İçeriğe geç

Eyvallah 2 Kitap Alıntıları – Hikmet Anıl Öztekin

Hikmet Anıl Öztekin kitaplarından Eyvallah 2 kitap alıntıları sizlerle…

Eyvallah 2 Kitap Alıntıları

eski kitapların kokusuyla sarhoş olmuştum.
Elinden düşleri alınmış biriyle kalbi kurşunlanmış insanın yarası arasında ne fark var?
Umut etmek ne güzel şey
İnsanların kitap okumaya vakitleri yok.
Birileri sevindi ve hüzün hep birileri için var olmaya devam ediyordu
Seni tarihe not diye düşüyorum
yazarım, okurum, düşünürüm, kendimle yüzleşirim, hesaplaşırım, tartışırım, belki küserim, barışırım, dertleşirim, yenilirim, yenilenirim
Bazen, okuduğum kitaplarda doğsaydım keşke, diyorum.
Söyleyin onlara, ne umut versinler ne de incitsinler.
Bazen tek başına saatlerce yürüyesi gelir insanın.
.
.
.
Sanki yürüdükçe geçecekmiş gibi
bekleyenlerin umutları çürümüş.
Kimse hayal ettiği hayatı yaşamıyor ama sebebini sorduğunda herkes haklı. Peki bu kadar insan mutsuzken kim haksız?
Bırak artık o şemsiyeyi.
Belki bu ıslandığın son yağmur..
Ve seviyorum derken değil,
ayrıldığında belli eder edebini insan.
İyi günde değil, kötü günde belli eder edebini insan.
Bir umut işte bekliyoruz o giden insanları.
Yoruluyorum insanların beni anlamalarını bekledikçe.
Kurgular dolu bir kitabın içine hapsolmuş gibiyim. Yazarın insafına kalmış hayatım.
Sahi, hayallerimizi yaşayabileceğimiz o güzel uzaklar neredeler?
Gitmekten başka çaren yokmuş gibi hissediyorsun bazen.
Sahi neden senin olduğun yerde değilim?
Nasıl oluyor da kafiyeler biriktirdiğin insan, bir gün gelip ağlarken yazdığın şiirlere sebep olabiliyor?
Kendi kararımızın dışında gerçekleşmiş bir olay mı kutlanır? Yoksa o olayın doğurduğu sonuçların hakkını vermek mi?
Kitap okuyun hayatınızı değiştirecek o cümleyi bulmak için.
Dua edin hayatınızı değiştirecek o duayı bulmak için.
Ve temiz kalın, hayatınızı değiştirecek o temiz sevdaya tutulmak için
Aynı kitabı okursun onun hayatı değişir sen kitaptan sıkılırsın.
Öyle güzel sevme tarifi yazıyorum ki kitaplara, bazen keşke yazdığım kitaplarda doğsaydım diyorum. Hem kim iyi insanlarla dolu bir kitapta yaşamak istemez ki?
Kızmıyorum sana,
Suç sende değil,
Suç gidişlerde de değil,
Suç, gidip de geri dönmeyişlerde
Teknoloji bu kadar hızlı ilerlerken insanın içe dair bu kadar geri kalması dünyadaki çözülmesi gereken en büyük problemdir zannımca.
Bazı insanlar anlamıyorlar. Onlardan anlamalarını beklemek, beton yollarda çiçek açmasını beklemeye benziyor.
İnsanın ihtiyacı olan şey eşya değil,
kendini bilmektir.
Kolaylık, zorluk zannettiğimiz şeyin ta kendisidir!
Ne kadar alışmış olursan ol, artık seni bataklığa çekenlere hayır demelisin.
Nasıl yaşayacağımızı kitaptan değil de film senaryolarından öğrenen bir nesiliz biz.
Hayatı sahnenin kenarında durup izleyen hiç kimse, doğduğu günden dolayı kendini özel hissetmemeli.
Kurtuluş yolunun bize ihtiyacı yok, bizim ona ihtiyacımız var.
Zorluk görünce, mükâfatını hatırlayıp beklemek, karanlıkları görünce, aydınlıkları hayal etmektir SABIR
Gülümsedi Cennet Dede
Sana çok basit bir şey söyleyeceğim evlat dedi. Ama iyi anla lütfen. Çünkü hayatın boyunca her şeyin hep buna bağlı olduğunu göreceksin.
Eyvallah, buyurun söyleyin lütfen dedim.
Aradığın şeyi ne zaman bulursun biliyor musun? Kendini bulduğunda Bu hep böyledir evlat.
Derdi olan insan değerlidir dedi. Dert insanı ya kaşif yapar, ya fatih yapar, ya şair yapar, ya da sanatkar
‘Bir şey var ki kalbimin kör kuyularında sessizliğe gömdüğüm, kendimden bile uzaklaştırmaya çalıştığım, dillendiremediğim, görmezden geldiğim, üstünü örttüğüm bir şey
Tarifi mümkün değil. Ama aşk da zaten bir delilikti işte. Anlat deseniz anlatamam.’
‘Beklemek zahmetli iş ne de olsa Bir güven işi Umut işi Özellikle de kendine güvenmekle ilgili bir mesele beklemek Dönene ya da dönmeyene bağlı değil, tamamen kendiyle ilgilidir insanın.’
Bazen öyle seversin ki yaratılmış diğer kelimeler gereksizmiş gibi gelir, sadece Seviyorum ” diyesin gelir
Kalan ne varsa EYVALLAH
Sabrec der satırlar, kimsenin anlamayacağı bir dilde konuşarak.
Bak bu gece de uyku geldi.
Bütün insanları aldı, uyuttu.
Bak bu gece de sağ kaldım hüznünle.
İnsanları tanıdıkça, insanlardan soğuyor insan. Onları kendi hallerine bırak sevgili dost.
Ne için varsak, onun için yaşıyoruz.
‘Allah sizin suretinize bakmaz, kalplerinize bakar. ‘
Neyi çok seviyorsak bu dünyada, imtihanımız o oluyor.
Bir ara gözlerin vardı şehrimde, sen gittin,
yeşili ondan gitti İstanbul’un.
Gerçekten hakkıyla yaşayan bir ınsan zerre kadar korkmaz ölümden.
Gözlerin daha ömrümden kaç vakit götürür.
00.45, Bir gece değişecek hayatımız

Kim demiş geceler sessizliktir diye? Kim demiş geceler korku, geceler yalnızlık diye? Gecenin soğuğunu yalnızlıkla solumaktan korkanlar mı demiş yoksa? Yağmurda ıslanmaktan korkanlar mı söylemiş bunu?

Rüzgârların, sevdiğimiz insanların kokusunu taşıdığına inanmayanlar demiştir belki. Oysa bilmiyorlar ki bir gece değişecek hepimizin hayatı. Herkesin tam uyuduğu vakit gözlerimizi açacağız, yıldızlar yukarıda tutunamayacaklar heyecandan.

Çocukluğumda öğretti annem bana yıldızları izlemeyi. Öyle bir vakit gelecek ki bu kez yıldızlar öğrenecekler sana bakmayı. Ne kadar inanmasan da yalnız olmadığını anlayacaksın o gece.

Köpek havlamalarının eksik olmadığı sokağına, yalınayak çıkacaksın ve alışılmadık bir devrimle tanışacak sokak lambaları. Işıklarını kısacaklar. Her şeyden haberdar şekilde kısa ve hızlı adımlarla yürüyeceksin. Başın biraz öne eğik olacak, yıllardır seni özgürce toprağa bile bastırmayan insanlara inat, çıplak ayaklarının toprağa kavuşmasını izleyeceksin. İçinde bir hüzün olacak, az önce yıllardır içine hapsolduğun dünyadan kurtulduğun için.

Bazen olur öyle korkma. “Seviyor muyum yoksa sadece bir alışkanlık mı?” diye düşünür insan. Alışmış olduğun dünyadan kurtulmanın verdiği kararlılıkla arkana bile bakmadan yürüyeceksin.

O gece, herkesin uyuduğu vakitlerde tüylerini diken diken edecek bir damla gözyaşı secdeye düştüğü vakit, kurtulduğun gece olacak. Doğumun, işte o gece gerçekleşecek ve bir daha hiç eskisi gibi olmayacak hayatın.

Hangi yıldızı tutmak lazım gökyüzünde geceye kılavuz olsun diye? Ömrüm boyunca nefesimi tutup ona bakmaya talibim. Heves etmeye değil, hayatımı o yola adamaya talibim.

Biri de çıksın;
‘Ben bir ömür çayını demlerim,
derdini dinlerim,
dualarıma seni de eklerim’ desin.
Henüz tanımadığımız o yüreği öyle çok özledik ki Tanımadığımız o yerlere gitmeye ihtiyacımız var. ..
Gidenleri özledik biz. Bırakıp gidenleri. Gerisinde kocaman bir boşluk bırakanları. Anılarıyla acıtanları, bizden alıp gittikleriyle yakanları çok özledik.
Yapraklar cesur mudur da bu .kadar rahac düşebilirler dallarından? Bir yaprak ölümden korkar mı? Ya da bir ağaç ölümden korkarak büyür mü? Korkarak çiçek açar mı ya da meyve verir mi?
Biz yürekleri, denizleri sevmiyoruz, bilmiyoruz_ Bilsek uzakran bakıp doymayız. Biz sadece bakmayı seviyoruz. Sevda uzakran bakmaktır diyoruz. İçine adayacak cesarerimiz yok. Yürek sevecek cesarerimiz yok. Sevda denizine adayacak cesarer lazım bize. Ancak o zaman içindeki incilerden nasiplenebiliriz. Ancak o zaman hakkıyla seviyorum diyebiliriz.
“Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endise etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?”
Şeriat der ki: Seninki senin, benimki benim. Tarikat der ki: Seninki senin, benimki de senin. Marifet der ki: Ne benimki var ne seninki. Hakikat der ki: Ne sen varsın, ne ben.
Gözlerime bakıyorum, yağmur olasım geliyor bazen. İnsanları tanıdıkça, uzaklaşıyor insan insanlardan. Kitapları, yağmuru, çayı ve şiirleri neden bu kadar çok seviyorsunuz diyorlar. İnsanları iyi tanıyoruz, ondandır diyoruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir