İçeriğe geç

Ekmek ve Şarap Kitap Alıntıları – Ignazio Silone

Ignazio Silone kitaplarından Ekmek ve Şarap kitap alıntıları sizlerle…

Ekmek ve Şarap Kitap Alıntıları

&“&”

Çağımızın felaketi, insanla insan arasındaki samimiyetsizliktir; insanla insan arasındaki güven duygusunun bulunmayışıdır."
Sevişmek o kadar güzel bir şey ki, insanların başka şeyler yapmaya kalkışmalarını aklım almıyor.
Siz de böyle düşünmüyor musunuz?"
Sevişmek o kadar güzel bir şey ki, insanların başka şeyler yapmaya kalkışmalarını aklım almıyor. Siz de böyle düşünmüyor musunuz?
Çağımızın felaketi, insanla insan arasındaki samimiyetsizliktir; insanla insan arasındaki güven duygusunun bulunmayışıdır. Yehuda nın o iğrenç tutumunun genelleşmesidir. Bu tutum hem kamu hayatını hem de özel hayatı zehirliyor…
Sahte sağırların kulakları açıldığı ve sahte dilsizlerin dilleri çözüldüğü zaman, evet işte o zaman korkunç saatler çalacak. Senin böyle bir günü görmeni istemem.
Yüksek yerlerde arkaları olmayan insanların, bu çağda, namusluca çalışıp didinmeleri neye yarardı!
Tilkinin bir mağarası, gökyüzündeki kuşların yuvaları var, fakat insanoğlunun, başını koyacak hiçbir yeri yok.
.
Sadece vicdanı susturmak için bahaneler üretmek için kullanılan bir zeka ne kadar acınasıdır.

Spina: Ekmek diyor. Çeşitli buğday tanelerinin bi araya gelmesinden oluşur ve böyle olduğu içindir ki birliği temsil eder. Şarap da birçok üzüm tanelerinden yapılır ve yine birliği temsil eder. Birbirine benzeyen birbirinin ardından ve çevresine yararlı olan şeylerin birliğinin simgesi.
Öyle yaralar vardir ki sarıp sarmalamak degil, güneşe tutmak gerekir. Alışkanlık yüzünden ve perde arkasından yapılan resmi günah çıkarma, bence koşula bağlı bir törendir. Fakat bir insanin başka bir insan önünde yaptığı günah çıkarma kalpteki yarayı iyi edebilir.
Hepimizin de yaşamı bir armağan, tuhaf ve garip bir armağan. Kıskanç ve cimri olursak yoksul ve mahzun düşeriz başkaları adına ozveriden çekinmezsek zenginleşir ve güzellesiriz.
Kendi kafasıyla düşünen her insan özgürdür.Hak bildiği şey uğrunda mücadele eden herkes özgürdür.Buna karşılık,dünyanın en özgür ülkesinde yaşanılsa da ,eğer insan ruhla tembel,uşaklığa,alışık,miskin,ve gevşek olursa,yine de özgür olamaz;hiçbir zorbalık olmadığı halde yine de köle gibi yaşanılır.Özgürlüğü kendine mâl etmesini bilmeli.
İnsan diye sürdürüyor, bir günden ötekine yaşıyor.
Tilkinin bir mağarası,gökyüzündeki kuşların yuvaları var fakat insanoğlunun başını koyacak hiçbir yeri yok.
Hepimizin de yaşamı bir armağan,tuhaf ve garip bir armağan.kıskanç ve cimri olursak yoksul ve mahzun düşeriz,başkaları adına özveriden çekinmezsek zenginleşir ve güzelleşiriz.
Doğarken savaş dulu olmak becerisini de kendileriyle dünyaya getiren kız çocukları vardır.
Gerçekten de eşsiz günler yaşıyoruz.Ama gençler ağaç çileği suyu ile de hoşnut kalırlar.
Hükümetin iki kolundan biri çok uzun, ötekisi de çok kısadır. Uzunu ile alır, kısası ile verir, fakat bu kısa kol da ancak en yakındakilere kadar yetişir.
Don Paolo Hür düşünceli insanların yeri olmayan bir toplumda yaşıyoruz" diye cevap veriyor "bu toplum dini hükümetin ve bankaların emrine verilen rahiplerden, sanatlarını, felsefe ve bilgilerini satan sanatkar ve filozoflardan gayrisine katlanamıyor. Sayıları pek az olan ötekiler ise, hapse atılıyor veya sürgüne yollanıyor, eserlerine karşı boykot işlemi uygulanıyor; iktidardaki polis kuvvetinin arzusuna en uygun hareket şekli tatbik olunuyor.
Bugünkünde olduğu kadar başka hiçbir rejimin, manen zayıf yurttaşların korkularına dayandığı görülmemiştir. Bugünkü düzenin asıl dayanağı, korkunun her tarafa dal budak salmış gizli teşkilatıdır.
Ben de kendi kendime, acaba ne yapmalı? diye sorup duruyorum… Neticede şuna inandım ki, korkak esirlerden meydana gelmiş bir millete, bir başka hayat biçiminden bahsetmek veya lafını etmek, boşuna zahmete girmektir.
Herkesten uzak bir ömür sürmek benim karakterime en uygun gelen şekil.
Para kaçakçılığı yüzünden yargıç önüne çıkan piskoposların, tıpkı suçüstü yakalanan suçlular gibi hareket ettiklerini gazetelerde gördükten ve vicdan hürriyetini savundukları için ölüme mahküm edilen işçilerden bahseden yazıları da yine bu gazetelerde okuduktan sonradır ki, ilâhî kudretin hangi tarafta olduğunu anlamak için uzun boylu düşünüp taşınmağa, bu işçiler kendilerinin Allahsız olduklarını istedikleri kadar iddia etsinler, lüzum görmüyorum.
Görüyorsunuz ya, diyor biz ihtilalciler hem sayıca azız, hem de zayıfız. Karşımızda ise çıkarlardan ve korkulardan meydana gelmiş koskoca bir alem var."
İnsanların hürriyete kavuşacaklarına inanıyorum. Hiç olmazsa, insanların Hür olmaları imkânı"na ve sonra da “İlerleme imkânı"na inancım var. Buna inanmamış olsaydım -bunda haklısın- hayattan korkacaktım.
Her gördüğünüz şey, her ev, her samanlık, hatta her bir ağaç ipotekli, bizler, toptan ipotek edilmiş bir halkız.
Ben hayatta, vaziyetlere, münasebetlere ve maddi şartlara uyarak yaşamak değil, tersine, neticesi ne olursa olsun hayatımın her saatinde, haklı ve doğru bulduğum şeyler için yaşar, onların uğrunda mücadele etmek isterim.
Kendi kafası ile düşünen her insan hürdür. Hak bildiği şey uğrunda mücadele eden herkes hürdür. Buna karşılık, dünyanın en hür ülkesinde yaşanılsa da, eğer insan ruhça tembel, uşaklığa alışık, miskin ve gevşek olursa, yine de hür olamaz; hiçbir zorbalık olmadığı halde yine de köle gibi yaşanılır. Hürriyeti kendine mal etmesini bilmeli!
Tilkinin bir mağarası, gökyüzündeki kuşların yuvaları var, fakat insan oğlunun başını koyacak hiçbir yeri yok.
Spina: “Hürriyet, armağan olarak alınan bir şey değildir ki. cevabını veriyor, "İnsan, diktatörün memleketinde yaşar ve yine de hür olur. Diktatöre karşı mücadele, hür olmağa yeter."
Allahsızlık, Tanrıya karşı açılan mücadele seni ilgilendirmiyor mu?" diye soruyor.
İhtiyar rahip, sakin sakin: "Hayatta mevcut vaziyetlere, etrafındakilere, uyuşma politikasına tâbi olmayan ve sonuçları ne olursa olsun haktanırlık ve gerçek için yaşıyan insan, Allahsız değildir." cevabını veriyor.
Hayat ve okul başka başka şeylerdir. Okuldayken hayal kurulur, fakat yaşamda yoksulluk vardır. Hayatta, kendimizden daha yaşlı, daha eski olan bir gerçekle karşılaşır ve ona uymak zorunda kalırız. İnsan, olmaya can attığı gibi olamaz.
Bu toplum dini hükümetin ve bankaların emrine verilen rahiplerden, sanatlarını, felsefe ve bilgilerini satan sanatçı ve filozoflardan başkasına katlanamıyor. Sayıları pek az olan ötekilerse hapse atılıyor ya da sürgüne yollanıyor, eserleri boykot ediliyor ya da , sessizce ortadan kaldırılmak" işlemi uygulanıyor.
Bianchina: Koşmak istemeyenler dişi sineklerdir" diye açıklıyor. "Erkekler geçsin diye geri kalıyorlar. Sevgi belasının ezeli özverisi.."

Don Paolo ise yalnızca büyük olayların değil, yakından incelendiğinde bir sinek yarışının bile aynı at yada otomobil yarışı gibi, bir sürü eğlenceli ve sürprizli yanları bulunduğunu fark ediyor.

Bir aydının derisini kazırsan, altından her zaman anarşist çıkar. !
Otuz bin ipotek yanıtını veriyor. Her gördüğünüz şey, her ev, her samanlık, hatta her bir ağaç ipotekli, bizler toptan ipotek edilmiş bir halkız…
Bu adamlar artık bir daha geri gelmeyecek olan zamanların adamları…
Acıya alışık olanın canı yanmaz.
( Burada bir ahırın önünden geçen eşek anırınca sahibi söze girer)
Magascia:
Burada eski bir tanışı vardır" diye açıklıyor. Gençliğinde bazı serüvenler geçmişti aralarında. Şimdi buradan her geçişimde selamlaşırlar. Kuşkusuz şimdi her ikisi de yaşlandılar ama YÜREK KOCAMIYOR….
Tilkinin bir mağarası, gökyüzündeki kuşların yuvaları var, fakat insanoğlunun, başını koyacak hiçbir yeri yok.
Yaşam ve okul başka başka şeylerdir. Okuldayken düş kurulur, fakat yaşamda yoksulluk vardır. Yaşamda, kendimizden daha yaşlı, daha eski olan bir gerçekle karşılaşır ve ona uymak zorunda kalırız. İnsan, olmaya can attığı gibi olamaz.
Hepimizin de yaşamı bir armağan , tuhaf ve garip bir armağan. Kıskanç ve cimri olursak yoksul ve mahzun düşeriz, başkaları adına özveriden çekinmezsek zenginleşir ve güzelleşiriz.
Bu toplum dini hükümetin ve bankaların emrine verilen rahiplerden, sanatlarını, felsefe ve bilgilerini satan sanatçı ve filozoflardan başkasına katlanamıyor. Sayıları pek az olan ötekilerse hapse atılıyor ya da sürgüne yollanıyor, eserleri boykot ediliyor ya da , sessizce ortadan kaldırılmak" işlemi uygulanıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir