İçeriğe geç

Ekinler Yeşerdikçe Kitap Alıntıları – Ahmed Günbay Yıldız

Ahmed Günbay Yıldız kitaplarından Ekinler Yeşerdikçe kitap alıntıları sizlerle…

Ekinler Yeşerdikçe Kitap Alıntıları

“ Ölçüsüz bir keder vardı bakışlarında. “
Oysa hiç bir meyve kendi çekirdeğine karşı kibirli olamaz.
Duvarı nem, yiğidi gam öldürür
Zarar görsen bile doğru olandan ayrılma
At avrat, silah kimseye verilmez
Baba, ben avuçlarının arasında bulunan, dilediğin vakit istediğin şekli verebileceğin çamur parçası değilim. Benim de duygularım, düşüncelerim, idealim ve yönelişlerim var.
Huzura ve bütünlüğe giden yollara yeniden diken ekmeye başladılar
Zararın neresinden dönersen kârdır. Hatalarını araştır Hep karşındakini suçlu görürsen başaramazsın. Önce kendinde bazı noksanlar ara. Bulduklarını kafanın bir tarafına yaz ve onları bir daha yapma. Gururuna zor gelse bile kibrine kapılıp nefsine yenik düşme
Sizler birer çobansınız ve güttüklerinizden sorumlusunuz diyor yaratıcı
“Dertler benim olsun sana kıyamam.
Bu hasret bitmeden gözüm yumamam.
Koç bayramın olsun ben sana kurban
Uzat ellerini bayramlaşalım ”
Ben avuçlarının arasında bulunan,
Dilediğin vakit istediğin şekli verebileceğin çamur parçası değilim.
Benim de duygularım, düşüncelerim, idealim ve yönelişlerim var.
“İçinde yaşadığımız toplumun sıkıntıları şahsi sıkıntılarımızdan önce gelmedikçe yarınlarımız hep üzüntülü geçecektir.
Ahlakı çökmüş bir toplumun içinde huzur barınmaz ki ”
“Şu dağın ardında bir umudum var demiş adam.
O da olmazsa seyredin siz benim ağlamamı.”
Hisleri bir çırpıda söküp atabilir misin yüreğinden..
Farkında mısın bilmem, yüreğim soğur oldu senden.
Kalbimi açman mümkün olsa da görseydin neler çektiğimi
“ Dışarıya, dünyanın en bahtiyar adamı görüntüsü vermek için rol yapmaktan usanmıştı adeta ”
“ Sahi , ben nerede hata yaptım ? ”
Gözlerinin açık olmasına rağmen bakar kör.. Bir baksa, bakışı, eşyayı, tabiatı, iç dünyasının kendi özelliği, kendi biçiminde görebilse. Beden çukurunda yitirmese kendisini insan!
Sadece insan bunlardan farklı.. Geleneğini, örfünü unutabilen, aslını inkar etme özelliğini, üzerinde taşıyan bir yapısı var..
Kaypak kararsız, sık sık tenakuzu yaşayan, elbise değiştirir gibi fikir değiştiren, kendi öz yapısıyla fıtratıyla çelişkiye düşen, bir meçhul.. Mükemmel bir yapıya, akla, bedene, fikre, en ileri zekaya sahip olan insan, tek kelimeyle garip!
He! Cepte hayvan vergisi ödeyecek para kalmayınca, eşek babamız oldu işte!..
Hayatta en zor iş yalanın üzerine bina edilmiş bir hayatı yaşamak..
Bizler , kötülük ettik sizlere.. Yeniden kurun o güzel dünyayı, birlikte yaşayalım.. Omuz verin çöken güzelliklere. Bir nefer gibi arkanızda olayım ben de.
Ben istediğin vakit, istediğin şekli verebileceğin bir çamur parçası değilim avuçlarının içinde.. İnancım emirlerinden üstündür..
Neden yazıyorum sanki bunları? Doğrusu içime sığmayan, dış dünyama taşmak isteyen sırlarımı, bu kara kaplı defterin arasına hapsetmek, biraz olsun rahatlamak maksadıyla, sıkıntılarımın bir kısmını kelimelere yüklemek istiyorum herhalde..
Fakat, sadece kalbin, başka bir kalbe tutsak oluşu muydu aşk?
Fitne uykudadır uyandırana lanet olsun.
#8212; Ne karışıyorsun el alemin yaptığı işe?
#8212; Bunlar toplumu ilgilendiren meselelerdir baba. O işlediği kötü fiili ile yetişenlere ve yapmayanlara kötü örnek olmakta.
#8212; Kahyası mısın elin?
#8212; Ben de bu toplumda yaşamaktayım. Yaşadığım kuşaktan ben de sorumluyum. Gelecek nesillere ve beni yaratan’a karşı..
Bize miraslarınızın kötülerini değil en faziletli olanlarını bırakınız.. Yıkılmış bir ahlak sarayı değil, örnek hayatlardan armağanlar istiyoruz.
Dünyanın yükünü omuzlarında taşıyan tek insan sen misin yoksa?
İçinde yaşadığımız toplumun sıkıntıları şahsi sıkıntılarımızdan önce gelmedikçe yarınlarımız hep üzüntülü geçecektir.
Ahlakı çökmüş bir toplumun içinde, huzur barınmaz ki..
Bütün çiçeklerin kaderidir bu.. Her mevsimin sonunda bizler koparmasak bile düşerler dallarından.. Başka mevsimlerde yeniden hayat bulmak içindir bu.
Şu dağın ardında bir umudum var benim. O da olmazsa seyredin siz benim ağlamamı.
Kalbimi açman mümkün olsa da görseydin neler çektiğimi
Kendisine yetti gücü. Hüznün bulutları eksilmedi çehresinden, gülmeyi unuttu dudakları ve bu yıl da biraz daha yıpranmış bir umutla hasat vakti gelip geçti
Acıların kudurmuş pırıltılarını barındıran gözleri, neden bu kadar med vaktini aşmış denizin sönük dalgaları kadar sinsi ve çekiciydi.
Karabasanın bağrını yardığı toprağa tohum düştü ve çok geçmeden ekinler yeşerdi
Ahlat ağacının gölgesi serinlik vaad ediyordu. Uzaklardan kulaklara ninni şeklinde bir ezan sesi duyulmaya başladı.
Şu dağın ardında bir umudum var demiş adam. O da olmazsa seyredin siz benim ağlamamı
“Sessiz gözyaşları sızdı kirpiklerinin arasından’’
Kalbimi açman mümkün olsa da görseydin neler çektiğimi
Ne gurbeti tanıdım ne de sılayı gördüm.Tatmadım bir lezzeti ama belâyı gördüm.Bütün mecnun pozuna girenler yalancıymış,fakat zulmünde sadık bir tek Leylâyı gördüm
Kalbimi açman mümkün olsa da görseydin neler çektiğimi
Acıyor mu elin?
Aldırma, içimdeki acıya yetişemez!
-Ben aynı yüz, aynı beden, aynı isim, aynı ruhu taşıyan insan isterim.
-Gelmezse?
-Neden ikide bir umutlarımı üzersin?
Bütün Mecnun pozuna girenler yalancıymış,
Fakat zulmünde sadık bir tek Leyla’yı gördüm.
İnsan araştırıp ufkunu aydınlattıkça fıtratındaki İlim sayfalarını sahibine açıp okutmaya başlar .
İnsan araştırıp ufkunu aydınlattıkça fıtratındaki ilim sayfalarını sahibine açıp okutmaya başlar.
Dertler benim olsun sana kıyamam
Bu hasret bitmeden gözüm yumamam
Koç bayramın olsun, ben sana kurban
Uzat ellerini bayramlaşalım
Ayrılığın türküsü söylenir yayvan tepelerin arkasında.
Yol vardır çıkmaza bağlar yolcusunu
Yol vardır dönülmez ufuklara kıvrılır, avlar insanı
Ah uçurumun kenarlarına işaret taşları konulmayan yollar.
Vur kılıcı kanım aksın avâzıma bakma
Göz yaşıma aldı aldırma hiç, niyâzıma bakma
Dostun gül bahçesine hediye gonca gerek
Sök kalbimi bağrımdan itirazıma bakma
Bu sevdanın meyini içtik bezmi elestte
Baharıma aldırma sakın yazıma bakma
Yâr haberi getiren bâd-ı sabâya inan
Canı kurban veririm, vallah, nazıma bakma
Olaydı dünyada ikbâlim yaver
El etsem sevdiğim acep ki ne der ?
Bilmem tecellidir, bilmiyom kader
Beni bir vefasız yâre yazmışlar
Gözyaşı hoşnutsuzluğun ifadesidir.
Her kocayan gün, içinde bayatlayan hasreti çığ gibi büyüyordu.
Adımları da duyguları kadar yorgun düşmüştü artık.
İnsan araştırıp ufkunu aydınlattıkça fıtratındaki İlim sayfalarını sahibine açıp okutmaya başlar .
İnsan meyve için büyüttüğü fidanları kendi elleriyle hiç acımadan keser mi ?
Gözyaşı hoşnutsuzluğun ifadesidir..
Mehmet Akif’ler, Hasan Basri Cantay’lar. Sarıklı mücahitlerle inananlar ordusuydu kanını ortaya koyan Namazlıydı o günlerde Sonra medreseler kapatıldı bir bir Kur’an rafa kaldırılıp yasak kitap oldu aniden Harfler değişti, cahil oldu bir gecede toplum. Hayat başka bir biçim, başka bir veçheye büründü, ardı arkası kesilmeyen inkılaplar inancı yüreklere hapsetti, namazı da camilerin dört duvarı arasına

Şaşkınlığı yaşadı bir toplum. Rejimler, kurbanlar istedi sık sık. Âlimler kanlarıyla gönderildi Huzur-u İlahi’ye. Ezan değişti. Namaz kılmayanlar, Ezan’ın Türkçe okunmasını istedi.

Devlet yasaklamıştı bazı şeyleri. Aydın insanlar, içki içen; kumar oynayan; zinada beis görmeyenlerin tarifindeydi artık.

Devlet umumhaneler açmıştı. Fuhuş serbestti. Kumar ve içki de Allah’ın yasak dediklerine serbestlik getiriyordu bu düzen.

İçinde yaşadığımız toplumun sıkıntıları şahsi sıkıntılarımızdan önce gelmedikçe yarınlarımız hep üzüntülü geçecektir. Ahlakı çökmüş bir toplumun içinde huzur barınmaz ki
Açılmayan sırlar içimde büyür,
Her biri bir başka biçimde..
”Açılmayan sırlar içimde büyür ,
Her biri bir başka biçimde ”
Ne gurbeti tanıdım ne de sılayı gördüm.
Tatmadım bir lezzet ama belâyı gördüm.
Bütün Mecnun pozuna girenler yalancıymış,
Fakat zulmünde sadık bir tek Leyla’yı gördüm.
Sohbetlerin şekli değişmiş, latifeler değişmiş, vefa değişmiş, manevi değerler keskin bir rüzgarın önüne katılıp uzaklara, çok uzaklara gitmiş, kaybolmuştu.
Dertler benim olsun sana kıyamam
Bu hasret bitmeden gözüm yumamam
Koç bayramın olsun ben sana kurban
Uzat ellerini bayramlaşalım
Devlet almadan vermez.
Yasaklar arzuyu doğurmuştu.
Acıyor mu elin?
Aldırma, içimdeki acıya yetişemez!
Sabret bulutlar gider, kar erir ,dağ açılır .
Kırılır bu kelepçe esir dimağ açılır.
Benim yorgun umutlarımla oynama..
Hayata baharla başlandığını ezberlemişiz. Şu an, yaz aylarını yaşamakta ömrüm Bir daha yakalayıp yaşaması mümkün olmayan mevsimlerden birer birer ayrılıp ayrı bir âlemin kapısını aralayacağız. Alıştığımız şeydi yaşamak diyeceğiz geriye dönmeyen mevsimler için..
Acıyor mu elin?
Aldırma, içimdeki acıya yetişemez!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir