İçeriğe geç

Eşlikçi Kız Kitap Alıntıları – Nina Berberova

Nina Berberova kitaplarından Eşlikçi Kız kitap alıntıları sizlerle…

Eşlikçi Kız Kitap Alıntıları

Hırs olmadan yetenek de olmaz.
Menajerimi Ara dizisinde görüp aldığım Eşlikçi Kız kitabını severek okudum .. uzun öykü severler kesinlikle okumali ..
.. Ölemezsin, dinlenemezsin, dünya yüzünde gezinen bir insan hala var. Bir gün belki ele geçirebileceğin bir alacağın var hala eğer Tanrı varsa.
Gerçekten de, ta doğmadan öncesinden beri yüzüne tükürüldüğü için insanın öz annesine kırılmasına değer mi? Böyle onuru kırılmış kişilerin gerçek insanlar, iyi ve mert insanlar doğurduğu olmuştur -hem de çok. Önemli olan doğum değil; başka bir şey. Ufacık bir sineğin evrensel yüceliğe göz dikmeye hakkı olmadığını ne kadar söylerse söylesinler, ben hep bekleyeceğim ve diyeceğim ki kendime; ölemezsin, dinlenemezsin, dünya yüzünde gezinen bir insan hâlâ var. Bir gün belki ele geçirebileceğin bir alacağın var hâlâ eğer Tanrı varsa.
ölüm bile çıktı karşıma, yine de sürekli bir mutluluk duygusu kaybolmuyor içimden. bu duygu bana nereden geliyor, nasıl bitecek, tanrı bilir
birlikte ağlayabileceğim kimse yoktu yeryüzünde.
o: anlayışlı biri misiniz?
ben: öyleyimdir herhalde.
size söylemek istediğim bir şey var ama söyleyemiyorum. tahmin etmeniz gerek.
olur.
şimdi yanıtlayın: evet mi, hayır mı?
kalbim çarpıyordu.
evet
bir gün gelecek, müzik dışında hiçbir şey kalmayacak derdi: ne yollar, ne köprüler ne de lağım.
İnsanlar birlikte yaşamaya alıştıkça, kendilerinden söz etme ihtiyacını kaybederler giderek.
Orada insamlar ya karıncalar ya da kurtlar gibi yaşıyorlardı. Bir bakıma burada bizim yaşadığımızdan daha onurlu bir biçimde.
Ölüm bile çıktı karşıma, yine de sürekli bir mutluluk duygusu kaybolmuyor içimden.
Kadın mısınız, genç kız mı? Söyleyin, kadın mısınız, genç kız mı?
Ya ben? Ben ne yapacaktım hayatta? Ya ben? Ben niçin vardım bu dünyada?
Mutlu kişi, sanki başkalarının biraz üzerinde yaşar (ve kuşkusuz biraz da ezer onları).
Mutlu kişi, sanki başkalarının biraz üzerinde yaşar ( ve kuşkusuz biraz da ezer onları). Ve onu bağışlamak işten bile değildir. Mutluluk onun için sağlık gibi, güzellik gibi kendiliğinden var olan bir şeydir.
İnsanlar birlikte yaşamaya alıştıkça, kendilerinden söz etme ihtiyacını kaybederler giderek.
Hayatta ne istiyorsun ki? Öç almak mı? Ayrıca kimden? Sudan daha durgun, çimden daha uysal ol. Bu hayatta fark edilmeyeceksin – gelecekteki hayatsa zaten yok.
Sevinmek gerekiyordu, oysa sevinmiyorduk. Ama saatler de neşesiz çalışır, yağmur neşesiz yağar, bununla birlikte hayat devam eder.
Hayatta daha ne istiyorsun ki? Öç almak mı? Nasıl? Ayrıca kimden? Sudan daha durgun, çimden daha uysal ol. Bu hayatta fark edilmeyeceksin -gelecekteki hayat-sa zaten yok!
Hayatımız affedilmez bir utançla damgalanmıştı.
Sevinmek gerekiyordu, oysa sevinmiyorduk. Ama saatler de nesesiz çalısır, yagmur nesesiz yagar, bununla birlikte hayat devam eder.
Ölemezsin, dinlenemezsin, dünya yüzünde gezinen bir insan hâlâ var. Bir gün belki ele geçirebileceğin bir alacağın var hâlâ
Hayatın yanı başımda hareket ettiğini, insanları örttüğünü, ama zorla kendimi kabul ettirmek için ne yaparsam yapayım, beni içine almadığını görür gibi oluyordum.
Onun için vazgeçilmez, yeri doldurulamaz olmalıyım, sonuna kadar sadık, kendimi hiç düşünmeden
Sevinmek gerekiyordu, oysa sevinmiyorduk. Ama saatler de neşesiz çalışır, yağmur neşesiz yağar, bununla birlikte hayat devam eder.
—Anlayışlı biri misiniz?
—Öyleyimdir herhalde.
—Size söylemek istediğim bir şey var ama söyleyemiyorum. Tahmin etmeniz gerek.
—Olur.
—Şimdi yanıtlayın: Evet mi, hayır mı?
Kalbim çarpıyordu.
—Evet
Koca dünyada tek başıma olamazdım; insansız, düşsüz, sizlerin -insanlar, hayvanlar, eşyalar- arasında yaşamak için gerekli olan her neyse onsuz, tek başına, yapayalnız olamazdım.
Geçmiş bana şimdiyi yaşatmadan kaçıp gitmiş, önümde karanlık, bomboş bir gelecek
Ölüm bile çıktı karşıma, yine de sürekli bir mutluluk duygusu kaybolmuyor içimden. Bu duygu bana nereden geliyor, nasıl bitecek, Tanrı bilir
Birlikte ağlayabileceğim kimse yoktu yeryüzünde. Kimse yoktu yeryüzünde
Kazanmalıyım, layık olmalıyım ona; daha sonra, gerektiğinde onu bir felaketten koruyabilmek için, kendimi göstermeden,onu birden kurtarabilmek için köle gibi ona hizmet edebilmek için, ona kurtarıcısının ben olduğumu bile fark ettirmeden. Onun için vazgeçilmez, yeri doldurulamaz olmalıyım, sonuna kadar sadık, kendimi hiç düşünmeden Ya da günün birinde ihanet etmeliyim ona, bütün bu güzelliğine ve sesine; kendisinden daha güçlü şeylerin de olduğunu, yenilmezliğinin de bir sınırı olduğunu kanıtlayabilmek için.
Ama saatler de neşesiz çalışır, yağmur neşesiz yağar, bununla birlikte hayat devam eder.
Hayatın yanı başımda hareket ettiğini, insanları örttüğünü, ama zorla kendimi kabul ettirmek için ne yaparsam yapayım, beni içine almadığını görür gibi oluyordum.
Kadın aklımdan hiç gitmiyordu. Sesi. İnsanlara ve geleceğe karşı takındığı aşırı özgür, güvenli tavrı. Bu tavrı, sanki kendisine Tanrı’nın temelli verdiği tartışılmaz bir hakmışçasına sahiplenişi.
❝Önemli olan doğum değil; başka bir şey. Ufacık bir sineğin evrensel yüceliğe göz dikmeye hakkı olmadığını ne kadar söylerse söylesinler, ben hep bekleyeceğim ve diyeceğim ki kendime : Ölemezsin, dinlenemezsin, dünya yüzünde gezinen bir insan hâlâ var. Bir gün belki ele geçirebileceğin bir alacağın var hâlâ eğer Tanrı varsa.❞
❝Orada insanlar ya karıncalar ya da kurtlar gibi yaşıyorlardı. Bir bakıma burada bizim yaşadığımızdan daha onurlu bir biçimde.❞
❝Belki de vedalaştığımızda, ilk kez düşündü beni, benim hayatımı, ona olan sevgimi. ❞
❝ Mutlu kişi, sanki başkalarının biraz üzerinde yaşar (ve kuşkusuz biraz da ezer onları). Ve onu bağışlamak işten bile değildir. Mutluluk onun için sağlık gibi, güzellik gibi kendiliğinden var olan bir şeydir.
Düşündü ve gülümseyerek karşılık verdi:
– Siz yine de beni bağışlayın Soneçka.❞
❝Amerika, Milano İşte Rusya’dayken ulaşmak istediği zirve buydu ve aşk uğruna hepsinden vazgeçiyordu.❞
❝Kocası onu, bir insan ne kadar sevebilirse, öyle seviyordu.❞
❝ Ya ben? Ben ne yapacaktım hayatta? Ya ben? Ben niçin vardım bu dünyada? ❞
❝(Güvenini kazanmalıyım.
Ne için? Sonradan ona ihanet etmek için mi?)❞
Bir sehpanın üzerinde, sepetin içinde canlı çiçekler – eflatun sümbüller. Bir çekmecede lüks sigaralar. Eflatun rengi – neredeyse sümbül kadar eflatun – kurşuni bir kedi
Yaşayabilirdim ama ölebilirdim de – her şeye karşı bir biçimde ilgisizdim.
Onun için vazgeçilmez, yeri doldurulamaz olmalıyım, sonuna kadar sadık, kendimi hiç düşünmeden.
-Utanmıyor musunuz Soneçka. Sizden neler bekliyorduk!
+İnanın, beni başkasıyla karıştırıyordu. Benden hiç kimse, hiçbir zaman bir şey beklemedi!
Geçmiş bana şimdiyi yaşatmadan kaçıp gitmiş, önümde karanlık, bomboş bir gelecek bırakmıştı.
Belki de vedalaştığımızda, ilk kez düşündü beni, benim hayatımı, ona olan sevgimi.
Birlikte ağlayabileceğim kimse yoktu yeryüzünde.
İnsanlar birlikte yaşamaya alıştıkça, kendilerinden söz etme ihtiyacını kaybederler giderek.
“Düşündüğümde, çığlığım üç gün sürmüş gibi geliyor bana.”
“Utanmıyor musunuz Soneçka.Sizden neler bekliyorduk!”İnanın,beni başkasıyla karıştırıyordu-benden hiç kimse,hiçbir zaman bir şey beklemedi!
Koca dünyada tek başıma olamazdım;insansız düşsüz,sizlerin-insanlar,hayvanlar,eşyalar-arasında yaşamak için gerekli olan her neyse onsuz,tek başıma,yapayalnız olamazdım.
Belki de vedalaştığımızda,ilk kez düşündü beni,benim hayatımı,ona olan sevgimi.
Marya Nikolayevna aşksız da mutlu olurdu;gerçekten hiç kimseye ihtiyacı yoktu.Ama seviyordu onu.
Marya Nikolayevna yavaş yavaş eski arkadaşlarıyla bütün ilişkisini kesti,Pavel Fyodoroviç’in işlerini kendi hallerine bıraktı,törenlerden,gezmelerden,para hesaplarından vazgeçti.Artık kendinden başka bir şeye güvenmiyordu;bu bağımsızlık onu daha da güçlendirip gençleştirmişti.Kendilerinden vazgeçen “toplum”a tam bir ilgisizlikle karşılık veren bağımsız kadınlarda rastlanan türden bir çekicilik edindi.
Hayatın yanı başımda hareket ettiğini,insanları örttüğünü ama zorla kendimi kabul ettirmek için ne yaparsam yapayım,beni içine almadığını görür gibi oluyordum.
İnsanlar birlikte yaşamaya alıştıkça,kendilerinden söz etme ihtiyacını kaybederler giderek.
Artık kendinden başka bir şeye güvenmiyordu; bu bağımsızlık onu daha da güçlendirip gençleştirmişti. Kendilerinden vazgeçen “toplum”a tam bir ilgisizlikle karşılık veren bağımsız kadınlarda rastlanan türden bir çekicilik edindi.
Oralarda o zorlu, tuhaf, yarı unutulmuş hayat sürüp gidiyordu! Orada insanlar ya karıncalar ya da kurtlar gibi yaşıyorlardı. Bir bakıma burada bizim yaşadığımızdan daha onurlu bir biçimde.
Sessizce yürüyerek koridora çıkıp odama geçtim ve tabancayı yastığımın altına sakladım.
O gece Pavel Fyodoroviç’i öldürmeye karar verdim.
Onun için vazgeçilmez, yeri doldurulamaz olmalıyım, sonuna kadar sadık, kendimi hiç düşünmeden.
O kadar acıyordum ki, hıçkırıklarla bütün ruhumu boşaltıncaya dek yatağımda ağlamak geliyordu içimden.
Ölemezsin, dinlenemezsin, dünya yüzünde gezinen bir insan hâlâ var. Bir gün belki ele geçirebileceğin bir alacağın var hâlâ eğer Tanrı varsa.
Hayatın yanı başımda hareket ettiğini, insanları örttüğünü, ama zorla kendimi kabul ettirmek için ne yaparsam yapayım, beni içine almadığını görür gibi oluyordum.
Ben niçin vardım bu dünyada?
.. kendi dünyasında yaşayan, saf, geri zekalı gibi davranan bir erkeği aldatmak ne kadar kolaysa, sağduyulu, sağlam kişiliğiyle yaşamayı seven, mutlu olan birini aldatmak da o kadar kolay, diye düşündüm.
İnsanlar birlikte yaşamaya alıştıkça, kendilerinden söz etme ihtiyacını kaybederler giderek.
Daha ne istiyorsun ? derdim kendi kendime. Hayatta daha ne istiyorsun ki? Öç almak mı? Nasıl ? Ayrıca kimden? Sudan daha durgun, çimden daha uysal ol. Bu hayatta asla farkedilmeyeceksin.
Sevinmek gerekiyordu, oysa sevinmiyorduk. Ama saatler de neşesiz çalışır, yağmur neşesiz yağar, bununla birlikte hayat devam eder.
-Her şeye karşı bir biçimde ilgisizdim.
“Bir köstebek gibi toprağın altına gizlenmeyi ya da her şeyin yolunda olmadığını, dünyanın adaletsizce düzenlendiğini haykırmayı istediğim anlar çok oldu ”
Ölüm bile çıktı karşıma, yine de sürekli bir mutluluk duygusu kaybolmuyor içimden. Bu duygu bana nereden geliyor, nasıl bitecek, Tanrı bilir Aslında hayatta çok şey gördüm denebilir – yine de hayatın kendisinden mutluluk duyuyorum! Nasıl olduğunu tam bilmiyorum – nasıl soluk aldığımı, şarkı söylediğimi, bu dünyada yaşadığımı.
“Hayatın bana doğru tırmandığını, benim hayatın içine, kadife gibi yumuşacık bir bilinmezliğe atıldığımı hissediyordum.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir