Rainbow Rowell kitaplarından Eleanor ve Park kitap alıntıları sizlerle…
Eleanor ve Park Kitap Alıntıları
&“&”
senden ayrı olduğum zamanlarda nefes aldığımdan bile emin değilim."
Söylemem gerekenden fazlasını söylemekten korkuyorum.
Böyle bir şey yapmazsın
Sana gerçeği söylemekten korkuyorum
Böyle bir şey yapmazsın
Sana gerçeği söylemekten korkuyorum
Ondan sadece bir tane var ve şu an benim yanımda duruyor,diye geçirdi içinden Eleanor.
O benim bir şarkıdan hızlanacağını daha ben o şarkıyı duymadan tahmin edebiliyor. Ben bir şey anlatırken can alıcı noktaya bile gelmemi beklemeden gülmeye başlıyor. Göğsünde, boynunun hemen altında onun benim icin butun kapıları açmasını istememe neden olan bir yer var.
Ondan sadece bir tane var.
O benim bir şarkıdan hızlanacağını daha ben o şarkıyı duymadan tahmin edebiliyor. Ben bir şey anlatırken can alıcı noktaya bile gelmemi beklemeden gülmeye başlıyor. Göğsünde, boynunun hemen altında onun benim icin butun kapıları açmasını istememe neden olan bir yer var.
Ondan sadece bir tane var.
O kızın adını bile anma," dedi. "O benim için hiçbir şey ama sen…her şeysin. Sen her şeysin Eleanor. "
Senden hoşlanmıyorum, Park,ben… sanırım ben senin için yaşıyorum.
“Bir şey söyle”
Ne söyleyeceğimi bilmiyorum.
Kendimi aptal gibi hissetmemem için bir şeyler söyle
Kendini aptal gibi hissetme, Park, dedi Eleanor
Ne söyleyeceğimi bilmiyorum.
Kendimi aptal gibi hissetmemem için bir şeyler söyle
Kendini aptal gibi hissetme, Park, dedi Eleanor
Ne olursa olsun eve dönmeyeceğim," dedi Eleanor güçlükle konuşarak.
"Biliyorum."
Eleanor sessiz kaldı.
"Ben de ne olursa olsun seni sevmeye devam edeceğim," dedi Park.
"Biliyorum."
Eleanor sessiz kaldı.
"Ben de ne olursa olsun seni sevmeye devam edeceğim," dedi Park.
O asla güzel görünmüyordu. Bir sanat eseri gibiydi ve sanat eserleri güzel görünmekten çok size bir şeyler hissettirirdi."
O gülümsediğinde Park’ın içinde bir şeyler koptu. Hep böyle olurdu."
Onu özlüyor muydu?
Onun içinde kaybolmak istiyordu. Onun kollarını bir sargı bezi gibi sımsıkı vücuduna dolamasını istiyordu."
Onun içinde kaybolmak istiyordu. Onun kollarını bir sargı bezi gibi sımsıkı vücuduna dolamasını istiyordu."
Onunla kıyaslandığında herkes sıkıcı ve yapmacık görünüyor, asla onun kadar iyi olamıyordu.
Eleanor her şeyi berbat ediyordu.
Eleanor gitmişti.
Park onu geri getirmek için çaba harcamaktan vazgeçmişti.
Eleanor her şeyi berbat ediyordu.
Eleanor gitmişti.
Park onu geri getirmek için çaba harcamaktan vazgeçmişti.
Bu şarkıyı parçalara ayırmak ve her parçasına ölesiye aşık olmak istiyorum."
Eleanor haklıydı. O asla güzel görünmüyordu. Bir sanat eseri gibiydi ve sanat eserleri güzel görünmekten çok size bir şeyler hissettirirdi.
Park’ı özlemekte yorulmuştu.
Onunla konuşabilme şansım bile yok.
Sanki tek derdi kendini Park’a unutturmamaktı.
Kanepede yanında oturan Eleanor, Park’a birileri odanın ortasında bir pencere açmış gibi hissettiriyordu. Birileri odayı havalandırmış (içerisi taze havayla dolmuş gibi).
Bir sanat eseri gibiydi ve sanat eserleri güzel görünmekten çok size iyi şeyler hissettirirdi.
Yazdığı mektupları postaya vermekten vazgeçtikten aylar sonra bile ona mektup yazmaya devam etdi.
İnsanlar gerçeklerle hissettikleriyle yüzleşemeyecek kadar korktuklarında hep “Bu bir veda değil” derler.
Sevinç vermem gerekenleri üzmek, demek benim yazgımmış.
“plakları kurcalarken kendini tekrar yedi yaşındaymış gibi hissetmişti.”
“dünyanın tahmin ettiği gibi iyi bir yer olmadığını düşündürtmüştü. ve bu iyi bir şeydi. olabilecek en iyi şeydi.”
Eleanor ona ne kadar çok ihtiyacı olduğunu belli ederse Park’ın
arkasına bakmadan kaçacağından emindi.
arkasına bakmadan kaçacağından emindi.
Onun yüzü tarihin asla unutulmaması için resmedilmiş gibiydi.
Ondan sadece bir tane var ve şuan benim yanımda duruyor, diye içinden geçirdi Eleanor.
O benim bir şarkıdan hoşlanacağımı daha ben o şarkıyı duymadan tahmin edebiliyor. Ben bir şey anlatırken can alıcı noktaya bile gelmemi beklemeden gülmeye başlıyor. Göğsünde, boynunun hemen altında onun benim için bütün kapıları açmasını istememe neden olan bir yer var.
Ondan sadece bir tane var.
O benim bir şarkıdan hoşlanacağımı daha ben o şarkıyı duymadan tahmin edebiliyor. Ben bir şey anlatırken can alıcı noktaya bile gelmemi beklemeden gülmeye başlıyor. Göğsünde, boynunun hemen altında onun benim için bütün kapıları açmasını istememe neden olan bir yer var.
Ondan sadece bir tane var.
Eleanor’un elini tutmak bir kelebeği tutmaktan farksızdı. Ya da atan bir kalbi tutmaktan. Coşkuyla nefes alıp veren canlı bir varlığı tutmak gibiydi.
Ona dokunduğu anda onca zaman bunu yapmadan nasıl yaşadığını merak etti.
Ona dokunduğu anda onca zaman bunu yapmadan nasıl yaşadığını merak etti.
Hatırlarsın değil mi?”
"Hatırlamama gerek yok. Numaran zaten ezberimde.”
"Hatırlamama gerek yok. Numaran zaten ezberimde.”
Senden ayrı olduğum zamanlarda nefes aldığımdan bile emin değilim…
O benim bir şarkıdan hoşlanacağımı daha ben o şarkıyı duymadan tahmin edebiliyor. Ben bir şey anlatırken can alıcı noktaya bile gelmemi beklemeden gülmeye başlıyor. Göğsünde, boynunun hemen altında onun benim için bütün kapıları açmasını istememe neden olan bir yer var. Ondan sadece bir tane var."
Park dudakları onun saçlarında, ağlaya ağlaya uyuyakaldı."
“Sen nereden geldin?” Diye sordu Park.
“Gelecekten,” dedi Eleanor.
“Gelecekten,” dedi Eleanor.
Onun yanındayken dünya daha güzel bir yer haline geliyordu.
İnsanlar gerçekte hissettikleriyle yüzleşemeyecek kadar korktuklarında hep &‘bu bir veda değil’ derler.
Tanıştıkları ilk günden beri ona hiç aklına gelmeyen yerlerde rastlıyordu. Sanki hayatları birbirinin üzerinden geçen çizgilerden oluşuyordu,sanki aralarında bir çekim gücü vardı. Sanki mutlu tesadüfler evrenin Eleanor için yaptığı en güzel şeydi.
Senden önceki hiçbir şeyin değeri yok" dedi. "Ve senden sonrasının olacağını da düşünemiyorum".
Eleanor haklıydı. O asla güzel görünmüyordu. Bir sanat eseri gibiydi ve sanat eserleri güzel görünmekten çok size bir şeyler hiss etdirirdi.
Onu özlüyormuydu?
Onun içinde kaybolmak istiyordu. Onun kollarını bir sargı bezi gibi sımsıkı vücuduna dolamasını istiyordu.
Eleanor ona ne kadar çok ihtiyacı olduğunu belli ederse Park’ın arkasına bakmadan kaçacağına emindi.
Onun içinde kaybolmak istiyordu. Onun kollarını bir sargı bezi gibi sımsıkı vücuduna dolamasını istiyordu.
Eleanor ona ne kadar çok ihtiyacı olduğunu belli ederse Park’ın arkasına bakmadan kaçacağına emindi.
Onun yüzü tarihin asla unutmaması için resm edilmiş gibiydi.
Ben artık kendime değil, sana aitim.
O kasetteki müzikte bir şeyler vardı. Bu müzik diğerlerinden farklıydı. Eleanor onun içini kıpır kıpır ettiğini hissetmişti. Hem heyecan vericiydi hem de tedirgin ediciydi. Eleanor’a dünyanın tahmin ettiği gibi bir yer olmadığını düşündürtmüştü.
Senden hoşlanmıyorum" dedi. "Sana ihtiyacım var".
… Benim hayatımda kimse mantıklı davranmıyor…"
Elinde olsa Eleanor’un dudaklarındaki gülümsemenin öylece kalmasını sağlardı.
eleanor haklıydı. o asla güzel görünmüyordu. bir sanat eseri gibiydi ve sanat eserleri güzel görünmekten çok size bir şeyler hissettirirdi.
Dr. Manhattan’ın hikayenin sonundaki, “Hiçbir şey sona ermez,” sözleri hakkında ne düşündüğünü merak etti.
“Hayatın bizi önce tanıştırıp sonra ayıracağına inanmam mümkün değil.”
“Ben buna inanabilirim,” dedi Eleanor. “ Hayat acımasızdır.”
“Ben buna inanabilirim,” dedi Eleanor. “ Hayat acımasızdır.”
Eleanor’a göre çaresizlik evin her köşesine sinmişti. Küçük, kirli parmaklarıyla onun yüreğini asıl acıtan şey umuttu.
Park, Eleanor’un farklı görünmek için neden yoğun bir çaba harcadığını biliyordu. Az çok. Sebep gerçekten farklı olması ve öyle olmaktan korkmamasıydı ( ya da belki başkaları gibi olmaktan daha çok korkması.)
“Benim bir kızım olmalıymış diyordu,”
Benim de bir ailen olmalıymış, diye düşünüyordu Eleanor da. Ve böyle düşündüğü için kendini bir hain gibi hissettiği anların sayısı sınırlıydı.”
Benim de bir ailen olmalıymış, diye düşünüyordu Eleanor da. Ve böyle düşündüğü için kendini bir hain gibi hissettiği anların sayısı sınırlıydı.”
“Bu ben değilim.”
“Elbette sensin.”
“Ben, ben sadece üzerime kostüm geçirmiş gibi görünüyorum. Olmadığım bir şeye dönüşmeye çalışıyormuş gibi görünüyorum.”
“Elbette sensin.”
“Ben, ben sadece üzerime kostüm geçirmiş gibi görünüyorum. Olmadığım bir şeye dönüşmeye çalışıyormuş gibi görünüyorum.”
Eleanor haklıydı. O asla güzel görünmüyordu. Bir sanat eseri gibiydi ve sanat eserleri güzel görünmekten çok size bir şeyler hissettirirlerdi.
Ama bu bizim elimizde… dedi usulca. "Sahip olduğumuz bu şeyi kaybetmemek bizim elimizde."
Belki de sahip olduğumuz şeylerin bize ait olduğunu anlamak için kaybetmek gerekir.
Belki de sahip olduğumuz şeylerin bize ait olduğunu anlamak için kaybetmek gerekir.
Hayatın bizi önce tanıştırıp sonra ayıracağına inanmam mümkün değil.
"Ben buna inanabilirim ," dedi Eleanor. "Hayat acımasızdır."
"Ben buna inanabilirim ," dedi Eleanor. "Hayat acımasızdır."
Ben..size yardım edemem.. Ben kendime bile yardım edemiyorum..
“-Bize Romeo ve Juliet’in nasıl olup da dört yüz yıl boyunca hayatta kalmayı başardığını anlatır mısınız?
-Çünkü… Çünkü insanlar gençliğin nasıl bir şey olduğunu hatırlamak
istiyorlar. Ve âşık olmanın…”
-Çünkü… Çünkü insanlar gençliğin nasıl bir şey olduğunu hatırlamak
istiyorlar. Ve âşık olmanın…”
“Eleanor’a dünyanın tahmin ettiği gibi bir yer olmadığını düşündürtmüştü. Ve bu iyi bir şeydi. Olabilecek en iyi şeydi.”
Senden ayrı olduğum zaman yaptığım tek şey seni düşünmek.
İnsanlar gerçeklerle hissettikleriyle yüzleşemeyecek kadar korktuklarında hep &‘bu bir veda değil’ derler."
Eleanor haklıydı. O asla güzel görünmüyordu. Bir sanat eseriydi ve sanat eserleri güzel görünmekten çok size bir şeyler hissettirirdi."
Hayatın bizi önce tanıştırıp sonra ayıracağını inanmam mümkün değil."
"Ben buna inanabilirim," dedi Eleanor. "Hayat acımasızdır."
… Sonra kalemi cebine koyup Eleanor’un elini bir süre göğsünde tuttu.
Bu Eleanor’un düşünebileceği en güzel hareketti.
Park’tan çocuk sahibi olmak ve her iki böbreğini birden ona bağışlamak istemesine neden olmuştu."
Bu Eleanor’un düşünebileceği en güzel hareketti.
Park’tan çocuk sahibi olmak ve her iki böbreğini birden ona bağışlamak istemesine neden olmuştu."
Hayatın bizi önce tanıştırıp sonra ayıracağına inanmam mümkün değil."
"Ben buna inanabilirim," dedi Eleanor. "Hayat acımasızdır."
"Ben buna inanabilirim," dedi Eleanor. "Hayat acımasızdır."
Senden önceki hiçbir şeyin değeri yok," dedi. "Ve senden sonrasının olacağınıda düşünemiyorum.
Birbirimizi sevmekten vazgeçeceğimizi düşünmemiz için hiçbir neden yok," dedi. "Bundan asla vazgeçmeyeceğimizi düşünmemiz içinse pek çok neden var."
Sevgili Park," diye yazdı Eleanor boş bir mektup kağıdına.
"Sevgili Park," diyerek açıklama yapmaya çalıştı.
Ama açıklamalar ellerinde un ufak oldu. Gerçekleri kaleme almak çok zordu; Park kendisi için büyük bir kayıptı. Ona hissettiklerini anlatmak ateşe dokunmaktan farksızdı.
"Sevgili Park," diyerek açıklama yapmaya çalıştı.
Ama açıklamalar ellerinde un ufak oldu. Gerçekleri kaleme almak çok zordu; Park kendisi için büyük bir kayıptı. Ona hissettiklerini anlatmak ateşe dokunmaktan farksızdı.
Hiç erkek arkadaşın oldu mu?" diye sordu Dani.
"Hayır," dedi Eleanor.
Park onun erkek arkadaşı değil, kahramanıydı.
"Hayır," dedi Eleanor.
Park onun erkek arkadaşı değil, kahramanıydı.
Dayısı ve eşinin çocukları yoktu ve Eleanor bunun onların kendi tercihi olabileceğini düşünüyordu. Belki de küçükken sevimli olan çocukların, büyüdüklerinde çirkin, problemli birer ergene dönüştüklerini biliyorlardı.