İçeriğe geç

Eğitim Üzerine Düşünceler Kitap Alıntıları – John Locke

John Locke kitaplarından Eğitim Üzerine Düşünceler kitap alıntıları sizlerle…

Eğitim Üzerine Düşünceler Kitap Alıntıları

Tanrı vücut şekilleri gibi insanların zihinlerine belirli karakter özellikleri yerleştirmiştir. Bu çok az düzeltilebilir. Bunları tamamıyla değiştirmek ve aksine çevirmek mümkün olmayacak kadar zordur.
İnsanın mutluluğu veya mutsuzluğunun en büyük sebebi kendisidir.
Çocuğun varlığına varlık katıp aklını fakir tutmak iyi babalık değildir.
“Tuhaf, biz insanlar bukalemun gibiyiz. Ahlaki değerlerimizin rengini, çevremizdekilerinkine bakarak seçiyoruz.”

John Locke

İnsanın mutluluğu veya mutsuzluğunun en büyük sebebi kendisidir.
Tüm erdem ve değerin büyük ilkesi ve temeli, insanın kendi arzularını frenleyebilmesinde, heveslerini bir yana atabilmesinde ve hırsları başka yola işaret etmesine rağmen, en iyiye ulaşmak için sadece aklın yolunu izlemesinde yatar.
Günde düzenli tek öğünden fazlası o kadar kötü görülüyordu ki Sezar’ın döneminde güneş batmadan önce davet verme ya da ziyafet sofrasına oturmak görgüsüzlük sayılıyordu.
Sert korse ve sıkı giysilerin doğal ve neredeyse sürekli etkileri, küçük göğüsler, kısa kısa nefes almak ve ağız kokusu, hasta akciğerler ve vücudun deforme olmasıdır.
Romalılar, yüzmeyi öyle gerekli görmüşlerdi ki okur-yazarlıkla aynı kefeye koymuşlardı.
Kış boyunca, aşırı soğuklarda bir tek gece bile atlamadan her gece ayakları yıkamanın çok iyi olduğunu biliyorum. Çocuk ayaklarını kendi ovup silebilecek kadar büyümesi bile, ayaklarını ve bacaklarını buzlu suya sokabilir ve bu alışkanlığı edinmeye başlarken zırlayıp çok üşükr. Ama büyük hedef, soğuk suyu sık ve rahatlıkla kullanarak vücudunun bu yerlerini güçlendirmek, böylece farklı şekilde yetiştirilmiş olanların ayaklarının tesadüfen ıslanması halinde genelde yaşadıkları rahatsızlıkları bu yolla önlemektir.
İnsanın mutluluğu ya da sefaleti büyük ölçüde kendi ürünüdür.
Çocuklardaki utanç duygusu kadınlardaki alçakgönüllülükle aynıdır.
Çocukların sorgulamalarını nasıl küçümsememek gerekiyorsa, aldatıcı ve kaçamak cevaplar vermemeye de büyük özen gösterilmeli. Ne zaman önemsenmediklerini ya da kandırıldıklarını kolay algılar; diğerlerinin yararlandığını görürlerse, umursamama numarasını, rol yapmayı ve yalancılığı çabuk öğrenirler.
Çocuklar, özellikle sorgulamalarına değer verildiğini ve bilme arzularının teşvik ve takdir gördüğünü anlarlarsa, bundan fazlasıyla hoşlanır ve mutlu olurlar.
Yoksa çocukları dövmek, üzerlerinde ısrarlı bir zorbalık kurmaktan başka bir şey değildir. Zihinlerine hiçbir yararı dokunmayan bedensel acı vermek, ıslah değil salt zalimliktir.
Ağlamaları, çok sık dediğini yaptırtma çabası; arsızlık ya da dikbaşlılığın açık bir ilanıdır. İstediklerini yaptırtma gücüne sahip olmadıklarında, yaygara ve ağlama krizleriyle istedikleri ve hak ettiklerini düşündükleri şeyleri dayatmaya çalışırlar. Bu hak iddialarını bariz bir şekilde sürdürmeleri; akıllarına koyduklarını reddedenlerin baskı ve adaletsizliğine karşı bir protestodur.
Başka zevkler bastırılırken, çocuktaki merak dikkatle el üstünde tutulmalı.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Ama ilk önce onlara teklif edilmemiş herhangi bir şeye sahip olmak istediklerinde, onları duymuyormuşuz gibi yapmalıyız. Böylece bildikleri ve bilgilendirilmek istedikleri bir şey istediklerinde, onları her zaman dinleyerek, güzelce ve nazikçe cevaplamalıyız.
Ona ne kadar erkek muamelesi yaparsanız, o kadar erken erkekleşmeye başlayacaktır: Eğer zaman zaman sizinle ciddi konularda konuşmasına izin verirseniz, fark ettirmeden olağan çocuk oyunlarından ve genelde boşa vakit harcanan beş para etmez uğraşlardan çok daha iyi bir zihinsel gelişme göstermesini sağlarsınız.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Çünkü şimdiye kadar hiç kimse bir hocanın disiplin ve sınırlamalarıyla bilgi dünyasının derinliklerine dalmış ya da herhangi bir bilimde öne çıkmış değildir.
Delikanlıların katı ve sert bir eğitimden kurtulur kurtulmaz içine daldıkları büyük gevşeklik, savurganlık ve zamparalık örneklerinden daha sık rastlanılan bir şey yoktur. Bu yönden temelde yanlış yetiştirilme tarzına bağlanabileceğini düşündüğüm bu durumun nedeni, gerçek dünyayı hiç tanımadan yetiştirilmeleri ve onunla karşı karşıya geldiklerinde öğrendikleri ve hayal ettiklerinden çok farklı olduğunu görmeleridir.
İyi yetişmiş olması bir yana, öğretmen dünyayı; içinde yaşadığı çağın, özellikle de ülkesinin tarzlarını, ruh halini, aptallıklarını, hilelerini, hatalarını iyi tanımalı. Yeteneğini keşfettiği öğrencisine bunları gösterebilmeli; erkeklerin becerileri ve görülerini öğretmeli; çeşitli heves ve bahanelerin maskesini çıkarmalı.
Daha konuşmaya başlar başlamaz, çocukların yanında kendilerini doğru yola yönlendirecek, tüm kötülüklerden, özellikle de kötü arkadaş çevresinin bulaştıracağı kötülükten onları koruyacak sağduyulu, aklı başında, dahası zeki bir insanın bulunması gerekir.
Kendisinde izin verdiği herhangi bir kötülüğü ya da edepsizliği öğrencisinde düzeltme çabası boşa kürek çekmek demektir.
oğlunuzdan sizin ya da annesinin ya da başkalarının adam yerine koymadığını gördüğü birine saygı duymasını bekleyemezsiniz. Eğer öğretmenin küçümsenmeyi hak ettiğini düşünüyorsanız, o zaman yanlış seçim yapmışsınızdır. Onu küçümseyici yaklaşımınız halindeyse, bunun oğlunuzdan gizlenmesi pek mümkün görünmüyor: Böyle bir şey gerçekleştiği anda, öğretmen kendi içinde ne kadar değerli, bu işte ne kadar yetenekli olursa olsun, çocuğunuz açısından tümü solda sıfırdır ve bir daha bunlardan yararlanmayacaktır.
73. Görev. Öğrenmeleri gereken hiçbir şey, hiçbir zaman sırtlarına yük olmamalı ya da bir görev olarak dayatılmamalıdır. Bu şekilde önerilen her şey, anında çoğu çocuğu canından bezdirir; önceden mutluluk veren ya da kayıtsız kalınan bir şey bile olsa zihin buna karşı nefret geliştirir.
Ama çocuğa her zaman belleklerinde yer etmeyecek olan kurallar öğretilmemesi gerektiğini hiç unutmayın. Onun için zorunlu olduğunu düşündüğünüz şeyler, eline fırsat geçtikçe ve mümkün olduğunda siz fırsat yarattıkça, kaçınılmaz bir pratikle yerleşir.
Çocuk ne kadar küçükse, o kadar az kural gerekir
Doğrusu onu yığınla kural koyarak sıkıştırırsanız, sonuçta ister istemez şu iki şeyden biriyle karşılaşacaksınız: Ya çok sık ve sıradanlaşan cezaların olumsuz etkilerini görecek ya da kesinlikle ciddiye alınmamayı ve onun gözünde otoritenizi beş paralık etme pahasına, bazı kurallarınızın çiğnenmesini cezasız bırakacasınız.
Çocuk sopa korkusuyla söz dinliyormuş, itaat ediyormuş gibi yapar. Oysa sopa yokken cezalandırılmayacağına inanarak, hiç değişmeyen, üstelik içinde kıpırdayıp güçlenen, kendisini zar zor tutabildikten sonra genelde daha güçlü bir biçimde dışavurulan doğal eğilimlerini frenleyemez.
kölece disiplin, kölece bir ruh hali yaratır.
Doğasının gerçek ilkelerine, sadece onu mirasından mahrum bırakabilecek bir babanın anlık öfkesinden kaçınmak için korkuyla edinilmiş ikiyüzlü, sahte bir tavır değil, alışkanlıklar yerleşmiş olmalıdır.
Yaşları ne kadar küçükse, yersiz ve keyfi arzularının o kadar az karşılanması gerektiğini düşünüyorum. Akılları ne kadar az eriyorsa, onların bakımından sorumlu kişilerin mutlak yetki ve kısıtlamalarına o kadar tabi olmalılar.
Çocuk herhangi bir şeye düşkün olmasın ya da ortalıkta büyüyüp de küçülmüş öğretmen edalarıyla dolaşsın demiyorum. Çocuğu çocuk olarak görmeli; nazik davranmalı, oyun oynamalı ve oyuncakları olmalı. Kastettiğim şey, uygun görülmeyen bir şeye sahip olmak ya da bir şey yapmak istendiğinde, sırf küçük olduğu ve istediği için buna izin verilmemesi gerektiğidir.
Belki de hastalıkları önleyici bazı ilaç tavsiyeleri bekliyorsunuz. Ama benim titizlikle uyulması gereken tek tavsiyem, çocuklara herhangi bir önleyici ilaç vermemektir.
Doğanın hayat iksiri uykudur. Uykusu kaçan kişinin vay haline; hayat iksirini tahta kaptan değil de sadece annesinin yaldızlı fincanından içebilen kişi çok talihsizdir. Güzel bir uyku çekebilen kişi, hayat iksirini içmiştir ve onun için yumuşak yatak mı yoksa sert tahta üzerinde mi uyuduğunun önemi yoktur. Zorunlu olan tek şey uykudur.
çocukların gelişme ve sağlığına uykudan daha fazla katkıda bulunan hiçbir şey yoktur.
Eğitimde akılda tutulması gereken en önemli şey, hangi alışkanlıkları edindiğinizdir. Bu yüzden, diğer her şeyde olduğu gibi bunda da hiçbir şeyi, sürdürüp geliştiremeyeceğiniz uygulamaları adet haline getirmeye başlamayın.
Sabahları genellikle ders çalışmaya ayrıldığından, tıka basa dolu bir mide ile güne kötü başlanır.
Ben herkesin iştahının aynı olduğunu sanmıyorum; bazılarının mideleri doğal olarak daha sağlam, bazılarınınki daha zayıf. Ancak birçok obur ve açgözlünün doğuştan değil, alışkanlıktan böyle olduğunu düşünüyorum.
Doğrusu, sürekli uyarı ve kuralları çok sık tekrarlayarak hiçbir zaman kafasına sokmadıysanız, uygulamayla alışkanlığa dönüşenler dışında hiçbir alanda başka bir şey beklememelisiniz.
Açık havada oyun oynamanın tek tehlikesi bildiğim kadarıyla koşup oynarken terleyen çocuğun, soğuk ve nemli toprağa oturması ya da uzanmasıdır. Birçok kişiyi yüksek ateş nedeniyle ya da başka hastalıklarla öldüren ya da ölümün eşiğine getiren şeyin en başta, bunun yanında çalışırken ya da egzersiz yaparken terli terli soğuk bir şeyler içmek olduğunu biliyorum.
Romalılar yüzmeyi öyle gerekli görmüşlerdi ki okur-yazarlıkla aynı kefeye koymuşlardı. Cahil ve işe yaramayan insanlar için kullanılan genel deyim, onun ne okuma yazmayı ne de yüzmeyi öğrendiğiydi: Nec literas didicit nec natare.
değişiklikler azar azar ve hissedilmeyecek derecelerde gerçekleşmeli. Böylece vücutlarımızı her şeye acısız ve tehlikesi yoldan uyarlayabiliriz.
Narin bebekliğimizin az ya da neredeyse duyumsanamayacak izlenimlerinin çok önemli ve kalıcı sonuçları vardır.
Sağlam vücutta sağlam kafa bu dünyada mutlu olmanın kısa ama tam tasviridir. Bu ikisine sahip olan kişinin isteyebileceği çok az şey varken, ikisinden de yoksun olanın diğer şeylerde başarı şansı çok azdır.
Çocuğun varlığına varlık katıp aklını fakir tutmak iyi baba­lık değildir.
Zenginliğin saygınlık doğurduğu yerlerde, bunu üreten dolandırıcılık ve adaletsizliğe göz yumulur. Çünkü bazı ülkelerde hükümdarın soyluluk unvanları dağıttığı düşünülürse, statü kazanılır kazanmaz saygı arkadan gelir. Gücün iyiye kullanılması değil, kendisinin itibar kazandırdığı yerde, bunun beraberinde getirdiği tüm adaletsizlik, sahtekarlık, şiddet ve baskı, akıl ve yeteneğin yerine geçer.
Eğitimde dikkat edilmesi gereken konu yerleştirdiğiniz alış­kanlıklardır; bu yüzden bu konuda da diğerlerinde olduğu gibi hiç­ bir şeyi alışkanlık haline gelecek duruma getirmeyin, çünkü zama­nı gelince bu alışkanlığı kesemez veya geliştiremezsiniz.
Dünyaya karşı tek korunma yolu,dünyayı iyi tanımaktır.
Doğa kendi başına, bizim onu yönlendireceğimizden daha iyi ve kesin çalışır.
Nullum numen abest si sit prudentia (Aklın olduğu yerde koruyucu bir tanrı eksik olmaz )
her insanın yüzü gibi doğanın onu diğerlerinden ayıran özellikleri vardır ve aynı yöntemle yönlendirilip yönetilebilecek iki tane çocuk bile yoktur.
Eğitimin son bölümü genellikle eseri taçlandırdığı ve genç erkeği tamamladığı düşünülen seyahattir.
Her şeyin bir zor tarafı vardır ve öğretmenin en büyük faydası ve yeteneği her şeyi olabildiğince kolay hale getirmektir..
../bazı insanların her şeye karşıt olma saplantısı vardır..
Çocuklar bilgiyi aşırı bir şekilde severler, özellikle sorularının önemsendiğini ve bilgilenme arzularının teşvik edilip övüldüğünü görürlerse..
Bizler bir çeşit aynayız ve çevremizdeki şey­leri yansıtırız. Gördüklerini ve duyduklarını daha iyi anlayan ço­cukların bizden farklı olmaları beklenemez.
Öğretmen, insanların yüzlerindeki maskeleri çıkarmalı ve bu mas­keler altında yatan gerçek görüntüyü ayrıştırmasını öğretmelidir. Böylece öğrencisi tecrübesiz haliyle dünyaya açıldığında yanılma­mak, dış görünüşe göre yargıya varmamak ve sadece davranışına göre insanları değerlendirmemelidir.
Biz ya­şamayı değil tartışmayı öğreniyoruz; şu anki öğretimimiz bizi dün­yadan çok üniversiteye uygun hale getiriyor.
dünya konusunda kendisi hala acemi olan bir öğretmen öğrencisine dünyayı öğretemez.
Acı veren ve acıyı sürekli hale getiren ruhlarımızdır. Aklın gücü ve hissizliği hayatın kötülüklerine ve kazala­rına karşı bürünebileceğimiz en iyi zırhtır, ve bunu çok erken yaşla öğrenen şanslıdır.
Bir öğretmende nazik tavırlar ve dünya bilgisinin aranmasının bir sebebi daha vardır; böyle bir öğretmen kendisi çok bilgi sahibi olmasa da öğrencisinin önünde bilimlere giden bir yol açabilir..
Çocuğun varlığına varlık katıp aklını fakir tutmak iyi baba­lık değildir..
Çocukları eğitmede ve tavırlarını biçimlendirmede kullanılan yollardan en sade, en kolay ve en etkin olanı onların yapmasını veya kaçınmasını istediğiniz şeylerin örneğini gözleri­nin önüne koymaktır..
dünya konusunda kendisi hala acemi olan bir öğretmen öğrencisine dünyayı öğretemez.
Çocuklar boş durmayı büyüklerden çok daha az se­verler. Bu enerjinin faydalı şeylere yöneltilmemesi büyüklerin ha­tasıdır. İnsanlar şu ankinden biraz daha ilgi gösterseler, çocuklar enerjilerini yine zevk alacakları daha faydalı şeylerle uğraşmaya yöneltebilirler.
Ben hep öğrenimin çocuklar için bir oyun ve eğlence haline getirilmesi gerektiğini düşünürüm: Eğer eğitim ve öğretim onlara onur, say­gınlık, zevk ve eğlence veya yaptığı başka bir şey için ödül olarak sunulursa ve asla bunları ihmal ettiklerinde azarlanmaz ve cezalandırılmazlarsa çocuklar öğrenmekten zevk alır hale getirilebilir.
İnsanlar ister suçlu ister, suçsuz olsun, yanlışlarının gün ışığına çıkarılıp herkese ve kendi­lerine gösterilmesinden hoşlanmaz.
Çocuğun her şeyle ilgili gerçek fikirlere sahip olmaya ve bunlara ulaşana kadar tatmin olmamaya, zihnini büyük ve değerli düşüncelere yöneltme­ye ve kendisiyle yalan ve kurnazlık arasına mesafe koymaya alış­tırmak onu akla hazırlayan en uygun yollardır.
Başkalarından ve eğitimlerinden aldıkları fikir ve düşüncelere göre konuşan yetişkinlerin sohbetlerinden ziyade bir ço­cuğun beklenmedik sorularından daha çok öğrenilecek şey olduğu­nu düşünüyorum.
Işık gözler için neyse bilgi de akıl için çok gereklidir: Çocuklar bilgiyi aşırı bir şekilde severler, özellikle sorularının önemsendiğini ve bilgilenme arzularının teşvik edilip övüldüğünü görürlerse.
Aslında her insanın görevi olması gereken insanoğlunun korunması herkesin anlaştığı ve ikna olduğu bir konu olsa ve dinimizi, siyasetimizi ve ahlakımızı düzenleyen temel prensip bu olsa dünya şimdikinden daha sakin ve daha iyi olurdu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir