Toni Morrison kitaplarından En Mavi Göz kitap alıntıları sizlerle…
En Mavi Göz Kitap Alıntıları
Saklanmak için en uygun yer sevgiydi.
Mutluluk, bir şeyin olacağından emin vaziyette onu beklemek demekse eğer, biz mutluyduk.
Gözler her şeydi. Her şey onlarda, onların içindeydi.
Mutluluk, bir şeyin olacağından emin vaziyette onu beklemek demekse eğer, biz mutluyduk.
“Sevgi asla sevenden daha iyi değildir. Hainler haince sever, sert olanlar sertçe sever, zayıflar zayıfça sever, aptallar aptalca sever ama özgür bir adamın sevgisi hiçbir zaman güvenli değildir. Sevilenin hiçbir kazancı yoktur. Yalnızca seven sevgisinden bir kazanç elde eder. Sevilen ise sevenin içe dönük düşmanca bakışları altında kırpılır, etkisiz hale gelir, donar.”
Günahın ve başarısızlığın simgesi bellediği Cholly’yi İsa’nın başındaki dikenli taç, çocuklarını ise sırtındaki çarmıh gibi taşıdı.
Bunun akabinde, asil değil züppe, aristokrat değil sınıf bilinçli, otoritenin bizden güçsüz olanları ezmek, eğitimin okulda bulunmak olduğuna inandık. Şiddeti tutkuyla, tembelliği dinlenceyle karıştırdık, umursamazlığı özgürlük sandık.
Düşmeyeyim diye tut elimden
Sevgi asla sevenden daha iyi değildir.
Sevgi asla sevenden daha iyi değildir. Hainler haince sever, sert olanlar sertçe sever, zayıflar zayıfça sever, aptallar aptalca sever ama özgür bir adamın sevgisi hiçbir zaman güvenli değildir. Sevilenin hiç bir kazancı yoktur. Yalnızca seven, sevgisinden bir kazanç elde eder. Sevilen ise sevenin içe dönük düşmanca bakışları altında kırpılır, etkisiz hale gelir, donar.
İlk filizlenen dallar ince, yeşil ve esnektir. Bükülüp tam bir çember olabilirler ama kırılmazlar.
Sevilmenin nasıl bir his olduğunu merak etti. Büyükler birbirini sevdikleri zaman nasıl davranırdı acaba? Beraber balık mı yerlerdi?
Şiddeti tutkuyla, tembelliği dinlenceyle karıştırdık, umursamazlığı özgürlük sandık.. Erkekliğimizi mal varlığımız, kadınlığımızı uysallığımız belirledi.
Oysa insan hayallerin nasıl suya düştüğüne ilişkin hakikati öğrenmenin peşindeyse eğer, asla bir hayalperestin sözüne inanmamalıdır.
İnsanlık namına dayanabildiği yegane şey, insan ruhunun cansız nesnelere bulaşmış kalıntılarıydı.
En Mavi Göz bu konuyla ilgili bir şeyler söyleme çabamdı; o kızın niçin kendi sahip olduklarına dair bir deneyimi olmadığına yada asla olamayacağına ve aynca böyle radikal bir değişimi niçin dilediğine dair bir şeyler söylemek istedim.
Sevgi asla sevenden daha iyi değildir.
yaklaşan yağmuru haber veren çam iğnelerinin gürültüyle hışırdamasını dinliyordu. Yağacak yağmurun, çamların ve misket üzümünün kokusu başını döndürmüştü. Güneş batmış, ışık huzmelerini de beraberin de götürmüştü.
Otoritenin bizden güçsüz olanları ezmek, eğitimin okulda bulunmak olduğuna inandık. Şiddeti tutkuyla, tembelliği dinlenceyle karıştırdık, umursamazlığı özgürlük sandık.
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
Aşk nasıl bir duyguydu acaba? Büyükler birbirlerini sevdikleri zaman nasıl davranıyorlardı? Birlikte balık mı yiyorlardı?
Hindiba çiçekleri. Ansızın bu çiçeklere karşı bir yakın lık duyuyor. Ama çiçekler ona bakmıyor, sevgisine karşı lık vermiyor. Çirkin bunlar. Zararlı ot bunlar, diye düşü nüyor.
Artık hakikaten söyleyecek hiçbir şey yok-olanların nedeni hariç.Ama nedeninin altından kalkmak zor olduğu için,insan nasıla sığınmalı?
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
Sevgili Claudia, Noelde ne yapmak istersin? Ben de şöyle yanıtlayabilirdim bu soruyu, Annemin mutfağında, kucağım leylak çiçekleriyle dolu olarak, küçük taburede oturup babamı yalnız benim için, keman çalarken dinlemek istiyorum.
Mutluluk, bir şeyi daha önceden kesin olarak bilmekse, biz de mutluyduk o zaman.
Her şey gerçekten böyle miydi? Anımsadığım kadar acılı mıydı? Yalnızca biraz.
Frieda ile ben onunla tanıştırılmadık-ona gösterildik yalnızca. Tıpkı burası banyo, bu giysi dolabı, bunlar benim çocuklarım, Frieda ile Claudia, şu pencereye dikkat et, sonuna kadar açılmaz, der gibi.
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
Kendi algıları ve zevkleriyle yapayalnızdı, tek ilgisini çeken de bu ikisiydi.
Teologlaryozlaşmayı,insanoğlunu sınayan,onun mücadele edip zaferle aşacağı bir araç olarak kabül ediyor,yozlaşmanın varlığını bu şekilde gerekçelendiriyorlardı.
Kimileri ise kendi kimliklerimden vazgeçerek kendilerinde olmayan güçlü bir kişiliği sunan bir yapının içinde erir.
Sevgi asla sevenden daha iyi değildir. Hainler haince sever, sert olanlar sertçe sever, zayıflar zayıfça sever, aptallar aptalca sever ama özgür bir adamın sevgisi hiçbir zaman güvenli değildir.
Bu gerçekten yanılsamaydı, çünkü güçlü değil, yalnızca saldırgandık ;özgür değil, olsa olsa ruhsatlıydık; şefkatli değil, naziktik ;iyi kalpli değildik ama usluyduk.
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
Seninki gibi özgün değil benimki ama yaratmak, üretenden ziyade tadına bakanı çarpan sert bir şarap gibidir.
Seneler küçük cep mendilleri gibi katlana katlana birbirini kovaladı
Yozlaşma, ahlaksızlık, pislik ve düzensizlik bu denli yaygın olduğuna göre, bunların Şeylerin Yaradılışı gereği olduğuna inanmıştı. Kötülük vardı çünkü Tanrı tarafından yaratılmıştı. O, yani Tanrı, aylakça ve bağışlanamaz bir hatalı yargıda bulunmuş, kusurlu bir evren tasarlamıştı.
Nedenin altından kalkmak zor olduğu için, insan nasıla sığınmalı.
Romantik aşk fikriyle beraber şimdi karşısına yeni bir fikir daha çıkmıştı-fiziksel güzellik. Muhtemelen insanlığın fikirsel tarihinin en yıkıcı iki fikri. Her ikisi de hasetten doğan, kendine güvensizlik hisleriyle serpilen ve hayal kırıklığıyla sona eren iki fikir.
Artık aşk onun için en yıkıcı duyguların çekip çıkarıldığı kaynak olacaktı ;sevenin kandırıldığı, sevileninse tutsak edilmeye çalışıldığı, özgürlüğün her yönden kısıtlandığı bir şey olacaktı aşk.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Oysa insan hayallerin nasıl suya düştüğüne ilişkin hakikati öğrenmenin peşindeyse eğer, asla bir hayalperestin sözüne inanmamalıdır.
Bu kayıtsız şiddetin ne kadar iğrenç olduğunu, tam da kayıtsızlığı yüzünden iğrenç olduğunu öğrendiğimde duyduğum utanç, kendine sığınacak bir yer bulmak için debelendi durdu. Saklanmak için en uygun yer sevgiydi.
Filmlerde aldığı eğitimden sonra, gördüğü suratları bir mutlak güzellik kantarına vurmadan edemez oldu, üstelik tamamen beyazperdeden edindiği bir kantardı bu. Karanlık ormanları, tenya sokakları, nehir kıyılarını, her şeyi anlayan nazik bakışları nihayet orada bulmuştu. Orada kusurlu olan kusursuza döner, körler görmeye başlar, topallarla sakatlar koltuk değneklerini fırlatır atardı. Orada ölüm ölmüştü, insanlar bir müzik bulutunun içinde hareket ederlerdi. Orada siyah beyaz imgeler, fevkalade bir bütün oluşturacak şekilde bir araya gelirdi – tüm bunlar yukarıdan ve arkadan gelen bir ışık huzmesi aracılığıyla yansıtılırdı.
Mutluluk, bir şeyin olacağından emin vaziyette onu beklemek demekse eğer, biz mutluyduk.
Tıpkı jöleden bir kalbin atışı gibi
Sevgi asla sevenden daha iyi değildir. Hainler haince sever, sert olanlar sertçe sever, zayıflar zayıfça sever, aptallar aptalca sever ama özgür bir adamın sevgisi hiçbir zaman güvenli değildir. Sevilenin hiçbir kazancı yoktur. Yalnızca seven, sevgisinden bir kazanç elde eder. Sevilen ise sevenin içe dönük düşmanca bakışları altında kırpılır, etkisiz hale gelir, donar.
“Sevgi asla sevenden daha iyi değildir. Hainler haince sever, sert olanlar sertçe sever, zayıflar zayıfça sever, aptallar aptalca sever ama özgür bir adamın sevgisi hiçbir zaman güvenli değildir. Sevilenin hiçbir kazancı yoktur. Yalnızca seven sevgisinden bir kazanç elde eder. Sevilen ise sevenin içe dönük düşmanca bakışları altında kırpılır, etkisiz hale gelir, donar.”
“Oysa insan hayallerin nasıl suya düştüğüne ilişkin hakikati öğrenmenin peşindeyse eğer, asla bir hayalperestin sözüne inanmamalıdır.”
“Sevilmenin nasıl bir his olduğunu merak etti. Büyükler birbirlerini sevdikleri zaman nasıl davranırlardı acaba? Beraber balık mı yerlerdi?”
“Bizdeki masumiyet ve inanç, ondaki şehvet ya da çaresizlikten daha verimli olmamıştı.”
Şiddeti tutkuyla, tembelliği dinlenceyle karıştırdık, umursamazlığı özgürlük sandık.. Erkekliğimizi mal varlığımız, kadınlığımızı uysallığımız belirledi.
Artık aşk onun için en yakıcı duyguların çekip çıkarıldığı kaynak olacaktı; sevenin kandırıldığı, sevileninse tutsak edilmeye çalışıldığı, özgürlüğün her yönden kısıtlandığı bir şey olacaktı aşk.
otoritenin bizden güçsüz olanlari ezmek, eğitimin okulda bulunmak olduğuna inandık. Şiddeti tutkuyla, tembelliği dinlenceyle karıştırdık, umursamazlığı özgürlük sandık.
Cholly içmeyi bırakacak olsa, Bayan Breedlove İsa’yı asla bağışlamazdı. Cholly’nin günahlarına müthiş bir gereksinim duyuyordu. Cholly ne kadar dibe batarsa, ne kadar arsız ve sorunsuz olursa, Bayan Breedlove ve vazifesi o kadar görkemli bir hal alıyordu.
Kapı dışarı edilmekle sokakta kalmak arasında bir fark vardır. İnsan, kapı dışarı edilmişse, başka bir yere gidebilir; sokakta kalmışsa gidecek yeri yoktur. Aradaki ayrım ince ama nettir.
Başıboş bir adamın sevgisi asla güvenli değildir. Sevilenin bir kazancı yoktur. Yalnızca seven alır sevgiden payını. Sevilen ise yolunmuş kaza döner, etkisizleşir, sevenin bakışlarında donup kalır.
Sevginin asla sevenden daha iyi bir yanı yoktur. Kötü insanlar kötü bir biçimde, sert insanlar sert bir biçimde, güçsüzler güçsüz, aptallar aptalca sever.