Kemal Yalçın kitaplarından Emanet Çeyiz kitap alıntıları sizlerle…
Emanet Çeyiz Kitap Alıntıları
Göçmen bir insan, kendi kültürel değerlerinin, ruhsal biçimlenmesinin, yaşam tarzının hoşgörüyle kabul edilmesini, özgür bir uyumun olmasını bekliyor. Devletin uyguladığı kültür politikası da eğer baskıcı, tek taraflı ise sorunun çözümünü zorlaştırıyor. Aşağılayıcı, zorlayıcı, ayrımcı tutum ve politikalar; yanlış, gelişigüzel bir iskânla tecrit edilmiş durumda kalan göçmen kitlesinin kendi içine kapanmasına yol açıyor. Kendi kökenine daha sıkı sarılması sonucunu doğuruyor.
“Değiştirdiler köylerin adını hep. Ferizdağ, Güvendik oldu. Kızöldüren, Kızgüldüren oldu olmasına ya ne kızların güldüğü var, ne de güvenlikten haberin var. İşte yol. Nesine güveneceksin? İki adımlık yol yarım saatte alınabiliyor.”
-Ulu ağacın ahı olur. İnsan ahından beterdir. Vazgeçin, kesmeyin!
“Bak şu bahçenin güzelliğine. Şu şeftaliye, şu eriğe, şu armuda, şu çiçeklere bak!. Hepsi birlikte güzel. Bir ülkenin içinde ne kadar din, dil, ırk varsa o kadar zenginliktir bu. Budur son sözüm: tek meyveyle bahçe olmaz!.”
Sen benim gibi yaşasan, ben de senin gibi yaşasam. Sevgiyle olsa ya her şey!
“Baba Yorgo, Türkçe’yi nasıl oldu da unutmadın, böyle güzel konuşuyorsun?”
“Türkçe, benim vatanımın dilidir, unutmam!”
“Türkçe, benim vatanımın dilidir, unutmam!”
‘Bu dünyada ölüm değil, zulüm var!’
Çoğunun izi bile kalmadı.
Ha burdaki camiler
ha ordaki kiliseler!
Ahlı tapınağın yüzü mü güler?
Ha burdaki camiler
ha ordaki kiliseler!
Ahlı tapınağın yüzü mü güler?
“Başımıza bu işleri açanlar, çoktan unutup gitti acılarımızı, çektiklerimizi. Biz ağladık onlar güldü. Rum’un kanı aktı, Türk’ün kanı aktı, onlar keyiflerine baktı!”
Bir çocuğun, bir bebenin bağırması hepimizi ele veriyor, hepimiz ölümle burun buruna geliyorduk. Ölenler oluyordu.
-Ya çocuklar ölecek, ya hepimiz öleceğiz dediler!.
Sonra, bir iki yaşlarında ki 20 kadar bebeyi, çocuğu babaları; eli varmayanlarınkini başkaları öldürdü! Dağdaydık. Ölüm vardı. Korku vardı! Başka çare yoktu.
-Ya çocuklar ölecek, ya hepimiz öleceğiz dediler!.
Sonra, bir iki yaşlarında ki 20 kadar bebeyi, çocuğu babaları; eli varmayanlarınkini başkaları öldürdü! Dağdaydık. Ölüm vardı. Korku vardı! Başka çare yoktu.
“Türk tarafını tutup, Yunanlılara küfretmek kolaydır. Yunan tarafını tutup Türk tarafını suçlayabilirsin. Kolaydır. Zor olan iki tarafın da iyiliğini kötülüğünü görmek, yazabilmektir”
Türk tarafını tutup Yunanlara küfretmek kolaydır. Böyle bir kitap da yazabilirsin. Ama böyle kitaplar kiloyla satılıyor. Yunan tarafını tutup Türk tarafını suçlayabilirsin. Kolaydır. Zor olan iki tarafın da iyiliğini, kötülüğünü görmek; yazabilmektir.
Mübadele, milliyetlere göre değil dinlere göre yapılmıştır.
Git garibem git , yolundan olma Her yüzüne güleni dost olur sanma Ölümden korkup da sen geri durma. Yiyidin alnına yazılan gelir.
İnsan demirden sağlamdır!
Mal sahibine, sahibi de mala bakar. Hazır malın pek değeri olmaz!..
Tek meyveyle bahçe olmaz!..
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Dünya her şeye rağmen güzeldir!
Bu kadar savaş olurken,kardeş kardeşe vuruşurken hiçbir papaz hiç bir hoca,’Durun ne yapıyorsunuz ‘ demedi!
Ölmeyince ölmüyor insanoğlu, demirden sağlam!..
Biz bu toprağın insanıydık. Neden düşman olduk?
Terk edilmek ölümün öteki adı!
Her insan bir olmuyor, herkese her şey anlatılmıyor.
Bak şu bahçenin güzelliğine. Şu şeftaliye, şu eriğe, şu armuda, şu çiçeklere bak. Hepsi birlikte güzel Bir ülkenin içinde ne kadar din, dil, ırk varsa o kadar zenginliktir bu Budur sana, Sinoplulara, Ayancıklılara ve Türklere son sözüm: Tek meyveyle bahçe olmaz
– Ayancıklı Baba Yorgo
– Ayancıklı Baba Yorgo
“Şu dünyayı nasıl sevmezsin Şu Türkiye ‘yi nasıl sevmezsin Şu çeyizler yaşarken içinde ”
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Oturuşlarında, başındaki kasketin duruşunda, bakışlarında , görünümlerinde Anadolu insanının izleri vardı.
İnsan yeşil çimen gibi Nerede bir avuç toprak bulsa yeşerir Yeşerir yeşermesine ya gönlüm hep oraların güzelliğine özenir!
Senet sepet yoktu. İtimat vardı insanlar arasında.
İnsan doğup büyüdüğü yerlerin suyuyla,havasıyla yoğrulup büyüyor
Ama iyi insanlar her yerde olur
Dünya her şeye rağmen güzeldi
Terk edilmek ölümün öteki adı
Dünyada savaşlar ne zaman ortadan kalkarsa o zaman insan olunacak! O zamana kadar hayvan kalınacak!
Geldiğimizde Honaz’da görenek yoktu. Medeniyet yoktu. İki kazık çakmış, bir çuval aşmış, arkasına iki çalı koymuş. Buna tuvalet diyorlardı. Bizim geldiğimiz yerde her evin tuvaleti içinde olurdu.
Minoğlu’nun kızlarını bulamadım ama Anadolu Rumlarının sıcak dostluklarını, kardeşlik duygularını buldum.
Çirkinceliler tek tek, hep bir ağızdan Çirkince’ye selam söylediler. Türkiye’ye gidersen mutlaka köyünüze uğra! Çirkinceliler hiç seni unutmamışlar de, selamımızı söyle.
Duydum, biliş bi can göreceğiz diye, geldim seni görmeye. Gene gel. Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşurmuş. Gidersen Çirkincemize(güncel adıyla Şirince), selam söyle bizden. Selam söyle dağa taşa, her bir şeye!
Mustafa Kemal büyük adam. Ama bizi buraya göndermeyecekti. Kemal hata yaptı. Bu mübadeleyi yapmayacaktı. Biz eğitilmiş insanlardık. Zanaatkâr, usta, zengin insanlardık. Biz buraya gelince Türkiye eğitilmiş insanlarını kaybetti. Biz Türkiye’nin bereketiydik. Geldik Yunanistan’ı kalkındırdık.
İyiydik. Sonra Yunan İzmir’e girdi. Vurdu. Muharebe başladı Türklerle. Niye gelmişlerdi? Neyi, kimi arıyorlardı? Çocuğunu kaybettin de onu mu arıyordun? İngiliz’in puştluğuydu bunlar!
Ben pişman oldum Yunanistan’a geldiğime! Keşke Memet olup kalsaydım Burdurumuzda! Buraya gelmeyeydim!
Çoğunun izi bile kalmadı.
Ha burdaki camiler
Ha ordaki kiliseler!
Ahlı tapınağın yüzü mü güler?
Ha burdaki camiler
Ha ordaki kiliseler!
Ahlı tapınağın yüzü mü güler?
Bundan sonra artık kardeş gibi yaşayalım, o günler bir daha geri gelmesin!
Gelmesin
Gelmesin
Gelmesin
İnsan yeşil çimen gibi Nerde bir avuç toprak bulsa yeşerir Yeşerir yeşermesine ya gönlüm hep oraların güzelliğine özenir!
Kırda oturuyoruz kar başımıza yağar çadır yok. Neler çektik neler. Bu çekilenler içinde benim gibi sağır olursun, hasta da, ağrılarında geçmez
Komşu köydeki Ermenileri kestiklerinde, bize dokunmazlar, arkamızda Yunanistan var derdik!
. . . . . tek meyveyle bahçe olmaz!..Bak şu bahçenin güzelliğine. Şu şeftaliye ,şu eriğe,şu armuda ,şu çiçeklere bak!..Hepsi birlikte güzel. ..Bir ülkenin içinde ne kadar din,dil,ırk varsa o kadar zenginliktir bu Budur sana ,Sinoplulara,Ayancıklılara ve Türklere son sözüm : tek meyve ile bahçe olmaz!
Bak şu bahçenin güzelliğine. Şu şeftaliye,şu eriğe,şu armuda,şu çiçeklere bak.
Hepsi birlikte güzel
Bir ülkenin içinde ne kadar din,dil,ırk varsa o kadar zenginliktir bu.
Tek meyveyle bahçe olmaz.
Ayancıklı Baba Yorgo
Hepsi birlikte güzel
Bir ülkenin içinde ne kadar din,dil,ırk varsa o kadar zenginliktir bu.
Tek meyveyle bahçe olmaz.
Ayancıklı Baba Yorgo
Mübadele, milliyetlere göre değil dinlere göre yapılmıştır.
Yunanistan’a giden Ortodoks Rumların önemli bir kısmı Yunanca, Türkiye’ye gelen Müslüman Türklerin önemli bir kısmı da Türkçe bilmiyordu.
Dil bilmemek mübadillerin acılarını daha da arttırmıştır.
Yunanistan’a giden Ortodoks Rumların önemli bir kısmı Yunanca, Türkiye’ye gelen Müslüman Türklerin önemli bir kısmı da Türkçe bilmiyordu.
Dil bilmemek mübadillerin acılarını daha da arttırmıştır.
1908’de doğmuşum, yaşım geldi 87’ye. Acılarla, savaşlarla geçti ömrümüz. Bundan sonra alayı iyilik olsun! Bir daha savaş görmeyelim! Benim evlatlarım benim gibi yaşamasın! Benim gibi yaşama olmaz, olmamalı, olamaz!
Panayodis: ‘Başımıza bu işleri açanlar, çoktan unutup gitti acılarımızı, çektiklerimizi. Biz ağladık onlar güldü Rum’un kanı aktı, Türk’ün kanı aktı, onlar keyfine baktı.
Vasili: Kardeş gibiydik biz Türk’lerle. Bizi birbirimize düşman edenlerin Allah bin belasını versin.
Bana ‘Partizanlara karşı savaş, karakolu bekle! diye silah verdiler. Aldım silahı ama tetiğe basmadım. ‘Zenginler rahat uyusun, rahat yaşasın diye tetiğe neden basayım? Neden zenginler gitmiyor savaşa ben gidiyorum? Ben ırgat adamım savaşa gidersem kim bakacak geride kalanlara dedim?’
Panayodis: ‘Başımıza bu işleri açanlar, çoktan unutup gitti acılarımızı, çektiklerimizi. Biz ağladık onlar güldü Rum’un kanı aktı, Türk’ün kanı aktı, onlar keyfine baktı.
Vasili: Kardeş gibiydik biz Türk’lerle. Bizi birbirimize düşman edenlerin Allah bin belasını versin.
Bana ‘Partizanlara karşı savaş, karakolu bekle! diye silah verdiler. Aldım silahı ama tetiğe basmadım. ‘Zenginler rahat uyusun, rahat yaşasın diye tetiğe neden basayım? Neden zenginler gitmiyor savaşa ben gidiyorum? Ben ırgat adamım savaşa gidersem kim bakacak geride kalanlara dedim?’
Çekilen acılar güle dönüştü! güldük, gülüştük
Biliş bi can olmak ne güzel bir mutluluk!
Sen benim gibi yaşasan, ben de senin gibi yaşasam. Sevgiyle olsa ya her şey !
Bak sana söylüyorum. Gelecek iyi seneler, kardeş olacak kurtla kuzu!
Babam, bu dünyada ölüm değil, zulüm var! derdi
O vakit Türkler:
Kazan kazanır! derlerdi.
Ver kazana, ver bakıra, artarsa ver katıra! derlerdi.
Kazan kazan ver bakıra, artarsa ver katıra ! derlerdi.
Kazan kazanır! derlerdi.
Ver kazana, ver bakıra, artarsa ver katıra! derlerdi.
Kazan kazan ver bakıra, artarsa ver katıra ! derlerdi.
Garıncaya vurduk palanı
Şimdi söylemeye başladık yalanı.
Şimdi söylemeye başladık yalanı.
Evin yoksulluğunu, akşam karanlığıyla birlikte, talvarın kenarındaki renk renk çiçekler örtüyordu.
Antep’ten bir ırmak geçer. Antep sıçar, Halep içer! derler.
Kim bilir bu çivit mavisi odada ne yıldızlar seyredildi geceleri Belki evin gelini yorgan yerine örtü maviyi mutlulukların üstüne Belki o gelin bir daha mavi odalarda yatamadı
Hoş geldin dedi. Hoş geldin esintisini yüreğimin en derin köşesinde hissettim.
Baktım pembe gül, hoş gelmişsin! diye bakıyor. Gittim yanına, öptüm pembesinden. Koklaştık. Tıpkı bizim oralarınki gibi.
Dillerini kaybetmişlerdi! Sessizliğin sesiyle konuşuyorduk.
Gözlerinde, yorgun bir özlem; bir daha hiç kavuşmayacağına istemeden inanmışlığın kahredici hüznü vardı.
Barış içinde yaşanmalı. İnsanların iyisi var, kötüsü var. Dünyada savaşlar ne zaman ortadan kalkarsa, o zaman insan olunacak! O zamana kadar hayvan kalınacak!
Özlemişim gökyüzünün lekesiz mavisini, nar çiçeğinin kırmızısını ve horoz sesiyle uyanmayı
Mübadele milletlere göre değil, dinlere göre yapılmıştır.