İçeriğe geç

Erkek Doğrama Cemiyeti Manifestosu Kitap Alıntıları – Valerie Solanas

Valerie Solanas kitaplarından Erkek Doğrama Cemiyeti Manifestosu kitap alıntıları sizlerle…

Erkek Doğrama Cemiyeti Manifestosu Kitap Alıntıları

çünkü valerie kadınların en az bildikleri şeyi yapmış, öfkelenmiş. bunu öğrenmeye ne çok ihtiyacımız var; kendimizden utanmadan, öfkemizi karşılayacaklardan korkmadan, çıplak, derin ve ateşli bir öfkeyle sarsılmak. bize ve başkalarına haksızlık edenlere karşı, bizi ve başkalarını incitenlere karşı sadece sabırla değil öfkeyle de karşı durmak. valerie solanas, kırık kalbi, örselenmiş bedeni, incinmiş ruhu, ışıl ışıl zekâsı ve benliğini zapteden delilikle, bu çok zor yolun sonuna kadar gitmiş; hayatı paylaştığımız söylenen ama hayatı ve dünyayı bize dar edenlere, erkeklere karşı, yani tarihin gördüğü bütün sömürücü ve baskıcı sınıflar içinde nefret etme hakkına en az sahip olduklarımıza karşı öfke duy muş. çünkü hatırlamak ve öfkelenmek; bütün devrimlerin anası
Bir kadın, kimliğinin ve bireyselliginin gerçek olduğunun farkindadir ve yanlış olan tek şeyin başkalarını incitmek ve hayatın anlamının sevmek olduğunu çok iyi bilir.
Birbirleriyle empati kurma kabiliyetine sahip, akılcı, bütünlüklü ve rekabet etmeleri için doğal bir sebep olmayan varlıklardan oluşan bir toplumun, hükümete, kanunlara ve liderlere ihtiyacı yoktur.
Bir erkeğe hayvan demek ona iltifat etmektir, o bir makine, yürüyen bir vibratordur.
Yarım kalmış bir dişi olarak eril,, ömrünü kendini tamamlamaya çalışmakla, dişi olmaya çalışmakla geçirir.
Eril eksik bir dişidir, daha gen aşamasında yaşamına son verilmiş ayaklı bir kürtaj. Eril olmak kifayetsiz olmak, duygusal olarak sınırlı olmak demektir. Erillik bir noksanlik hastaligi, eriller de duygusal bir sakatlardir.
Eri, biyolojik bir kazadır: Y ( eril ) geni tamamlanmamis bir X ( dişi) genidir yani tamamlanmamış bir kromozomlar serisidir.
Cinsellik kafasizlarin siginagidir.
Eril olmak kifayetsiz olmak , duygusal olarak sınırlı olmak demektir ; erillik bir noksanlık hastalığı , eriller de duygusal sakatlardır .
Cinsellik kafasızların sığınağıdır . Ve kadın ne kadar akılsızsa , yani eril kültür e ne kadar saplanıp kalmışsa , o kadar tatlıdır , o kadar cinseldir .
Şiddet , baskının karşısında ortaya çıktığında , kurumsallaşmış şiddetin bir reddidir . Böyle eylemler kahramanlıktır .
Tuhaf haberler programı, erkeklerin kadınların cinsel organlarını kuvvetli bir yapıştırıcıyla yapıştırmasını haber saymıyor çünkü bu çok sık olan bir şey. Ama bir kadın bir erkeğin penisini keserse bu uluslararası haber oluyor.
Baba sisteminden kaynaklanan özgüven eksikliği, bir sürü yetenekli kızı, biliminsanı olmaktan alıkoyar.
Eril, aydınlanmış, uyanmış bir dişi nüfusun kendisinin sonu anlamına geleceğinin farkındadır.
Din, erkeklere bir amaç (Cennet) sağlayıp kadınların erkeklere bağlı durmasına yardım etmekle kalmaz, erkeğin cinsel güdüleri karşısında kendini yeterince savunmamaktan duyduğu suçluluk ve utancı cezalandırmaya çabalayabileceği ritüeller de sunar ona; bu, özünde eril olmaktan duyduğu suçluluk ve utançtır.
Erilin herhangi birisine ve herhangi bir şeye bağlanma konusundaki kabiliyetsizliği hayatını amaçsız ve manasız kılar. o yüzden de felsefe ve dini icat etmiştir.
Birbirleriyle empati kurma kabiliyetine sahip, akılcı, bütünlüklü ve rekabet etmeleri için doğal bir sebep olmayan varlıklardan oluşan bir toplumun, hükümete, kanunlara ve liderlere ihtiyacı yoktur.
İnsan beyni günde elli binden daha fazla düşünce üretmek zorunda olmasına rağmen piyasada niçin bu kadar aptal var?Çünkü beynin sana günde elli binden fazla düşünce üretmek zorundasın demiş ama aynı düşünceyi tekrar tekrar üretmek yasaktır dememiş!
Acınacak kadar güvensiz olan eril, kadınının, başka erkeklere ya da biraz olsun hayata temsil eden herhangi bir şeye maruz kalırsa kendisini terkedeceğinden korktuğu için onu başka erkeklerden ve elinden geldiğince medeniyetten tecrit etmeye çalışır ve karısını kendi içine gömülmüş çiftler ve çocuklarının bir toplamı olan banliyölere götürür.
Herhangi bir konuda zihniyle değil midesiyle cevap verir; aklı, ihtiyaç ve güdülerinin hizmetinde bir aletten başka bir şey değildir; zihinsel tutkudan, karşılıklı zihinsel etkileşimden âcizdir; kendi fiziksel duyuları dışında herhangi bir şeyle ilişkilenemez.
Eril, biyolojik bir kazadır: Y (eril) geni tamamlanmamış bir X (dişi) genidir yani tamamlanmamış bir kromozomlar serisidir. Başka bir deyişle eril eksik bir dişidir, daha gen aşamasında yaşamına son verilmiş, ayaklı bir kürtaj. Eril olmak kifayetsiz olmak, duygusal olarak sınırlı olmak demektir; erillik bir noksanlık hastalığı, eriller de duygusal sakatlardır.
Bu toplumda hayat, en iyi halinde bile can sıkıntısın­ dan ibaret olduğundan ve toplumun hiçbir tarafı kadınlara uygun olmadığından; uygar-kafalı, sorumlu, heyecan arayan dişilere, hükümeti yıkmak, para sistemini bertaraf etmek, her alanda otomasyonu kurum­ laştırmak ve eril cinsi yoketmekten başka çare kalmı­yor.
Eğer erkeklerde akıl olsa, gerçekten dişi olmanın yollarını ararlardı.
Cinsellik kafasızların sığınağıdır
Erkekler ortak bir hedef için işbirliği yapamaz çünkü her erkeğin hedefi bütün vajinaların kendisinin olmasıdır
Eğer erkeklerde akıl olsa, gerçekten dişi olmanın yollarını ararlardı,
Eğer bütün kadınlar, erkekleri terkedip onlarla herhangi bir biçimde ilgilenmeyi reddederse

-herhangi bir biçimde, bütün erkekler,- hükümet ve ulusal ekonomi tamamen çökecektir Erkeklere üstünlüklerinin ve onlar üzerindeki güçlerinin farkında olan kadınlar, erkekleri terketmeksizin bile, birkaç hafta içinde her şeyin denetimini ellerine alabilir ve erillerin dişilere tamamen tabi olması sağlayabilir.

Din, erkeklere bir amaç (Cennet) sağlayıp kadınların erkeklere bağlı durmasına yardım etmekle kalmaz, erkeğin cinsel güdüleri karşısında kendini yeterince savunmamaktan duyduğu suçluluk ve utancı cezalandırmaya çabalayabileceği ritüeller de sunar ona; bu, özünde eril olmaktan duyduğu suçluluk ve utançtır.
Birbirleriyle empati kurma kabiliyetine sahip, akılcı, bütünlüklü ve rekabet etmeleri için doğal bir sebep olmayan varlıklardan oluşan bir toplumun, hükümete, kanunlara ve liderlere ihtiyacı yoktur.
Erkeğin en temel denetleme ve manipüle etme imkânı için bir temel sağlar – yani babalık.
erille bir dişi arasında sevgi olamaz.
Her erkek derinden derine bir boka yaramadığını bilir.
Bir erkeğe hayvan demek ona iltifat etmektir; o bir makine, yürüyen bir vibratördür.
Artık erillerin (hatta dişilerin) katkısı olmaksızın üremek ve yalnızca dişiler üretmek teknik olarak mümkün. Hemen bunu yapmaya başlamalıyız. Erilleri muhafaza etmemiz için üreme gibi müphem bir amaç bile yoktur. Eril, biyolojik bir kazadır: Y (eril) geni tamamlanmamış bir X (dişi) genidir yani tamamlanmamış bir kromozomlar serisidir. Başka bir deyişle eril eksik bir dişidir, daha gen aşamasında yaşamına son verilmiş, ayaklı bir kürtaj. Eril olmak kifayetsiz olmak, duygusal olarak sınırlı olmak demektir; erillik bir noksanlık hastalığı, eriller de duygusal sakatlardır.
Birbirleriyle empati kurma kabiliyetine sahip, akılcı, bütünlüklü ve rekabet etmeleri için doğal bir sebep olmayan varlıklardan oluşan bir toplumun, hükümete, kanunlara ve liderlere ihtiyacı yoktur.
Eğer bütün kadınlar, erkekleri terk edip onlarla herhangi bir biçimde ilgilenmeyi reddederse -herhangi bir biçimde, bütün erkekler,-hükümet ve ulusal ekonomi tamamen çökecektir. Erkeklere üstünlüklerinin ve onlar üzerindeki güçlerinin farkında olan kadınlar, erkekleri terk etmeksizin bile, birkaç hafta içinde her şeyin denetimini ellerine alabilir ve erillerin dişilere tamamen tabi olmasını sağlayabilir.
Baba sisteminden kaynaklanan özgüven eksikliği, bir sürü yetenekli kızı, bilim insanı olmaktan alıko­yar.
Sevgi, para ve manasız çalışmaya dayanan bir toplumda çiçek açamaz; sevginin, mutlak ekonomik ve kişisel özgürlüğe, boş vakte ve insanı yoğun biçimde özümseyen, duygusal olarak tatmin eden ve saygı duyduğunuz insanlarla paylaşıldığında, derin arkadaşlığa yol açan faaliyetlere ihtiyacı vardır. Bizim toplumumuz bu tür faaliyetler için hiçbir pratik fır­sat sağlamaz .
Doğru ile yanlışı birbirinden ayırt edemeyen, kendini ötekinin yerine koyma becerisi ile açığa çıkan vicdan gücüne sahip olmayan varolmayan benliğine inanç beslemeyen, mutlaka rekabetçi ve doğası gereği yardımlaşmaya kapalı olan eril, kendisine yol gösteren ve onu denetleyen, dış dünyadan gelen bir yardı­ma muhtaçtır. O yüzden otoriteleri -rahipler, uzmanlar, patronlar, liderler vb.- dişinin (Anne) kendisine rehberlik etmesini ister ama bu gerçeği kabul edemez (sonuç olarak o bir ERKEKtir).
Erkek, dişinin bireyselliğinin pekala farkındadır ama bunu algılayamaz ve bununla kendisini ilintilendirmekten ve duygusal olarak bunu kavramaktan acizdir: bu onu korkutur, sıkar ve kıskançlıkla doldurur. O yüzden bunu reddeder, herkesi işlevi ve kullanımıyla tanımlamaya devam eder, tabii bu arada kendisine en önemli işlevleri -doktor, başkan, biliminsanı-seçmeyi de ihmal etmez, böylece kendisine bir bireysellik değilse bile bir kimlik sağlamış olur, böylece kendini ve kadınları (en çok kadınları İkna etmekte başarılı olur) dişilerin işlevinin çocuk doğurup yetiştirmek, eril egoyu pohpohlamak, rahatlatmak ve gevşetmek olduğuna inandırmaya çalışır; yani öyle ki dişi, başka herhangi bir dişiyle yer değiştirilebilir. Ama gerçeklikte, dişinin işlevi, ilişki kurmak, sevmek, haz almak ve kendisi olmaktır ve başka kimsenin bunun yerini tutması mümkün değildir; eril işlev ise sperm üretmektir. Artık sperm bankaları var.
Babalığın eriller üzerindeki etkisi hususi olarak onları Erkek yapmaktır, yani edilgenliği ve ibneliği uyaran her şey ve dişi olma arzusu karşısında, hep savunmada olmak. Her oğlan çocuğu annesini taklit etmek, o olmak, onunla kaynaşmak ister ama Baba bunu yasaklar, anne odur, anneyle kaynaşacak olan da odur. O yüzden oğlana bazen dolaylı, bazen dolaysız kız gibi olmayıp Erkek gibi davranmasını söyler. Babasının korkusundan donuna kaçıran ve ona saygı duyan oğlan, itaat eder ve tıpkı Baba gibi olur, şu Erkek lik modeli, her Amerikalının ideali -terbiyeli, heteroseksüel alık.
Acınacak kadar güvensiz olan eril, kadınının, başka erkeklere ya da biraz olsun hayatı temsil eden herhangi bir şeye maruz kalırsa kendisini terk edeceğinden korktuğu için onu başka erkeklerden ve elinden geldiğince medeniyetten tecrit etmeye çalışır ve karısını kendi içine gömülmüş çiftler ve çocuklarının bir toplamı olan banliyölere götürür.
Boşlukla bağlantılanmaya çalıştım ama olmuyor.

O geri bağlantılanmıyor.

İnsa­nın amacı kendi içine gömülmek değil, kendini unut­mak olmalıdır.
Sonuç olarak, babaların etkisi dünyayı erkeklikle çürütmek olmuştur. Erkeğin uğursuz bir Midas dokunuşu vardır – neye dokunsa boka çevrilir.
Anne çocuklarını sever, bazen kız­sa bile öfkesi çabuk geçer ve öfkeli olduğu sırada bile sevgiyi ve temelde onları kabul etmeyi dışlamaz. Duygusal olarak hasta olan Baba çocuklarını sevmez; onları tasvip eder -yani iyi olduklarında, tatlı , saygılı , itaatkar, onun iradesinin kölesi, sessiz olduklarında ve Babanın havadan nem kapan eril sinir sistemini en fazla üzen beklenmedik huysuzluk gösterilerine kapılmadıkça -yani bir başka ifadeyle edilgen sebzeler olduklarında.
Y (eril) geni tamamlanmamış bir X ( dişi) genidir yani tamamlanmamış bir kromozomlar serisidir. Başka bir deyiş­le eril eksik bir dişidir, daha gen aşamasında yaşamı­na son verilmiş, ayaklı bir kürtaj. Eril olmak kifayetsiz olmak, duygusal olarak sınırlı olmak demektir; erillik bir noksanlık hastalığı, eriller de duygusal sakatlardır.
Sevgi, para ve manasız çalışmaya dayanan bir top­lumda çiçek açamaz; sevginin, mutlak ekonomik ve kişisel özgürlüğe, boş vakte ve insanı yoğun biçimde özümseyen, duygusal olarak tatmin eden ve saygı duyduğunuz insanlarla paylaşıldığında, derin arka­daşlığa yol açan faaliyetlere ihtiyacı vardır.
Bile bile kör insanlar üret­mek nasıl ki ahlaksızlıksa, duygusal sakatların üretilmesi de öyledir.
Kültür’ü özümsemek, haz vermeyen bir dünyada çaresizce ve korku içinde haz almaya çalışmaktır.
Din, erkeklere bir amaç (Cennet) sağlayıp kadınların erkeklere bağlı durmasına yardım etmekle kalmaz, erkeğin cinsel güdüleri karşısında kendini yeterince savunmamaktan duyduğu suçluluk ve utancı cezalandırmaya çabalayabileceği ritüeller de sunar ona; bu, özünde eril olmaktan duyduğu suçluluk ve utançtır
Erilin herhangi birisine ve herhangi bir şeye bağlanma konusundaki kabiliyetsizliği hayatını amaçsız ve manasız kılar (nihai eril vukuf, hayatın manasız olduğudur) o yüzden de felsefe ve dini icat etmiştir. Kendisi boş olduğu için dışarıya bakar; yalnızca rehberlik ve denetim için değil, aynı zamanda selamet ve hayatın manası için de. Bu dünya üzerinde mutluluk onun için mümkün olmadığından cenneti icat etmiştir.
Doğru ile yanlışı birbirinden ayırt edemeyen, kendini ötekinin yerine koyma becerisi ile açığa çıkan vicdan gücüne sahip olmayan varolmayan benliğine inanç beslemeyen, mutlaka rekabetçi ve doğası gereği yardımlaşmaya kapalı olan eril, kendisine yol gösteren ve onu denetleyen, dış dünyadan gelen bir yardıma muhtaçtır. O yüzden otoriteleri -rahipler, uzmanlar, patronlar, liderler vb.- dişinin (Anne) kendisine rehberlik etmesini ister ama bu gerçeği kabul edemez (sonuç olarak o bir ERKEKtir).
Para ve denetim. Kadınlarla kişisel ilişkilerinde hakimiyet sağlayamayan eril, genel hükümranlığını paranın ve paranın denetlediği her şeyin ve herkesin yani başka bir ifadeyle her şeyin ve herkesin manipülasyonuyla elde eder.
Eril, biyolojik bir kazadır: Y (eril) ge­ni tamamlanmamış bir X (dişi) genidir yani tamam­lanmamış bir kromozomlar serisidir. Başka bir deyiş­le eril eksik bir dişidir, daha gen aşamasında yaşamı­na son verilmiş, ayaklı bir kürtaj. Eril olmak kifayetsiz olmak, duygusal olarak sınırlı olmak demektir; eriilik bir noksanlık hastalığı, eriller de duygusal sakatlardır.
Hatırlamak ve öfkelenmek; bütün devrim­lerin anası.
Kadın erkek çoğumuzun, kadın kalbinde yattığına inanmak istemediğimiz bir intikam ateşini dillendirdiği söylenir. Katılıyoruz.
Cinsellik kafasızların sığmağıdır.
Kendi içine kıstırılmış olan eril tamamen benmerkezcidir ve başkalarıyla empati kurmaktan ya da özdeşleşmekten, aşktan, dostluktan, şefkat ve muhabbetten tamamen âcizdir. Başkalarıyla ahenk içinde olmaktan âciz, tamamen yalnız bir birimdir. Herhangi bir konuda zihniyle değil midesiyle cevap verir; aklı, ihtiyaç ve güdülerinin hizmetinde bir aletten başka bir şey değildir; zihinsel tutkudan, karşılıklı zihinsel etkileşimden âcizdir; kendi fiziksel duyuları dışında herhangi bir şeyle ilişkilenemez. Haz ya da mutluluk alıp vermekten âciz, yarı-ölü, sorumsuz bir topaktan ibarettir; netice itibarıyla, en iyi halinde bile, can sıkıntısı ve zararsız bir lekeden ibarettir, çünkü yalnızca başkalarını özümseyebilme kabiliyeti olanlar tatlı olabilir.
Eriller de duygusal sakatlardır.
Başka bir deyişle eril eksik bir dişidir, daha gen aşamasında yaşamına son verilmiş, ayaklı bir kürtaj.
Bu toplumda hayat, en iyi halinde bile can sıkıntısından ibaret olduğundan ve toplumun hiçbir tarafı kadınlara uygun olmadığından; uygar-kafalı, sorumlu, heyecan arayan dişilere, hükümeti yıkmak, para sistemini bertaraf etmek, her alanda otomasyonu kurumlaştırmak ve eril cinsi yoketmekten başka çare kalmıyor.
Bir kadın, kimliğinin ve bireyselliğinin gerçek olduğunun farkındadır ve yanlış olan tek şeyin başkalarını incitmek ve hayatın anlamının sevmek olduğunu çok iyi bilir.
çünkü hatırlamak ve öfkelenmek; bütün devrimlerin anası.
Eril, biyolojik bir kazadır: Y (eril) geni tamamlanmamış bir X (dişi) genidir yani tamamlanmamış bir kromozomlar serisidir.
..temel birimin birey olduğunu söyleyen yoktur.
Bu dünya üzerinde mutluluk onun için mümkün olmadığından cenneti icat etmiştir.
Sevgi, para ve manasız çalışmaya dayanan birr toplumda çiçek açamaz; sevginin, mutlak ekonomik ve kişisel özgürlüğe, boş vakte ve insanı yoğun biçimde özümseyen, duygusal olarak tatmin eden ve saygı duyduğunuz insanlarla paylaşıldığında, derin arkadaşlığa yol açan faaliyetlere ihtiyacı vardır.
Hatırlamak ve öfkelenmek; bütün devrimlerin anası.
Ve kadın ne kadar akılsızsa, yani eril ne kadar saplanıp kalmışsa o kadar tatlıdır, o kadar cinseldir. Toplumumuz daki en tatlı kadınlar kudurmuş seks manyaklarıdır. Ama tabii, korkunç korkunç derecede tatlı olduklarından düzüşme düzeyine inmezler -onun yerine aşk yaparlar, bedenleri aracılığıyla iletişir, duyumsal ilişkiler kurarlar; daha edebi olanlar, Eros’un nabzına uyup Evreni ellerine geçirir; dindar olanlar Semavi Duyumsallıkla ruhsal bir komünyon içine girer; mistikler Erotik İlkeyle ortaya çıkıp Kosmosla kıvama gelir ve keşler de kendi erotik hücreleriyle temasa geçer.
Bir kadın, kimliğinin ve bireyselliğinin gerçek olduğunun farkındadır ve yanlış olan tek şeyin başkalarını incitmek ve hayatın anlamının sevmek olduğunu çok iyi bilir.
Din, erkeklere bir amaç (Cennet) sağlayıp kadınların erkeklere bağlı durmasına yardım etmekle kalmaz, erkeğin cinsel güdüleri karşısında kendini yeterince savunmamaktan duyduğu suçluluk ve utancı cezalandırmaya çabalayabileceği ritüeller de sunar ona; bu, özünde eril olmaktan duyduğu suçluluk ve utançtır.
babaların etkisi dünyayı erkeklikle çürütmek olmuştur. Erkeğin uğursuz bir Midas dokunuşu vardır; neye dokunsa boka çevrilir.
Suçluluk, utanç, korkular ve güvensizliklerle kendini yiyip bitirmiş olan ve eğer şansı yaver giderse belli belirsiz bir fiziksel duygu elde edebilen eril, yine de kafayı düzüşmeye takmış haldedir; eğer sonunda onu bekleyen dost bir kuku olduğunu bilse, bir sümük ırmağında yüzüp bir mil kusmuğun içinde burnuna kadar batmış halde yürür.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir