İçeriğe geç

Eski Uygarlıkların Şiirleri Kitap Alıntıları – Talat Halman

Talat Halman kitaplarından Eski Uygarlıkların Şiirleri kitap alıntıları sizlerle…

Eski Uygarlıkların Şiirleri Kitap Alıntıları

İçimden gülmek geliyor, kızağım kırıldı diye,
Kaburgaları çıktı diye gülmek istiyorum.
Yolun ortasında buza saplnamışım, başımın çilesi
Gülmek geliyor içimden – oysa gülecek ne var bunda?
Sen gidince
Çimenlerdeki
Ayak izlerini öpeceğiz.
Kabilenin ihtiyarları çember oldu,
Tam ortada ateş yanıyordu, çubuk
Tüttürüp duman üfledim doğuya.
Yavaş yavaş bir görüntü belirdi.
Bundan kaç kış önceydi,
Akıllı atalarımız
Bir kehanette bulundular :
Ak gözlü kocaman bir canavar
Kopup gelecek doğudan,
Gitgide yutacak ülkemizi.
Bu canavar, beyaz ırktır,
Kehanet doğru çıkmak üzere.
tükürüğüyle bile büyü yapan tanrı.
nerdesin?
keşke saklanmasan benden.
Hiç aşık olmamak, bir aşka son vermekten bin kat iyi.
Kör doğanlar, gözleri çıkartılanlardan daha az acı çekerler.
Şu noktaya uzanır tüm bilgim.
Tek bildiğim hiç bir sey bilmediğim
Elimizde olsa da yatsak,herkesin yüreğini kafasını.
İçindekileri görsek.
Kitaplara sevgiyle bakan, ağlıyor, yıkıntının
başlamasına ağlıyor.
Nerde yaşayacak benim ruhum? Hani yerim yurdum? Yüreğim parçalanıyor yeryüzünde.
Ne vakit birşey yesem, sevgilim,
Yediğim senin sevginin sızısı
Ne zaman uykum gelse, sevgilim,
Gördüğüm düş, sana olan aşkımdır
Evde ne zaman yatsam sırt üstü,
Sevginin acısını duyarım, sevgilim.
Ne zaman dolaşsam ayağım takılır
Sana olan aşkımın azabına, sevgilim.
Akıllıdır usta ressam,
Tanrı hep gönlündedir,
Tanrısallık koyar her resmine,
dertleşir yüreğiyle
Hiçbir mutluluğa güvenilmez,
Hiçbiri temelli değil,
Çünkü gelecek, her mutluluğu siler.
Yaradan, Evrenin Efendisi!
Hem erkek, hem kadın,
Isının, üretimin hakimi,
Tükürüğüyle bile büyü yapan Tanrı.
Nerdesin?
Keşki saklanmasan benden.
Belki gökte,
Belki yerde,
Uzayda bel ki boylu boyunca.
Gücünü yargısını gösterdiği yer neresi ?
işit sesimi!
Belki yüksekteki sulara yayılmış,
Bel ki sığ den izlere, kumsa l lara
Her yerde yaşıyor.
Dünyayı yaratan,
insanı yaratan,
Atalarımın en yücesi,
Senin önünde,
Seni görmeğe can attığım halde,
Gözlerim kamaşıyor da görmez oluyorum.
Seni görmek,
Seni tan ımak,
Senden öğrenmek,
Seni anlamakla
Senin beni görmeni,
Tanımanı sağlayacağım.
Güneş ve Ay,
Gündüz ve Gece,
Yaz ve Kış,
Boşuna değil bu düzen,
Gidiyorlar kaderin seçtiği yere.
Kutsal asanı uzattığın
Her yöne ulaşıyorlar.
Ah, dinle beni,
Sakın beni yorgun düşürme,
Sakın beni öldürme.
Korku vardır
Aklı ötelere çevirmekte
Yalnızlığı özleyerek
Tam ortasında
Şen şakrak kalabalıkların.
Direğin dibinde ayrılışımızı
Hatırladıkça ağlıyorum.
Korkularımız, sevgilerimiz
Yasak savar gibi gösterdiğin
Sevgin ağlatıyor beni.
iskelede durmuş bakıyorum
Halatların arasında.
Ağlıyorum hatırladıkça
Direğin dibinde ayrılışımızı.
Aydınlığı eziyor karanlık,
Gece üstüne gece.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Özlemek hoş bir koku gibi okşar da
Anmak yüreğimi sızlatır.
Ne kadar uğraşsam seni unutmağa
Yine çıkmıyorsun düşüncelerimden.
Türkülerimi işitirsen
Bil ki seni özleyerek ağlıyorum.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Türkü söylerken içime doğan,
kendi kendime ağlayışımdır.
Ne kadar uğraşsam
Seni unutmağa,
Yine dönüp geliyorsun
Kafamın içine.
Türkümü işitince
Belki biliyorsun ki
Ağlıyorum senin ardından.
Çok bilen, derin düşünen akıllı adamın yüreği
Mutluluk nedir bilmez.
Sarhoş bile olsak – bize sensin tek inanç,
Bomboş bile olsak – Bize sensin tek inanç.
islam, put, ateş, haç – neyi kutsal bilsek,
inkarla da dalsak – bize sensin tek inanç.
Bir ince kadehtir yüreğim, billurdan –
Bin parça olur ah edip iç çektiğim an.
Bak, gözlerimin yaşları kan yağmurudur.
Ben bir ağacım, kökleri kan, dalları kan.
Şu noktaya uzanır bütün bilgim:
Tek bildiğim, hiçbir şey bilmediğim.
Senden uzak düşünce karanlık çöker içime;
Ama seni özlemek bile bir sevinç bana.
Özlemek bile sevinç yaratıyorsa, düşün,
Nasıl sevineceğim sen yarın döndüğünde.
Her yükseliş, ergeç duracak.
Her kader, önceden yazılmış kitaptır.
Neyi sağlam biliyorsan ölümün simgesi o;
Her yapıt bir bitişin, bir yıkımın müjdesidir.
Her saltanatın varlığı ancak bir avuç toz;
Bir koca taht, bir kısa isyanla çöker.
.
Bir ölüm sahnesidir her günümüz.
İnsanlar farkında değildir ama,
Kaderin değirmen taşı, onları
Un-ufak öğütür, hiç durmaksızın.
Dünya başıma yıkıldı
Sevgilimin öteki adamla
Evlendiğini duyunca .

Bari rahmetini esirgeme
Sevgilimden,
Kocası iyi çıksın.

Kader vurmayagörsün, öldürür;
Öldürmediklerini düşkün yaşatır.
Aşkım, almış başını gidiyor
Yemen kervanıyla birlikte,
Ama ben Mekkede zincirliyim.
Bir gölge gibi geçip gider şu dünya,
Bir gecelik bir konuk,
Uyuyanın gördüğü rüya,
Umut ufkunda bir ışık,
Önce parlak, sonra donuk
Ölür kimi insan,
işlediği hayır
Ölümsüz kalır.
Yaşar kimi insan,
Yaşıyor demezsin,
Ölüden ayırd edemezsin.
Sen ölmeden, gözyaşı döktüm pek çok ölüye
Sen öldün, artık bütün göz yaşiarım senindir.
Beni avutanlara kulak veriyorsam da,
Can kulağımda ağrı, kalbimde sancı dinmez.
İnsan çözemez
Kendi yüreğinin sırrını.
Sevilmeden sevmek bir erkeği
Koskoca bir tapınakta
Dualar sunmak gibidir
Şeytanın sırtına.
Geleceğim diyorsun,
Gelmiyorsun.
Şimdi de Gelmeyeceğimi
Diyorsun.
Bu, belki de geleceksin demek.
Senin esrarını çözdüm mü, nedir?
Akıllı olup laf ebeliği yapacağına
Çek kafayı, gözyaşını kadehe akıt.
Saçlarına ak düştü de
Kalbinde bana karşı
Attığın düğüm gevşemedi .
Artık asla
Çözemem o düğümü.
Efendim çoktan gitti,
Gelmedi bunca zamandır.
Dağlarda mı arasam,
Başka ülkelerde mi,
Yoksa beklesem mi burada ?
Hayır! Yaşayamam sensiz,
Dayanamam özlemine.
Dağlardan uçurumlara düşüp
Başımı kaya yastıklara koyup
Ölmek çok daha iyi.
Yine de beklerim Efendimi,
Rüzgarda uçuşup dökülen
Kara saçlarıma şafak kırağısı
Düşünceye kadar.
Sabah sisi dolaşır durur
Güz tarlalarında
Pirinçlerin üstünde,
Bir yerlerde yitip giderek
Aşkım da solup gider mi acaba?
Yılları saymamalı insan,
Sadece yılların armağanlarını kabul etmeli.
Çanak temiz değil ise
Ne koyarsan içine
Hemen ekşiyecektir.

Kıskanç adam bakar ki
Komşusu şişmanlıyor,
Hasedinden zayıflar.

Bütün yaratıkların saygıyla tapındığı
Akıldan doğmuş tanrı, çok yaşa.
Başkaları şen şakrak,
Ben yaşamağa mahkumum ağlayarak.
Bana duyduğu sevginin bağı çözüldü,
Yüreğinden silinip gitti bana verdiği değer,
Önümden geçen başka erkeklerden farkı yok,
Sevgisi bitti artık.
işte bunları düşünerek geçiriyorum günlerimi.
Sevgili dostum, bilmem niye
Kırılıp bin parça olmuyor yüreğim?
Gitme, kal desem – yok, yakışık almaz.
Peki, git demekte sevgiden eser yok.
Benim yanımda kalacaksın – küstahlık olur.
Nasıl istersen sözü katı ve soğuk.
Sen gidince yaşamam, ölürüm desem
Belki inanırsın, belki inanmazsın.
Öğret bana, sevgili kocam,
Sen giderken ne desem acaba?
Doğrusu budur, dostlar, yalan söylemiyorum.
Yalan yok. Yerde gökte, cennette, cehennemde,
Erkeğin mutluluğu ve neşesidir kadın,
Başının belasıdır ve yıkımıdır hem de.
Kimse bilmez ruhunda ne vardır
Gerçekten büyük insanların :
Elmastan daha serttir yürekleri
Ve çiçekten daha ince.
Bilirdik eskiden:
Sen bendin, ben de sen.
Neyiz şimdi, neden?
Sen sen mi, ben de ben?
Bilgim pek kıt olduğu zamanlarda
Azgın bir fil gibi aklım başımdan gitmişti.
Burnum Kaf dağındaydı,
Bilmediğim yoktur diye böbürlenirdim.
Gitgide, akıllı insanlarla düşe kalka
Biraz bilgi edindim de
Anladım ne budala olduğumu:
Sıtma nöbeti gibi geçip gitti çılgınlığım.
Eski olan herşey iyi demek değildir,
Ne de şiir yeni olunca ille kötü.
iyi insan ikisini de kendi dener
Budala hep başkasının sözüne inanır.
Dün gece insandık, bugün ölü ruhlardanız.

Bin yıl geçip gidince kim hatırlar
Bugünün görkemini, bugünün düşüklüğünü.
Keşki hayattayken bol bol içseymişim.

Beni bıraktığını diline dolama boşuna,
Sen kendine iyi bak, yeter de artar.
Hışırdamıyor artık ipek etekliği.
Mermerler üstünde bir karış toz var.
Boş kalan odası soğuk ve sessiz.
Dökülen yapraklar yığılmış kapısına.
Özlüyorum güzeller güzeli sevgilimi.
Yüreğimin sızısı hiç dinmeyecek mi?
insanları tanımak, akıllıktır;
Kendini tanımaktır aydınlanmak.
Başkalarını fethetmek, kuvvettir;
Kendini fethetmek, kudret.
Kanaattir en büyük zenginlik,
Erdem Yolu, bütün emellere kavuşturur.
Akıllı insan Tek Varlığa sarılarak
Ölçüp biçer göğün altında ki herşeyi
Bütünlüğe ermek için
Gerçek Varlığa dönmeli insan.
Rüzgar olsam
Sen kıyıda yavaşça yürürken
Soyunursun da belki
Ben esince
Çıplak göğsüne basarsın beni.
Elimizde olsa da yarsak
Herkesin yüreğini, kafasını
içindekileri görsek
Ve gerçek bir dostumuz
Bulunduğuna emin olsak.
Bu bir mezar, içinde ceset yok.
Bu bir ceset, dışında mezar yok.
Kendine gömülüdür bu ceset.
Kaygı dolu şu hayat
Sessiz sedasız geçip gitsin,
Zamanın kendisi gibi sessiz
Kendi köşende yaşa,
Kendi köşende öl.
Elinden nasıl kurtulsam, Hayat,
Ölümden başka çıkar yol yok mu?
Sonu gelmiyor ki çektiklerimizin.
Katlanmak da zor, kaçmak da.
Evet, doğanın güzellikleri var:
Yeryüzü, deniz, yıldızlar, ay, güneş.
Ama, gerisi hep korku, hep acı
Bir gün talih gülecek bize,
O zaman da
Cehennemde cezamızı bekleyeceğiz.
Ne deniz sahip çıkabilir
Cesedime, ne de toprak.
Bu ölü, bir başka ölü;
ikisi beni paylaşacak.
Denizierin dibinde
Balıklar didikledi etimi;
Ama dalgalar bu soğuk kıyıya
Sürükledi iskeletimi.
Dünya tek bir ülkedir hepimize,
Bütün insanlar doğmuştur
Hep aynı kargaşalıktan.
Yavrum, Yıldızım, yıldızları seyrediyorsun.
Uzay olsam da binlerce gözle seyretsem seni.
İnsanın rüzgarlara canevinden
Özlem duyduğu günler vardır.
Eşref saati vardır göklerden
Boşanacak yağmurların,
Bulutların kızları olan damlaların.
Alnının teriyle zafer kazanırsa insan
Tatlı türküler anlatır ününü ele güne.
Türkülerdir büyük zaferierin anıtı.
Onların üstünden güneş eksik olmaz
Biz en karanlık gecelerde yürürken.
Hey gidi insanlar!
Çocuk musunuz, budala mı?
Ölenlere yas tutarsınız da
Gençliğin solup giden
Çiçeğine yas tutmazsınız.
İnsan kendi eliyle yarattı tanrılarını;
Kendi bedenini, sesini, giysilerini
Verdi onlara.
Beygirin, aslanın, koca öküzün
Eli resme, heykele yatkın olsa,
At, tanrısını at biçiminde yapar,
Aslan, kendi biçiminde
Öküzün tanrısı öküz biçiminde olur.
Habeşler diyor ki bizim tanrıların
Burunları basıktır, derileri kara.
Trakyalılar diyor ki bizim tanrıların
Saçı kırmızı, gözleri ela.
İlham perileri bana
Altın değil de
Gerçek zenginliği verdiler:
Ölünce unutulmayacağım.
Altın, en güçlü
insanın yüreğini bile
Pençesinde ezer.
Erdemin sınırlarına ulaşmağa bak
Ölümün o dönüşsüz sınırını aşmadan.
Kendisi hakkında herkesin
Söylediklerini dinleyen adam
Asla gönül rahatlığına kavuşamaz.
Ölüm kadar güçlüdür Aşk.
Gölgeler ülkesi gibi
Çeker insanı kıskançlık.
Aşk tutuşur, yangın olur
Tanrısal alevler gibi.
Ne deniz söndürür Aşkı,
Ne de seller boğabilir.
Topraktan geldin,
Topraksın,
Toprağa döneceksin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir