İçeriğe geç

Eşlik Kitap Alıntıları – Samuel Beckett

Samuel Beckett kitaplarından Eşlik kitap alıntıları sizlerle…

Eşlik Kitap Alıntıları

&“&”

En kötüsü başlangıç, sonra yarılama, sonra sondur; nihayet en kötü olan sondur.
Belli bir ahlak anlayışı başkasının sana yapmasını istemediğin incitici davranışları sakın ona yapma, diye buyurur.
Herkesin, hatta çoğunluğun bir seçim yaptığını söylemek olası değil aslında.
Hiçbir işe yaramayan kişisel ıvır zıvırın varlığının yarattığı katlanılamazlık da cabası.
Aramazlar sözcüğüne aralarında uçurumlar da olsa eski arayanlar sözcüğünden başka anlam yüklemek olanaklı değil.
Lanetlilerin gülüşü yükseliyor buradan.
Hâlâ bu dünyada olmanın mutsuzluğunu çekiyor sanki.
Her şeyin yolunda gitmediği gibi bir kuşku kaplamıştı içini.
Daralan bir yürek hiç yoktan iyidir.
Şu ya da bugün geldin dünyaya; şimdi yapayalnız, sırtüstü karanlıktasın.
Bir kumsal. Akşam. Gün ölüyor. Birazdan ölecek bir şeyi kalmayacak günün. Hayır. Gün ışığı kalmayacağına göre böyle bir şey sözkonusu olmayacak. Tan vaktine kadar ölüyordu gün ve ölmüyordu hiç…
Gece olmadığında akşam olacak.Hala can çekişiyor batmak bilmeyen gün.Korlar bir yanda.Küller öteki yanda.Sonsuz oyun kazanıldı ve yitirildi.Ayırdına varılmadı…
Ne bir yerde bulunabilen. Ne bir yerde aranabilen. Zihne sığmayan sonuncusu. Adlandırılamayan. En son kişi. Ben. Bırakın onu kendi haline…
Gökyüzü de yeryüzü de kalmasın. Yukarılar da bitsin aşağılar da. Beyaz ve siyah kalsın yalnızca. Her yer böyle olsun neresi olduğu önemli değil.Baska bir şey olmasın. Seyredelim bunu. Başka bir sözcüğe gerek yok…
Cehennem iki parçaya mı bölündü?Lanetlilerin gülüşü yükseliyor buradan…
Başlamadığı bir yürüyüşü sürdüyor. Gidişsiz bir gidişi. Dönüşsüz bir dönüşü. Aniden akşam oluyor. Ya da gün doğuyor. Göz çıplak pencereye dikiliyor. Gökyüzündeki hiçbir şey dinlendirmeyecek artık onu. İçindeki görüntülerle besleniyor.
Şu ya da bu gün geldin dünyaya ; şimdi yapayalnız, sırtüstü karanlıktasın. Neden? Belki de yalnızca zihninde bulanık bir ikirciklik ve tedirginlik duygusu yaratmak için.
Kimse kendi içine çevirmiyor bakışlarını, kimse yok orada çünkü.
Karanlıkta seninle birlikte olan bir başkasının masalında. Karanlıkta seninle olan başka birinin uydurduğu masalında. En sonunda çabalarının karşılıksız kalması ve hep olduğu gibi kalmış olman daha iyi değil mi senin?
Yalnız.
Türünün kötülükleri çökertmiş olsa da seni, ellerinin desteği ile yeniden kaldırıyorsun başını, yeniden açıyorsun gözlerini. Yeniden kımıldamadan yakıyorsun üzerindeki ışığı. Gözlerinin ucundaki saate kayıyor gözlerin. Ama gecenin kaçı olduğunu öğreneceğini kimi kez gölgesinin önünde kimi kez de ardında giden saniye ibresinin dönüşünü izliyor gözlerin. Saatler geçiyor.
Babanın gölgesi eşlik etmiyor artık sana. Bıraktı seni uzun süredir. Ayak seslerini duymuyorsun artık. İşitmeden, görmeden gidiyorsun yoluna. Günler boyu. Aynı yola. Başka bir yol kalmamışçasına. Başka bir yol yok artık senin için. Hesap yapmanın dışında eskiden durmuyordun hiç. Sıfırdan yeniden yola koyulmak için
Doğa adına tüm görmüş olduğun bu işte. Ayaklarının dibinde akıp giden yer. Saymıyorsun artık adımlarını. Her gün aynı sayıyı buluyorsun çünkü. Aynı ortalama günden güne değişmiyor. Yol, hep aynı yol olduğu için. Günleri sayıyor ve on günde bir çarpıyorsun. Ve topluyorsun.
Her şey donup kalıyor o zaman. Her şey sona eriyor belki de. Birkaç saniye geçiyor, yeniden başlıyor her şey
Yitik bedenlerden her birinin yitirdiğini amaçsızca aradığı konut
Neden sürünüyorum ki artık?"diyor kendine. Neden her şeyi yüzüstü bırakarak yumulı gözlerle karanlıkta yatmasın ki? Her şeyi yüzüstü bırakarak. Anlamsız sürünmelerle ve boş yutturmacalarla. Cesaretini yitirirse de arada sırada, uzun sürmüyor bu hiç. Çünkü yavaş yavaş uzandığı yerde eşlik gereksinmesi yeniden doğuyor. Ya da kendisinkinden kaçma gereksinmesi
Sevgidir Tanrı, Evet mi, hayır mı? Hayır
Öyleyse daha bir başkası. Ona ilişkin bir şey bilmediğimiz. Hiçliğini avutmak için kendisine düş ürünü şeyler yaratan. Kendi haline bırakın onu. Kısa bir duraklama ve yeniden kendi kendine panik içinde, çabuk çabuk kendi haline bırakın onu
İmgelenen imgeleyici her şeyi imgeliyor eşlik için. Öteki düş ürünleriyle aynı düşsel karanlıkta
Karanlıkta gözlerin kapalı yatıyor ve sahneyi görüyorsun. O zaman göremediğin biçimde. Göğün kara kubbesini. Göz kamaştıran toprağı. Ortada donup kalmışsın sen. Botların konçlarına kadar gömülü. Paltonun etekleri karı süpürüyor. Eski melon şapkalı başın kaygılarla eğik düşmüş. Çitin açıklığına giden yolda otlakların orta yerinde. Şu düz çizgi. O zamanlar yapamadığın biçimde arkana bakıyor ve ayak izlerini görüyorsun. Kocaman parabol biçiminde. Saatin aksi yönünde. Cehennemdeki gibi. Sanki aniden yürek fazlasıyla ağırlaşmış gibi. Sonunda fazlasıyla ağırlaşmış gibi
İşitmeden, görmeden gidiyorsun yoluna. Günler boyu. Aynı yola. Başka bir yol kalmamışcasına. Başka bir yol yok artık senin için
Ayaklarının dibindeki anlık yere dikiyorsun bakışlarını. Doğa adına tüm görmüş olduğun bu işte. Bir daha kalkmamacasına başını eğdiğib günden bu yana
Ölçüsüz karanlıkta. Sınırsız
Hiç unutmadın o zaman gördüklerini. Sırtüstü karanlıkta yatıyorsun ve o zaman gördüklerini hiç unutmadın. O pelteleşmiş kütleyi. O pis kokuyu
Öleli uzun zaman olmuş bir fare
Hayır. Ne yazık ki hayır. Son demlerini yaşayan solgun ışıklar ve ürperişler. Çırpınışları zihnin, ele avuca sığmayan. Yatıştırılamayan
Karanlık ve boş bir oda penceresinin kapanması gibi. Dışarının karanlığına bakan tek pencere. Sonrası hiç yalnızca
Görünür bir karanlığa kapamak gözleri ve işitmek, yalnızca bu
Karanlık ve sessizliğin içinde gözleri kapamak ve bir gürültü duymak
İşitme duygusu yok olmadıkça yok olmayacağına ant içti
Küçük değişikliklerle defalarca yinelenen aynı geçmiş
Şu andan nasıl da farklı günlerdi ve nasıl da benzer
Bir şişe viskisini de yanına alıp dağlarda dolaşmak için ayrılmıştı
Karanlıkta sırtüstü uzanmışsın
Bir ses geliyor karanlıkta birine. Düşleyin. Bir ses geliyor karanlıkta sırtüstü uzanmış birine
– (…) Kelimelerin içindeyim; kelimelerden, başkalarının kelimelerinden yapıldım.
Bütün bu kelimelerim ben, bütün bu yabancılar, bu fiil tozları…"
– (…) Kimse kendi içine çevirmiyor bakışlarını, kimse yok orada çünkü…"
Bezgin bir yürek hiç yoktan iyidir.
Hayır. Bir an daha. Son bir an. Bu boşluğu emecek kadar bir süre. Mutluluğu tanıyacak kadar.
Soruların artık sorulmaz olduğu bir devir yaşanmış mıydı hiç? Son sorulara kadar ölü doğmuştu hepsi. Önceleri. Kafada tasarladıkları anda ölüyorlardı
Yalnızca ses eşlik etse ona yetersiz kalırdı. Işiten üzerindeki etkisi zorunlu bir tümleyen.
-ama yine de duruyorsun. geçmişte hiç durmadığın kadar. yorgunluk değil bunun nedeni. her zamankinden daha yorgun değilsin şu anda. yaşlılık da neden değil buna. her zamankinden daha yaşlı değilsin şu anda. yine de eskiden hiç durmadığın kadar duruyorsun.

-dışarının karanlığına bakan tek pencere. sonrası hiç yalnızca. hayır. ne yazık ki hayır. son demlerini yaşayan solgun ışıklar ve ürperişler. çırpınışları zihnin, ele avuca sığmayan. yatıştırılamayan.

-şu ya da bu gün geldin dünyaya, şimdi de sırtüstü karanlıkta uzanıyorsun. birinin çürütülmezliğinden yola çıkarak ötekini inanılır kılma kurnazlığı belki de bu.

-dante’nin ilk çeyrek gülümsemesine neden olan ve belki de şimdi cennetin yitik bir köşesinde bulunan, lut çalan ihtiyar da günahlarından arınmak için böyle oturup beklemişti. her türlü durumda ona buradan. yer penceresiz.

Karanlıkta seninle birlikte olan kişi masalını uyduran kişinin masalı. En sonunda çabanın boşa gitmesi ve sessizlik çok daha iyi değil mi. Ve senin herzaman olduğun gibi olman.

Yalnız.

Ya da insana özgü bir zaaf ekleyerek dinleyeni iyileştirmek..
Neden vazgeçip gözlerim kapalı yatmayayım karanlıkta? Her şeyden vazgeçip. Herşeye son verip.
Tanrı sevgidir. Öyle mi değil mi ? Değil.
Yeni baştan sıfırdan. Ya da bambaşka bir yön tutturarak. Bunda bir kestirme umarak. Yine tüm çabalarına karşın hiçbir çıkmaz çıkmayınca karşısına vazgeçip yeni bir yol tutturuncaya kadar. Yeni baştan sıfırdan.
Umut umutsuzluk ve benzerleri hemen hiç duyulmamakta. Şu anki duruma nasıl gelindiği net değil.
Artık babanın gölgesi yoktur yanında. Çoktan bıraktı peşini.
Her şeyin yolunda olmayabileceğine dair bir kuşku.
Karanlıkta yatarsın ve yeniden o aydınlıkta bulursun kendini.
Ne bir yerde bulunabilen. Ne bir yerde aranabilen. Tümünün en akla sığmaz sonuncusu. Adlandırılamaz.
Niçin ya da? Niçin bir başka karanlıkta ya da aynısında? Ve bunu soran kimin sesi?
Zihnin tamamlanamaz kör arayışları. Durultulamazlar.
Nereden gelir bu loş ışık ? Karanlıkta ne
eşlik ama!
Yalnızca tek tük sesler arasında ve loş ışıkta yatarken yavaşça sessizlik kaplardı ortalığı ve karanlık koyulurdu. Belki daha iyi bir eşiikti bu.
Çünkü neyin nesiydi bu tek tük sesler? Nereden gelirdi bu loş ışık?
Neden? Belki de yalnızca zihninde bu belli belirsiz kuşku ve tedirginligi uyandırmak amacıyla.
Karanlıkta bir ses gelir birine. İmgele.
Alınan soluklar koca bir toplam oluşturdu sonunda: Sıfırlanan bir toplam. Benim sevgili döküntülerim. Yazgınız buymuş demek ki. Son bir soluk. Sonrası rahatlama.
Işıltı yok gözlerde. Işıltının izi yok. Bakışsız bir göz bu. Kapalı göz kapaklarının ardından gördüklerinden yıkılmış sanki.
…, kafan sonsuza kadar geriye atılmış, boşuna uğraşacaksın masalınla! Sonunda sözcüklerin nasıl tükendiğini duyana kadar. Her anlamsız sözcükle sonuncuya daha bir yaklaşarak. Onlarla oluşturduğun masalında. Karanlıkta seninle birlikte olan bir başkasının masalında. Karanlıkta seninle birlikte olan başka birinin uydurduğu masalında. En sonunda çabalarının karşılıksız kalması ve hep olduğun gibi kalmış olman daha iyi değil mi senin?
Yalnız.
Kalbi nedeniyle sola eğilimli.
İşitenin adı H olsun. Soluk alır gibi. Sen H, sırtüstü yatıyorsun karanlıkta. Bilsin adını. Yanlış anlama sorunu kalmıyor artık böylece. Sesin ona sesleniyor olup olmadığı sorunu. Böyle bir sorun yok aslında mantıksal olarak. Kulağına mırıldanan sözlerin kendisine söylenip söylenmediğinden kuşku duyması. Ona söyleniyor demek ki. Böylece bitiyor bu bulanık belirsizlik. Şu zayıf umut. Duygularını harekete geçirmek için çok az fırsat bulan kişiye. İstek duyabildiği ölçüde hiç duygulanmamaktan başka hiçbir şey istemeyen kişiye. Arzulanabilir bir şey mi bu? Hayır. Eşlikten yana kazanabileceği bir şey var mı bunda? Öyleyse H olmasın adı. Eskisi gibi kalsın yine. Adsız. Sen.
Düşünülecek daha başka konular arasında düşünülecek bu konular.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir