İmam Nevevi kitaplarından El-Tibyân kitap alıntıları sizlerle…
El-Tibyân Kitap Alıntıları
Bazı Selef alimleri şöyle demiştir:
Biz Allah rızasını düşünmeden ilim tahsil etmeye başladık. Fakat ilim bize, kendisinin sadece Allah rızası için tahsil edileceğini öğretti.
Biz Allah rızasını düşünmeden ilim tahsil etmeye başladık. Fakat ilim bize, kendisinin sadece Allah rızası için tahsil edileceğini öğretti.
Süfyan es-Sevri ve başka alimler şöyle demiştir:
Talebenin ilim tahsil etmek istemesi, niyetinin düzgün olduğunu gösterir.
Burada Abdullah ibnü’l-Mübarek’in şu sözü hatırlanmalıdır:
Biz ilmi dünya için öğrendik ama ilim bize dünyaya değer vermemeyi öğretti.
Talebenin ilim tahsil etmek istemesi, niyetinin düzgün olduğunu gösterir.
Burada Abdullah ibnü’l-Mübarek’in şu sözü hatırlanmalıdır:
Biz ilmi dünya için öğrendik ama ilim bize dünyaya değer vermemeyi öğretti.
İmam Kuşeyri şöyle demiştir:
İhlas, bir işi, yaratılmışların ne diyeceğini dikkate almadan yapmaktır
İhlas, bir işi, yaratılmışların ne diyeceğini dikkate almadan yapmaktır
Büyük sûfilerden Ebû Ali Fudayl ibni İyaz’ın -Allah ondan razı olsun- şöyle dediği bize rivayet edildi:
Bir şeyi insanlar görür diye yapmamak riyadır. Bir şeyi insanlar görsün diye yapmak şirktir. İhlas ise Allah Teâlâ’nın seni bu iki halden kurtarmasıdır.
Bir şeyi insanlar görür diye yapmamak riyadır. Bir şeyi insanlar görsün diye yapmak şirktir. İhlas ise Allah Teâlâ’nın seni bu iki halden kurtarmasıdır.
Ebu Hamid el- Gazzâli şöyle demiştir:
Kur’an-ı Kerim okurken ve dinlerken ağlamak sünnettir. Ağlamak için de Kur’an-ı Kerim’deki tehditleri, cehennem azabıyla yapılan korkutmaları, delilleri, Allah ile olan ahidleşmeleri düşünmeli, sonra insan bu konudaki kusurlarını hatırlamalı ve böylece kalbinin hüzünlenmesini sağlamalıdır. Şayet Allah’ın seçkin kulları gibi hüzünlenemiyor ve ağlayamıyorsa, o zaman ağlayamadığına ağlamalıdır. Çünkü bu durum en büyük felaketlerden biridir.
Kur’an-ı Kerim okurken ve dinlerken ağlamak sünnettir. Ağlamak için de Kur’an-ı Kerim’deki tehditleri, cehennem azabıyla yapılan korkutmaları, delilleri, Allah ile olan ahidleşmeleri düşünmeli, sonra insan bu konudaki kusurlarını hatırlamalı ve böylece kalbinin hüzünlenmesini sağlamalıdır. Şayet Allah’ın seçkin kulları gibi hüzünlenemiyor ve ağlayamıyorsa, o zaman ağlayamadığına ağlamalıdır. Çünkü bu durum en büyük felaketlerden biridir.
Abdullah ibni Mes’ud radıyallahu anhdan rivayet edildiğine göre şöyle dedi:
Kur’an-ı okuyun; çünkü Allah Teâlâ Kur’an’ı ezberleyen kalbe azab etmez.
Bu Kur’an Allah Teâlâ’nın ziyâret sofrasıdır. O sofraya oturan her bakımdan emniyette olur.
Kur’an-ı Kerim’i seven kimse ebedi kurtuluşa ereceği için sevinsin.
Kur’an-ı okuyun; çünkü Allah Teâlâ Kur’an’ı ezberleyen kalbe azab etmez.
Bu Kur’an Allah Teâlâ’nın ziyâret sofrasıdır. O sofraya oturan her bakımdan emniyette olur.
Kur’an-ı Kerim’i seven kimse ebedi kurtuluşa ereceği için sevinsin.
Abdullah ibni Mes’ud radıyallahu anhdan rivâyet edildiğine göre, Nebiyy-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Sadece şu iki kişiye imrenilir:
Biri, Allah kendisine mal vermiştir; o da bu malı Allah yolunda harcayıp durur.
Diğerine ise Allah ilim ve hikmet vermiştir; o da bunun gereğini yaparak hem o ilim ve hikmete göre yaşar hem de onu başkalarına öğretir.
Sadece şu iki kişiye imrenilir:
Biri, Allah kendisine mal vermiştir; o da bu malı Allah yolunda harcayıp durur.
Diğerine ise Allah ilim ve hikmet vermiştir; o da bunun gereğini yaparak hem o ilim ve hikmete göre yaşar hem de onu başkalarına öğretir.
Hasan el-Basrî (rh) şöyle dedi:
“Sizden önce yaşayanlar, Kur’ân-ı Kerîm’e Rablerinden gelen bir mektup gözüyle baktılar. Geceleri o mektubu okuyup üzerinde düşündüler; gündüzleri de ondan öğrendiklerini uyguladılar.”
“Sizden önce yaşayanlar, Kur’ân-ı Kerîm’e Rablerinden gelen bir mektup gözüyle baktılar. Geceleri o mektubu okuyup üzerinde düşündüler; gündüzleri de ondan öğrendiklerini uyguladılar.”
“Sizden biriniz, kendisi için istediği şeyi din kardeşi için de istemedikçe gerçek anlamda îmân etmiş olmaz.” -Buhârî, Îmân 7,nr 13
Bazıları şöyle bir söz söylemişler: Eğitimin cefasına katlanamayan kimse ömrü boyunca cehalet karanlığında kalır. Katlanan ise dünya ve ahiret şerefine nail olur
Bildiklerini başkalarına öğretmek ise ilmin zekatıdır.
Sizden önce yaşayalar, Kur’an’ı Kerim’e Rablerinden gelen bir mektup gözüyle baktılar. Geceleri o mektubu okuyup üzerinde düşündüler; gündüzleri de ondan öğrendiklerini uyguladılar.
Resûlullah efendimiz şöyle buyurmuştur: “İmâm ‘veleddâllîn’ dediği zaman, siz de ‘âmîn’ deyin. Zira kimin âmîn demesi meleklerin âmîn demesine denk gelirse, daha önceki günahları affolur.”
“Biz ilmi dünya için öğrendik ama ilim bize dünyaya değer vermemeyi öğretti”
Sizden biriniz bir meclise vardığında selâm versin.
O meclisten kalkmak istediğinde yine selâm versin. Önce verdiği selâm, sonraki selâmından daha üstün değildir.
O meclisten kalkmak istediğinde yine selâm versin. Önce verdiği selâm, sonraki selâmından daha üstün değildir.
[ Ebû Dâvûd, Edeb 139, nr. 5208; Tirmizi, İsti’zan 15, nr. 2706]
Sel yüksek yerlere nasıl ulaşamazsa,
Kibirli genç de ilme ulaşamaz.
Kibirli genç de ilme ulaşamaz.
İnsan ilme saygı gösterdikçe âlim olur
Toprak ekip biçmek için nasıl hazırlanırsa kalp de ilim öğrenmek için öyle temizlenip hazırlanır.
Kendilerine ilim öğrettiğiniz ve kendilerinden ilim öğrendiğiniz kimselere yumuşak davranın.
[Hatib el- bağdadi, el-fakih vel-mutefakkih (azzazi), 2,229; Deylemî, el-firdevs bi-me’suri’l-hitab (zağlûl),1,79]
Kur’an öğreten ve okuyan kimsenin her şeyden önce bunu Allah rızası için yapması gerekir.
Sabah namazını kılan kimse Allah’ın himâyesindedir. Dikkat edin,Allah,kendi himâyesine aldığı bir konuda sizi sorguya çekmesin.
[Muslim,Mesâcid 261-262, nr. 657]
İnsan ilme saygı gösterdikçe âlim olur