İçeriğe geç

En Son Yürekler Ölür Kitap Alıntıları – Canan Tan

Canan Tan kitaplarından En Son Yürekler Ölür kitap alıntıları sizlerle…

En Son Yürekler Ölür Kitap Alıntıları

Ağlamaktan utanma! Gülmekten utanmadığın gibi ağlamaktan da utanmayacaksın. İnsana özgü duyguların dışavurumudur ikisi de. Bir başka deyişle, insan insan yapan duygu yansımalarıdır. Hayatı doya doya yaşamak istiyorsan, yeri geldiğinde katılarak gülecek, yeri geli de hıçkırarak ağlayacaksın. Ve bu yaptıklardan asla utanç duymayacaksın.
“Yaşamak istiyor musun?” diye kimse sormadı bana. Sorsalar, istemezdim.
Nehir olmuş neye yarar, bundan sonrasında?
Deniz’e ulaşamayacak olduktan sonra…
İki kişi çıktığımız yolda, yalnız yürüyecek gücüm yok benim
Nehir olmuş neye yarar,bundan sonrasında?Deniz ‘e ulaşmadiktan sonra
Sonrası yok,daha sonrası olmaya bilir!
Yaşanan acı deneyimler, hiçbir şeyi ertelememesi gerektiğini öğretiyor insana.
Yanlızlik paylaşılmaz, paylaşılsa yanlizlik olmaz.
Bizim aşkımız kimselerinkine benzemez sevdiceğim!
Denizin içine dökülmüş bir nehrin suları nasıl denizden ayrıştırılıp geri alınamazsa, sen de benim benliğimden koparılamazsın. Sonsuza, son nefesimi verinceye kadar seninleyim ben
Arabadan inip eve doğru yürürken, hafiften çiseleyen yağmura veriyor yüzünü. Büyüyüp irileşen, gitgide hızlanan damlalardan kaçacağına onlara sığınıyor. Sık sık yaptığı gibi… Ruha ve bedene ulaşmış kirlilikleri en iyi arıtanın, ‘’yağmur’’ olduğuna inananlardan o.
Yani, en son yürekler ölüyor
Aşk dediğin nedir ki? diye gülüverdi Deniz.
Ruhun en büyük yanılgısı.!
Uzakları düşlüyorum nicedir. Uzakları, daha dingin, en dingin kıyıları
“İki kişi çıktığımız yolda,yalnız yürüyecek gücüm yok benim.
Dışarıya bakan rüyadadır, içine bakan uyanışta. Tümüyle emin olduğum hiçbir şey yok. Tümüyle inandığım bir şey de yok gerçekten. Tek bildiğim doğduğum ve var olduğumdur. Yaşamım, bilinç dışının kendini gerçekleştirdiği öykülerden biridir.
Uzakları düşlüyorum nicedir. Uzakları, daha dingin, en dingin kıyıları.
Sevgini hak edene sun yalnızca.
Herkesin seni sevmesi gerekmiyor
Deniz
Kıyamıyorum sana.
O güzel, o yakışıklı bedenin şu toprağın altında ha!
Ama kalbin Ama gözlerin
Kurtardım onları! Onları ve birkaç küçük parçayı daha.
İyi ki alıkoymuşum.
İyi ki vermemişim onları da toprağın altına.
Çürümeye bırakmamışım tümüyle SEN’i
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
“İstediğin kadar içinde yaşatmaya çalış sen onu Yanında olduğunu düşün, sohbet et, kollarında uyut. Gerçeği değiştiremezsin.
Deniz öldü!
Diğerleriyle eşitlendi o da. Bir avuç toprağın altında yatıyor.
Git, gör ”
“Şimdi uzaklardasın.
Gönül hicranla doldu.
Hiç ayrılamam derken,
Kavuşmak hayal oldu..”
Nehir olmuş neye yarar, bundan sonrasında?
Deniz’e ulaşamayacak olduktan sonra
Kimseler görmese, bilmese de Gidenlerin Ardından ağlıyor
Anlamıyorum
Kalbi çalışan bir insan, nasıl ölmüş sayılabilir ki?”
Deniz’in uzattığı eli geri çevirmiyor Nehir. Sımsıkı tutuyor avuçlarının arasında;
Hep yanımda ol Deniz, yüreğinde taşı hep beni
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Denize karşı, denizi özlemek
Yıl on iki ay, İstanbul’da yaşadıkları bu.
Bu özlemi körükleyen, girilecek denizle yalnızca bakılacak, en çok en çok seyre dalınabilecek deniz arasındaki fark.
Böyle olunca, yollara düşülüp kilometrelerce ötede aranıyor özlenen sevgililer
Yalnız Nehir’le Deniz’in değil, tüm İstanbulluların kaderi bu..
Tabloların ortak özelliği, hepsindeki ana temanın “deniz” olması.
Fırtınalı, sakin, kabarmış, çekilmiş
Sahile, kayalara, kumsala, yol kenarlarına vuran dalgalarıyla
Uysal, köpük köpük… Kükremiş, yırtıcı
Gökyüzünün grisiyle grileşmiş, mavisiyle masmavi. Yağmura uzatmış yüzünü, damlalara açmış göğsünü Kimi yerde alabildiğine mutlu, kimi yerde katran karasına dönmüş kahrından.
Deniz, deniz, deniz, deniz
Gözlerimden bedenime süzülenler, ruhumda nasıl bir etki yaratıyorsa, renklerin ve ışığın gücünü arkama alarak, hissettiklerimi dökerim tuvale. Ortaya çıkan eser de duygularımın yansıması olur haliyle..
Benim için ilk değil bu!
Annemle beraber doğuma giderken de iki kişiydik biz. Beni koparıp aldılar ondan. Onu kurtaramadılar. Öyle söylediler kapıda bekleyenlere.
Öldü annem! Benim yüzümden
Beni dünyaya getirebilmek için!
“Yaşamak istiyor musun?” diye kimse sormadı bana. Sorsalar, istemezdim.
Madem beden bedene, can cana girdik oraya, ya beraber çıkardık ya da ikimiz birden kalırdık ameliyat masasında.
İstemiyorum!
Bir kez daha tek başınalığa mahkûm olmaya isyanım var.
İki kişi çıktığımız yolda, yalnız yürüyecek gücüm yok benim
Alçakgönüllü, yeri geldiğinde gerektiği gibi davranmasını bilen, işinde başarılı, gencecik bir işadamı
En doğru tanım bu..
Oysa çok sonra, Nehir ve Deniz aşklarını birbirlerine açıklarken,

“İlk kıvılcımın yüreğime düştüğü an!” diye anlatacak Deniz. Ve ekleyecek:

“Sen, gözlerinden ateşler saçarak, zehirli oklarını bana yöneltirken, ben sana âşık oldum Nehir ”

“Şartlar ne olursa olsun, gülümseyeceksiniz! Gülümsemeye şartlandıracaksınız kendinizi ”
“Kazada ağır yaralanan genç çift, balayı seyahatinden dönüyorlardı.”
Yalnızlık paylaşılmaz,
Paylaşılsa yalnızlık olmaz..

Özdemir Asaf

“İlk kıvılcımın yüreğime düştüğü an!”
Herkesin seni sevmesi gerekmiyor.
nehir olmuş neye yarar, bundan sonrasında?
deniz’e ulaşamayacak olduktan sonra
Tüm organlar birer birer iflas ederken kalp mekanik bir
pompa gibi, bedeni yaşatıyor.”
“Yani en son yürekler ölüyor!”
Denizin içine dökülmüş bir nehrin suları nasıl denizden ayrıştırılıp geri alınamazsa, sen de benim benliğimden koparılamazsın. Sonsuza, son nefesimi verinceye kadar seninleyim ben
Gerçek aşkı bulduğuna inanıyorsan, neden ona sımsıkı sarılmıyorsun? Neden onun gözlerinin önünde eskimesine, yıpranmasına razı oluyorsun?
Bir an durup düşünseler, tarafsız gözle irdeleseler yaşadıklarını, tuhaflığı fark edeceklerdi belki. Ama başlarının üzerine inmiş mutluluk halesine öylesine kaptırmışlardı ki kendilerini
Beyindekiler ölür yürektekiler asla
Ama unutma ki her yaşam öyküsü başlı başına bir macera filmidir!
Hatta, karşı taraftan gelecek ilk adımı görmeden hamle yapmayı içlerine sindiremediklerinden, kendi kendilerine bile itiraf etmediler sevdalarını.
Evliliğinin aşkı öldürdüğünü söylerler Aşkın, kimyası gereği, üç dört yıl içinde tükendiği bilimsel olarak kanıtlanmış. Öyle şeylere aklım ermez benim! İnsanları da anlayamıyorum zaten. Gerçek aşkı bulduğuna inanıyorsan, neden ona sımsıkı sarılmıyorsun? Neden onun gözlerinin önünde eskimesine, yıpranmasına razı oluyorsun?

En Son Yürekler Ölür, Canan Tan

tuvalini ayna, aynasını tuval niyetine kullanarak yarattığı otoportreleriyle kendini ölümsüzleştirirken, sanat âleminin en nadide şaheserlerini sunan kaç tane Frida Kahlo geçti bu dünyadan?
Nehir olmuş neye yarar, bundan sonrasında?
Deniz’e ulaşamayacak olduktan sonra…
Şeytan yalnızca sunar, insan isterse seçer!
“Sen, gözlerinden ateşler saçarak, zehirli oklarını bana yöneltirken, ben sana âşık oldum Nehir ”
Hasta değilim Ben, yaralıyım o yarayı da kimse onaramaz
Madem beni yaralayan aşk’tı;görmezden gelmek, yok saymak ona verilebilecek en iyi ceza şekli olacaktı.
Yalnızlık paylaşılmaz
Paylaşılsa yalnızlık olmaz..
Özdemir Asaf
Kısacası, büyük yaraların sızısı, acılarla avuntuların dengelenmesiyle diniyor ancak.
Canının bir parçasını,en değerli varlıklarından birini beklenmedik bir anda yitiriverince,yitirilenin geride bıraktığı karanlık boşluğun içine düşüveriyor insan. Oradan kurtuluncaya kadar da hiçbir şeyi görmüyor gözü
Ömür dediğin üç gündür
Dün geldi geçti, yarın meçhuldür
O halde ömür dediğin
Bir gündür, o da bugündür.
Dışarıya bakan rüyadadır, içine bakar uyanışta.
Ne demiş şair?
En ağır işçi benim,
Yirmi dört saat seni düşünüyorum
Hayatı doya doya yaşamak istiyorsan, yeri geldiğinde katılarak gülecek, yeri geldiğinde hiçkırarak ağlayacaksın. Ve bu yaptıklarından asla utanç duymayacaksın.
İnsanların hayata bakış açıları çok değişken.
Hepimiz farklı pencerelerden bakıyoruz dünya ya .
Geceler boyu boşluğa, karanlıkların kuytusuna haykırdım adlarımızı. Denize dökülmek için dağlar, tepeler aşan bir nehirle, o nehri kucaklamak, içine almak için çırpınan bir deniz hayal ettim hep. Bizdik onlar! Biz!
Benim en büyük suçum doğmak! Ondan da büyüğü,evlenip mutluluğa merhaba demek. İlkinde annemin,sonrakinde kocamın katili olmuşum.
Öyle diyorlar
İnsan hayatında, “İşte dünyanın sonu!” diyebileceği sayılı anlar vardır.
“En güzel yemek müziği, dalgaların sesidir,”
“Ressamları ölümsüz kılan, tablolarıdır,”
Sevgini hak edene sun yalnızca
Herkesin seni sevmesi gerekmiyor
Hayatımda iki kaza geçirdim. Biri üzerimden geçen tramvay, diğeri Diego oldu!
Frida Kahlo
Yapılan her çalışmanın başarısı, ulaştığı sonuçla ölçülür.
Karşımdaki kişi ya da kişiler, söylediklerimi algılayabilsinler, yeter bana.
Şeytan yalnızca sunar, insan isterse seçer!
Yalnızlık paylaşılmaz,
Paylaşılsa yalnızlık olmaz

Özdemir Asaf

Hadi al beni yüreğine soran olursa bensizlikten üşümüş dersin
Cinsiyet konusunun ise üzerinde durmaya bile değmezdi. Tamamdı, dostların cinsiyeti olabilirdi ama dostluklar cinsiyetsizdi. Önemli olan da buydu zaten.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir