İçeriğe geç

Eğitici Tolstoy Kitap Alıntıları – Daniel Moulin

Daniel Moulin kitaplarından Eğitici Tolstoy kitap alıntıları sizlerle…

Eğitici Tolstoy Kitap Alıntıları

Bilgi ve yaşamak bir tür bilgidir ve nasıl yaşayacağını bilmek, doğrudan hayat ve hayatın içinde var olma tecrübesinden ileri gelen sezgidir.
Yaşamı boyunca ihtiyacı olan şey yaşayan biri olmak ne gerektirirdi, bunu anlamak ve hayatını gerçek anlama yöneltmekti.
Mutluluk ancak akılcı egoistliğin bencil “hayvani” varlığından vazgeçilmesiyle elde edilebilir.
Tolstoy, bütün insanların bir iyilik kapasitesine sahip olduğu için, toplumun kolayca çok saha iyiye gidebileceğine -ve bu tür bir değişimin demokratik ya da sosyalist hükümetin değil de bireyin kendi dönüşümü yoluyla olabileceğine inanmıştır.
Eğitim, eşitliği teşvik etmelidir ve özgürlüğü temel almalıdır.
Tolstoy, okulun işinin “bilgiyi açığa çıkarmak” değil, “bilgiye duyulan saygıyı ve bilgi düşüncesini ortaya çıkarmak” olduğunu belirtmiştir.
Hristiyanlığı gerçeklikten daha çok sevmeye başlayan bir kimse, kendi cemaatini ya da kilisesini Hristiyanlıktan daha çok sevmekle devam edecektir ve sonunda hepsinden çok kendini sevecektir. ( ) Ben tam tersi istikamette yolculuk ettim. Ortodoks inancımı kendi huzurumdan daha çok sevmekle başladım, daha sonra Hristiyanlığı kilisemden daha çok sevdim, ve şimdi de gerçekliği dünyadaki her şeyden daha çok seviyorum.
Tolstoy’a göre öğrenme süreci, kendi kendine kavramlar oluşturması için öğrenciye özgürlük tanınmasından ibaret olmalıdır.
Tolstoy üniversitede başarılı olan öğrencilerin, kendi başlarına da aynı şekilde çalışıp başarılı olabileceklerini ve sadece kütüphaneyi kullanmaları gerekeceğini ileri sürer.
Kilise gibi bilim de insanların nasıl yaşamaları gerektiğini düşünmelerine engel olur.
Eğitimcilerin, yalnızca yüzeysel olarak değil ancak mutlak temellerine kadar, kendi hayatlarının güzel olması gerekir.
Eğitimin faydalı olması için eğitim, iyiye sürüklemelidir. Bunu da en iyi, öğrencilere ne öğrenmeleri gerektiğini kendilerinin seçmesine izin vererek gerçekleştirmek mümkündür.
Tolstoy’un 1862’den sonraki eğitim üzerine yazılarını içeren bir yayın hâlâ yoktur.
Tek eğitim yöntemi deneydir, ve bunun da tek kıstası özgürlük.
1860’larda Tolstoy aldatıcı bir biçimde karmaşık sorular sordu: Ne öğretmem gerektiğini nereden biliyorum ve nasıl öğretmeliyim?
Ona göre yazmak, öğretmekti; öğretmenliğin özü ahlaktı ve ahlakın özü de dindi.
Tolstoy yaşlandıkça, edebi ve eğitsel yazıları arasındaki sınırlar giderek bulanıklaşmıştır- zira yazarın ve ressamın her bir eserinin özünde pedagojik olduğuna inanmaya başlamıştır.
Yanlış soruyu doğru cevaplarsak, araştırma gerçek anlamını ve amacını yine de yitirir. Hayatın amacı iyi yaşamaktır; değirmenin amacı un üretmektir.
.
Tolstoy’a göre; hiçbir düşünce, kapladığı yer kadar bile değildir hayat görüşümüzü oluşturan, bilim dediğimiz şey değildir; bilim olarak görülmesi gereken şeyi belirleyen, bizim hayat görüşümüzdür
Herhangi bir şey hakkında numara yapmak en akıllı ve açıkgöz insanı kandırabilir ancak bu ne kadar ustaca gizlenirse gizlensin en budala çocuk bile gerçeği görecektir.
İnsanları yalan söylediklerinde dinlemeyi severim. Çünkü olmak istedikleri ama olamadıkları insanları anlatırlar
Hiçbir soğuk, soyut kuram, insan sezgisinin yerini alamaz.
çocuğun bağımsızlığına inanıyordu, fakat aynı zamanda öğretmenin ilham veren otoritesine de inanıyordu.
Eğitim araştırmalarının başında, çocuklardan uzak, okulun dışındaki bürokratlar ve yöneticiler değil öğretmenler olmalıdır.
Kendimi bildim bileli öğreniyorum ve öğrenmekten vazgeçmedim ve fark ettiğim şey şu ki öğrenme yalnızca kişinin ihtiyaçları ile örtüştüğünde sonuç verir.
İnsanlar çok az şey bilir, çünkü anlamalarına elverişli olmayan şeyleri anlamaya çalışırlar:
Doğru bir eğitim, varoluşsal ve deneyimsel köklerden meydana gelmelidir: bir kimse; “ben kimim?“, “Benim bireysel yaşamımın sonsuzlukta nasıl bir ilgisi vardır?” ve “Dünyaya ve dünyadaki insanlara karşı tavrım ne olmalı?“ gibi sorular sorarak fiziksel ve ahlaki evren düzeninde kendi yerini fark etmelidir.
Yozlaşmış bir eğitim sisteminde uyurgezerler herkesten iyi öğrenirler.
Dahası, ezbere dayalı eğitim sistemi tercihi, kendi fikri olmayanları desteklerdi.
Eğitim, kalbin, öğrenciler üzerindeki etkisi ile gerçekleşir ve bu etkileşimin parçası olarak öğrenciler, davranışlarının en çok sirayet ettiği eğitimcinin oluşturduğu örneğe en duyarlıdır.
“Her insanın kendi ruhu üzerindeki emeği“
Öğretmenler, “sevgide mükemmelliği elde etmeye çalışmak“ koşuluna uyarsa ve çocuklarda bu amacı anlarsa, o zaman eğitim iyi olacaktır.
Çünkü burjuvalar toplumdaki yerlerini, yalnızca alt sınıfların ahlaksızca sömürülmesi yoluyla koruyabilecekler ve yetişkinler bunu kolayca fark edemese de bu, çocuklar için apaçık ortadadır.
Seriozha, dersleri kötü bir şekilde öğrenmesine rağmen öğretmenin örnek gösterdiği çocuklardan çok daha zekiydi çünkü ruhu, öğretmeninin ve babasının kendisinden beklediklerinden çok daha önemli isteklerle doluydu.
Tolstoy, öğretmenleri eğitmenin ressamları ve şairleri eğitmek kadar imkansız olduğunu çünkü öğretmenlerin kendi deneyimleriyle öğrenmeleri gerektiğine inanır.
Fakat Tolstoy, hükümetin ve yüksek sosyetenin, insanları hayatta kalmaları için gereken işleri yapma konusunda eğitme gündemlerini son derece sorunlu bulur.
Tolstoy; oyunlar, acı çekme, aile terbiyesi, iş, bağımsız çalışma, güzel Sanatlar, bilimsel ve bizzat hayat tecrübesi, bunların hepsini, gerçek öğrenmeye katkı sağlayan şeyler olarak sıralar.
“Eğitim ve öğretim“ de Tolstoy eğitimi, “bir insanı geliştiren ve ona dünyaya ve yeni bilgiye karşı daha geniş bir bakış açısı kazandıran bütün etkilerin toplamı “ olarak tanımlar.
Güneşin ya da bir kimsenin yüzünün doğal güzelliği ve “sevgi ve fedakarlık hareketi“ evrenseldir ve hiçbir eğitim gerektirmez.
Tolstoy’un iddiası şu: Rousseau haklı, insan kusursuz doğar ve doğum anındaki bu mükemmelliğin sebebi, çocuğun gerçeklik, iyilik ve güzellikle mükemmel bir uyum içinde olmasıdır.
Tolstoy, gelişimin her bir evresinde, bir çocuğu eğitirken güzellik, gerçeklik ve iyilik arasında bir uyum oluşturmayı hedeflememiz gerektiğini iddia eder.
Sınavlar, bir çocuğun gerçek öğrenmenin ne olduğu konusunda yalnızca aklını karıştırır. Sınava hazırlanmayı öğrenme ile denk tutmaya başlarlar.
Öğrencilerden soruları tek tek cevaplamalarını isteme uygulamasını şiddetle kınar zira bu, öğretmen ve öğrenci arasındaki eşit olmayan güç ilişkisini vurgular ve daha az yetenekli ya da utangaç öğrencilerin katılım ihtimalini azaltır.
Okulun ruhu, öğrenciden öğrenciye ve hatta öğretmene hızlı aktarılan bir şey, sesin melodisinde, gözlerde, hareketlerde açıkça ifade edilen bir şey, rekabetin gerilimi, çok somut, gerekli ve son derece değerli bir şey ve dolayısıyla her öğretmenin amacı olması gereken bir şey.
“İtmeye çalışırsın ama gerçekte itilen sen olursun.”
“Tek eğitim yöntemi deneyimdir ve onun da tek kıstası özgürlüktür.”
Dönüşümü ile ilgili olarak Tolstoy, eğitimin yalnızca “ birinin komşusuna fayda“ sağladığı takdirde faydalı olduğunu; bu nedenle, lüks bir hayat yaşama ya da toplumda daha yüksek bir mevki edinme amacı taşıyan eğitimin yanlış olduğunu ileri sürmüştür.
“Okul, bizim onlara bir şeyler öğretmemiz için değil, onların bize öğretmeleri içindir”
Çocukların sezgileri yetişkinlerden daha kuvvetli olduğundan onları kandırmak mümkün değildir.
Bir sınıfın kapalı alanının çok çok dışına ulaşan kutsal mesleğini asla unutma.
Erken çocukluk döneminde defalarca yaşadığım ve daha sonra deneyimlediğim pekçok duygudan daha önemli olduğunu düşündüğüm bir ruh halinden bahsedeceğim.Önemliydi çünkü ilk aşk deneyimimdi. Bir kimseye duyulan aşk değil fakat aşka duyulan aşk, Tanrı aşkı. Sonradan sadece arada bir deneyimlediğim fakat sanırım tohumlarını en erken çocukluk dönemlerinde çekildiğinden hala deneyimlediğim bir duygu.
Karınca kardeşler evde, battaniyeleri kendilerini siper eder, karanlıkta kıpırdamadan oturup masaların ve sandalyelerin altına saklanırlardı. Bu halde iken çocuklar bir tür sessizlik, derin düşünce ve arkadaşlık dünyasına dalarlardı.
Her çocuğun içinde doğuştan gelen bir iyilik olduğundan, çocuklara öğrenmek için kendi doğal dürtülerini izlemelerine izin vermek sadece iyiliğe sebep olabilirdi.
Sahici bir eğitim olması için öğrencilerin özgürlüğünü temel bir koşul olarak görüyordu. Aksi takdirde bir öğretmen, öğretttiği şeyin bir öğrenci için zararsız ya da yararsız olmadığından nasıl emin olabilirdi?
Hayat sadece biyolojik bir rastlantı olamaz.
Eğitim, eşitliği teşvik etmelidir ve özgürlüğü temel almalıdır.
Akıl bir kimseyi özgürleştirir. Bu nedenle bir kişinin ne kadar az düşünsel bir hayatı varsa, o kadar az özgürleşmiştir.
Tolstoy, öğretmenlerin de kötü bir heykeltıraş gibi çocuğun kusurlarını sıvayla kapatmak istediklerini fakat onların bunu yaptıklarında çocuğu dengelemekten uzaklaştıklarını ve çocuğun doğru yoldan ayrılmasına sebep olacaklarını iddia eder.
Sınavlar, ezbere öğrenilen bilginin yalnızca çok kısıtlı bir miktarını temel alabilir ve bu da gerçek bilgiyle denk olmaz. Tolstoy, bir bireyin gerçekten ne bildiğini anlamak için bu kişiyle aylarca birlikte yaşaman gerekeceğini ifade eder.
Nicholas a göre;önemli hayat dersleri, okuldaki derslerin dışında öğrenilir. Çocuğun yetişkinlerle ve diğer çocuklarla ilişkileri, oyun oynanışı ve doğadaki deneyimleri bilhassa kıymetlidir.
İtmeye çalışırsın ama gerçekde itilen sen olursun
Tanrı,insanın kendisini fani bir parçası olarak gördüğü sonsuz BÜTÜNDÜR.
Tanri’nin Egemenliği İçinizdedir.
Ona cevabı ‘ neyin doğru neyin yanlış olduğu bilgisi’ ile bizzat hayatın kendisi vermişti.
Doğru yaşamak bir tür bilgidir ve nasıl yaşanacağını bilmek,doğrudan hayat ve hayatın içinde var olma tecrübesinden ileri gelen bir sezgidir.
Bir ögretmen,çocukların gözlemledikleri ve sonrasında bütün insanlara mal ettikleri çıkarımlarda bulundukları en yakın ilk kişidir.
Tolstoy,bir öğretmenin en önemli özelliğinin öğrencilerine ve ailelerinin yaşadığı koşullara saygı duymak ve en önemlisi dürüst olmak olduğuna inanırdı.
Tolstoy’a göre bir Rus’un özgüveni hiç birşeyi bilmediğini bilmesinden gelir:herhangi birşeyi tamamen bilmenin mümkün olduğuna inanmaz.
Eğitim,eşitliği teşvik etmelidir ve özgürlüğü temel almalıdır.
Bir ögretmenin eğitimdeki en büyük başarısı bizzat kendinden doğanın saf itici gücünden gelir.
Öğretmenlik yaptığı gerçek bağlamdan koparılmış bir kuramcinin talimatlarıyla davranacaklarına ögrencilerin ihtiyaçlarina uygun hareket etmeleri daha uygun olurdu.
Rousseau ve Tolstoy’a göre;Çocuk doğal bir şekilde öğrenmesi için kendi haline bırakılmalı.Bir çocuğun tecrübe ettiği istemler,o çocuğun gelişimi için gerekli olan şeyle örtüşür.
Her çocuğun içinde doğuştan gelen bir iyilik olduğundan, çocuklara öğrenmek için kendi doğal dürtülerini izlemelerini izin vermek sadece iyiliğe sebep olabilirdi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir