İçeriğe geç

Erotika Kitap Alıntıları – Küçük İskender

Küçük İskender kitaplarından Erotika kitap alıntıları sizlerle…

Erotika Kitap Alıntıları

Küçük İskender kitaplarından Erotika kitap alıntıları sizlerle

Erotika Kitap Alıntıları

unutmak istediğin kararlı bir yalvarmadır
dua değildir, tanrı yoktur ve adil de sayılmazsın
göçük altından çıkmaya çalışan yaralı bir gergedansın
bilmem kaç günlük sakalın ve pis pardesünle
burnunu sildiğin rengi atmış kaşkolunla
cildi parçalanmış bir beckett kitabıyla
bu kenti, çeten sokak köpekleriyle daha kaç kez dolaşabilirsin
kaç kez kavga edebilirsin daha
sokaklar laf atacaklar, sataşacak sana her orospu
kaçıp gitmeyi düşlediğin o sahil kasabası dün yandı
telefon açıp her şeyi ama her şeyi
itiraf etmeyi, onu sevdiğini söylemeyi düşündüğün insan
dün öldürüldü
evdeki kedin camdan düştü
mithos bittiğinde özürsüz kolay kaba duyarlıklarda,
bir böğürtüdür kişiliği buzdan sarkaç olanlarda sevda,
ne komşunun geceleri hiç sönmeyen ışığında aranan giz
ne de zoofilist la fontaine’den masalfabl ablukası
çetrefildir yüreğin magmasında fokurdayan çaydanlık
– anlamamak için direnensindir
– hatırlama ziyi, sen ilk kez kar gördüğünde de ağlamıştın!
kara gözlerinde bir hayvanat bahçesi taşıyansındır,
ve fakat mithos bittiğinde
hırçın sevişmelerden çıkarılmış sonuçlar gibi,
sarılır gibi vücudunuzdan artan yapay bir tortuya,
seyreder gibi sizin için ölmüş soylu bir atın hayaletini,
havaya kaldırılan çatlak asanın duyurduğu senfoni,
tepeler ve dağlar, nehirler ve vadiler suresi,
gezgin kara kedinin gidip gördüğü toplu kıyım,
kutsallığı aşka inandırılmış bir başkalaşım gibi,
orda kimsesizlik kütük gibi devrilir yüreğinize,
patlar ayin, kişner intihar
kırık bıçaktan, girdim içeri,
kucağımda cam kül sır küpleri ve şarap,
uzandım karanlığın aydınlattığı gerçeğinize,
saçlarımı dağıttım, gözlerimi dağıttım, serptim günü
uygunsuz tertibinize,
koşulsuz bir disiplindi sizinle birlikte olmak,
kahrolmak kahverengi bir merdivende,
imgelerini yitirmiş şipşirin bir şiir biçiminde,
yelelerinize kattım korkunun arka bahçelerini,
içinde kocaman kırmızı bir balığın yüzdüğü
korkunç bir havuzdu ağzınız
ve ben önüme ilk çıkanla deli danalar gibi sikişmek istiyorum diyorsun, içmek istiyorum maç izlemek, ucuz sinemalarda porno film seyretmek halim yok yeni bir yenilgiyi sırtlanmaya..
Kadınsız kaldığımda gecelerin ayrı bir tadı vardı..
artık ayrıldık, aşkımız bir rüzgâr gibi geçti!
aşkımız bir günahtı, ve bir yaz günü bitti!
unut sana yazdıklarımı ve unut sevişmelerimizi
memelerini geri al ve geri ver penisimi..
Bir uçaklar düşüyor seviştiğimiz yatağa,
Bir uçaklar havalanıyor sen savruldukça yatakta..
bir penis havlıyor bir vagina salya sümük benimkini mimar sinan oturtmuştu, diyor,
iki kubbe arasına dimdik!
paramparça olmuş bir dua kitabının esrimiş sayfalarına
üzüm salkımları, uçaklar ve çöpadamlar çizdik yıllarca
param yok, sağlığım kötü, keyifsizim
artık
‘geldimgeçtim sokağı’nda dolaşıp
artık
bir benettimsenetme çiçeği’ gibi yaşıyorum
herkes dövüyor beni, her şey tekmeliyor bu kentte vazoyu kırmadım, kimseyi üzmedim, ama niye ben şaşıyorum
bir martıyı ağlattın ben bir çocuk
sen bir çocuk intihar eder artık”
ucuz peynirler, ah kötü şaraplarla
ucuz hüzünler, ah kötü hatıralarla
geçtigeçtigeçti geç’ti ömrümüz
BEN SEVGİLİMİ ÖPMEK İSTİYORUM. O’na sarılmamı engelleyen anlayışları yıkmak benim bencilliğimdir. Topluma ego’mla yardımcı olacağım.
Kur’an’a ek sure olmuş gülüşmeleri
Siktirip gidiyorum başınızın çaresine bakın
arabesk dinleyeceğim işte!
rakı içeceğim
intihar edeceğim
kıçınıza kına yakın!
artık ayrıldık, aşkımız bir rüzgâr gibi geçti! aşkımız bir günahtı, ve bir yaz günü bitti!
unut sana yazdıklarımı ve unut sevişmelerimizi memelerini geri al ve geri ver penisimi
gülümseyin! şiir, fotoğrafınızı çekiyor işte!
bilemezdiniz ki ne zordu ağlayarak üremek
ve büyülemek gül yaprağının çocukluğunu..
şimdi eski bir pikapta unutulmuş eski bir plak oldum
çizik çiziğim!
ben ölürsem karakutumu bulamayacaklar
ne bir buz yorgunluğu
ne bir sinema perdesi yırtık..küçücük kabrim
bir çocuk kalbi gibi haylaz olacak!
denizden yeni çıkartmışlar yağmurun ölüsünü mevsimlerden napalm günlerden ilkbahar
ben ölürsem karakutumu bulamayacaklar
ne bir aşk zerafeti
ne bir hayal tabiri..
küçücük ömrüm hep rüzgâr gülleri kokacak!
sen giderdin, rüzgar olurdun,
bir boka yaramazdı yalnızlığım
büyülenmiş gerçeğe konan kuş ölürdü
eli kırık bir delikanlı gördüm
alçısında ne bir ad ne bir imza
sevgilimin adını
bir genelev sokağına vermişler
geceleri bazı çocuklar
kendilerini camlardan atardı
Gözlerinde asılsız ihbarlar yatıyor,
şeytan ürüyor
kızıl Dudaklarında erdem denizinin!
roma yanıyor üçüncü dereceden
acilserviste cilt dokuyor tanrı
imgenin rollerini benden yansıtıp
adalete verdiler!
altyazısız filmlerde oynayıp
figüranca gülecektim
iki bilinmeyenli yalanlara sigortam var
vekilimdir vadi desenli korkunç hülya!
biz
orospu çocuğuyuz!
annelerimiz kadar bile
onurlu değiliz!
kadavra sessizliğiyle çıkalım her sevdadan
her sevda bin kavgaya denk gelsin,
kelebek ölüsü taşıyan cenazelerin peşinde durgun, erdemli, ama, sıradan..
bir hoş masaldır inanmak
aşk da gider, ıstıraplar da..
duvarlar yalnızlığımı ihbar etti
tutuklandım..
ağladım, bitirilmek ve gitmek istemiyorum yemin billah olsun, kaç on emirse öderim..
aç kaldık, parasız, elbette çocuksuz
bir an olsun kaçırtmadık kırlangıçları
tek gıda ümitlerimizden
belki de buydu yalnız
kalıcı, alıcıkuş suçumuz!
ege gibi asil bir batıştı yaşantımız
atlantis paniği paramparça hülyalarımızda
ve hinç ve kin parıldadı süt yaralarımızda
ağladım, sömürülmek ve dönmek istemiyorum yemin billah olsun, kaç sureyse öderim..
bir çağda bin yanlışa birden yaşlandık..
yaşam bir seslenmedir
sahnelendiği gecelerde
perdesi ten
dekoru ihtiyaç
suflörü deneyim olan..
bin sure gibi yan yana gelip
bir kutsal kitaba ekleneceğiz..
ayın ışıkları sanki derin
burgacın dibini araştırıyordu:
ama gene de, aşağıdaki her şeyi saran
kalın sis yüzünden
oraları açık seçik göremiyordum;
sisin üzerinde ise
müslümanların zaman ile sonsuzluk’u bağlayan
tek yol olduğunu söyledikleri,
daracık, oynak köprüye benzeyen,
eşsiz gökkuşağı vardı..
bir bütüne âdem demli havva havaları gerdik özleme özendik
burç desenli, apollon bakışlı yataklarda;
kimsesizliğin kilise çanları içinde öpüştük
Gözlerinde asılsız ihbarlar yatıyor
ve ben önüme ilk çıkanla deli danalar gibi
sikişmek istiyorum diyorsun, içmek istiyorum maç izlemek, ucuz sinemalarda porno film seyretmek
halim yok yeni bir yenilgiyi sırtlanmaya
unutmak istediğin kararlı bir yalvarmadır
dua değildir, tanrı yoktur ve adil de sayılmazsın
imkânsız sözcüğünün içinde esen bir rüzgâr var
parasızlık ve sefalet iki ejder gibi karşında amerika’ya gidemeyeceksin, komünist olamayacaksın
bir renoir tablosu satın alamayacaksın asla kâğıt oyunlarında hile yapmayı da beceremeyeceksin
senin ruhunu dev bir tümör gibi taşıyor içinde evren
– siz kim bilir hangi kuşun prensisiniz?!
– kim bilir siz hangi taydan indiniz ve bu düşe girdiniz?!
roma yanıyor üçüncü dereceden
acilserviste cilt dokuyor tanrı
imkânsız sözcüğünün içinde esen bir rüzgâr var
Bir uçaklar düşüyor seviştiğimiz yatağa,
Bir uçaklar havalanıyor sen savruldukça yatakta
Beni bir pazar gecesi siyanürle vurun!
Sevmezdim kadınları.
Sevdiler mi fena tuhaflaşırlardı
Şimdi, eski bir pikapta unutulmuş eski bir plak gibiyim;
Çizik çiziğim!
Ağzımı öpsen kan olur
Gözlerinde asılsız ihbarlar yatıyor,
Şeytan ürüyor kızıl dudaklarında
kadınsız kaldığımda gecelerin ayrı bir tadı vardı
sevmezdim kadınları
sevdiler mi fena tuhaflaşırlardı
ulan İstanbul ! bu bana reva mıdır?
ulan o denli sevmişim, müstahak mıdır?
..ktrip gidiyorum başınızın çaresine bakın
arabesk dinleyeceğim işte !
rakı içeceğim
intihar edeceğim
kıçınıza kına yakın !
sen bana inen son kutsal kitap, son fakir yatır, son aciz peygamber.
bir martıyı ağlattın işte
bir çocuk garanti intihar eder artık
bir martıyı ağlattın ben bir çocuk
sen bir çocuk intihar eder artık.
artık ayrıldık, aşkımız bir rüzgâr gibi geçti!
aşkımız bir günahtı, ve bir yaz günü bitti!
unut sana yazdıklarımı ve unut sevişmelerimizi
memelerini geri al ve geri ver penisimi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir