Marc Auge kitaplarından Evsiz Bir Adamın Güncesi kitap alıntıları sizlerle…
Evsiz Bir Adamın Güncesi Kitap Alıntıları
Sessizliğin kendisi, o sessizliği doldurma dürtüsünden daha az rahatsız edici gibi, tek başına susmak da iki kişi susmaktan kesinlikle daha az acı verici.
Artık var olacağınız bir yeriniz yoksa, bir role bürünmek, yerinizi kaybettiyseniz yerinizde durmak, artık yaşayacağınız sabit bir yer yoksa başkalarında var olmak, yersiz yurtsuz ve isimsiz olmak çok zor.
Son tahlilde, hayatın bir keşif değil, aslında üzerinde konuşulacak fazla bir şey olmayan, toplamda birkaç kelimeyle özetlenebilecek bir süreç olduğu konusunda uzlaştık.
Artık hiç kimse olmayan ben, hayatta yerleşik bir düzeni olup ayakları yere basan insanlardan, şüphesiz çok daha yoğun bir şekilde varlığım için minnet duyabiliyorum.
İnsanın evini kaybetmesi, birini kaybetmek gibi. Son kalan bir başkasını. Yalnız başınıza evinize döndüğünüzde, sizi kapıda karşılayan o hayaleti yitimek gibi bir his.
Yalnızlıkta -onu böyle adlı adınca söylemek gerek- katlanılmayacak bir taraf yok. Sessizliğin kendisi, o sessizliği doldurma dürtüsünden daha az rahatsız edici gibi, tek başına susmak da iki kişi susmaktan kesinlikle daha az acı verici.
Son yıllarda sosyal hizmet uzmanları veya yardım kuruluşu görevlileri, oluşan yeni bir yoksul sınıfına dikkat çektiler: Maaşlı bir işi ola ancak gelirleri bir evin kirasını ve giderlerini karşılayamayan insanlar.
Mahalleyi algılayışım, dışarıda yaşamaya başladığımdan beri değişmişti. Çok fark edilmemeye, duymayı bekledikleri kelimeleri kullanmaya, kalıplaşmış sözleri tekrar etmeye, sıradan olanın bayağı çizgisi içinde kalmaya ve her gün bir iki ufak haber, biraz tebessüm paylaşan diğer herkes gibi davranmaya devam ettiğim sürece, ben de “onlardan biriydim”
Cep telefonu ve televizyonun yokluğu bana bir özgürlük hissi veriyor.
Cep telefonu ve televizyonun yokluğu bana bir özgürlük hissi veriyor.
İnsanın evini kaybetmesi, birini kaybetmek gibi. Son kalan bir başkasını. Yalnız başınıza evinize döndüğünüzde, sizi kapıda karşılayan o hayaleti yitirmek gibi bir his.
Denizde dalgalarla boğuşanları kıyının huzur ve konforundan izlemek nasıl da keyiflidir.
Zihnim kaçamak bir şekilde anne ve babama kaydı. Sanki hâlâ onların gözünde bir ömür boyu başarısızlıkla cezalandırılacak bir davranışımı aklamak zorunluluğum varmış gibi.
Yalnızlığım yeni bir şey değil. Yeni olan ve bana hafif bir sarhoşluk ya da sersemlik hissi veren asıl şey, hiç kimse bilmeden istediğim her şeyi yapabilecek olduğum gerçeği.
Sessizliğin kendisi o sessizliği doldurma dürtüsünden daha az rahatsız edici gibi, tek başına susmak da iki kişi susmaktan daha az acı verici.
Kendini anlatırkenki hararetli tavrı ve hareketleri beni başından beri çok yordu. Söylediği her üç kelimeden birinin samimiyetle veya açık yüreklilikle olması bende ciddi bir düzenbazlık algısı yaratıyordu.
Hayat yaşla dalgasını geçer.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Yalnızlikta -Onu böyle adlı adını söylemek gerek – katlanılmayacak bir taraf yok. Sessizliğin kendisi ,o sessizliği doldurma dürtüsünden daha az rahatsız edici gibi, tek başına susmak da iki kişi susmaktan kesinlikle daha az acı verici.
Çok fark edilmemeye, duymayı bekledikleri kelimeleri kullanmaya, kalıplaşmış sözleri tekrar etmeye, sıradan olanın bayağı çizgisi içinde kalmaya ve her gün bir iki ufak haber, biraz tebessüm paylaşan diğer herkes gibi davranmaya devam ettiğim sürece, ben de onlardan biriydim …
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Sabah haberlerini gözden geçirme devrim sona erdi. O sayfa kapandı.
Durmaksızın ölümden bahsediyorsun ama yine de ölmüyorsun.
Gündem bize günlük pembe dizi misali sunuluyor.
Politikacılar sürekli konuşuyor ama esas önemli olan söylemedikleri.
Sessizliğin kendisi, o sessizliği doldurma dürtüsünden daha az rahatsız edici gibi, tek başına susmak da iki kişi susmaktan kesinlikle daha az acı verici.
Yalnızlıkta —onu böyle adlı adınca söylemek gerek— katlanılmayacak bir taraf yok.
Keşke gençlik bilse, keşke yaşlılık yapabilse.
Politikacılar sürekli konuşuyor ama esas önemli olan söylemedikleri.
Yalnızlığım yeni bir şey değil. Yeni olan ve bana hafif bir sarhoşluk ya da sersemlik hissi veren asıl şey, hiç kimse bilmeden istediğim her şeyi yapabilecek olduğum gerçeği.
Sözcükleri yaşama arzusuna benzeyen kaçamak bir duyguya güç ve dayanıklılık verir gibiydi.
Kesin olan bir şey varsa o da hayatımın dönüm noktasında olduğumdu. Hayatımın dönüm noktası, kalbimi yerinden oynatıyordu ve bu beni mutlu mu ediyordu yoksa umutsuzluğa mı sürüklüyordu, bilmiyordum.
Artık var olacağınız bir yeriniz yoksa, bir role bürünmek, yerinizi kaybettiyseniz yerinizde durmak, artık yaşayacağınız sabit bir yer yoksa başkalarında var olmak, yersiz yurtsuz ve isimsiz olmak çok zor.
Neşeli olmak, onların silahı gibi.
Sözcüklerin tahammül edilemez gücü.
Belli ki esas amacım, kendime itiraf edemesem de dışarıyla bütün iletişimimi kesmemek veya daha açık ve net olmak gerekirse geçmişle bağlarımı koparmaktı.
Hayatımda ilk kez, baştan başlama yanılgısına karşı direndim.
Hayatımın akışını, kendimi kaptırabileceğim bir hikaye olarak izlemek istiyorum.
Ayaklarımın üzerinde durmaya ihtiyacım var.
Bana kalan artık sadece bu engellenmesi mümkün olmayan sonla-yalnızlığın sözünden bile uzaklaşmaya çalışan yanımla açık yüreklilikle kaçmadan ve yanılsamalara mahal vermeden-yüzleşmekti.Yolun kıyısında duracak zaman değildi.Hayatımda ilk kez,baştan başlama yanılgısına karşı direndim.
Artık var olacağınız bir yeriniz yoksa,bir role bürünmek, yerinizi kaybettiyseniz yerinizde durmak, artık yaşayacağınız sabit bir yer yoksa başkalarında var olmak,yersiz yurtsuz ve isimsiz olmak çok zor.
Yazı yazmayı ciddiye almak,yazmayı bıraktığımız an ölecekmişiz gibi yazmak değil midir?
İnsanın evini kaybetmesi,birini kaybetmek gibi.Son kalan bir başkasını. Yalnız başınıza evinize döndüğünüzde, sizi kapıda karşılayan o hayaleti yitirmek gibi bir his.
Sessizliğin kendisi,o sessizliği doldurma dürtüsünden daha az rahatsız edici gibi,tek başına susmak da iki kişi susmaktan kesinlikle daha az acı verici.
sonsuz bir boşluğu, ölümü yaratacak. Ya da yeniden doğumu belki ?
Neden gelip bir süre benimle yaşamıyorsun? Yer var. İstersen yazabilirsin de. Keyifli olur. Şömineyi yakarız. Sohbet ederiz. Yanda bir bağcı var, bana istemediğim kadar kırmızı şarap getirip durur
Hiçbir şey düşünmemeye ihtiyacı olduğunu söyledi
Andree, Alben ve ben ortak bir uzlaşıyla kendimizi havanın yumuşaklığına, beyaz Bourgogne şarabının güzel tadına ve ufukta kaybolmakta olan güneşin son ışıltılanna teslim ettik.
Belki de ben kilo aldım ve genişledim
çok yorgundum ve bir kafenin terasında bir yere çöktüm.
Sanırım ateşim var. Bu akşam en konforlu olan iki otelden birinde kalacağım. Kendi kendime kışın nasıl geçeceğini merak ediyorum ve nasıl çılgınca bir davranışta bulunduğumu anlıyorum. Nasıl bir yoldan çıkış, Tanrım!
Artık hiç kimse olmayan ben
Sözcüklerin tahammül edilemez gücü.
İnsan böyle zamanlarda uzaklara gitme ihtiyacını diğer dönemlere nispeten daha fazla hissediyor. Ama global dünya öylesine küçük ve yuvarlak ki böyle bir kaçışın insanı nereye yönlendireceğini kestirmek zor.
Dün gülümser gibi görünen ilkbahar, bugün yine gri tüllere büründü. Gündemle aynı renk. Oturma izni olmayan bir Malili, kimlik kontrolüne yakalanınca La Mar n e Nehri’ne atlayarak intihar etti.
Bir gün kilise karşıtlığı bayrağımı yarıya indirip hiç utanmaksızın papaza giderek tuvaletlerini kullanıp kullanamayacağımı sorduğumu hayal edip kendi kendimle dalga geçtim.
Günlüğüm gibi ben de düştüm ve tek yapabileceğim şey yere düşen parçalarımı toplamaya çalışmak
Geceden ve kış mevsiminden çıktığımız bugün tek duyduğum şey, kuşların şarkısı.
Yani görünen o ki yola çıkma zamanı geliyor. Ama nereye?
Gündem bize pembe dizi misali sunuluyor. İlgimiz, bizim yerimize düzenlenip önümüze sunulan, sanki kendi sorunlarımızmış ve onları merak edip ortaya koyan bizmişiz gibi davranılan sorular üzerine odaklanıyor.
Issızlaşmış dairemde birkaç adım attım
Yalnızlığım yeni bir şey değil. Yeni olan ve bana hafif bir sar hoşluk ya da sersemlik hissi veren asıl şey , hiç kimse bilmeden istediğim her şeyi yapabilecek olduğum gerçeği
iki yastık ve örtü alıp aşağı, arabaya indirdim. Sonra fınna gidip kendime köy ekmeğinden bir sandviç yaptırdım. Ardından Tunuslu’ya giderek bir şişe bira aldım ve eve döndüm.
Elimde avucumda bir şey kalmadı. Sihirbazları kıskandıracak türden bir hüner: Etkileyici bir el çabukluğuyla kendimi yok ediyorum
Benim için en can sıkıcı zaman
Günlük hayatın sıkıntıları ve yüzleşmenin getirdiği bunalmayla aniden altüst olmuş bir halde uyanıyor, akabinde kendi şeytanlarımdan kaçmış olmanın getirdiği rahatlamayla sakinleşiyordum -onları tanımasam da bu şeytanlar düzenli olarak peşimdeydiler.
Her zaman kaçmayı düşledim
Hayat yaşla dalgasını geçer.
İnsanın evini kaybetmesi, birini kaybetmek gibi. Son kalan bir başkasını. Yalnız başınıza evinize döndüğünüzde, sizi kapıda karşılayan o hayaleti yitirmek gibi bir his.
Yalnızlığım yeni bir şey değil. Yeni olan ve bana hafif bir sarhoşluk ya da sersemlik hissi veren asıl şey, hiç kimse bilmeden istediğim her şeyi yapabilecek olduğum gerçeği.
Artık var olacağınız bir yeriniz yoksa, bir role bürünmek, yerinizi kaybettiyseniz yerinizde durmak, artık yaşayacağınız sabit bir yer yoksa başkalarında var olmak, yersiz yurtsuz ve isimsiz olmak çok zor.
İyi bir eğitimin bana ihtiyaç ve arzularımı sadeleştirmeyi öğrettiğini de eklemek gerek.
Artık hiç kimse olmayan ben, hayatta yerleşik bir düzeni olup ayakları yere basan insanlardan, şüphesiz çok daha yoğun bir şekilde bu şehirdeki varlığım için minnet duyabiliyorum. Hatta bu dünyadaki varlığım için de diyebilirim ama o zaman fazla metafizik bir yaklaşım olur.
Yazı yazmayı ciddiye almak, yazmayı bıraktığımız an ölecekmişiz gibi yazmak değil midir?
Yalnızlıkta -onu böyle adlı adınca söylemek gerek- katlanılamayacak bir taraf yok. sessizliğin kendisi, o sessizliği doldurma dürtüsünden daha az rahatsız edici gibi, tek başına susmak da iki kişi susmaktan kesinlikle daha az acı verici.
İnsanın evini kaybetmesi, birini kaybetmek gibi. Son kalan bir başkasını. Yalnız başınıza evinize döndüğünüzde, sizi kapıda karşılayan o hayaleti yitirmek gibi bir his.