İçeriğe geç

Ejderhaların Dansı – Kısım 2 Kitap Alıntıları – George R. R. Martin

George R. R. Martin kitaplarından Ejderhaların Dansı – Kısım 2 kitap alıntıları sizlerle…

Ejderhaların Dansı – Kısım 2 Kitap Alıntıları

İnsanların yaşamları anlamlıdır, ölümleri değil.
Şu senin keskin kılıcın, bir kızın başını da bir oğlanın başını kestiği kolaylıkla kesebilir. Bir baba, kız evlatlarını da sever.
“Bir okuyucu, ölmeden önce binlerce hayat yaşar,” dedi Jojen. “Hiç okumayan insan sadece tek hayat yaşar
Dürüst adamlar yüzlerini saklamaya asla ihtiyaç duymamalıydı -Barristan Selmy
Diğer kadınlar söz konusu olduğunda en zalim olanlar, yine kadınlardı.
Canın acıyacak. Lakin acı, gücün bedelidir.
Tanrı insanların ruhlarını tartmaz. Hediyesini en kötü insanlara verdiği gibi, en iyi insanlara da verir. Aksi takdirde en iyi insanlar sonsuza dek yaşardı.
Ücreti vaatlerle ödeyen bir adam, en azından daha büyük vaatlerde bulunması gerektiğini bilecek kadar akıl sahibi olur.
Bu dünyada, bir adam, tanrıların ona verdiği hediyeleri benimsemeyi öğrenmek zorundadır.
İnsan sadece yemek cazip olduğunda dikkatli davranmalı. Zehirciler daima en lezzetli yemekleri seçerler.
Hepimiz ince bir buz tabakasının üstünde dans ediyoruz. Bir çatlak oluşursa hepimiz boğuluruz.
Her tercihin kendi riskleri, kendi sonuçları vardı. Jon oyunu sonuna kadar oynayacaktı.
Esaretle ilgili en tehlikeli şey, esarete alışmanın çok kolay oluşuydu. Tyrion’a göre kölelerin hayatı, Casterly Kayası’nda hizmet veren adamların hayatlarından farklı değildi. Bazı efendilerin ve gözetmenlerin zalim olduğu doğruydu ama aynı şey bazı Batıdiyarlı lordlar ve kâhyalar için de geçerliydi.
Köleler arasında bile lordlar ve köylüler vardı.
Hastalık, bir orduyu, herhangi bir mücadeleden çok daha hızlı yok eder.

-Lord Tywin Lannister

Böyle konularda karar veren bir lord kumandanım varken hayat daha basitti. Şimdi lord kumandan benim ve hangi yolun doğru olduğunu bilmek zor.
Özgürlüğü rahatlığa tercih ederim.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Dany, bütün günü, gümüş tepsilerden buzlu meyveler yiyerek ve kırmızı kapılı bir evin hayalini kurarak mis kokulu havuzun içinde geçirmeyi tercih ederdi ama bir kraliçe, kendine değil, halkına aitti.
Mhysa, Mhysa, Mhysa.
Dany, seslerin ona carpmasina izin verdi. ‘Ben sizin anneniz degilim,’ diye bagirabilirdi, ‘ben sizin kolelerinizin annesiyim, sizler balli cekirge yerken su kumlarin ustunde can veren butun cocuklarin annesiyim.’
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Düşmanını öldürebilecekken, yaralama. Ölü adamlar kin tutamaz.
Eski yaralar asla kapanmaz.
İnsanlar atalarına karşı yapılmış hataları hatırladığı sürece, hiçbir barış sonsuza dek sürmeyecek.
Çok fazla yıl, çok fazla savaş, çok fazla kral Bir de birilerinin barış yapmış olacağını düşünürsün.
Can sıkıntısı ve sıradanlık yönetimi ele almıştı; disiplinin iki düşmanı.
Hastalık, bir orduyu, herhangi bir mücadeleden çok daha hızlı yok eder.
Kimse diz çökmekten ölmemiştir.Diz çöken kişi, elinde bir bıçakla tekrar ayağa kalkabilir. Diz çökmeyen ölü kalır, sertleşmiş bacakları ve her şeyiyle.
Hiçbir hükümdar, bir halkın iyi olmasını sağlayamaz.
Bir kraliçe, insanlarının acılarından haberdar olmalıdır.
-Bu iş kötü bir şekilde bitecek.
-Sen bütün işler için aynı şeyi söylüyorsun.
-Evet lordum. Genellikle haklı çıkıyorum.
Zor olan, hiçbir şey yapmamak amca.
Bilge bir prens, iyi bir sebebi yoksa savaş başlatmaz. Kazanmayı umut edemeyeceği bir savaş da başlatmaz.
Her yerde dolaşıyorlar, lordların artıklarıyla yaşıyorlar, birbirleriyle çene çalıyorlar, efendilerinin kulaklarına fısıldıyorlar. Ama gerçekte kim efendi, kim hizmetkâr? Her büyük lordun bir üstadı var, her önemsiz lord bir üstat arzu ediyor. Eğer bir üstadın yoksa ehemmiyetsiz sayılıyorsun. Gri fareler mektuplarımızı yazıyor ve okuyor, okuma yazma bilen lordlar bile onları kullanyor, kelimeleri kendi çıkarları için çarpıtmadıklarını kim kesin olarak söyleyebilir? Bu fareler ne işe yarar, sorarım sana?.. Şükran duygusuyla onlara çatılarımızın altında bir yer veririz ve onları bütün utançlarımıza, sırlarımıza, meclislerimize ortak ederiz. Ve çok vakit geçmeden, yöneten, yönetilen olur.
İnsanlar, hayatlarını, ebedi bir şimdide kapana kısılmış hâlde yaşarlar, hatıraların sisi ve gelecek günler olarak bildiğimiz bir gölge denizinin arasında.
Geçmiş, geçmişte kalır. Geçmişten bir şeyler öğrenebiliriz ama onu değiştiremeyiz.
Bir okuyucu, ölmeden önce binlerce hayat yaşar. Hiç okumayan insan sadece tek hayat yaşar.
Bran bazı günler, her şeyin sadece bir rüyadan ibaret olup olmadığını merak ediyordu.
Ağaçlar hatırlar lakin insanlar unutur
Karanlıktan asla korkma Bran. En güçlü ağaçlar, dünyanın en karanlık yerlerinde kök salanlardır. Karanlık senin pelerinin, kalkanın, anne sütün olacak. Karanlık seni güçlü kılacak.
‘Harabeye donmus bir adam, harabeye donmus bir kale. Burasi benim yerim.’
Düşmanını öldürebilecekken, yaralama. Ölü adamlar kin tutmaz.
Aşağılama, diye düşündü Tyrion, evrensel dil.
Valar morghulis.
Valar dohaeris.
Bir okuyucu, ölmeden önce binlerce hayat yaşar, dedi Jojen.
Hiç okumayan insan sadece tek hayat yaşar.
Kaybedilmiş mücadeleleri ve sapılmamış yolları düşünmenin bir faydası yoktu.
Işığa dokunmak için gölgelerden geçmelisin.
Gökyüzü maviydi, çimenler yeşildi ve ben umut doluydum.
Kelimeler onu geri getirmez.
Oturacak rahat bir yeri olan insanlar, dinlemeye daha meyilli olurlar, demişti ; ayakta duran insanlar bağırmaya meyillidir.
Hiçbir şey bilmiyorlar. Ve daha kötüsü , asla öğrenmeyecekler.
Görüyorum ki mantığa karşı sağırsınız.
Kelimeler bana zarar veremez.
Gözlerini ne zaman kapatsa , kafası yarına dair kötü önsezilerle ve imgelerle doldu.
Ne istediğini bilmiyordu.
İçinde hem aydınlık hem de karanlık var. Onu yargılamak sana düşmez.
Yüzüm , her şeyi gizleyen karanlık bir göl.
Kibirle kabarmış eşkıyalar değiliz.
– Kalbin, bizden biri olmak için fazla yumuşak.
+ Benim kalbim yok . Sadece boşluğum var.
Önce kalbini değiştirmelisin.
Zaman çok mühim.
Sessizlikten ibaret beyaz bir dünyada tek başınaydı.
İnsanlar kendilerine ait olduğunu düşündükleri şeyler uğruna savaşırlardı , o şeyleri hırsızlıkla kazanmış olsalar bile.
Çok fazla sevdim , çok fazla cesaret ettim. Bir yıldızı yakalamaya çalıştım ve düştüm.
Hayat hayal kırıklıklarıyla dolu.
İnsanların yaşamları anlamlıdır, ölümleri değil.
Soruları sormak , soruları cevaplamaktan daha kolaydı.
Beni , içimi kemiren şu şüphelerden kurtar.
Her tercihin kendi riskleri , kendi sonuçları vardı.
Her dokunuş bir yalan.
Henüz en kötüsünü görmedik.
Esaretle ilgili en tehlikeli şey , esarete alışmanın çok kolay oluşuydu.
Kendini, anlamadığı bir şakanın öznesiymiş gibi hissetmesine sebep olurdu.
Hayat acının ta kendisidir.
Tahmin ettiğinden daha fazlasını anlıyorum.
Bölünmemiş uykuların huzurunu sadece masumlar bilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir