Frederic Bastiat kitaplarından Ekonomi kitap alıntıları sizlerle…
Ekonomi Kitap Alıntıları
&“&”
Fransa’da özgürlüğü çok severiz ama zor anlarız."
…Fiyatı sıfıra yaklaştıkça yabancı kömür, demir, buğday ve tekstili oransal olarak yasaklarken fiyatı bütün gün boyunca sıfır olan güneş ışığını içeri almak nasıl tutarlı olabilir!"
Kasadan milyonlarca frangın çıkması için bu paranın ilk önce oraya girmesi gerek."
Kamu harcamaları özel harcamaları başka bir yere aktarmaktan başka bir şey değildir…"
Muarızlarımız, devletin finanse etmediği veya müdahale bulunmadı bir faaliyetin tasfiye olacağına inanıyor. Biz ise tam tersine. Onlar devlete inanıyor, insanlığa değil. Biz ise insanlığa inanıyoruz, devlete değil.
Biz devletin bütün faaliyetlerin özgür gelişimini korumasını savunuyoruz. Ancak bunun yöntemi, onları başkalarının vergileriyle finanse etmek demek değildir. Bunu dile getirdiğimizde ise komik ama pek de eğlenceli olmayan tepkilerle karşılaşıyoruz: Onlara göre biz din, eğitim, mülkiyet, emek ve sanatı ortadan kaldırmayı hedefliyoruz. Tam tersine bizim inandığımız şu; Toplumun bütün bu vazgeçilmez unsurları, özgürlüğün verdiği ilham ve ahenk içinde gelişmeli ve -bugün yaşadığımız gibi- sorunun kaynağı olmaktan çıkarılmalı. Bu bahsettiğimiz unsurlar; sıkıntıların, istismarın, tiranlığın ve yozlaşmanın amacı olmamalı.
…tarih en başında ahlak ve adalet temelinde kurulmadiğı için daima ondan beklenenin aksini üretmiştir.
Böylece değindiğim birçok konudan da gördüğümüz gibi politik ekonomiyi bilmemek, bir olayın anlık etkisiyle gözlerinin kamaşmasına geçit vermektir. Politik ekonomiyi bilmek ise olayın bütün etkilerini hesap etmektir, hem yakın zamandaki hem de gelecekteki etkileri.
Hata yapan cezasını çekecektir. Ancak kanun koyucular bazı şeyleri empoze etmek veya yasaklamak için kanun çıkarırken korkunç bir hata yaptığı takdirde, bu hata bütün milletin uyması gereken bir kural haline gelecektir. Fransa’da özgürlüğü çok severiz ama zor anlarız. Ah, keşke onu daha iyi anlamaya çalışsak! O zaman özgürlüğü daha az seviyor olmayacağız.
Ticarete sınırlar koyunca fiyatlar yükselir ve tüketici pahalılaşan fiyatla eski fiyat arasındaki farktan dolayı zarar eder.
Zevklerini tatmin etmek isteyen bir insan, ödediği bedelin buna değip değmeyeceğini düşünmelidir.
Batacak dedikleri Türk Havayolları tarihinin en büyük kârlılığıyla dünyaya manşet oldu.
ALGI,
İLETİŞİM!
Kim, nasıl bir operasyonun içerisinde? "
Kötü bir ekonomist, kısa vadede elde edilecek bir faydayı, sonradan gelecek büyük bir felakete tercih eder; gerçek bir ekonomist ise kısa vadede küçük bir felakete yol açma riski olsa dahi, uzun vadede kazanabilecek daha büyük bir faydanın peşinde koşar.
Devlet yol yapıyor, saray inşa ediyor, sokakları onarıyor, kanal kazıyor bu projelerle bir kısım insana istihdam sağlıyor. Bu görülendir. Ancak bunu yaparak diğer insanların istihdamından bir şeyler azaltıyor. Bu görülmeyendir.
Tanrı her zaman erkeklerin arkasında yükselir.
Şatafat ve lükse karşı gürlemeyen bir tane bile din yoktur ama sonuç hep tersidir.
Ancak makineleri lanetlemek, insan aklını lanetlemektir !
Onlar devlete inanıyor, insanlığa değil. Biz ise insanlığa inanıyoruz, devlete değil.
Özgür bir toplumda yapılan gerçek iş birliği, sosyalistlerin derin hayal güçleri vasıtasıyla kafalarından uydurdukları toplumdan çok daha üstündür; bunu fark edemiyorlar.
Sosyalistlerin ideallerine kavuşmamız için barbarlığın hâkim olduğu çağlara geri dönmemiz gerekir
Politik ekonomide iki kere ikinin dört ettiğini kanıtlayabilmek ne kadar çileli…
Tecrübe çok iyi bir öğretmendir; ancak onun yöntemleri acımasızdır. Yaptıklarımızın sonuçlarını bizzat hissetmemizi sağlayarak, bizi onlarla yüzleştirir.
Ekonomik mantık sizi sadece yaptıklarınızla değil, yapmadıklarınızla (yaptıklarınızın alternatifleri) da değerlendirir.
Onlar devlete inanıyor,insanlığa değil.Biz insanlığa inanıyoruz,devlete değil."
Aman tanrım!Politik ekonomi de iki kere ikinin dört ettiğini kanıtlayabilmek ne kadarda çileli… Bunu başarabilirseniz insanlar "Her şey o kadar berrak ki bu yüzden çok da sıkıcı" diye şikayet ediyorlar.Sonrasında ise sanki bu kanıtlarınız hiç ortada yokmuş gibi seçimlerde oy vermeye devam ediyorlar."
Para, sadece farklı taraflar arasında anlaşmayı kolaylaştırmak için bir araçtır.
O halde, görülmeyenler, görülenleri olumsuz yönde dengeler ve bütün bunun sonuçları adaletsizliğe varır. Bütün bunlara yasaların sebep olması ise içler acısı durumdur.
İcatlar insanlığa bahşedilmiş bir zafer, bir kazançtır.
Tüketim arttıkça, tek bir küçük işlem bile yeni bir endüstrinin ortaya çıkışını sağlayabilir.
… Onlar(sosyalistler) bütün insanlık adına konuşarak bir iş birliği" tanımı yapıyorlar. halbuki öne sürdükleri kendi isteklerinden başka bir şey değil.
Bu "ileri görüşlü" düşünce okulları inceledikçe, onların cehaletten başka bir şeye dayanmadıklarına, kendilerini yanılmaz ilan ettiklerine ve bu sözde kusursuzluk adına despotik bir güç talep ettiklerine daha da çok ikna oluyorsunuz.
Ancak makineleri lanetlemek, insan aklını lanetlemektir!
Ahlak artık güç kullanmaktır, üretim değil, yıkmaktır. Tanrı aşkına! Güç kullanmak üretimi arttırsaydı, Fransa şimdikinlerden çok daha zengin olurdu.
Onlara göre biz din, eğitim, mülkiyet, emek ve sanatı ortadan kaldırmayı hedefliyoruz.
Tam tersine bizim inandığımız şu: Toplumun bütün vazgeçilmez unsurları, özgürlüğün verdiği ilham ve ahenk içinde gerçekleşmeli ve -bugün yaşadığımız gibi- sorunun kaynağı olmaktan çıkarılmalı. Bu bahsettiğiniz unsurlar; sıkıntıların, istismarın, tiranlığın ve yozlaşmanın araçları olmamalı.
Çağımızın sosyalist fraksiyonları bugünkü serbest ticarete karşı çıkıyorlar. Özgür bir toplumda yapılan gerçek iş birliği, sosyalitstlerin derin hayal güçleri vasıtasıyla kafalarından uydurdukları toplumdan çok daha üstündür; bunu fark edemiyorlar.
Devlet yol yapıyor, saray inşa ediyor, sokakları onarıyor, kanal kazıyor bu projelerle bir kısım insana istihdam sağlıyor. Bu görülendir. Ancak bunu yaparak diğer insanların istihdamından bir şeyler azaltıyor. Bu görülmeyendir.
Baylar, konu vergilere geldiğinde alınacak vergilerin verimli bir şekilde kullanılacağını makul gerekçelerle kanıtlayın; şunun gibi içler acısı argümanlarla değil: Kamu harcamaları çalışan sınıfı ayakta tutuyor." Bu önemle bilinmesi gereken gerçeği gizlemek gibi bir hataya yol açıyor: Kamu harcamaları, özel harcamaları başka bir yere aktarmaktan başka bir şey değildir ve neticede bir sektör çalışanının ötekisi yerine desteklenmesi anlamına gelir, ancak bir bütün olarak çalışan sınıfın mevcut durumunu ileri götürmez. Argümanınınız çok popüler ama bir o kadar da saçma, çünkü akıl yürütme tarzınız yanlış.
Bir franklık vergi veren bir vatandaş, artık o bir frangı tasarruf edemeyecektir. Bir franklık bir zevkinden yoksun kalacaktır ve bu zevki elde edeceği ürünü üreten işçi de aynı oranda ücretinden yoksun kalacaktır.
Peki, bu para nereden geliyor? Madalyonun bu yüzü de diğeri kadar önemli. Altmış bin frangın kaynağı ne? Ve bu para çıkarılan yasalar sayesinde ilk başta Rue de Rivoli’ye ve oradan Rue de Grenelle’ye gönderilmemişse, bu para nereye gitti? Bu görülmeyendir.
İhtiyaçlar, zevkler, iş gücü ve nüfus dağılımının doğal sırasının bozulması ekonomiyi tehlikeye sokabilir.
Aman Tanrım! Politik ekonomide iki kere ikinin dört ettiğini kanıtlayabilmek ne kadar çileli… Bunu başarabilirseniz insanlar Her şey o kadar berrak ki, bu yüzden çok sıkıcı" diye şikayet ediyorlar. Sonrasında ise sanki bu kanıtlarınız hiç ortada yokmuş gibi seçimlerde oy vermeye devam ediyorlar.
M. Thiers şöyle söylemişti: Bütün hayatımı kralcı partinin ve kilise yanlısı partinin taraftarlarıyla mücadeleye harcadım. Ortak tehlikenin varlığından dolayı onları anlamaya çalıştım, bu yüzden onlarla yaptığı samimi sohbetlerle kafamda canlandırdığım gibi canavar olmadıklarını anladım."
Evet, düşmanlıklar abartılıyor ve birbirinin muarızı olan partiler arasında nefret yoğunlaşıyor. Çoğunluk, azınlık grupların milletvekillerinin komitelere girmesine izin verirse, belki söylediği gibi iki taraf da fikirleri arasında öyle büyük bir uçurum olmadığını görür ve niyetlerinin birbirine o kadar ters olmadığını anlayabilir.
Yapılan iş iki tarafa için de faydalıysa benim bununla bir sorunum olmaz. Söylediğim şu: Bir devlet kurumu açacaksanız onun faydalı olacağını kanıtlamalısınız.
Bütün bunlar göz önüne alındığında, eğer orduyu büyütmek karlı ise neden ülkenin bütün erkeklerini göreve çağırmıyoruz?
Kırmak, yıkmak, israf etmek istihdamı arttırmanın aracı değildir." Daha da kısası: "Yıkmak, kazanç sağlamaz."
Kötü bir ekonomist, kısa vadede elde edilecek bir faydayı, sonradan gelecek büyük bir felakete tercih eder; gerçek bir ekonomist ise kısa vadede küçük bir felakete yol açma riski olsa dahi, uzun vadede kazanabilecek daha büyük bir faydanın peşinde koşar.
Biz insanlığa inanıyoruz, devlete değil. Onlar devlete inanıyor, insanlığa değil.
-Frederic Bastiat
Sosyalist okullar felaket üzerine kurulmuş teorilerini popülerleştirmeyi başardılar.
En saçma propagandanın ızdırap çeken insanlar üzerinde daima daha tesirli olduğunu biliyorlardı.
Bütün insanlık başından beri düşünerek ve keşfederek, varlığının her dakikasında Doğa’yla iş birliği yapmaya çabalamıştır.
Tarihten beri barbarlığın gölgesi medeniyet çağını karartmıştır ve medeniyet, cehalet ve barbarlığın varlığını koruduğu zamanda serpilmiştir.
Bir yatırımın gerçekten faydalı oluşu, onu desteklemek için yeterli bir sebeptir. Ancak böyle bir gerekçe bulunamazsa ne yapılacatır?
Şu eften püften gerekçeye sığınılacaktır:
İşçiler için istihdam yaratmalıyız. "
Bir devlet kurumu açacaksanız onun faydalı olduğunu kanıtlamalısınız.
Eğer orduyu büyütmek kârlı ise neden ülkenin bütün erkeklerini göreve çağırmıyoruz?
Yıkmak, kazanç sağlamaz.
Muarızlarımız, devletin finanse etmediği veya müdahalede bulunmadığı bir faaliyetin tasfiye olacağına inanıyor. Biz ise tam tersine. Onlar devlete inanıyor, insanlığa değil. Biz ise insanlığa inanıyoruz, devlete değil.
Bir devlet kurumu açacaksanız onun faydalı olduğunu kanıtlamalısınız.