İçeriğe geç

Evlilik ve Ahlak Kitap Alıntıları – Bertrand Russell

Bertrand Russell kitaplarından Evlilik ve Ahlak kitap alıntıları sizlerle…

Evlilik ve Ahlak Kitap Alıntıları

Bilgi iktidarsa, bilgi aşkı da iktidar aşkıdır.
Aşktan korkmak hayattan korkmak demektir ve hayattan korkanlar da hemen hemen ölmüş demektir.
kendi inancıma göre, herkes kötü bir eğitimle bozulabilir, – ve hemen hemen herkes bozulmuştur da- .
İyi bir hayat, kendi kendini kontrol etmeksizin yaşanamaz, ama aşk gibi cömert ve yaygın bir duygudan, kıskançlık gibi sıkıcı ve yaygın bir duyguyu kontrol etmek daha iyidir.
çünkü evlilik dışı bütün birleşmelerin kötü olduğuna inanmışsa, ve bu türlü birleşme ararsa, kuzu veya koyun olarak asılmakta bir ayrılık görmediğinden, bütün ahlaksal sınırları aşabilir.
Evlilikte aşk da yıpranıyor, nefret de, bu bakımdan, işe birazcık nefretle başlamak daha iyi.
fahişenin işlediği gerçek suç, ahlakçıların boşluğunu göstermektir.
İnsanlardaki cinsel davranış içgüdüsel değildir; böylece, tecrübesiz, muhtemelen bu durumun farkında olmayan gelin ve damat, utançlar, zorşuklar içinde ne yapacaklarını bilemezler.
Camdan bir mahfaza içinde saklanan birey solar, öte yandan insan temaslarıyla serbestçe yayılan birey zenginleşir.
Tecrübesi olmayan biri için, tutkulu aşkı, basit bir çekicilikten ayırmak zordur yalnız, hele sevilmeyen erkek öpülmez diye öğretilen iyi yetiştirilmiş kızlarda bu böyledir. Evlendiği zaman, bakireyse kız – cinsel tecrübesi olan bir kadının kolayca aşktan ayırabileceği- geçici ve önemsiz bir cinsel çekiciliğin tuzağına düşebilir.
Cinsiyet üstünde bu görüşlerin üstün geldiği yerde, cinsel birleşmeler yer alsığı zaman, içki yasağındaki içkiye düşkünlükte olduğu gibi, bu birleşmelerin vahşi, kaba olacağı bellidir. Aşk sanatı böylece unutulmuş, evlilik zalim şeklini almıştır.
bir yandan, kişinin ölümsüzlüğü vaadi, insanların, çocuklarının hayatlarının devamına karşı olan ilgisini azalttı; oysa bu, onlara, bir zamanlar ölğmsüzlüğün en iyi çaresi gibi görünüyordu.
Uygarlık tarihi, aslında baba yetkisinin gittikçe azalmasının hikayesidir .
Erkek ve kadınlar arasında bir bağ olan aşk, çocukların meşru olduğundan emin olmak için kopmuştu.
Karısından bıkan, iyiden iyiye metresine tutkyn bir erkek, karısını seven bir başkasını, metresini seven başka bir erkekten daha çook kıskanır. Meşru bir çocuk, erkek benliğinin devamıdır; çocuğa karşı olan sevgisi de bir tğr bencilliktir.
Hristiyanlık, ataerkil bir dindir, babalığı tanımayan kimselere, ne duygu yoluyla, ne de akıl yoluyla anlatılamaz.
Ekonominin baş kaygısı yiyecek elde etmektir; yalnız, insanlar yiyeceği, onu elde edenin faydalanması için istemezler, aile için isterler; aile sistemi değişti mi, ekonomik amaçlar da değişir
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
.
İnançlar vardır ; örneğin, fiziksel nesnelerin duyu verilerimize tam olarak benzediği inancı gibi.

Biz düşünmeye başlayana kadar eğlendiren, ancak yakın bir soruşturmaya tabi tutulduğunda eriyip gittikleri görülen inançlar vardır.

.
Dünyayı anlama arzusu ve onu düzeltme arzusu, insan toplumunun onsuz duracağı veya gerileyeceği iki büyük ilerleme motorudur.

Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Eğer erkeklere evlilik öncesi cinsel ilişki serbestliği veriliyorsa o zaman aynı serbestlik kadınlara da tanınmalıdır.
Kendileri yaparsa çapkınlık, başkaları yaparsa zina.
Kadın, ilkin babasının,sonra da kocasının boyunduruğu altında olduğundan, hayatının hiçbir çağında, kendine özgü bir varlığı olmamıştır.
Katı ahlak genellikle şehvet düşüklüğüne bir tepkidir .Ve bunları dile getiren kişiler de bu edepsiz düşüncelerle doludurlar.
İlk başta sadece kadınlar cahil bırakılarak erkek egemenliğine yardımcı olunuyordu. Ve artk kadınlar iffetleri için bu cahilliğin zorunlu olduğuna inandılar.
İyi bir evliliğin özü, eşlerin birbirlerinin kişiliğine saygı göstermeleridir. Buna fiziksel, zihni ve manevi derin samimiyet katılır ki, bu da erkek- kadın arasındaki aşkı, bütün insani yaşantıların en verimlisi yapar. Değerli ve büyük her şey gibi, böyle bir aşk, kendi ahlak sistemini getirir ve çoğu zaman oldukça fedakarlık ister, ve bu fedakarlık istenerek yapılmazsa, aşkı temelinden yıkar.
Hepimiz mutlu olsaydık daha mutlu olmayı aramazdık. Ama verimli olur diye başkalarına gelişigüzel acı vermenin, insanların ödevi olduğunu kabul edemem.
Aşka yer tanımak, sosyologları ilgilendiren bir konu olmalıdır. Çünkü erkek ve kadın bu yaşantıdan yoksun kalırsa, tamlığa erişemezler. Dünyanın geri kalan parçasına karşı o yakınlığı duyamazlar, öyle bir yakınlıktır ki bu, onsuz sosyal hareketlerin zararlı olacağı açıktır.
İnsanlar öyle eğitim görmelidir ki, aptal, boş inançlı ve bilgisiz olabilsin; bu şart şimdi okullarda gerçekleştirilmekte.
İffetin kadında, erkekten daha çok aranır olduğu görüşünü savunan profesyonel ahlakçıların, ortadan daha aşağı bir zekaya sahip olduğu su götürmez bir gerçektir.
Aynı derecede, tatmin olmamış karısı, ikinci derece bir kültürde çare arıyor; iyi kalpli serbest kişilerin rahatlarını bozmakla, erdemini koruyor. Böylece, karıda olsun kocada olsun, cinsel tatminsizlik, kamu ruhu ve yüksek bir ahlak seviyesi maskesi arkasında, insanlıktan nefret etmeyi doğuruyor.
Modern hayattaki üç esas akıl dışı eylem: Din, savaş ve aşktır; bütün bunlar akıl dışıdır; ama aşk akla aykırı değildir, yani aklı yerinde bir adam, aşktan akıllıca zevk alabilir.
Aldatma, yalan söyleme, ana-baba ve öğretmenler tarafından bir erdem olarak gösterilmiş oluyordu; cinsel birleşmelerinse, evlilik içinde bile, hemen hemen iğrenç bir şey olduğu, çocuk yapmak için, erkeklerin, hayvanî tabiatlarına boyun eğdiği, kadınların da acı veren bir ödev yerine getirmek zorunda kaldığı öğretiliyordu. Bu durum, evliliği, hem kadın, hem erkek için tatmin edici yapmıyordu, içgüdüsel tatminsizlik de, ahlak diye geçinen zalimlik olup çıkmıştı.
Bir düşünüşün herkesçe benimsenmesi, onun saçma olmadığını göstermez; nitekim, insanlığın çoğunun budalalığı göz önünde tutulursa, yaygın bir inancın, akla yatkın bir inançtan daha saçma olacağı bellidir.
Elm nə vaxt din qədər yaşlı və sayğılı olacaqsa onda o dinin insan həyatı üzərindəki nəzarətini də öz əlinə keçirəcəkdir.
Sevgi biri-biri ilə cinsi münasibətdə olmaq istəyindən qat-qat böyük olan bir gerçəklikdir;
Nə vaxtadək dünya biri-biri ilə qarşıdurmada yaşayan, bir-birini silah gücünə aradan götürməyə çalışan dövlətlərdən qurulub, o vaxtadək də, ata-anaların funksiyalarını dövlətə tapşırmaq, qondarma vətənsevərliyin güclənməsinə gətirib çıxaracaqdır, daha doğrusu, tərbiyə olunan gənc nəsil, dövlətin öyrətdiyi kimi, ona düşmən kimi tanıdılan insanları qırıb tökmək üçün, könüllü olaraq qanlı savaşlara qoşulacaqdır.
Uşaq ona sevinc gətirən şeylərdən ayrılanda, əlinə düşənləri bərk-bərk tutub buraxmamaq kimi bir yanlışlığa qapılır, bu da sonradan ona əlinə nə keçdisə, hamsını qapıb mənimsəmək kimi pis bir vərdiş aşılayır.Uşaqlar onları incitməklə yox, onları sevindirməklə xeyirxahlığa öyrəşirlər
İşin içine çocuk birey girer girmez, kari koca birbirine karşı olan duygularının artik en önemli şey olmadığının farkına varmak zorundadırlar.
Romantik aşkın, bir evliliğin sebebi olması iyi bir şeydir sanıyorum, ama anlaşılması gerekir ki, mutluluk getiren ve sosyal amacını gerçekleştiren aşk cinsi romantik değildir, daha samimi, sevgi dolu ve gerçekçi olandır. Romantik aşkta, sevilen iyi görülemez, çevresinde aldatıcı bir sis vardır.
Erkek ve kadınlar arasında bir bağ olan aşk, çocukların meşru olduğundan emin olmak isteği yüzünden kopmuştu. Sadece aşk değil, kadınların uygarlıga yapabileceği bütün yardım, bu yüzden dumura uğramış oldu.
:aldadılmış ruhlar həmişə yanılmağa yönəlik olurlar. Onlara öncədən yamanlığın iyrənclik olduğunu anlatsaydılar, onlar da yamanlıqlardan uzaq durmağa çalışardılar; gerçəkdən nə olduğunu bilmədiyi şeylər isə insanlara iyrənc gəlmir^
Kadın, ilkin babasının, sonra da kocasının boyunduruğu altında olduğundan, hayatının hiçbir çağında, kendine özgü bir varlığı olmamıştır
Yatağında alay edip durma benimle
Bu soğuk geceler beni dondururken
Bir erkek, bir kadını elde etmek için zorluk çekmezse, ona karşı olan duygusu romantik aşka çevrilemez.
Sağlam hürriyet, ilk yıllarda öğrenilmelidir, yoksa bu hürriyet, havai, sathi bir hürriyet olur, bütün kişiliğin hürriyeti olmaz.
Eugenics, birtakım metodlarla, bir doyum biyolojik özelliğini düzeltmek için yapılan teşebbüslerdir. Darwin’ in düşünceleri üzerine dayanan bir sistemdir. Başkanı da Charles Darwin’nin oğullarından biridir.
Cinsel konularda kadını aşırı derecede çekingen erkeği ise aşırı derecede atak kılmak için eğitimde elden gelen her şey yapılmaktadır. Her ikisi de sahip olmaları gereken cinsel konulardaki bilgilerden yok­ sundurlar ve çoğu zaman bu bilgisizlik doğan ilk başarı­ sızlıklar her iki taraf için de evliliği cinsel açıdan doyumsuz hale getirir. Bundan da öte bedensel olduğu kadar düşünsel birliktelik de güç hale gelir.
Din tarihten önce doğmuştu, bilimse dört yüzyıldan bu yana var, ama bilim de yaşlanıp saygın­ lık kazanınca yaşamımızı en az din kadar denetleyecektir, insan ruhunun özgürlüğü için çabalayanların, bilimsel baskı­ ya karşı başkaldırışlarını şimdiden görebiliyorum. Bir zulüm olacaksa eğer, bunun bilimsel olması gene de daha iyidir.
Şüphesiz, ideal bir baba hiç yoktan iyidir, ama babaların çoğu ideal olmaktan o kadar uzak ki, var olmamaları çocuk için olumlu bir faydadır.
Uygar bir erkek ve kadın için evlilikte, mutlu olmak mümkündür. Yine de, durum böyle olursa, yerine getirilmesi gereken bazı şartlar vardır. Her iki tarafta da tam bir eşitlik duygusu olması gerektir. Karşılıklı serbestlikler için karışma olmamalıdır; tam bir fiziksel ve zihinsel yakınlık olması gerektir; değerler ölçüsü bakımından bir benzerlik olması gerektir. (örneğin biri paraya değer verir , öteki sadece işe değer verirse olmaz.) Bütün bu şartlar sağlandığı zaman, evliliğin iki insan arasında var olabilecek en iyi ve en önemli bağ olduğuna inanıyorum.
Bunun şimdiye kadar farkına varılmamış olmasının sebebi, karı- kocaların kendilerini birbirinin polisi sanmalarıdır. Evliliğin imkamlarına erişilebilmesi isteniyorsa, karılar ve kocalar, kanun ne derse desin , özel hayatlarında serbest olmaları gerektiğini öğrenmeli ve anlamalıdırlar.
Ahlakçılar erkek olduklarından, kadına ayartıcı diye bakılmıştır, bunun tersi olsaydı, erkekler düşerdi bu duruma. Ayartıcı, kadın olduğundan, erkeklerin baştan çıkmaması için, kadınların imkânlarını azaltmak gerekmiştir; bu yüzden, hanımlar yasaklar içinde kalmış, hanım olmayanlarsa, günahkâr sayılarak hor görülmüştür.
Evlilik, iki kişinin birbirinden zevk almalarından daha ciddi bir şeydir.
Erkeklerde çokluk sertlik, kabalık ya da zorbalık gibi tavırlarla, kadınlarda dır dır ve şirretlikle gizlemeye çalışılan, sevgiye karşı bir özlem vardır. Bu duyguya ancak karşılıklı coşkun bir sevgi son verebilir, benliğin katı duvarlarını yıkar ve ikinin tekleştiği yepyeni bir varlık çıkarır ortaya. Doğa insanoğlunu yalnız yaşamaya elverişli kılmamıştır.
Viktorya çağı erkeği için kadınların ayak bilekleri yeterli uyarıcıydı oysa bugün erkek kadının bacaklarını kalçalarına kadar görse bile bir şey duymamaktadır. Bu tümüyle giyim kuşam sorunudur. Eğer çıplaklık moda olsaydı, çıplaklığın bize verdiği heyecan sona ererdi ve kadınlar tıpkı ilkel kabilelerin bazılarında olduğu gibi kendilerine cinsel çekicilik vermesi için birşeyler giymeye zorlanırdı.
Viktorya döneminin kadınları ve bugün hala kadınların büyük bir bölümü düşünsel hapishane içindedir. Bu hapishane bilinçli değil bilinçaltı yasaklardan meydana gelmiştir.
Kişilərin evlənəcəkləri qızda bakirəlik axtarışı patriarxal sistemin ortaya çıxması ilə başladı.
Övlladlarının onlarla öyünməli olduğunu ummaq, ataların ən böyük çatışmazlığıdır.
Başlanğıcda bizim indi fahişə adlandırdığımız qadınlar çoxtanrıçılıq məbədlərinin kahinləri olmuş, o çağlardakı toplumda onlara böyük sayğılar göstərilmişdir, bu qadınlar tanımadıqları kişilərin cinsi istəklərini ödəməyin, tanrılara qulluq etmək olduğunu sanmışlar.
Evlilikdə tərəflər bu halda xoşbəxt yaşaya bilər. Birincisi, gərək hər iki tərəf biri-birinin bərabərliyini gözləyə bilsin; ikincisi, gərək onlar biri-birinin qarşılıqlı müstəqilliyinə sayğı ilə yanaşa bilsinlər; üçüncüsü, gərək evlilikdən yaranmış, istər cismani, istərsə də mənəvi münasibətlərdəki doğmalığı qoruyub saxlaya bilsinlər; dördüncüsü, ərlə arvadın bəlli dəyərlərə yanaşmasında, bir-biri ilə uyğun gələn baxışları olmalıdır.
Evliliyin təntənəsini əngəlləyən səbəblərdən biri də qısqanclıqdır, bu duyğunun iyrəncliyini qavraya bilənlər, bu instinktiv duyğunu cilovlaya bilir.
Sevgi ancaq azad və könüllü olduqda yaşaya bilir. Sevgi duyğusu bir borc kimi anlaşılmağa başladıqda isə ölür; birdən siz özünüzün kimisə sevməli olduğunuzu düşünürsünüzsə, özünüzü güclə buna sürükləyirsinizsə, gez-tezi sevmək istədiyiniz bu adamı görməyə gözünüz olmayacaqdır. Sevgi ilə borc duyğusunu birləşdirməyə çalışmaq, iki stulda birdən oturmağa bənzəyir.
Evlilikdə cinsi münasibətlərlə bağlı olan məsələlərdən xəbərsiz olan qadınlar, aldıqları tərbiyəyə görə seksual aclığın nə demək olduğunu bilmirlər, həm də onu doğmalıq, ailəcanlılıq kimi duyğulardan ayırmağı da bacarmırlar.
Yeni evlənənlər cinsi münasibətlərlə bağlı məlumatsızdırsa, yalnız romantik sevginin təsiri altındadırsa, onda onların hər biri o birini ən yüksək yetkinlik örnəyi olan kimsə, evliliyi isə dadlı bir yuxu sanacaqdır.
Evlilik bir dam altında yaşamağa qərar verib, bunun sevinci ilə ömür sürməyə çalışmaqdan qat-qat artıq olan bir dəyərdir; evlilik-dünyaya uşaq gətirmək, onları böyüdüb başa çatdırmaq üçün yaranmış bir ictimai institutdur, o, toplumun materialını quran ilkin hüceyrədir.
Aşk kelimesi tam anlamıyla kullanıldığı zaman cinsler arasındaki herhangi bir bağıntıyı ya da her türlü bağıntıyı ifade etmez, sadece çok heyecan doğuran tek bir bağıntıdır aşk; fiziksel ve psikolojik olan bir bağıntıdır. Her türlü şiddet derecesine çıkabilir.
Aşkı hayattaki en önemli biri sayıyorum ve serbestçe gelişmesine karışan herhangi bir sistemi doğru bulmuyorum.
Cinsel ahlak sistemi öyle olmalı ki, çekiciliği bilgisizliğe dayanmamalı, her okumuşa hitap etmeldir.. Her ne kadar, hükümetler ve polisler tarafından desteklenmemişse de, aklın ışığı altında hiçbir şüpheli yanı olmadığı görünen daha geniş bir doktrinin bir parçasıdır bu.
İnsanların günümüzdeki umut ve tutkuları, Tekvin’ deki atalarınkinden tamamıyla ayrıdır. Kalabalık bir nesil bırakmaktan çok, Devletteki mevkileriyle büyüklük peşindedirler. Geleneksel ahlak ve teolojinin, eskisinden daha az gücü olması sebeblerinden biri de, bu değişmedir.
Kadın, ilkin babasının, sonra da kocasının boyunduruğu altında olduğundan, hayatımın hiçbir çağında, kendine özgü bir varlığı olmamıştır.
Ataerkil sistemin ortaya çıkışıyla, erkeklerin evlenecekleri kızda kızlık aramaya başladığı görülüyor. Anaerkil sisteminin var olmaya başladığı yerde, genç kadınlar erkekler kadar çılgınlık yaparlar. Kadınları, evlilik dışı her türlü cinsel birleşmenin kötü olduğuna inandırdıktan sonra, buna imkan kalmamıştır.
Erkek ve kadınlar arasında bir bağ olan aşk, çocukların meşru olduğundan emin olmak isteği yüzünden kopmuştu. Sadece aşk değil, kadınların uygarlığa yapabileceği bütün yardım, bu yüzden dumura uğramış oldu. Nesli hesap etme yolu da, ekonomik sistem de, ister istemez değişti.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir