İçeriğe geç

Eşq və Başqa Cinlər Kitap Alıntıları – Gabriel Garcia Marquez

Gabriel Garcia Marquez kitaplarından Eşq və Başqa Cinlər kitap alıntıları sizlerle…

Eşq və Başqa Cinlər Kitap Alıntıları

“‘Kaygılanmayın saygıdeğer hanımefendi,’ dedi köle. ‘Bana istediğinizi yasaklayabilirsiniz, ben de yerine getiririm.’ Sonra da ekledi: ‘Ama düşünmemi yasaklayamazsınız.’”
”Durup baktığımda nasıl olduğuma
ve bana attırdığın o adımlara,
anlıyorum, bakınca ne olduğuma,
olabilirdim bundan kötü bin defa.

Öleceğim, vuruldum çünkü bilmeden,
isterse öldürmeyi çok iyi bilen
ve elbet bunu isteyecek olana. ”

”Ah o tatlı anlar, artık benim olmayan,
tatlı ve neşeli Tanrı istediğince,
aklımdan çıkmadan orada hep öylece
ve ölümümde bile beni bırakmadan! ”
Onu düşünmeden geçirdiği tek bir anı bile olmadığını, yediği ve içtiği her şeyde ondan bir tat bulunduğunu, yalnızca Tanrı’nın olan bir hak ve güce sahip olarak hayatının her saatini bütünüyle doldurduğunu ve kalbinin alacağı en büyük zevkin onunla birlikte ölmek olacağını itiraf etti.
Bu arada, dedi Abrenuncio, ona müzik çalın, evi çiçeklerle donatın, kuşların ötmesini sağlayın, denizde gurubu seyretmeye götürün, onu mutlu edebilecek ne varsa yapın. Sonra da şapkasını havada şöyle bir döndürerek Latince bir özdeyişle vedalaşıp gitti. Ama bu kez markinin hatırı için çevirisini de yapmıştı: Mutluluğun iyi edemediğini iyileştirecek ilaç yoktur.
Bazen anlamadığımız bazı şeyleri, Tanrı’nın anlamadığımız şeyleri olabileceğini düşünmeden, şeytana yorarız.
İnancını kaybettiğinden beri ilk kez dua etme ihtiyacı duyuyordu. Kendisini terk etmiş olan Tanrı’yı geri kazanmak için tüm gücünü harcayarak dua odasına gitti, ama yararı yoktu: İnançsızlık, inançtan daha dayanıklıydı.
marki, sanki ölmesine yarfım ediyormuş duygusuna kapıldı birdenbire.
Şarkılarda dedikleri gibi, aşkın her şeyin üstesinden gelebileceğinin doğru olup olmadığını sordu ona.
“Doğrudur,” diye yanıt verdi babası, “ama sen yine de inanmasan iyi olur.
Hayatta olmaktan korkarak yaşıyorum.
Tanrının bizimle uğraşmasını gerektirecek kadar büyük günahlarımız da yok.
İnançsızlık, inançtan daha dayanıklıydı çünkü duygularla besleniyordu.
Tanrı’ya değil, kendisine herhangi bir umut verebilecek her şeye güveniyordu.
Düşüncelerini kabullenecek olursanız, hiçbir deli, deli değildir.
Mutluluğun iyi edemediğini iyileştirecek ilaç yoktur.
Hayat ne kadar yavaş geçiyor!
Düşüncelerini kabullenecek olursanız, hiçbir deli, deli değildir.
Zamanında gösterilen bir kuşkudan daha yararlı bir şey olamaz.
İnançsızlık, inançtan daha dayanıklıydı çünkü duygularla besleniyordu.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
mutluluğun iyi edemeğini,iyilestirecek ilaç yoktur..
Şeytanın sayısız kurnazlıkları arasında en sık görüleni, bir bedenin içine girebilmek için iğrenç bir hastalığın görünümüne bürünmesidir, dedi.
Yine de en çok dikkati çeken, gözlerinin, yalnızca ruhsal bir ayrıcalığı yorulabilecek temizliğiydi.
Onunla konuşmak isterdim, dedi.
Ruhuma karşılık olarak.
Dili yok, dedi.
İnsan onun yüzüne bakınca ne dediğini anlıyor.
Bu gözün tek kusuru, gerektiğinden fazla görüyor olması.
Ne kadar uzaklardayız!
Neden?
Kendimizden
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Sizin için doğdum, sizin için yaşıyorum, sizin için ölmek zorundayım ve sizin için ölüyorum.
“Düşüncelerini kabullenecek olursanız, hiçbir deli, deli değildir.”
“Mutluluğun iyi edemediğini iyileştirecek ilaç yoktur.”
“İnsan bedeni, insanın yaşayabileceği yıllara göre yapılmış değil,”
Rahat uyu ,dedi ona. Ben daha kötü düşmanlar da gördüm.
“Her zaman her şeyi anlamışımdır, ölüm dışında,” dedi.
“Yine de,” dedi Delaura, “bize şeytansı görünen şeylerin, ana-babasının onu terk etmesi yüzünden kızın öğrendiği zenci gelenekleri olduğunu sanıyorum.”
Hemen hemen her çareyi denedi, bunun, onu mutlu etmenin yolu olup olmadığını sormanın dışında
“Düşüncelerini kabullenecek olursanız, hiçbir deli, deli değildir.”
Her ikisinin de kıza karşı besledikleri nefretin çoğu, kızın onların her birine karşı duyduğu nefretten geliyordu.
İşçiler, mezarların kapaklarını kazma ve çapayla kaldırıyorlar, daha kımıldatırken parçalanan çürümüş tabutları çıkarıp, lime lime giysilerle soluk renkli saçlara karışmış bir toz yığını halindeki kemikleri ayırıyorlardı. Ölü ne kadar ünlüyse, çalışma o kadar zor oluyordu, çünkü değerli taşlarla altın ve gümüş takıları bulup çıkarabilmek için, bedenlerin enkazını eşeleyip, kalıntıları inceden inceye elemek gerekiyordu.
Mutluluğun iyi edemediğini iyileştirecek ilaç yoktur.
“Düşüncelerini kabullenecek olursanız, hiçbir deli, deli değildir.”
“Mutluluğun iyi edemediğini iyileştirecek ilaç yoktur.”
Düşüncelerini kabullenecek olursanız , hiçbir deli , deli değildir.
Mutluluğun iyi edemediğini iyileştirecek ilaç yoktur.
Düşüncelerini kabullenecek olursanız, hiçbir deli, deli değildir.
Mutluluğun iyi edemediğini iyileştirecek ilaç yoktur.
Mutluluğun iyi edemediğini iyileştirecek ilaç yoktur.
Bana, istediğinizi yasaklayabilirsiniz, ben de yerine getiririm. Ama düşünmemi yasaklayamazsınız.
“Mutluluğun iyi edemediğini iyileştirecek ilaç yoktur.”
“Güneşten göz kamaşmasına karşı bildiğimiz en iyi şeyi verdim size: yağmur suyu damlaları.”
Bu gözün tek kusuru, gerektiğinden fazla görüyor olması,”
“Düşüncelerini kabullenecek olursanız, hiçbir deli,deli değildir.”
Ölüye benziyordu, ama gözlerinde denizin ışıltısı vardı
Sizinki, ona karşı durabilmeniz için size cesaret ve mutluluk veren bir ölüm dini, dedi ona.
Benimki öyle değil: ben esas olan tek şeyin hayatta kalmak olduğuna inanırım.
Aşkın, doğaya karşıt bir duygu olduğunu, birbirlerine yabancı iki kişiyi mutsuz ve sağlıksız, hem de ne kadar geçici olursa o kadar yoğunlaşan bir bağımlılığa mahkûm ettiğini söyledi.
Sonra da şapkasını havada şöyle bir döndürerek, Latince bir özdeyişle vedalaşıp gitti. Ama bu kez markinin hatrı için çevirisini de yapmıştı: Mutluluğun iyi edemediğini iyileştirecek ilaç yoktur.
Marki, kızının şaşırtıcı daha başka yalanlarını uzun uzun sayıp döktü; bundan üzüntü değil, baba olarak belirli bir kıvanç duyuyordu. Belki de şair olacaktır, dedi ama Abrenuncio, yalanın, sanatın bir koşulu olduğunu kabul etmedi. Yazı ne kadar saydam olursa, şiirsellik o kadar çok kendini gösterir dedi.
Ben, esas olan tek şeyin hayatta kalmak olduğuna inanırım.
Aşkın, doğaya karşıt bir duygu olduğunu, birbirlerine yabancı iki kişiyi mutsuz ve sağlıksız, hem de ne kadar geçici olursa o kadar yoğunlaşan bir bağımlılığa mahkûm ettiğini söyledi.
Öyle aklın başında gibi görünüyorsun ki, dedi ona.
Hep öyleydim, diye karşılık verdi öteki.
Beni asla olduğum gibi görmeyen sendin.
İnsan hiçbir zaman inancını tam olarak yitirmez. İçinde hep bir kuşku kalır.
-Ne kadar uzaklardayız!
– Neden?
– Kendimizden.
.
Yetersiz olmanın muazzam kaygısını yaşayacaksınız.

Aşk bizi kırılgan yapar.

Düşüncelerini kabullenecek olursanız, hiçbir deli, deli değildir.
Mutluluğun iyi edemediğini iyileştirecek ilaç yoktur
“Dikkat et!” diye uyardı onu piskopos. “Düşman, bizim yanılgılarımızdan çok, zekâmızdan yararlanır.”
“Mutluluğun iyi edemediğini iyileştirecek ilaç yoktur..”
Mutluluğun iyi edemediğini iyileştirecek ilaç yoktur.
Düşüncelerini kabullenecek olursanız, hiçbir deli, deli değildir.
“Rahat uyu,”… “Ben daha kötü düşmanlar da gördüm.”
“Ah o tatlı anlar, artık benim olmayan.”
“Onu ne kadar çok tanısam, o kadar az tanıdığımı hissediyorum.”
“Seni unutmama fırsat verme.”
“Ne kadar haklı olduğumuzu Tanrı biliyor.”
“Düşman, bizim yanılgılarımızdan çok zekamızdan yararlanır.
“Mutluluğun iyi edemediğini iyileştirecek ilaç yoktur.”
“Gördüklerimiz her şeyi kendiliğinden anlatıyor.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir