yıldızı’nın Oğulları (Eski Mısır tradisyonu) gibi adlar verilmiştir.
Ezoterizmin en önemli ikinci ekolü Hint ezoterizmidir. Kökeni Mu’nun batı göç yollarına dayanan ve sonrasında da Atlantis’ten bölgeye yapılan göçlerle son görünümüne ulaşan Hint ezoterizmi, Mısır ezoterizmi gibi bizim devremiz insanlığına çok büyük şeyler katmıştır.
Mu’dan gerçekleştirilen Doğu Göç Yolları başlıca üç ana koldan ve iki ayrı Mu Halkı tarafından yapılmıştır.
Bunlardan biri de Mu’nun beyaz ırklarından olan Karyenler tarafından Türkiye’nin batı, Yunanistan’ın doğu kıyılarına göçler gerçekleştirilmiştir.
Bugünkü Paskalya Adası’nın bulunduğu bölgeden göçe başlayan Karyenler ilk başta Güney Amerika’da Amazon Denizi’nin güneyine yerleşmişlerdi. Burada büyük bir yerleşim birimi oluşturmuş olan Karyenler’in isminden dolayı bugün Karayip Denizi bu isimle anılmaktadır.
Yunan Ezoterizmi’nin kökeni Mısır Ezoterizmi’ne bağlıdır. Yunan Ezoterizmi’nde yer alan tüm inisiyeler Mısır mabetlerinde yetiştirilmiştir. Yunanistan’dan Mısır’a gelen bu kişiler burada eğitildikten sonra tekrar ülkelerine dönmüşler ve kendi okullarını kurmuşlar.
Klasik sünni inancı ve harici İslâm felsefesine göre insanlar sevap ve günahlarına göre değerlendirilecekler ve bu değerlendirmenin sonucuna göre ya cennete ya da cehenneme gideceklerdir. Buna karşılık ezoterizm ise, insanların cennete mi cehenneme mi gideceğiyle değil, cennet ve cehennemin ne anlama geldiğiyle ilgilenir. Yani cennet ve cehennem sembolleriyle dinsel metinlerde insanlara anlatılmak istenen asıl mesajın peşindedir.
Dinlerin gizli anlamlarına nüfuz edebilmek için ezoterik bir çalışma şarttır. Aksi takdirde dinlerin sembollerle anlattığı bilgiler bizim için çözülmesi imkansız birer bilmeceler hâlinde kalacaktır Ki kalmıştır da zaten

Dış kabukla uğraşan ve içle uğraşmayı aklına bile getirmeyenlerin elinde, gerçek değerinden sapan dinler maalesef artık insanları uyandırmaya değil, uyutmaya alet olmaktadır.

Tüm dinlerin ezoterik semboller kullanmış olduklarını bilen ve bu sembollerin açılımlarıyla dinlere yaklaşanlar, tarihin geçmiş dönemlerinden bugüne kadar ne yazık ki, dinsizlikle hatta din düşmanlığıyla da itham edilmişlerdir. Hatta itham edilmekle de kalınmamış, birçok Bâtıni İslâm Öğretisi nin mensupları bu yolda katledilmişlerdir. Hallac-ı Mansur bunlardan sadece bir tanesidir.
Ezoterik öğretiler der ki;
Bir zamanlar atalarınız ilâhlarla birlikte yaşıyorlar, aynı dili konuşuyorlar ve birbirleriyle mükemmel bir biçimde anlaşıyorlardı.
Artık ilâhlar nadiren gözükecekler ama siz insanlara bağlılık işareti bıraktılar.
O işaretleri bulanlara gerçekler görünmeye başlayacaktır
Ve sonunda onlara yeniden kavuşacaksınız
Dinsel terminolojide fiziksel değişimler Tufan a, ruhsal ve manevi değişimler ise Kıyamet e karşılık gelir. Bunların hiç birisinin dünyanın topyekün yok olması ile bir ilgisi yoktur.
Kendini bilen bir kişi olursan, artık çokluk içinde birliği görmeye başlarsın. Böylece, bu birlik duygusunu, sadece meditasyon yaptığın günün belli saatlerinde değil, günün yirmi dört saati, nereye bakarsan bak, neyle meşgul olursan ol, bilirsin. İşte bu, bu bedende yaşamaya devam ederken aydınlanmış ve özgürleşmiş varlıkların tanımıdır. Artık bu duruma ulaşan kişi, doğada bulunan zıt kutupların üstesinden gelmiştir, bu nedenle bunlardan etkilenmez. Bu nedenle kişi artık ıstıraplardan kurtulmuştur. Çünkü kişi mutluluğu dışarından gelen etkilerde değil, kendi içinde bulmaya başlamıştır.
Sonsuzluğu ancak sonsuzluk, Tanrı’yı da ancak Tanrı anlayabilir. Siz Tanrı’yı değil kendinizi anlamaya bakın diyor ve ekliyordu, kendinizi anlarsanız Tanrı’nın düzenini de, Tanrı’nın ne istediğini de anlarsınız.
Size çok önemli ve çok derin bir sır vereceğim. Mükemmelliğe ulaşabilmek için, bilgeliğin de üstünde yer alan vahdaniyet ilmini özümsemek gerekir. Bunun için zekanın üstünde yer alan ilahi varlığa ulaşmak gerekir. Ancak ona ulaşmak zannettiğiniz gibi değildir. Bu ilahi varlığa dışarıdan ulaşamazsınız. Çünkü bu yüce dost hepimizin içindedir. Tanrı insanın içinde bulunmaktadır, dışında değil.. Ama onu bulmayı pek az insan başarır. Kurtuluşa ermenin yolu budur. Ve bu yola meditasyonla girilebilir. Bu sırların en büyüğü ve en safıdır.
Tanrı’ya ulaşmış olan ruh, tekrar doğuş zaruretinden de, ölümden de, ihtiyarlıktan da, ıstıraptan da kurtulur ve ölümsüzlüğün şuuruna varır.
İnsanlar ölümlü Tanrılar’dır. Tanrılar ise ölümsüz insanlardır. Ne mutlu bu sözleri anlayabilene. Çünkü bunları anlamak demek, her şeyin anahtarına sahip olmak demektir.
Sabretmenin basit anlamda köşesine çekilip bekleme olmadığını, tam tersine kendisinin göstereceği çaba ve çalışmayla geçen bir süreci kapsaması gerektiğini fark etmişti
Tanrısal ışığın bir parçası olan ruh, hiçbir zaman ölmez ve yegane amacı ayrıldığı ana kaynağa dönmektir. Bunun da tek yolu, evrensel bir yasa olan yükselme, yani tekamüldür.
İnsanlık gerçeğin apaçık yüzüyle değil, üstü örtülen, kapatılan dış kabukla meşguldür. Ve bu kabuğu, gerçeğin kendisi ile karıştırmaktadır.
Hakikatin realitesi çoktur, fakat hakikatin kendisi birdir.
Her akıl büyük gerçekleri kavrayamaz. Çoğunluk ya Aptal, ya kötüdür. Aptalsalar, gerçek karşısında akıllarını büsbütün yitirirler. Kötüyseler, bu gerçeği kötüye kullanarak, büsbütün kötülük ederler. Gerçeği gizlemekten başka yol yoktur. Bulmak, bilmek, susmak gerek
İnisiyasyonun temeli kişiyi değiştirmeyi hedeflemez. Hedeflediği amaç kişinin içindekileri ortaya çıkarmaktır.
Ezoterik Öğreti; herkese açıklanmayan, herkese öğretilmeyen, gizli bir yerde, gizli bir şekilde gerçekleştirilen bir öğretim şeklidir.
Ezoterizme göre, varoluşun sırrı varoluşun içinde saklı bulunmaktadır. Evrende kütlesi bulunan canlı cansız tüm varlıklar, varoluşlarının nedenlerini, niçinlerini ve nasıl var olduklarını bilgilerini içlerinde saklarlar. İşte bu nedenle insanın kendini tanıması ve kendisini anlayabilmesi için de ‘insanın içine dönmesi gerekir’ denmiştir.
Ezoterizm ‘in en temel bilgilerinden birine göre parça bütüne ait bilgi taşır. Bu nedenle insanda da Tanrısal Bilgiler gizlidir. İşte ezoterik inisiyasyonun amacı, insandaki bu Tanrısal Bilgiler i ortaya çıkarmaktır.
Sadece sözel olarak bir bilgiyi bilmek değil, o bilgiyi anlamak asıl gayeydi.
Ezoterik öğreti, herkese açıklanmayan, herkese öğretilmeyen, gizli bir yerde, gizli bir şekilde gerçekleştirilen bir öğretim şeklidir. Bu öğretinin kökeni bundan binlerce yıl önce kıtalarının batmasıyla yeryüzünden silinen Mu ve Atlantis uygarlıklarına dayanır.
Maddenin temel yapı taşı olan bir atomun çapı milimetrenin milyonda biri kadardır. 100 milyon atomu yan yana koyduğunuzda elde edeceğiniz uzunluk sadece bir santimetredir. Şu anda elinizde tuttuğunuz kitabın ise tek bir sayfasının kalınlığı yaklaşık bir milyon atomdan oluşmuştur.
Ezoterizmin ana konusu; insan, yaşam ve evrendir.
Ezoterizme göre, varoluşun sırrı varoluşun içinde saklı bulunmaktadır. Evrende kütlesi bulunan canlı cansız tüm varlıklar, varoluşlarının nedenlerini, niçinlerini ve nasıl var olduklarının bilgilerini içlerinde saklarlar.
Irmağın kenarında bir aşağı bir yukarı koşuşanlar çoktur ama ırmağın karşı kıyısına geçen azdır.. BUDA
Hırıstıyanlıktan çok daha öncelerine ait bir semboldür. Evrendeki var oluşu meydana getiren dört temel enerjiyi ifade eder. Bunlar RUH, MADDE, ZAMAN VE HAYAT enerjileridir.
Sufizmde ruhsal aydınlanmanın ve kalp gözünün açılmasının sembolü olarak kullanılmıştır.
Bu iyi niyet sözü bir zamanlar Şamanlar’ın gerçekleştirdikleri darı saçma ayinlerinde kullandıkları majik ritüelle ilgilidir. Şamanlar bu majik uygulamalarında buğday, darı gibi tanelere yükledikleri yoğun manyetik enerjilerini onları etrafa saçarak insanlara aktarmaktaydı. Bunlar insanlara şifa dağıtan ve enerji veren manyetik enerjilerdi. Yani darısı başımıza demek, manyetik enerjiler bize gelsin, bizi korusun demektir..
Yeryüzünde insanın yaptığı kötülük çok, aklı fikri hep kötülükte..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir