İçeriğe geç

Ekmek Elden Süt Memeden Kitap Alıntıları – Yusuf Atılgan

Yusuf Atılgan kitaplarından Ekmek Elden Süt Memeden kitap alıntıları sizlerle…

Ekmek Elden Süt Memeden Kitap Alıntıları

Çoğu insanlar gibi düşünmeden konuşsaydım kimse bir şey demeyecekti; ama ben düşündüğümü söylemeye kalktım.
Babam okula verdi beni. Yıllarca sürdü bu. Hiç hoşlanmıyordum; arkadaşlarla itişip kakışmak, öğretmenleri dinlemek yüzünden elimde olmadan büyüyordum. Konuşmam yetmiyormuş gibi düşünmeye de başladım.
-Niye şimdi çoban köpeği değilsin?
-Atıldım. Rengim yüzünden.
– Anlamadım.
-Sarı olduğum için atıldım. Koyunlar kendi renklerinden köpek istermiş.
-Isırdı mı seni?
-Yok canım, şuramda bir sıyrık var yalnız.
-Öpeyim de geçsin, dedi Korkut.
Bu söz de çok dokundu Sarıbaş’a, pürüzlü bir sesle,
-Hiç ağlama e mi? Gülerken senin kadar güzel, ağlarken senin kadar çirkin bir çocuk görmedim ben, dedi.
Çoğu insanlar gibi düşünmeden konuşsaydım kimse bir şey demeyecekti ama ben düşündüğümü söylemeye kalktım.
İnsan oğlusun, güvenemem’
Çocuklar istedikleri bir şeyi yaptırmak için kime nasıl davranılacağını, neyi kime soracaklarını bilirler.
Çoğu insanlar gibi düşünmeden konuşsaydım kimse bir şey demeyecekti; ama ben düşündüğümü söylemeye kalktım.
‘Sen kimsin?’ diye sordum. ‘Padişahın boşadığı karısıyım ben’ dedi. ‘Ne işin var bu kasabada?’ ‘Gürültüden kaçtım.’ Saçlarımı, çenemi okşadı: kucağına aldı beni. Sokuldum, sarıldım.
Yumuşaktı, sıcaktı kucağı; çok rahattım. Kaybolduğumu unutmuştum.
Konuşmaya razı olmak yüzünden uğradığım zararların ilki, memeden kesilmek oldu. Anam memelerini tava karasıyla boyamış, ‘Bak öcü!’ dedi.
Doğmak için böylesine telâşlanmıştım ya, büyümek için hiç acele etmiyordum. Rahatım beyde yoktu: Mama elden, süt memeden.
Anasına tek odalı evini sattıramadığı için, bir gün kendimi asıcam diye evden çıkıp bakkaldan veresiye ip alan, yolda rastladığı birkaç kişiye kendini asacağını söylediğinde bunlar sen bilirsin ya da iyi edersin deyince bu işten cayan, köyün tanınmış ayyaşlarından Yalama Sait.
Birden yağmur boşandı. Selim başını kaldırıp Ver Tanrım, ver, dedi.
Çobanlar yalnızlıktan koyunlarla, köpeklerle konuşurlar. Sabri kâhya da konuşurdu.
Giderken çoban Sülo ağladı. İlk günler çok güçtü. Sonraları alıştım. Köpek kısmı nelere alışmaz ki.
— Niye kulakların yarım senin?
— Ufakken kestiler yarısını. Dedim ya, çoban kopeğiydim ben.
— Hep keserler mi?
— Keserler.
— Neden?
— Yağmurlu gecelerde kulağına su kaçsın da uyumasın diye. Çoban köpeği dediğin, gece uyumayacak. Kurt iner sürüye. Yatarken kulağı açık olmalı.
Şu büyükler rahat bırakmazdı insanı .
( )
Çünkü büyükler pek anlamazdı resimden
Çobanlar yalnızlıktan koyunlarla, köpeklerle konuşurlar.
Köpek kısmında düzen bozulmuş.
Otuz yaşımda sünnet oldum. Sünnetçi de benim yaşımdaydı ama alıklık edip büyümüştü.
‘Bir kötülük edemem sana, yakınıma gel’ dedim. ‘İnsan oğlusun, güvenemem’ dedi.
Konuşmam yetmiyormuş gibi düşünmeye de başladım. En kötüsü buydu. Çoğu insanlar gibi düşünmeden konuşsaydım kimse bir şey demeyecekti; ama ben düşündüğümü söylemeye kalktım. Yukarıya bildirildi; başöğretmen beni getirtip ağzıma acı biber sürdü. ‘Böyle gidersen beynine de biber sürülür’ dedi.
“En kötüsü buydu. Çoğu insan gibi düşünmeden konuşsaydım kimse bir şey demeyecekti; ama ben düşündüğümü söylemeye kalktım.”
Konuşmam yetmiyormuş gibi düşünmeye de başladım . En kötüsü buydu .
Çoğu insanlar gibi düşünmeden konuşsaydım kimse bir şey demeyecekti ; ama ben düşündüğümü söylemeye kalktım .
Konuşmaya razı olmak yüzünden uğradığım zararların ilki , memeden kesilmek oldu .
Dur bakalım , yeni doğduk daha.
Doğmak için böylesine telaşlanmıştım ya , büyümek için hiç acele etmiyordum . Rahatım beyde yoktu : mama elden, süt memeden .
Anamın kucağından ninemin kucağına . On yaşımda hala çişimi söylemiyordum . On beşimde emeklemeye , yirmi yaşımda düşe kalka yürümeye başladım .
-Hiç ağlama emi? Gülerken senin kadar güzel,
ağlarken senin kadar çirkin bir çocuk görmedim ben , dedi .
İnsanların “ulan aşağılık köpek” dedikleri gibi boz köpek de “ulan aşağılık insan” dedi de Sarıbaş’ın kanına mı dokundu nedir , birden dişlerini hasmının sol kulağına geçirip sırtına atlayıverdi .
Kır bekçisi Hasan’ın dayısı Hasan da bir zamanlar kır bekçiliği yaptığından ve köpeklerin kuyruklarına teneke bağlandığından ,”Oğlan dayıya çeker”sözünün ilkini bu örneğe dayanarak ortaya atıldığı söylenir.
Köpek başını salladı , “ şaşılacak şey , ”diye mırıldandı . Şaşılacak bunca şey varken köpeğin buna şaşmasına şaştı Korkut .
Söylendiğine göre yeryüzünden yükselen yakınmalar, istekler, yakarmalar büyük bir gürültüyle vururmuş yukarıya; ulu varlığın eli kulağında habercileri bu gürültüde tek tek insan seslerini ayıramazmış.
‘İnsan oğlusun, güvenemem’
Konuşmam yetmiyormuş gibi düşünmeye de başladım. En kötüsü buydu. Çoğu insanlar gibi düşünmeden konuşsaydım kimse bir şey demeyecekti; ama ben düşündüğümü söyleme kalktım.
Hiç ağlama emi? Gülerken senin kadar güzel, ağlarken senin kadar çirkin bir çocuk görmedim ben.
Sökül bakalım rakı parasını, dedi Horoz Ali. Hayri parayı verirken seyredenlerden birkaçı iyi oldu , öğrensin hep bahsa girmeyi , nasıl oldu da kaybettin dediler. Hayri gülümsedi.
— Kaybettim ama ben kârlıyım, dedi.
— Kârlı mısın? Nasıl kârmış bu?
— Anlamazsınız siz, deyip yürüdü.
Anlamazlardı elbet. Yaz başında Sakallının
Recep’in yenicesini sürüp yüz lira aldığını, ya da geçen kış tavlada iki şişe rakı kazandığını
bilmiyorlardı.
Anasına tek odalı evini sattıramadığı için, bir gün kendimi asıcam diye evden çıkıp bakkaldan veresiye ip alan, yolda rastladığı birkaç kişiye kendini asacağını söylediğinde bunlar sen bilirsin ya da iyi edersin deyince bu işten cayan, köyün tanınmış ayyaşlarından Yalama Sait
On yaşında körüklü çizme giymeye başlayan, ilkokuldayken öğretmenleri güreşe çağıran, sarhoş olunca kahveye girip zorla çay ısmarlayan, pamuk sulama yüzünden bir akrabasıyla tutuştuğu kavgada dayak yediğini saklamayan Bilgin Efe.
Köye dışardan iç güveysi geldiği için çiftçilikten anlamadığı, pulluk ayarlamayı bilmediği, bağ sürerken sık sık çiziden çıkan beygire yapma be hayvan diye yalvarıp ağladığı söylenen uzun boylu Filiz Memet
Tarlasının hendeğindeki bir kavağı kökünden kesip devirdikten sonra budayacağına, nedense, önce elinde balta, kavağın tepesine çıkıp, dallarını budaya budaya aşağı indirdikten sonra kesip devirdiği için adı Koca Kavak kalan Hasanali
Çocukluğunda bir gece sokakta yavrulu tavşan gördüğü için karanlıktan korkan, geceleri yanında bir komşu olmadan kahveden eve gidemeyen, dediğine karşı çıkan biri olursa hemen cepler konuşsun deyip bahse giren, her tartışmayı kazanan ve her zaman her yerde haklı olan Taşçının Hayri.
Niye şimdi çoban köpeği değilsin?
— Atıldım. Rengim yüzünden.
— Anlamadım.
#8212; Sarı olduğum için atıldım. Koyunlar kendi renklerinden köpek istermiş. Ya ak olacak, ya da boz. Ağa söyledi. Benden ürkerlermiş. Sabri kâhya, Koyun kısmının iyiye kötüye aklı ermez. Sarıbaş yetişeli kurda koyun vermedik, dedi. Ama ağa dinlemedi. Verin birine, gitsin, dedi. Yanar’a verdiler. Ağzıma ağızlık taktılar, boynuma ip bağladılar. Yanar’la oğlu ite kaka,
sürükleye sürükleye götürdüler. Giderken çoban Sülo ağladı. İlk günler çok güçtü. Sonraları alıştım. Köpek kısmı nelere alışmaz ki.
Hiç ağlama emi? Gülerken senin kadar güzel, ağlarken senin kadar çirkin bir çocuk görmedim ben.
İnsanoğlusun, güvenemem dedi.
Çoğu insanlar gibi düşünmeden konuşsaydım kimse bir şey demeyecekti; ama ben düşündüğümü söylemeye kalktım.
Konuşmam yetmiyormuş gibi düşünmeye de başladım. En kötüsü buydu.
babam okula verdi beni. Yıllarca sürdü bu. Hiç hoşlanmıyordum; arkadaşlarla itişip kakışmak, öğretmenleri dinlemek yüzünden elimde olmadan büyüyordum.
Doğmak için böylesine telaşlanmıştım ya, büyümek için hiç acele etmiyordum.
Koyun kısmının iyiye kötüye aklı ermez.
Gülerken senin kadar güzel, ağlarken senin kadar çirkin bir çocuk görmedim ben
Gülerken senin kadar güzel, ağlarken senin kadar çirkin bir çocuk görmedim ben
Konuşmam yetmiyormuş gibi düşünmeye de başladım. En kötüsü buydu. Çoğu insanlar gibi düşünmeden konuşsaydım kimse bir şey demeyecekti; ama ben düşündüğümü söylemeye kalktım.
“ babam okula verdi beni.Belki de yıllarca sürdü bu. Hiç hoşlanmıyordum; arkadaşlarla itişip kakışmak, öğretmenleri dinlemek yüzünden elimde olmadan büyüyordum.
Konuşmam yetmiyormuş gibi düşünmeye de başladım. En kötüsü buydu. Çoğu insanlar gibi düşünmeden konuşsaydım kimse bir şey demeyecekti; ama ben düşündüğümü söylemeye kalktım. Yukarıya bildirildi; başöğretmen beni getirip ağzıma acı biber sürdü. ‘Böyle gidersen beynine de biber sürülür’ dedi.”
Gülerken senin kadar güzel, ağlarken senin kadar çirkin bir çocuk görmedim.
insan oglusun, guvenemem
‘Bir kötülük edemem sana, yakınıma gel’ dedim. ‘İnsan oğlusun, güvenemem’ dedi.
Konuşmam yetmiyormuş gibi düşünmeye de başladım. En kötüsü buydu. Çoğu insanlar gibi düşünmeden konuşsaydım kimse bir şey demeyecekti; ama ben düşündüğümü söylemeye kalktım.
Doğmak için böylesine telaşlanmıştım ya, büyümek için hiç acele etmiyordum. Rahatım beyde yoktu: Mama elden, süt memeden.
Sonunda bir gün yanıma gelip durdu. Ağır ağır doğruldum. Başını uzattı. Sarıldım, gözlerini öptüm; sonra iki elimle boynunu sıkıp öldürdüm. Toprağa düştü. Arkama bakmadan ayrıldım oradan. Gündüzleri yürüdüm, geceleri yattım.”
Bir gün anam beni kucağına alıp birkaç komşu kadınla birlikte bir sebze bahçesine gezmeye götürdü. Taze bakla yedik orada. Eve döndüğümüzde babam ‘Nereye gittin bugün oğlum?’ diye sordu. ‘Uzak uzak happa, çok çok bakla’ dedim. Anam, ağzı kulaklarında, ‘Büyüyünce şair olacak oğlum’ dedi.
Doğmak için böylesine telaşlanmıştım ya, büyümek için hiç acele etmiyordum. Rahatım beyde yoktu: Mama elden, süt memeden. Anamın kucağından ninemin kucağına. On yaşımda hala çişimi söylemiyordum. On beşimde emeklemeye, yirmi yaşımda düşe kalka yürümeye başladım. Buncacık oğlu yürümeye kalkınca, anam, nazar değmesin diye göğsüme mavi boncuk taktı.
Çok eskiden, Ankara’ya çağrıldığı zamanlarda, bir gün Yusuf, adını bilmediği vir yokuşu inip kadınlara oy hakkı tanınmasını Meclis’e ilk öneren adamın adı verilmiş caddedeki büyük yapılardan birine yürüdü.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir