İçeriğe geç

Evrenin Sonundaki Restoran Kitap Alıntıları – Douglas Adams

Douglas Adams kitaplarından Evrenin Sonundaki Restoran kitap alıntıları sizlerle…

Evrenin Sonundaki Restoran Kitap Alıntıları

Uzaya, zamana, maddeye ve varlığın doğasına ilişkin tüm sorular yanıtlandığında geriye tek bir soru kalacaktır. Akşam yemeğini nerede yiyeceğiz?
Belki de bir kadeh viskiye ihtiyacım vardır.
Sonsuz bir evrende her şey mümkündür, hatta kurtuluş bile..
Ben gezegenin üç metrelik kocaman piranha arıları istilasına uğrayacağını sanıyordum. Öyle değil miydi?
Okşayan elin kıymetini bilmeyenler, tekmeleyen ayağı öperler.
Onları endişelendiren yaptıkların değil, dedi Roosta, yapacakların.
‘Hayat yaşayanların elinde ziyan olur’
Okşayan elin kıymetini bilmeyenler, tekmeleyen ayağı öperler.
‘Hayat yaşayanların elinde ziyan olur’
“Sizlerin ne yapmaya karar vereceğiniz bundan sonra vahşi bir dingo köpeğinin pis kokulu böbrekleri kadar bile para etmez. Ormanları yakın, ne yaparsanız yapın, zerre kadar fark etmez. Gelecek tarihiniz şimdiden yazılmış durumda. İki milyon yılınız var, hepsi o kadar. Bu sürenin sonunda ırkınız ölmüş olacak ve yitip gitmiş olacaksınız, işiniz bitmiş olacak. Bunu unutmayın, iki milyon yıl!”
Onları endişelendiren yaptıkların değil, dedi Roosta, yapacakların.
Sanırım şimdi gerçekten kusacağım.
Hiç durma, ortalığa biraz renk katmış olursun.
Sonsuz sayıda gezegen olduğu bilinmektedir, bunun en basit nedeni onların içine sığabileceği sonsuz genişlikte bir uzayın var olmasıdır. Bununla birlikte bu gezegenlerin hepsinde yerleşim yoktur ve bu da üzerinde yerleşim olan gezegen sayısının sınırlı olduğu anlamına gelir. Herhangi bir sonlu sayının sonsuz bir sayıya bölünmesinden elde edilecek sayı farkı önemsemeyecek kadar sıfıra yakın bir sayıdır, o halde Evrendeki bütün gezegenler dahil edildiğinde ortalama nüfusun sıfır olduğu söylenebilir.
eğer bir gün biri çıkıp da evrenin hangi nedenle ve niçin burada var olduğunu keşfederse, evrenin birdenbire yok olacağını ve yerini çok daha garip ve anlaşılmaz bir şeyin alacağını öne süren bir kuram vardır.

bir başka kuramsa bunun zaten gerçekleştiğini ileri sürer.

Sonsuz bir evrende her şey mümkündür, dedi Ford, hatta kurtuluş bile. Garip, ama gerçek.
‘Eğer kendimle karşılaşacak olursam, öyle bir yumruk indireceğim ki, beni yumruklayanın kim olduğunu bile anlamayacağım.’
Okşayan elin kıymetini bilmeyenler, tekmeleyen ayağı öperler.
Kitaptaki bilgilerle gerçekler arasında önemli çelişkilerle karşılaşıldığında, yanlış olan taraf her zaman gerçeğin kendisiydi.
‘Hayat yaşayanların elinde ziyan olur’
Birçok ırk Evrenin bir tür tanrı tarafından yaratıldığına inanıyordu, ancak Viltvodle Altı’nın Jatravartid halkı, aslında tüm Evrenin, adına Hastalanmış Büyük Yeşil denilen bir varlığın hapşırması sonucu burnundan etrafa saçıldığına inanıyordu.
Eğer bir gün biri çıkıp da Evrenin hangi nedenle ve niçin burada var olduğunu keşfederse Evrenin birden bire yok olacağını ve yerini çok daha garip ve anlaşılmaz bir şeyin alacağını öne süren bir kuram vardır.

Bir başka kuramsa bunun zaten gerçekleştiğini ileri sürer.

.
İnsanlar bir sorun !..

.
Düşünülemez olanı düşünelim, geri dönüşü olmayanı yapalım, dile getirilemez olanın kendisiyle boğuşmaya hazırlanalım ve sonuçta onu kullanıp kullanamayacağımıza bakalım.

.
Dünyayı kurtarmak zorunda değiliz.

Dünya kendine bakabilecek kadar büyük.

Endişelenmemiz gereken şey, içinde yaşadığımız dünyanın bizi içinde sürdürüp sürdüremeyeceğidir.

Güneş saygılı bir şekilde bir bulutun arkasına geçti. Birkaç küçük kederli yağmur damlacığı düştü.
“konuşmaktan başka ne yaparsın sen?” “Yukarı çıkarım,” dedi asansör, “ya da aşağı inerim.”
“Güzel,” dedi Zaphod. “Yukarı çıkıyoruz.”
“Ya da aşağı inebiliriz,” diye hatırlattı asansör.
“Evet, tamam, yukarı lütfen.”
Bir sessizlik anı oluştu.
“Aşağısı da çok hoştur,” diye önerdi asansör, umutlu bir ses tonuyla.
“Ya, öyle mi?”
“Süper.”
“Güzel,” dedi Zaphod. “Şimdi bizi yukarı çıkarır mısın?”
“Sorabilir miyim,” diye en tatlı ve en makûl sesiyle üsteledi asansör, “aşağı inmenin size sağlayabileceği bütün olanakları gözden geçirdiniz mi?” 🙂
Bu kadar inatçı olmayan başka bir güneş belki de gerisin geri yerine dönerdi, ama bu güneş, gökyüzündeki yerine tırmanmaya devam etti ve bir süre sonra ılık ışınları mücadele eden bitkin yaratıkların üzerinde az da olsa onarıcı bir etki yapmaya başladı.
Eskiden beri ileri sürüldüğü gibi, Evren tedirgin edici büyüklükte bir yerdir ve pek çok kişi sakin bir hayat uğruna bu gerçeği görmezden gelmeye meyillidir.
Belli başlı her galaktik uygarlığın tarihi üç ayrı ve fark edilebilir aşamalardan geçme eğilimindedir. Bu aşamalar Hayatta kalma, Sorgulama ve İncelikli Düşünmedir; bir başka deyişle Nasıl, Neden ve Nerede aşamaları olarak da bilinir.
Örneğin, ilk aşama Nasıl Yiyebiliriz? sorusuyla, ikinci aşama Neden Yiyoruz? sorusuyla, üçüncü aşamaysa Öğle Yemeğini Nerede Yiyelim? sorusuyla tanımlanmaktadır.
Kendisinin Başkan yapılmasını sağlayabilecek kişilerin bu işi yapmasına hiçbir surette izin verilmemesi gerekir.
İnsanlar birlikte huzur ve uyum içinde yaşamayı niye bir türlü öğrenemiyorlar?
Eskiden beri ileri sürüldüğü gibi, Evren tedirgin edici büyüklükte bir yerdir ve pek çok kişi sakin bir hayat uğruna bu gerçeği görmezden gelmeye meyillidir.
‘Hayat yaşayanların elinde ziyan olur’
-Sizin Tanrınız bir bahçenin ortasına bir elma ağacı koyar ve der ki, ‘hey arkadaşlar ne ister seniz yapın, ama bu elmayı yemeyin.’ Sürpriz, sürpriz, elmayı yerler ve o da saklandığı çalının arkasından fırlayarak bağırır ‘Yakaladım, yakaladım.’ Oysa yemeselerdi de sonuçta bir şey değişmeyecekti.

+Niye değişmesin?

-Çünkü eğer karşındaki, kaldırıma içinde tuğlalar bulunan şapkaları bırakmaktan hoşlanan bir zihniyete sahipse, gayet iyi bilirsin ki bundan vazgeçmez. Er ya da geç seni gafil avlar.

Eğer kimse sizin eğlenişinizi izlemiyorsa, eğlendiğinizi nasıl anlayabilirsiniz ki?
Halka hükmetmeyi en çok isteyenler bu işi yapmaya en az uygun olanlardır.
Eğer bir gün biri çıkıp da Evrenin hangi nedenle ve niçin burada var olduğunu keşfederse, Evrenin birdenbire yok olacağını ve yerini çok daha garip ve anlaşılmaz bir şeyin alacağını öne süren bir kuram vardır. Bir başka kuramsa bunun zaten gerçekleştiğini ileri sürer.
Ve ben onların sorularını duyduğumda, sen de duyuyor musun? Onların sesleri senin için ne anlam ifade ediyor? Belki de sen onların sana şarkı söylediklerini düşünüyorsun yalnızca. Bu konuyu düşündüğünde yaptığı akıl yürütmedeki hatayı gördü.
Belki de sana şarkı söylüyorlardır, dedi, ben de bana soru soruyorlar sanıyorumdur.
Onları endişelendiren yaptıkların değil, dedi Roosta, yapacakların.
Sen hiç konuşmaz mısın? dedi Arthur’a, Mella.
Şey, eninde sonunda konuşurum, dedi Art­hur gülümseyerek, ama yine de Ford kadar de­ğil.
Altı kere dokuz. Kırkiki.
Bu kadar. Hepsi bu.
Tam anlamıyla çılgınca, dedi, uç noktada bir saçmalık. Ama bunu deneyeceğiz, çünkü bu zekice bir saçmalık. Haydi, çabuk ol.
Freud’un ruhsal yapı modelindeki üç bölüm­den en derinde, normal bilinç süreçleriyle ulaşılması en zor olan kısmıdır. Bu kısım istenilmediği, kabulle­nilmediği, yasaklandığı için bastırılıp unutulan anıla­rı, çatışmaları, itkileri, temel biyolojik içgüdüleri de barındırır. Bunlar hiçbir zaman bilince ulaşmasalar bile bilinçli düşünceler ve davranışlar üzerinde bir etkiye sahiptir.
İnsanlar birlikte huzur ve uyum içinde yaşa­mayı niye bir türlü öğrenemiyorlar?
Bir adamın en iyi yaptığı şeyi yaptığını görmek hoş bir şeydi.
İlk kuramı insanoğlu denen yaratıklar, du­daklannı devamlı çalıştırmazlarsa ağızlarını bir daha hareket ettiremezlerdi.
Birkaç ay süren dikkatli bir gözlemin sonu­cunda ikinci bir kuramla ortaya çıkmıştı ki o da şuydu – eğer insanlar dudaklannı devamlı çalış­tırmazlarsa, beyinleri çalışmaya başlıyor.
Zihnimin içini görebile­ceğini mi söylüyorsun sen?
Evet, dedi Marvin.
Arthur şaşkınlık içinde bakakaldı.
Ve ? dedi.
Bu kadar küçük bir şeyle yaşayabildiğini gör­mek beni şaşırtıyor.
Eğer kimse sizin eğlenişinizi izlemiyorsa, eğ­lendiğinizi nasıl anlayabilirsiniz ki?
Hey, dedi, bu adam megaönemli biri! Gelmiş geçmiş en büyüklerden daha büyük. Tabii benim dışımda.
Henüz konuşabilme yeteneğini yitirmeden, ne olup bittiğini anlat­mayı lütfeder miydin, foton aşkına?
Tarihin akışını değiştir­mek de bir sorun yaratmaz. Tarihin akışı değiş­mez, çünkü orada her şey birbirine bir yapbozun parçaları gibi uyar. Bütün önemli değişiklikler, değiştirmeleri gereken şeylerden önce olagelmiş ve böylece bir anlamda her şey kendi kendini çö­zümlemiştir.
Eskiden beri ileri sürüldüğü gibi, Evren tedirgin edici büyüklükte bir yerdir ve pek çok kişi sakin bir hayat uğruna bu gerçeği görmezden gelmeye meyillidir.
Sadece elveda diyorum, dedi Marvin, çün­kü ben haddimi bilirim.
Yükseklik korkusu olan bir asansör, öyle mi?
Hayır, dedi asansör umutsuz bir ses tonuy­la, gelecekten Gelecekten mi? diye şaşkınlık içinde haykır­dı Zaphod. Seni sefil alet, peki ne istiyorsun, emeklilik sigortası mı?
Otostopçunun Galaksi Rehberi, son derece kan­şık ve karmaşık bir Evrende yaşamını anlamlı kıl­maya heveslenen herkes için vazgeçilmez bir yol arkadaşıydı; çünkü her türlü meselede yararlı ve aydınlatıcı olması ondan her ne kadar beklenemese de, hiç olmazsa kusurlu olduğu noktalarda en azından kesinlikle kusurlu olduğu güvencesini vermekteydi.
Kitaptaki bilgilerle gerçekler ara­sında önemli çelişkilerle karşılaşıldığında, yanlış olan taraf her zaman gerçeğin kendisiydi.
Duvara asılı duyurunun özeti buydu. Kesin olan Rehber’dir. Gerçeklik çoğu zaman kusurludur, ” deniyordu.
Eğer yine yardıma ihtiyacın olursa, bilirsin işte, eğer başın dertteyse, seni sıkıştığın köşeden çekip alacak bir ele ihtiyaç duyarsan
Evet?
Lütfen hiç tereddüt bile etmeden toz ol.
Eski ben öldü! diye haykırdı. Kendini öldür­dü! Ölüler öyle ortalıkta dolaşıp yaşayanlann iş­lerine kanşmamalı!
Kimsenin kuklası olmayacağım, özellikle de kendimin.
Bizim oralarda ‘Hayat yaşayanlann elinde ziyan olur’ diye bir söz vardır.
Eğer bir gün biri çıkıp da Evren’in hangi nedenle ve niçin burada var olduğunu keşfederse Evren’in birdenbire yok olacağını ve yerini çok daha garip ve anlaşılmaz bir şeyin alacağını öne süren bir kuram vardır. Bir başka kuramsa bunun zaten gerçekleştiğini ileri sürer.
Şu gezegenin yok olmasıyla ilgili öykü diye başladı Mella.
İki milyon yıl sonra, evet.
Söyleyişine bakılırsa, bunun gerçek olduğuna inanıyor gibisin.
Evet, sanırım öyle. Aslında o sırada ben de oradaydım.
Geçmişin, benim şu anki fiziksel duyularımla zihinsel durumum arasındaki uyumsuzluğu gidermek üzere tasarlanmış bir düzmece olmadığını, dedi adam, nasıl bilebilirim ki?
İnsanlar birlikte huzur ve uyum içinde yaşamayı niye bir türlü öğrenemiyorlar?
Tarihin akışı değişmez, çünkü orada her şey birbirine bir yapbozun parçaları gibi uyar.
Eskiden beri ileri sürüldüğü gibi, Evren tedirgin edici büyüklükte bir yerdir ve pek çok kişi sakin bir hayat uğruna bu gerçeği görmezden gelmeye meyillidir.
Birçok ırk Evrenin bir tür tanrı tarafından yaratıldığına inanıyordu, ancak Viltvodle Altı’nın Jatravartid halkı, aslında tüm Evrenin, adına Hastalanmış Büyük Yeşil denilen bir varlığın hapşırması sonucu burnundan etrafa saçıldığına inanıyordu.
En önemli sorun -ya da en önemli sorunlardan biri, çünkü bir sürü en önemli sorun vardır- halkı yönetmekle ilgili en önemli sorunlardan biri, bu işin kime yaptırılacağını bulmaktır. Daha doğrusu halkı, kendilerini yönetmesine izin vermeleri için ikna etmeyi başaracak birini bulmaktır.

Özetlersek: İyi bilinen bir gerçektir ki, halka hükmetmeyi en çok isteyenler, bu işi yapmaya en az uygun olanlardır. Özeti özetleyecek olursak: Kendisinin Başkan yapılmasını sağlayabilecek kişilerin bu işi yapmasına hiçbir surette izin verilmemesi gerekir.
Özetin özetini özetlersek: Halk bir sorundur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir