İçeriğe geç

El Kulakta Kitap Alıntıları – Abdurrahim Karakoç

Abdurrahim Karakoç kitaplarından El Kulakta kitap alıntıları sizlerle…

El Kulakta Kitap Alıntıları

Sevâba sebebtir çekilen çile
Yoğrulmuş mayamız merhamet ile
İyilik dileriz düşmana bile
Duada elimiz Mevlâya gider.
Kör dünyanın göbeğine
Hak yol İslâm yazacağız.
Kuşların göz bebeğine
Hak yol İslâm yazacağız.
Yola, ağaca pınara
Esen yele, yağan kara
Yağmur yüklü bulutlara
Hak yol İslâm yazacağız.
İmansız askerin, korkak paşanın
Bir boyuna, bir de enine tükür.
Kaçarken vurulup yere düşenin
Bir leşine, bir de kanına tükür.
Ölürsen de hak yedirme, hak yeme
Aka kara, karaya da ak deme
Adaletten ayrılırsa mahkeme
Bir hâkime, bir de kanuna tükür.
İlaç olsa içme düşman tasından
Sakın taş attırma dost arkasından
Kim iki yüzlüyse tut yakasından
Bir yüzüne, bir de canına tükür.
Uyuşukluk şifa bulmaz illettir
Korkaklık en adî en pis zillettir
Adalet ne güzel, ne hoş nîmettir
Hep doğruyu bulacaksın, tamam mı?
İyi, kötü deme, düşün yıllarca
Böyle sıfatları tedbirli harca
Kimseye yük olup boğulma borca,
Bugün seven yarın bıkar, unutma!
Sözüm kulağında bir küpe kalsın,
Bazan su yokuşa akar, unutma!
Ezilenler putlaştırır ezeni
Eğri direk kırar doğru hezeni
Böyledir, değişmez dünya düzeni
Biri yapar, biri yıkar, unutma!
Ölümden zormuş,
Ben de bilmezdim BEKLEMEK
Büyüdükçe büyür içimde bir dert, BEKLEMEK
Gözler doysa gönül doymaz
Bu dünya kimin dünyası?
Öyle bir devir ki, sakar mı sakar;
Dışı da, içi de hep bizi yakar
Keder yığın yığın, dert dizi dizi..
Dünya pislikten kokuyor.
Ahlak gömülmüş mezara..
Hak yol İslâm yazacağız.
Her kapının eşiğine
İnanmayın gülenlere
Dudaklar yalan söylüyor.
Severiz sevda yakarken
Neler yitirdik bakarken
Böyledir, değişmez dünya düzeni
Biri yapar, biri yıkar, unutma!
Sılada sılasız kaldım,
Suyum garip, aşım garip
Ben kendime gurbet oldum
İçim garip, dışım garip.

Bayram diye insem düze
Düşman olur astar yüze
Kattım geceyi gündüze
Uykum garip, düşüm garip.

Temmuzda üşür gezerim
Zemheride akar terim
Dört mevsimde derbederim
Yazım garip, kışım garip.

Felek bir gün rahat koymaz
Çağırsam kaderim duymaz
Ayağım aklıma uymaz
Gövdem garip, başım garip

Parasız kesem suç olur
Acıkıp yesem suç olur
Sözüm var, desem suç olur
Dilim garip, dişim garip.

Ben bu devre devre geldim
Kırk parçayı bire böldüm
Bugün doğdum, dünden öldüm
Vaktim garip, yaşım garip.

Koştum hakikat ardına
Yandım ayrılık derdine
Git, bak, ölüler yurduna
Kabrim garip, taşım garip.

Sapıtıverdik bir kere
Saadet nere, biz nere
İnanmayın gülenlere
Dudaklar yalan söylüyor.
Cahili iknaya bulunmaz imkân
Kötü, zaman değil; mekândır, mekân
Ve işte dünyada en son arkadaş
Başımın ucunda dikili taş
Bitti, doğduğum gün başlayan savaş
Kainat benimle beraber öldü..
İlaç olsa içme düşman tasından
Sakın tas attırma dost arkasından
Kim iki yüzlüyse tut yakasından
Bir yüzüne, bir de canına tükür.
Ezilenler putlaştırır ezeni
Eğri direk kırar doğru hezeni
Böyledir, değişmez dünya düzeni
Biri yapar, biri yıkar, unutma!
Ben kendime gurbet oldum
İçim garip, dışım garip.
Öyle bir devir ki, sakar mı sakar;
Dışı da, içi de hep bizi yakar
Sağolsun yurttaşlar dokur da dokur
Hiyanet mi, abo.. Hile mi oho
Böyledir, değişmez dünya düzeni
Biri yapar, biri yıkar, unutma!
Bu dünyamız bölüşülmüş;
Şurası haraç dünyası
Şu taraf ellere düşmüş,
Şurası kapkaç dünyası.
Bozbulanık akar seller
Balık tutar mahir eller
Şurası canlı heykeller,
Şurası ağaç dünyası.
Böyle değil imiş önce
Birleşip bozmuşlar bence..
Şurası içki, eğlence,
Şurası hep maç dünyası.
Boyunlarda çifte yular
Biri çözer, biri dolar
Şurası öksüz yavrular.
Şurası anaç dünyası
Bilgi satar aklı yoklar
Bağrıma saplanır oklar
Şurası hak yiyen toklar.
Şu tarafı aç dünyası
Şurası Firavun’a yurt
Şurasını almış Nemrud,
Şu yanda Ebucehil put.
Nerede YALVAÇ dünyası?
Okumuş cahiller dünyayı yıkar
Geçse köprü, değse derya tiksinir.
Göçse kabri, kalsa dünya tiksinir.
Küfrü, şerri öyle çok ki nursuzun;
Sevse sevda, girse Gayya tiksinir.
Bu hep böyle gitmiyecek
Yoldadır aydınlık gerçek
Asr-ı saadet gelecek
Duyun eli kulağında.
Severiz sevda yakarken
Neler yitirdik bakarken
Eller duaya kalkarken
Parmaklar yalan söylüyor.
Mihriban, Mihriban! ölümden zormuş
Ben de bilmezdim
BEKLEMEK
Öyle bir devir ki; Dışı da, içi de hep bizi yakar
Okumuş cahiller dünyayı yıkar
Yenilir mi inanmışın imanı?
Ezilenler putlaştırır ezeni Eğri direk kırar doğru hezeni Böyledir, değişmez dünya düzeni Biri
yapar, biri yıkar, unutma!
Ahlak gömülmüş mezara,
Dünya pislikten kokuyor
Mihriban, Mihriban! ölümden zormuş
Beklemek
“Gelecekti ela gözlüm, gel emi
Kimsesiz odamda beklerim seni
Hasret uykusundan uyandır beni
Yıldızlar uykuya yattığı zaman
Ebedi yolculuk güneş doğarken
Başlasın, yanımda ne olur sen varken
‘Karakoç, bu sabah öldü’ de, erken
Tanıdıklar sual ettiği zaman.”
İslâmın içinde korku arama Cihadı farz bildik, sabır var ama..
Aç gezer de isyan eder harama Manada delimiz Mevlâya gider.
Yıldırmaz hapislik, işkence, sürgün Dosta giden âşık düşer mi yorgun?
Her senede her ay, her hafta, her gün Her saat hâlimiz Mevlâya gider.
Sevâba sebebtir çekilen çile Yoğrulmuş mayamız merhamet ile İyilik dileriz düşmana bile
Duada elimiz Mevlâya gider.
Kara—sevdalıyız Hakkın Nuruna
Kökümüz, dalımız Mevlâya gider.
Kör dünyanın göbeğine
Hak yol İslâm yazacağız.
Kuşların göz bebeğine
Hak yol İslâm yazacağız.
Yola, ağaca pınara
Esen yele, yağan kara
Yağmur yüklü bulutlara
Hak yol İslâm yazacağız.
Koç burcuna, yay burcuna Bebeklerin avucuna
Minarelerin ucuna
Hak yol İslâm yazacağız.
Bucak bucak, köşe köşe
Kara taşa, kor-ateşe
Yıldıza, aya, güneşe
Hak yol İslâm yazacağız.
Askerlerin miğferine
Kağnıların tekerine
Budha’nın tunç heykeline Hak yol İslâm yazacağız.
Her kapının eşiğine
Her sofranın kaşığına
Balaların beşiğine
Hak yol İslâm yazacağız.
Herkes duyacak, bilecek
Saklanmaz gayri bu gerçek Yaprak yaprak, çiçek çiçek Hak yol İslâm yazacağız
Uyuşukluk şifa bulmaz illettir Korkaklık en adî en pis zillettir Adalet ne güzel, ne hoş riîmettir
Hep doğruyu bulacaksın, tamam mı?
Yalana hayır de, gerçeğe evet Mücadele şarttır kalsan da tek fert
Yolumuz her zaman Allah yoludur Bu yoldaki ölüm oğulbalıdır Hak, haklının en mukaddes
malıdır Vermezlerse alacaksın, tamam mı?
Unutma, tez geçer zulmün ezası, Sab’retmeyi bileceksin, tamam mı?
Yiğite ar değil bahtın kazası Hakka teslim olacaksın, tamam mı?
Geri dönmek yoktur güneş doğmadan Rahmet nuru karanlığı boğmadan Hakikat yolunda boyun
eğmeden Gerekirse öleceksin, tamam mı?
Cahili iknaya bulunmaz imkân Kötü, zaman değil; mekândır, mekân
Eminol gerçeği görmez her bakan Eğri bina erken çöker, unutma!
İyi, kötü deme, düşün yıllarca Böyle sıfatları tedbirli harca Kimseye yük olup boğulma borca,
Bugün seven yarın bıkar, unutma!
İyiyi, güzeli beğenen alsın Kurtladıkça kurdu çıkar, unutma!
Sözüm kulağında bir küpe kalsın, Bazan su yokuşa akar, unutma!
Ezilenler putlaştırır ezeni Eğri direk kırar doğru hezeni Böyledir, değişmez dünya düzeni Biri
yapar, biri yıkar, unutma!
Mihriban, Mihriban uyan da bir bak!
Hasret düğüm düğüm ak saçlarımda.
Kalbimin içinde bir yara gibi
Çekilmez dert olur gurbet akşamı.
Alnımız ak, yüzümüz ak
İslâm olan olmaz korkak
Batıla batıl, hakka hak
Diyeceğiz suç olsada.
Herkes duyacak, bilecek
Saklanmaz gayrı bu gerçek
Yaprak yaprak, çiçek çiçek
Hak yol İslâm yazacağız
Kör dünyanın göbeğine
Hak yol İslâm yazacağız.
Bugün seven yarın bıkar, unutma!
Cihad bize bayram, düğün.
Tâ doğuştan haşre değin.
Her an Zikrullah gömleğin,
Giyeceğiz suç olsada.

Mânâ doldurmuş iç’leri,
Gam mı maddenin suçları..
Dine «Taş» atan hiçleri,
Sayacağız suç olsada.

Ehli küfre açtık savaş,
İslâmlık yoluna .
İslâm olan olmaz korkak.
Batıla batıl, hakka hak,
Diyeceğiz suç olsada.
Küfürde kârı var erken ölünce,
Yaşasın, sürünsün kendi yoluna,
İslâmlık dünyaya hâkim olunca,
Görsün de kahrolsun; öldürme Yâ RAB! Korktuğu nizamı getir başına,
Yaşadıkça düşman olsun yaşına,
«Görmezler olaydım» deyip dönüşe,
Vursun da kahrolsun; öldürme Yâ RAB!
Bu garip duamı kabul et, ne var?
Kanaat bulmasın mahşere kadar.
Artır tamamını, etme pâyidar,
Hırsından kahrolsun, öldürme ya RAB!
Özlesin geçmişi, baksın geriye;
İslâm çoğaldıkça dönsün deliye.
Ektiğim tohumlar nic’oldu diye,
Sorsun da kahrolsun, öldürme ya Râb!
Asr-ı Saadet’e yaklaşır yine;
Nur yağsın âleme, nusret ver.
Din’e Işığı görünce kaçıp inine,
Girsin de kahrolsun, öldürme ya Râb!
Anası malûm kadın, babası kökten kayıp Künyesi—nezaketçe—bay ayıp oğlu ayıp.
Onda din, ahlak, namus bulamazsın arayıp; Çetin sanatkâr ama satar taşı boyayıp.
Sosyalist, devrimci, uygar sürüsü;
Boykotçu, işgalci, hunhar sürüsü
Oğlan uzun saçlı, kız kızıl—üryan;
İçkili, fuhuşlu murdar sürüsü
Öyle bir devir ki, sakar mı sakar;
Dışı da, içi de hep bizi yakar
Sözde ilim satan ocaklarından.
Dine «Virüs» diyen eşekler çıkar.
«Ben» der tıpkı Nemrud gibi.
Sözüm var, desem suç olur.
Dilim garip, dişim garip.
* * * * * * * * * * * * * * * * * *
Bugün doğdum, dünden öldüm.
Vaktim garip, yaşım garip.
Koştum hakikat ardına.
Yandım ayrılık derdine.
Git, bak, ölüler yurduna.
Kabrim garip, taşım garip.
Ben kendime gurbet oldum.
İçim garip, dışım garip.
İslâmın içinde korku arama Cihadı farz bildik.
Kör dünyanın göbeğine,
Hak yol İslâm yazacağız.
Kuşların göz bebeğine,
Hak yol İslâm yazacağız.
Yola, ağaca pınara,
Esen yele, yağan kara,
Yağmur yüklü bulutlara,
Hak yol İslâm yazacağız.
Koç burcuna, yay burcuna,
Bebeklerin avucuna,
Minarelerin ucuna,
Hak yol İslâm yazacağız.
Bucak bucak, köşe köşe.
Kara taşa, kör-ateşe,
Yıldıza, aya, güneşe,
Hak yol İslâm yazacağız.
Askerlerin miğferine,
Kağnıların tekerine,
Budha’nın tunç heykeline,
Hak yol İslâm yazacağız.
Her kapının eşiğine, sofranın kaşığına,
Balaların beşiğine,
Hak yol İslâm yazacağız.
Herkes duyacak, bilecek,
Saklanmaz gayri bu gerçek,
Yaprak yaprak, çiçek çiçek,
Hak yol İslâm yazacağız.
Severiz sevda yakarken.
Neler yitirdik bakarken.
Eller duaya kalkarken.
Parmaklar yalan söylüyor.
Maddeler olmuş maskara.
Mânalar çekilmiş dâra.
Git de bak evden mezara
Söz var, nice dostu dosttan ayırır.
Söyleme!
Bugün seven yarın bıkar, unutma!
Bilgi satar aklı yoklar.
Bağrıma saplanır oklar.
Şurası hak yiyen toklar.
Şu tarafı aç dünyası
Şurası FİRAVUN’a yurt.
Şurasını almış NEMRUD,
Şu yanda EBUCEHİL PUT.
Nerede YALVAÇ dünyası?
Putları devirecek İslâmın sesi yine
Görenler «GİTTİ ZULMET, GELDİ HUZUR» diyecek
Söz var, nice dostu dostan ayırır söyleme, serceler gider duyurur. İyileri zaten Allah kayırır, kötüler koktukça kokar, unutma!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir