İçeriğe geç

Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı Kitap Alıntıları – Stephen R. Covey

Stephen R. Covey kitaplarından Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı kitap alıntıları sizlerle…

Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı Kitap Alıntıları

“Kalbin, aklın hiç bilmediği kendine özgü nedenleri vardır. “ (Pascal)
Proaktif insanlar sevgiyi bir eyleme dönüştürürler. Sevgi, yaptığınız bir şeydir: özverileriniz, kendinizden ödün vermenizdir, tıpkı bir annenin bebeğini dünyaya getirmesi gibi. Sevgiyi araştırmak istiyorsanız, kendilerini başkaları için, hatta kırıcı olan ya da sevgilerine karşılık vermeyen insanlar için feda eden kişileri inceleyin. Uğruna özveride bulunduğunuz çocuğunuza duyduğunuz sevgiye bir bakın. Sevgi, sevme eylemleriyle harekete geçirilen bir değerdir. Proaktif insanlar değerleri duyguların önüne geçirirler. Sevgi, yani duygu, yeniden yakalanabilir.
Reaktif Dil Proaktif Dil
Yapabileceğim hiçbir şey yok. Seçeneklerimize bir bakalım.
İşte ben böyleyim. Farklı bir yaklaşım seçebilirim.
Beni öyle kızdırıyor ki. Duygularımı kontrol edebilirim.
Buna izin vermezler. Etkili bir sunum hazırlayabilirim.
Bunu yapmak zorundayım. Uygun bir yanıt seçeceğim.
Yapamam. Seçerim.
Yapmalıyım. Yeğliyorum.
Keşke Yapacağım.
Bize zarar veren, başımıza gelenler değil, onlara gösterdiğimiz tepkidir. Kuşkusuz bazı şeyler bize fiziksel ya da ekonomik açıdan zarar verip kederlenmemize yol açar. Ancak karakterimizin, temel kimliğimizin zarar görmesine hiç gerek yoktur. Aslında en çetin deneyimlerimiz, karakterimizi biçimlendiren ve iç gücümüzü, gelecekte zor koşullarla başa çıkma ve başkalarına da bunu yapmaları için ilham verme özgürlüğümüzü geliştiren potalara dönüşür.
Proaktivite sözcüğüne iş yönetimi literatüründe oldukça sık rastlanır, ama çoğu sözlükte yer almaz. İnisiyatif almaktan çok öte bir anlamı vardır. İnsan olarak, kendi yaşamımızdan sorumlu olduğumuz anlamına gelir. Davranışlarımız, koşullarımızın değil, kararlarımızın işlevidir. Değerlerimizi duygularımızdan üstün tutabiliriz. Bazı şeylerin olmasını sağlamak için hem inisiyatifimiz vardır, hem de sorumluluğumuz.
Proaktif insanlar o sorumluluğu kabul ederler. Davranışlarından ötürü olayları, koşulları ya da koşullanmayı suçlamazlar. Davranışları temelinde duygular olan koşullarının ürünü değil; temelinde değerler olan kendi bilinçli seçimlerinin ürünüdür.
Doğamız gereği hepimiz proaktifiz. Yaşamımız eğer koşullanma ve koşullara bağlıysa, bunun nedeni, bilinçli bir kararla ya da ihmal sonucu, kendi denetimimizi bu etkenlere teslim olmayı seçmiş olmamızdır.
Eleanor Roosevelt’in dediği gibi, ”İzniniz olmadıkça kimse size zarar veremez. ” Ya da Gandi’nin dediği gibi, ”Biz kendi elimizle teslim etmedikçe, onlar özsaygımızı alamaz. ” Bizi başımıza gelenlerden daha fazla inciten şey, bunların olmasına izin vermemiz, razı olmamızdır.
Bazen de sadece zihniyetimizi ya da bir durumu algılayışımızı değiştirerek rolümüzü değiştirebiliriz.
Derin bir inanç olmadan, işler zorlaştığında amaclarınızı gerçekleştirmek için gerekli güce sahip olamazsınız.
Thomas Paine’in dedigi gibi: “kolayca elde ettigimiz seyleri kucumseriz.Bir seyi degerli kilan, zor elde edilir olmasidir.Nimetlerine nasil paha bicicegini Tanri bilir.”
Çekiç kullanmayı iyi bilen biri, her şeyin bir çivi olduğunu düşünme eğilimindedir.
“Ne olduğun kulağımda öylesine çınlıyor ki, ne dediğini duyamıyorum.” Ralph W.Emerson
“Öğrenmek ve yapmamak aslında öğrenmemektir, bilmek ve yapmamak aslında bilmemektir.”
Her insanın eline iyilik ya da kötülük yapması için güç verilmiştir.yaşamının sessiz, bilinçsiz, gözle görülmeyen etki gücü. Bu , insanın bürünmeye çalıştıgı kişiliğin değil, gerçekte oldugu kişinin devamlı yansımasıdır.
Ne oldugun kulağımda öylesine çınlıyor ki, ne dediğini duyamıyorum.
Kendi kalbini dikkatlice araştır, çünkü hayatla ilgili meseleler oradan kaynaklanır.
Ama insan sevmediği birini nasıl sever? Dostum; sevmek bir eylemdir. Duygu olarak sevgi, sevme eyleminin bir ürünüdür. Onun için karınızı sevin. Ona hizmet edin. Özveride bukınun. Ona kulak verin. Anlayış gösterin. Onu takdir edin. Olumlayın.
Kolayca elde ettiğimiz şeyleri çok az önemseriz. Yalnızca bedelinin hakkı verilen şeyler değerlidir.
Bir insanın elini satın alabilirsiniz, ama yüreğini asla. Sırtını satın alabilirsiniz, ama beynini alamazsınız.
Dıştan bakıldığında inanılmayacak kadar başarılı görünen pek çok kişiyle karşılaştım. Ama onlar, içlerinde ki bir açıklıkla savaşıyorlardı. Kişisel uyuma, etkili olmaya ve diğer insanlarla giderek gelişen sağlıklı ilişkiler kurmaya büyük gereksinimleri vardı.
Kendi kalbini dikkatlice araştır, çünkü hayatla ilgili meseleler oradan kaynaklanır.
Önce sürekli değişime açık olmayan güçlü ilkeleri temel al; aynı zamanda ilerleme, sürekli kendini yenileme arayışında ısrarcı ol.
Siz değiştirici bir insansınız. Geçmişle gelecek arasındaki bir bağsınız. Kendinizdeki değişiklik, ileride pek çok yaşamı etkileyebilir.
Thoreau’nun dediği gibi: Kötülüğün yapraklarını kesen her bin kişiye karşılık, ancak bir kişi köküne saldırır.
En güzel iletişimi karakter sağlar.
Emerson’un bir zamanlar söylediği gibi:
Ne olduğun kulağımda öylesine çınlıyor ki, ne dediğini duyamıyorum.
“Sürekli yaptığımız şey neyse, biz de oyuz. O halde mükemmellik bir eylem değil, bir alışkanlıktır.” Aristo
Pek çok kişi, sahip olduğu şeylerin güdümündedir; yalnızca modaya uygun giysiler, ev, araba, tekne ve mücevher gibi elle tutulur maddi varlıklar değil, elle tutulamayan şan, şöhret ya da toplumda önemli biri olmak gibi şeyler de buna dahildir. Çoğumuz, deneyimlerimiz sonucu, bu tür bir merkezin ne kadar hatalı olduğunu öğrenmişizdir. Çünkü bu, çabucak kaybolabilir ve birçok gücün etkisi altındadır.
Bir hataya proaktif yaklaşım, hatayı hemen kabul etmek, düzeltmek ve ondan ders almaktır. Bu yaklaşım başarısızlığı gerçekten başarıya dönüştürür. IBM’in kurucusu T.J. Watson’un dediği gibi:

“Başarı, başarısızlığın uzak yanındadır.”

Ancak, bir hatayı kabul etmemek, düzeltmemek ve ondan ders almamak da, başka türlü bir hatadır. Genellikle insanın kendini aldatmasına, haklı bulmasına, çoğu zaman da kendisine ve başkalarına akılcı açıklamalarda bulunmasına (akılcı yalanlara) neden olur.

Bu ikinci hata, bu örtbas etme eylemi, ilk hatayı güçlendirir, haddinden fazla önemli hale getirir. Bu ise insanın benliğinde daha derin bir yara açar.

Evliliğimde bir sorun varsa, durmadan eşimin hatalarından söz etmek bana ne kazandırır? Sorumlu olmadığımı söyleyerek, kendimi güçsüz bir kurban durumuna düşürürüm; olumsuz bir konumda sıkışıp kalırım. Ayrıca eşimi etkileme yeteneğim de azalır; dırdırcılığım, suçlamalarım, eleştirilerim, yalnızca kendi zayıflığının doğrulandığını hissetmesine yol açar. Eleştirilerim, düzeltmek istediğim davranışlardan çok daha kötüdür. Durumu olumlu biçimde etkileme yeteneğim azalır ve tükenir.

Durumumu düzeltmeyi gerçekten istiyorsam, denetimim altındaki tek şey üzerinde çalışabilirim: kendim. Eşimi hizaya getirmekten vazgeçip kendi zayıflıklarımla ilgilenebilirim. Çok iyi bir eş, koşulsuz bir sevgi kaynağı olmaya ve destek vermeye odaklanabilirim.

Mükemmellik bir edim değil alışkanlıktir.
Öğrenmek ve yapmamak aslında bilmemektir.
Anlaşılma açlığı
Etkilemenin gerçek başlangıcı noktası baskalarinin sizin onlardan etkilenmiş olduklarını sezdikleri onları anladığınızı dikkatlice ve ictenlikle dinlediğinizi ve açık olduğunuzu hissettikleri andır.
Değerlerinden ve inancından asla utanmaz.Hayatımızın merkezinde Allah varsa diğer herşeyin yerli yerine oturacağına inanırdı.
1.Sonunu düşünerek ise başla.
2.Önemli işlere öncelik ver.
3.Önce anlamaya sonra anlaşılmaya çalış
4.Baltayı bile
5.Yenilenme
Bir insan, içtenlikle ve dürüst bir biçimde, Bugün böyle olmamanın nedeni dün yaptığım seçimlerdir. demedikçe, Başka yol seçiyorum. da diyemez.
Bazıları başkalarını sevebilmek için önce kendinizi sevmeniz gerektiğini söyler.
Bence bu değerli bir düşüncedir.
Kendinizle mücadelenizde başarının bedelini ödemedikçe başkalarıyla ilişkinizde başarılı olamazsınız.
Güven yoksa dostluk olmaz, kişisel bütünlük yoksa güvende olmaz.

Samuel Johnson

Zamanı yetkilendiryorsak verimliliği; başka insanları yetkilendiriyorsak da etkili olmayı düşünüyoruz demektir.
Öğrenmek ve yapmamak, aslında öğrenmemektir. Bilmek ve yapmamak, aslında bilmemektir.
“Hesab etdik ki,bizim təbii rolumuz oğlumuzun individuallığını təsdiq etmək, uğurlarına sevinmək və onu qiymətləndirməkdir”
Yaşadığım sürece toplum için elimden geleni yapmak, benim için bir ayrıcalıktır. Öldüğüm zaman tamamen kullanılıp tüketilmiş olmak istiyorum. Çünkü ne kadar çok çalışırsam, o kadar çok yaşarım. Hayattan, hayat adına zevk alıyorum.
Alışkanlığı uygulamıyorsak, neyin önemli olduğunu, yaşamımızda hangi sonuçları istediğimizi iyi bilmiyorsak, kolayca yoldan çıkıp yalnızca acil şeylere tepki vermeye yöneliriz.
İşin anahtarı, programınızdaki işleri önceliklerine göre sıralamak değil, öncelikli işlerinizi programlamaktır. Bu ise en iyi şekilde, haftalık bağlamda yapılabilir.
Planlama gereciniz size hizmet etmelidir. Asla efendiniz olmamalıdır. Sizin için çalışması gerektiğine göre kendi tarzınıza, gereksinimlerinize ve belirli yöntemlerinize göre biçilmiş olmalıdır.
Bir gün yerine bütün bir haftayı düzenlemenin bazı üstün yönlerini anlamaya başlıyor musunuz?
Aslında anlık çözüm yoktur. İlişkileri kurmak ve
onarmak uzun vadeli yatırımlardır.
İnsanın yaşam düzeyini bilinçli bir çabayla yükseltme konusundaki tartışma götürmez yeteneğinden daha cesaret verici bir olgu bilmiyorum.
Biz dünyayı olduğu gibi değil, olduğumuz gibi görürüz; ya da nasıl görmeye koşullanmışsak öyle.
Unutmayın ki öğrenmek ve yapmamak, aslında öğrenmemektir. Bilmek ve yapmamak, aslında bilmemektedir
Biz ustaları taklit etmeye çalışmak yerine, onların aradığı şeyleri ararız
3. alışkanlık yani önemli işlere öncelik vermek.
Gray’in gözlemine göre Başarılı insanların, başarısızların hoşlanmadığı şeyleri yapmak gibi bir alışkanlıkları vardır. Onlar da bu işlerden hoşlanmıyor olabilirler. Ancak hedefe varma arzuları, hoşnutsuzluklarını yeniyor.
Mimarlıkla ilgili bir özdeyişe göre,
Biçim işlevden sonra gelir
Çoğu zaman iyi, en iyinin düşmanıdır.
Yaratma süreci, aynı zamanda en dehşet verici kısımdır, çünkü ne olacağını, ya da işin nereye varacağını tam olarak bilemezsiniz. Ne tür tehlikeler ve zorluklarla karşılaşacağınızı da bilemezsiniz.
Aslında, düşünecek olursanız, başkaları sizinle konuşurken, anlamak için gerçekten dinlemek yerine, çoğu kez yanıtızı hazırlamakla meşgul olduğunuzu görmez misiniz?
Aslında, düşünecek olursanız, başkaları sizinle konuşurken, anlamak için gerçekten dinlemek yerine, çoğu kez yanıtızı hazırlamakla meşgul olduğunuzu görmez misiniz?
İnsan doğası dört boyutludur: beden, zihin, kalp ve ruh. Şu iki yaklaşımın farklarını ve meyvelerini ele alalım,
-BEDEN
*Kültürel eğilim: yaşam tarzını koru; sağlık sorunlarını ameliyat ve ilaçla tedavi et.
*İlke: yaşam tarzını dünyanın her yerinde kabul gören, yerleşmiş sağlık ilkeleriyle uyumlu olacak şekilde düzenleyerek hastalıkları ve sorunları önle

-ZİHİN
*Kültür: televizyon seyret; beni eğlendir
*İlke: geniş çapta ve derinlemesine oku, sürekli eğitimi benimse

-KALP
*Kültür: Kişisel, bencil çıkarlarını gözetmek için başkalarıyla ilişkilerini kullan
*İlke: Başkalarını derinlemesine,saygıyla dinlemek ve onlara hizmet etmek, en büyük doyumu ve keyfi getirir.

-RUH
*Kültür: Giderek artan dünyeviliğe ve kuşkuculuğa teslim ol.
*İlke: Hayatta anlam bulmaya yönelik temel ihtiyacımızın ve aradığımız olumlu şeylerin kaynağının ilkeler olduğunu kabul et

Thoreau’nun dediği gibi: “Kötülüğün yapraklarını kesen her bin kişiye karşılık, ancak bir kişi köküne saldırır.”
Kolayca elde ettiğimiz şeyleri kuçümseriz. Bir şeyi değerli kılan, zor elde edilir olmasıdır.
Başarılı insanların, başarısızların hoşlanmadığı şeyleri yapmak gibi bir alışkanlıkları vardır.
Zihinsel huzura ancak, yaşamınız doğru ilkeler ve değerlerle uyum içinde olursa kavuşursunuz. Bunun başka yolu yoktur.
En önemli şeyler, asla en önemsizlerin insafına bırakılmamalı.

Goethe

‘’Bütün ilerici toplumların büyük yazınsal yapıtlarında, sevmek bir eylemdir. Reaktif insanlar bunu bir duyguya dönüştürür. Hollywood, genel anlamda sorumlu olmadığımıza, duygularımızın bir ürünü olduğumuza bizi inandıran senaryolar üretti. Ancak Hollywood senaryosu gerçeği betimlemez. Duygularımız eylemlerimizi denetliyorsa, bunun nedeni sorumluluklarımızdan vazgeçmemiz ve duygularımıza bu yetkiyi vermemizdir.
Sevgiyi araştırmak istiyorsanız, kendilerini başkaları için, hatta kırıcı olan ya da sevgilerine karşılık vermeyen insanlar için feda eden kişileri inceleyin.’’
Mutlu bir evliliğiniz olsun istiyorsanız, pozitif enerji yayan, negatif enerjiyi pekiştirmek yerine onu dışlayan biri olun. Daha cana yakın, uyumlu bir ergen çocuğunuz olsun istiyorsanız, daha anlayışlı, empatik, tutarlı, sevecen bir anne ya da baba olun. Daha rahat ve özgür bir işiniz olsun istiyorsanız, daha sorumlu, daha yardımsever, daha fazla katkıda bulunan bir çalışan olun. Size güvenilmesini istiyorsanız, güvenilir bir insan olun. Yeteneklerinizin kabul görmesini, yani ikincil büyüklüğü istiyorsanız, önce birincil büyüklüğe, yani karaktere odaklanın.

“İçten dışa” yaklaşımı, genel zaferlerden önce özel zaferlerin geldiğini; kendi kendimize söz verip tutmamızın, başkalarına söz verip tutmamızdan önce geldiğini söyler. Kişiliği karakterin önüne almanın, kendimizi geliştirmeden başkalarıyla olan ilişkilerimizi geliştirmeye çalışmanın boşuna olduğunu açıklar.

Sürekli yaptığımız şey neyse, biz de oyuz. O halde mükemmellik bir edim değil, bir alışkanlıktır.
Aristoteles
Kişilik Etiği’nin parlaklığı ve kitlelere çekici görünmesinin nedeni şudur: Kişisel açıdan etkili olmayı ve başkalarıyla derin ilişkiler kurmayı sağlayan çalışma ve gelişme gibi doğal süreçlerden geçmeden, nitelikli bir yaşam kurmayı mümkün kılacak kolay ve çabuk bir yöntem olduğu sanılır. Bu, özü olmayan bir simgedir. çalışmadan köşeyi dönmeyi vaat eden, kısa yoldan zengin olma düzenidir. Hatta bazen ise yarıyormuş gibi görünebilir; ama düzenbaz, düzenbaz olarak kalır.
Sürekli yaptığımız şey neyse biz de oyuz. O halde mükemmellik bir edim değil, bir alışkanlıktır.
Araştırma yapmaktan vazgeçmemeliyiz; bütün araştırmalarımızın sonucu, başladığımız yere varmak ve bu yeri ilk kez tanımak olacaktır.
Kötülüğün yapraklarını kesen her bin kişiye karşılık, ancak bir kişi köküne saldırır.
Ne olduğun kulağımda öylesine çınlıyor ki, ne dediğini duyamıyorum.
Kendi kalbini dikkatlice araştır, çünkü hayatla ilgili meseleler oradan kaynaklanır.
Unutmayın ki, öğrenmek ve yapmamak, aslında öğrenmemektir. Bilmek ve yapmamak, aslında bilmemektir.
Kazan/Kazan, yaşamı rekabete değil, işbirliğine dayalı bir arena olarak görür.
Bu kadar hızlı değişim, buna katlanamayacağını, yaşamla başa çıkmanın zor olduğunu düşünen çok sayıda insanı yıpratıyor. Bu insanlar reaktif hale geliyor ve esas olarak çabalamaktan vazgeçip, başlarına gelecek şeylerin iyi olacağını umuyorlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir