İçeriğe geç

Evrenin Çanları Kitap Alıntıları – Isaac Asimov

Isaac Asimov kitaplarından Evrenin Çanları kitap alıntıları sizlerle…

Evrenin Çanları Kitap Alıntıları

Bu biraz saçma değil mi? demişti.

Kim kendi malının daha iyi olduğunu söyleyen birine inanacak kadar enayi olabilir? Adam malını kötüleyecek değil ya.”

Eğer bir toplum hata yaparsa sadece kendini etkilemez, sonraki toplumların da bundan etkileneceğini unutma.
Reklam! İsteksiz kişiyi yola getirmenin aracı.
♾Ne zaman birisi belirli bir alanda tam bilgi sahibi olmadığını belirterek konuya girse, hemen ardından o alandaki kesin kanaatini belirtecek demektir.
♾Zamanda paradoks yoktur, çünkü zaman paradokslardan kasıtlı olarak kaçınır.
İnsanlığın daha yüksek aşamalara gelebilmesi için büyük sınavlarla karşılaşması gerekir. Tehlike ve tedirgin güvensizlikten insanlığı daha yeni, daha yüksek zaferler kazanmaya iten bir güç doğar.
“Üstesinden gelemedikleri bir amaçsızlık, beyhudelik, ümitsizlik insanoğlunu etkisi altına almıştı..”
“Ne acayip, duygular insanla kafa buluyor..”
Yeterince uzun bir süre birlikte olmalarına izin verilirse kız onu gerçek anlamda sevebilirdi. Kızın kendisini sevmesini sağlayabilirdi, sonuçta, önemli olan aşkın nedeni değil kendisiydi.
“Aşırılıklar hiçbir zaman sağlıklı değildir..”
İnsan evriminin sona erişiyle Sonsuzluğun kuruluşu aynı zamana rastlıyor
Sen ideal bir Sonsuzsun. Tehlike geçer geçmez yine kurallara uyarsın. Başka türlü davranamazsın
Eğer sanatın değerleri hesaplanmıyorsa, bunu tartışmanın ne anlamı var?
Ne kadar çok bildiğimi hayal bile edemezler
Seni kaybetmeye dayanamam
Seni olduğun gibi istiyorum, tıpkı şimdi olduğun gibi. Değiştirilmeni istemiyorum hiçbir şekilde
Zamanda paradoks yoktur, çünkü zaman Paradokslardan kasıtlı olarak kaçınır
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
İnsanın zeka ve duygularının bir anıtı olan büyük bir edebi eser yeni gerçeklikte hiç yazılmamıştı
Ve bunu korkuyla kafasından atmaya çalışsa da, biliyordu ki bir kez aklına geldiği için yeniden geri gelecekti.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Güvensizlik kelimesinin anlamını biliyorsundur sanırım.Bir meclis üyesinin güvensizlik hissedebileceği aklına gelir miydi? Felsefe yapmayı sığınak olarak kullanır.Tartışmalarda,herkesçe bilinmeyen ve genellikle kabul görmeyen noktaları kasıtlı olarak abartıp ön plana çıkarmaya çalışır
İnsanoğlu, kendi hâline bırakıldığı takdirde, başka yönlerdeki teknolojik ilerlemeleri sonucunda kaçınılmaz bir intiharın eşiğine gelmeden Zamana dair hakikati öğrenemeyecektir.
Düşündü: Bunlar hakkında herhangi biriyle konuşmanın ne anlamı var ki?
Ne zaman birisi belirli bir alanda tam bilgi sahibi olmadığını belirterek konuya girse, hemen ardından o alandaki kesin kanaatini belirtecek demektir.
Belki de mutluluk şudur; başka bir yerde olmanız, başka bir şey yapmanız, başka biri olmanız gerekmesi duygusuna kapılmamak.
-Ben Sosyolog değilim, efendim

+“İşte bu kulağa kötü geliyor. Ne zaman birisi belirli bir alanda tam bilgi sahibi olmadığını belirterek konuya girse, arkasından o konuda çok açık bir biçimde fikrini belirtecek demektir.”

Hiç geçici ilişki için müracaat ettin mi, Teknisyen?
Hayır, Bilgisayar.
Düşünür müsün?
Hayır, Bilgisayar.
Belki de düşünsen iyi edersin. Sana daha geniş bir bakış açısı sağlar. Bir kadının elbiseleriyle uğraşmaktan vazgeçer, onun başka Sonsuzlarla olabilecek muhtemel ilişkilerinden rahatsızlık duymamayı öğrenirsin.
“İnsanlara kendi geleceğini seçme olanağı sağlayan sonsuzluk gibi sistemler, güvenlik ve sükuneti tercih eder ve böyle bir gerçeklikte yıldızlara ulaşmak olanaksızdır.”
Sonsuzluk, bildiğimiz normal zaman içinde, zamanın snıırlamalarından bağımsız olarak, zaman içinde kısa devreler oluşturan kocaman bir Zaman Alanı’dır.
Benim bu kadar mutlu olmama imkân yok. Hastayım herhalde. Sayıklıyor olmalıyım. Kendimde değilim. Bir rüya görüyor olmaktan korkuyorum.
Zaman’da çelişkiler yoktur, çünkü Zaman özenle çelişkilerden kaçınır
Sonsuzlukta bile, şimdiki zaman, geçip gidiyor.
İnsanlığın yücelebilmesi için büyük sınavlar verilmelidir.
Aklı fikri uzaya yönelik olunca insanlık, dünya nimetlerini değerlendirmeyi ihmal eder.
Onu nasıl öldürebilirdi?
Onu nasıl öldüremezdi?
Sen ısırgan otunu gerektiğince sıkı kavra; o, düşmanı rahatça ezebileceğin kalın bir sopa haline gelir.
İnsanın kendi ruh haliyle ilgili bir sorunla uğraşması, bataklığa düşüp, sonra da kurtulmak için çamuru sopayla dövmesine benziyordu.
Yaşa ve bırak yaşasınlar.
İnsanoğlunun kendi aşırı verimli teknik zekâsından da korunması gerekiyordu.
Fakat hiçbir şeyi varsayımlara bırakmamalıydı.
İnsanın kendi ruh hali ile ilgili bir sorunla uğraşması, içinde bulunduğu bataklığı sopayla dövmesine benziyordu.
Eğer bir toplum hata yaparsa sadece kendini etkilemez, sonraki toplumların da bundan etkileneceğini unutma.
Gerçekliğin sabit, sonsuz ve değişmez olmadığı, kimsenin kayıtsızca karşılayabileceği bir şey değildi.
Maddeler gibi zihinler de değişiyor.
Karar veririz ve yeni bir olanımız olur ve yeni bir olabilir ararız, sonsuza dek ve sonsuza dek.
Gerçeklik! Bu hiçbir şekilde ağzına almaması gereken bir kelimeydi.
Aylak bir sınıfın varlığı ve en iyi haliyle kültür ve zerafeti teşvik eden cazibeli bir yaşam biçiminin gelişimi anlamına gelmekteydi.
Sen ve yaşadığın dünya belki de bir yıl önce bir olasılıktan ibarettiniz ama ne fark eder? Anıların var değil mi?
Siz gençler, en zor koşullar altında Zamana gidecek ve gerçeklerle geri döneceksiniz.
Bir zamanlar her şey çok basitti. Uğurunda yaşanacak idealler ya da en azından sloganlar vardı.
Gerçekte onu sarsan da buydu. Utanmıyordu.
Ben sosyolog değilim, efendim.
Voy gülümsedi. İşte bu kulağa kötü geliyor. Ne zaman birisi belirli bir alanda tam bilgi sahibi olmadığını belirterek konuya girse, hemen ardından o alandaki kesin kanaatini belirtecek demektir.
Kızın inkâr edilemeyecek fiziksel özellikleri vardı ve bunları ahlaksızca kullanmasına engel olabilecek hiçbir değer yargısı bulunmuyordu.
Durdurmak mümkün değil artık. Dakikalar, saatler, günler. Hiç fark etmez. Süre dolunca, artık Sonsuzluk diye bir şey olmayacak. Beni duyuyor musun? Bu Sonsuzluğun sonu olacak.
Sonsuzluk tarafından Zaman’a uzatılmış, tepkileri algılayan bir duyargadan ibarettir.
Yeni Noýs belki birçok yönden daha mükemmel bir insan olacaktı, ama Harlan bir şeyi kesin olarak biliyordu. O, buradaki, şu anda gözleriyle gördüğü, bu Gerçeklikte yaşayan Noýs’u istiyordu. Kusurları varsa onları da istiyordu.
Sonsuzluğun yararına mı? diye bağırdı cüce Bilgisayar ani bir heyecanla. Sigarasının izmaritini öyle kuvvetle uzaktaki duvara fırlattı ki sigara bir kıvılcım yağmuru arasında yere düştü. Benim sana Sonsuzluğun mevcudiyeti için ihtiyacım var.
Aynı ülkede ve aynı zamanda bir kişi tedavi edilirken, bir düzinesi kaderine terk ediliyor. Herkes, ‘Neden o?’ diye soruyor. Belki de bizim üzerine eğilmediğimiz daha iyi insanlar. Belki de bizim tedavi ettiğimiz adam, çocuklarını dövmekten yorulunca, yaşlı anasını tekmeleyen biriyken, kaderine terk ettiklerimiz, herkesin hayranlığını kazanmış, sevilen, pembe yanaklı, hayırsever kişilerdir.
Dakikalar, saatler, günler. Hiç fark etmez. Süre dolunca, artık Sonsuzluk diye bir şey olmayacak. Beni duyuyor musun? Bu Sonsuzluğun sonu olacak.
Bu, Dünya işte. Ne sonsuz, ne de insanlığın tek yuvası, yalnızca sınırsız bir maceranın başlangıç noktası.
İnsanın kendi ruh hâliyle ilgili bir sorunla uğraşması, bataklığa düşüp sonra da kurtulmak için çamuru sopayla dövmesine benziyordu.
Nefes almamla aynı şey yüzünden yazıyorum, yazmasaydım ölürdüm.”
Zeka sahibi varlıklarda dışa açılmak, yıldızlara ulaşmak, yerçekimi hapishanesini arkalarında bırakmak gibi içgüdüsel bir arzu mu vardı acaba? İnsanları defalarca gezegenler arası seyahatler düzenlemeye, Dünyanın yaşanabilir tek yer olduğu bir güneş sisteminin ölü gezegenlerine tekrar tekrar gitmeye zorlayan neden bu olabilir miydi ? Sonsuzluğun durmadan uğraştığı yanlış uygulamalara neden olan bu kaçınılmaz başarısızlık ,insanın her şeye rağmen bu hapishaneye dönmek zorunda olduğunun bilincinde olması mıydı?
Bir reklam. Bir şeyi tam istendiği şekilde yayınlamaya mecbur oldukları parası ödenmiş bir ilan.
Bir zamanlar her şey çok basitti. Uğrunda yaşanacak sözler, ülküler vardı.
Elli milyar insan umurunda bile değildi. Yalnızca biri vardı. Bir kişi.
Bu, Dünya işte. Ne sonsuz, ne de insanlığın tek yuvası, yalnızca sınırsız bir maceranın başlangıç noktası.
Doğal olarak, hayatın senin sandığın kadar sabit, değişmez olmadığını öğrenmek ve kabullenmek zordur. Sen ve yaşadığın dünya belki de bir yıl önce bir olasılıktan ibarettiniz ama ne fark eder?
Ne yazık ki, Sonsuzluk’ta bile, şimdiki zaman geçip gidiyor, değil mi?
Bütün bunları bağlayan şey neydi acaba? Neyi bulmaya çalışıyordu? Onu, bulunacak bir şeyler olduğuna inandıran neydi?
Gariptir, ilk kez düşüncelerinin arasına sevmek kelimesi karışıyordu ve hiç yadırgamıyordu.
Bir dâhinin beyni gerçekten, inzivaya çekilmişe benzeyen bu adamın saçsız ve düzgün alnının arkasında olabilir mi? Binlerce kırışıklığın içine oyulmuş gibi duran şu küçük gözlerden fışkıran, korkunç zekâ mı yoksa yalnızca tatlı huylu bakışlar mıydı?
Kafasında bütün düşünceler birbirine giriyor, dönerek kayboluyor, bir karmaşa içinde, tuhaf, hemen hemen komik denebilecek, fakat tamamıyla rahatsız edici olmayan sonuçlar doğuruyordu.
Sonuç olarak kendi fikirleri ne olursa olsun, Harlan bir gözlemciydi ve ideal bir gözlemci, duygular algılayan sinir yolları, raporlar veren mekanizmasına bağlı bir yapı demekti. Raporla, algılanan gerçekler arasına hisler girmemeliydi.
Fırsat buldukça yaşamın yalnızca hayat ve ölümden ibaret olduğu, insanoğlunun kararlarına müdahalenin mümkün olmadığı, kötülüğün önlenemediği, iyiliğin yüceltilemediği, galibin de mağlubun da kaybettiği Waterloo Savaşı’nın bulunduğu bir dünyaya dalar ve adeta kendinden geçerdi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir