İçeriğe geç

Elleri Olmayan Kız Kitap Alıntıları – Edith Eger

Edith Eger kitaplarından Elleri Olmayan Kız kitap alıntıları sizlerle…

Elleri Olmayan Kız Kitap Alıntıları

Geleneksel bilgelik der ki bir şey canınızı sıkıyorsa ya da endişelenmenize yol açıyorsa, ona bakmayın.
Bazen acımız bizi mecbur eder,bazen de umut elimizden tutup çeker.
Savaş bana daha neden korktuğumu açıklayamadan tehlikeyi sezmeyi öğretmişti.
En kötü şeyler içimizdeki en iyi yönleri ortaya çıkarıyor.
Hepimiz bir diktatör isteriz- fakat faydalı bir diktatör- böylece topu bir başkasına atarız, deriz ki “Bana bunu sen yaptırdın. Benim suçum değil.” Ancak hayatımızı başkasının şemsiyesi altına saklanarak geçirip ıslanmaktan şikayet edemeyiz. Kurban olmanın iyi bir tanımı da dikkatini kendinin dışında tutmak, mevcut durumundan dolayı suçlamak için ya da amacını,kaderini ya da değerini belirtmek için kendin dışında birini aramaktır.
Geçmişin hapishanesinde yaşayabilirsin yada geçmişin seni şimdi istedin hayata ulaşmaya yardım eden bir tramplen olmasına izin verebilirsin.
Her zaman iki dünya vardır. Ben tercih ettiğim ile inkar ettiğim ki ikincisi iznim olmaksızın kendisini dahil eder.
Özgürlük yaşananı sahiplenmekte yatar. Özgürlük, hapishaneyi tuğla tuğla yıkma cesaretini toplamak demektir.
Kayıplarımızın, yaralarımızın, hayal kırıklıklarımızın yasını tutma iznini kendimize vermezsek, onları tekrar tekrar yaşamaya mahkûmuzdur.
Zaman iyileştirmez. İyileştiren şey zamanla ne yaptığınızdır.
Kendini suçlamak sadece seni değil başkalarını da incitir.
Yas tutarken sadece yaşananların yasını tutmayız, yaşanmayanlarınkini de tutarız.
Seçenekler ve tercihlerin yoksa, gerçekten yaşamıyorsundur.
Bir çocuk anoreksiyanın avcuna düştüğünde, tanımlı hasta çocuktur ama asıl hasta ailedir.
Kanıtlayacak bir şeyiniz varsa, özgür değilsinizdir.
İlk kez bir tercihimiz olduğunu görüyorum: kaybettiklerini düşünmek ya da elimizdekileri önemsemek.
Kızın aşağılayıcı bakışı yırtılan kulak memelerimden daha fazla acıtıyor. Bunu niye yaptın? diyorum. Küpeleri zaten verirdim.
Çalışmak sizi özgürleştirir.
Sakın unutma, kimse seni aklına koyduklarından uzaklaştıramaz.
, hayattaki bütün coşkun içinden gelecek.
Sık sık hayatımızdaki üzüntüler daha büyük kayıpların simgeleridir, görünüşte önemsiz endişeler, daha büyük acıların temsilcisidir.
Sizi kendinizden başka kimse mağdur edemez. Biz yaşananlardan mağdur olmayız ama kurban edilmeye takılı kaldığımızda mağdur oluruz.
Açız. Onaylanmaya, dikkate, ilgiye açız. Hayatı kucaklamaya ve kendimizi tanıyıp kendimiz olmaya açız.
En kötü şeyler içimizdeki en iyi yönleri ortaya çıkarıyor.
“Bazen acımız bizi mecbur eder, bazen de umut elimizden tutup çeker.”
Zaman iyileştirmez. İyileştiren şey zamanla ne yaptığımızdır.
Otuz iki yaşımdayım. Dışardan bakınca mutluyuz, içimizde de çoğunlukla mutluyuz.
Pasif olmak başkalarının senin adına karar vermesine müsaade etmektir. Agresif olmak başkaları adına karar vermektir. Emin olmak kendi adına karar vermektir.Ve kendinin yeterli olduğuna güvenmektir.
Hayatta kalmak siyah beyazdır, hayatın için savaşırken ”amalar araya giremez.
Onaylanmaya , dikkate , ilgiye açız. Hayatı kucaklamaya ve kendimizi tanıyıp kendimiz olmaya açız.
Belki bütün yaşamlar elimizde olmayan ama keşke olsaydı dediğimiz ve elimizde olan ama keşke olmasaydı dediğimiz şeylerin çatışmasıdır.
Kayıplarımızın, yaralarımızın, hayal kırıklarımızın yasını tutma iznini kendimize vermezsek, onları tekrar tekrar yaşamaya mahkumuzdur.
Yaşanmış olanları değiştiremezsiniz, yaptıklarınızı ya da size yapılanları değiştiremezsiniz. Ama şimdi nasıl yaşayacağınızı tercih edebilirsiniz. Değerli dostum, özgür olmayı tercih edebilirsin.
Acı veren deneyimlerimiz bir mesuliyet değil, birer armağandır. Bize bakış açısı ve anlam verirler, eşsiz amacımızı ve kuvvetimizi bulmamızı sağlayacak fırsatı yaratırlar.
Pasif olmak başkalarının senin adına karar vermesine müsaade etmektir. Agresif olmak başkaları adına karar vermektir. Emin olmak kendi adına karar vermektir. Ve kendinin yeterli olduğuna güvenmektir.
Zaman iyileştirmez. İyileştiren şey zamanla ne yaptığınızdır. İyileşme, sorumluluk almayı tercih ettiğimizde, risk almayı seçtiğimizde ve sonunda yarayı serbest bırakmayı, geçmişi ya da yası bıraktığımızda mümkündür.
Yas tutarken sadece yaşananların yasını tutmayız,yaşanmayanlarınkini de tutarız.
Kanıtlayacak bir şeyiniz varsa, özgür değilsinizdir.
Hem sevilip hem samimi olmamızın bir yolu olmadığına inandığımızda gerçek doğamızı inkâr etme riski taşırız.
İçinde bulunduğumuz durum üzerinde kontrolümüz yoksa, acımızı ortadan kaldırmak ya da hayatımızı iyileştirmek için yapabileceğimiz bir şey olmadığına inanıyorsak,kendimiz için harekete geçmeyi bırakıyorduk çünkü bir anlamı yoktu.Kamplarda olan da buydu,eski mâhkumlar kapıdan dışarı bırakılsa da hapse dönüyor, boş boş oturuyor, nihayet gelen özgürlüğü ne yapacağını bilemiyordu.
İnkâr bizim kalkanımız. Geçmişi ne kadar derine kitlersek, o kadar güvende ve mutlu olacağımızı sanıyoruz.
Ruhunu mahvetme,onu meşale gibi yak.
Korkarım, kötü şeyler herkesin başına geliyor.Bunu değiştiremeyiz.Doğum sertifikanıza bakın,orada hayatın kolay olacağı mı yazıyor? Hayır.Ancak çok fazla kişi travma ya da yasa takılı kalıyor ve hayatlarını tam anlamıyla deneyimleyemiyor.Bunu değiştirebiliriz.
Yaşananlar asla unutulmaz ve değiştirilemez.Ama zaman içinde geçmişe nasıl tepki vereceğimi öğrendim.Perişan olabilirim ya da umutlu olabilirim,bunalıma girebilirim ya da mutlu olabilirim.Her zaman tercihimiz,kontrolü elimize alma fırsatımız vardır.
Magda yaralı ve öksürüyor ama gözleri parlıyor. “Hayır,’ dedim,” diyor. “Hayır,’ dedim.” Ona göre bu harika bir dayak. Onun kuvvetinin kanıtı. Muhafız kontrolünü kaybederken o sebat etmedi. Magda’nın sivil itaatsizliği kendisini tercih sahibi yapıyor, kader kurbanı değil .
Özgürlük, hapishaneyi tuğla tuğla yıkma cesaretini toplamak demektir .
“Özgürlük yaşananı sahiplenmekte yatar. Özgürlük, hapishaneyi tuğla tuğla yıkma cesareti göstermek demektir.”
“Gerçeklerimizi ve hikayelerimizi saklarsak, sırların kendisi travma, kendisi hapishane olur. Acıyı hafifletmek bir yana, kabullenme fırsatını reddettiğimiz şeyler, tuğla duvarlar ve demir parmaklıklar kadar kaçılamaz olur. Kayıplarımızın, yaralarımızın, hayal kırıklıklarımızın yasını tutma iznini kendimize vermezsek, onları tekrar tekrar yaşamaya mahkumuzdur.”
Seçenek ve tercihlerin yoksa, gerçekten yaşamıyorsundur.
Kendimiz için sorumluluk almaktan kaçındığımızda, anlam yaratma ve keşfetme becerimizden de vazgeçeriz. Bir başka deyişle, yaşamdan vazgeçeriz.
Özgürlük yaşananı sahiplenmekte yatar.
Geçmişten kaçmak ya da mevcut acımıza karşı savaşmak, kendimizi hapsetmekti. Özgürlük olanı kabullenmek , kendimizi affetmek, şimdiki zamanda bulunan mucizelere kalbimizi açmaktı.
Zaman iyileştirmez. İyileştiren şey zamanla ne yaptığınızdır. İyileşme, sorumluluk almayı tercih ettiğimizde, risk almayı seçtiğimizde ve sonunda yarayı serbest bırakmayı, geçmişi ya da yası bıraktığımızda mümkündür.
Sihirli değnek yoktur. Değişim yavas gercekleşir, bazen can sıkacak denli yavaş.
Risk almak , kendimizi gözleri kapalı tehlikeye atmak demek değil. Korkularımızın hapsinde yaşamamak için onları kucaklamak demek.
Duygularımızı tanıyıp sorumluluğunu aldığımızda ilişkilerimizi şekillendiren dinamikteki rolümüzü de tanıyıp sorumluluğunu alabiliriz.
İlk kez bir tercihimiz olduğunu görüyorum: kaybettiklerimizi düşünmek ya da elimizdekileri önemsemek.
Bugün hayatta kalırsam, yarın özgür olacağım.
Kurtardığım kişi bir başkası değil. Benim.
Nereye gittiğimizi bilmiyoruz, ne olacağını bilmiyoruz ama sakın unutma, kimse seni aklına koyduklarından uzaklaştıramaz.
Ama son geçiciydi. Tamamen son bulana kadar bitmez.
İyileşmek için karanlığı kucaklarız.
Bir insandan bir şey hariç her şey alınabilir: İnsan özgürlüğünün son kalıntısı, başına gelen her türlü durumda kendi yaklaşımını seçmek. KENDİ YOLUNU SEÇMEK
Kimse düz bir çizgide iyileşmez.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir