İçeriğe geç

Efendimiz’i Sahabe Gibi Sevmek Kitap Alıntıları – Muhammed Emin Yıldırım

Muhammed Emin Yıldırım kitaplarından Efendimiz’i Sahabe Gibi Sevmek kitap alıntıları sizlerle…

Efendimiz’i Sahabe Gibi Sevmek Kitap Alıntıları

Kendi kumaş kalitemizin ne oranda olduğunu görmek istiyorsak yapacağımız şey, yanımızdaki dostlara bakmaktır.
”Yürümekle varılmaz ama varanlar yürüyenlerdir. ”
Efendimiz’i (sas) sevmek, O’nun adımının önüne adım, sesinin üzerine ses yükseltmemekle mümkündür.
İman varsa imkân vardır.
Efendimiz’i (sas) sevmek, sadece akıl ile değil, hem akıl hem kalp ile ama özellikle de kalp ile mümkündür.
Efendimiz’i (sas) sevmek, O’nun verdiği hükümlere tam anlamı ile teslim olmakla mümkündür.
Efendimiz’i (sas) sevmek, hayatın her anında ve her alanında O’nu tartışılmaz rehber edinmekle mümkündür.
Yürekte var olduğu iddia edilen sevginin en büyük ispatı,elde olanları verebilmektir.Elde olanları veremeyenler,ne kadar dilde seni seviyorum deseler de o sevgi sadece sözde kalan bir sevgidir. Sevgi ise sadece söz ile olmaz,önce öz ile sonra söz ile olur. Sevginin özde olduğunun en büyük delili ise infaktır.
Efendimiz’i (sas) sevmek, hiçbir şeyi O’nun kadar sevmemekle mümkündür.
Efendimiz’i (sas) sevmek, dünyada da cennette de O’nunla birlikte olmanın en önemli yoludur.
”Selam olsun kardeşlerime! Onları görmeyi ne kadar da arzu ediyorum. ”
Orada bulunan ashâb-ı kirâm efendilerimiz, Resulullah’ın bu sözü üzerine: ”Ya Resûlullah! Kardeşlerin bizler değil miyiz? ” dediler.
Efendimiz onlara dedi ki: ” Sizler benim ashabımsınız. Kardeşlerim ise beni hiç görmedikleri hâlde bana iman edenler, sesimi işitmedikleri hâlde çağrıma kulak verenler, benimle aynı mekânı paylaşmamalarına rağmen bana tâbî olanlardır. Ben onları Kevser Havuzu’nun başında, o dehşetli günde bekleyeceğim. ”’
Yürümekle varılmaz ama varanlar yürüyenlerdir.
İman eden, Allah’a kul olur; imanın tadına varan, Allah’a Hz.İbrâhim (as) gibi Halîl, Efendimiz (sas) gibi Habîb olur. İman eden, Allah’ın kendisinden istediği bazı emirleri sorumluluk olarak görür. İmanın tadına varan, her emri kendisini Rabbine yaklaştıran en büyük vesile olarak görür. Mesela; iman eden için namaz Allah’ın (cc) günün beş ayrı vaktinde kendisinden istediği bir ibadet; imanın tadına varan için ise Allah ile buluşma, O’na kavuşma, Rabbi ile dertleşme ve konuşma imkânıdır. Böyle olduğu için de imanı en fazla tadan bir beşer olan Efendimiz (sas) için namaz; gözünün nuru ve aydınlığıdır.
İnsan diline söz geçirebilir ama asla kalbine söz geçiremez.
Mal nimetinin şükrü,ondan Allah(cc) yolunda harcamaktır/infaktır.
Efendimizi(sas) sevmek, imanın tadını ve lezzetini elde etmenin en önemli vesilesidir.
Efendimiz’i (sas) sevmek, hissiyatın ve heyecanın konusu değil, imanın bir gereğidir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Efendimiz’i en iyi tanıyan Âişe(ra) validemiz bir soru üzerine :O’nun ahlakı Kur’ân’dı. diyerek ahlakının aslında Kur’ân’ın hayata dönüşmüş bir şekli olduğunu beyan etmişti.
Efendimiz’in (sas) konuşmadığı bir alanda konuşmak, O’nun adına tahminlerde bulunmak; Hz.Peygamber’i kendi farazalarımıza göre konuşturmaktır. Böyle bir şey, O’nu dinlemek değil, O’na kendi görüşlerimizi dinletmektir. Dolayısıyla karşılaştığımız tüm soru ve sorunlarda il sormamız gereken şey, Efendimiz’in o alanda bize bir beyanda bulunup bulunmadığı veya o alanda bize yaşanmış veya yaşayan bir miras bırakıp bırakmadığı olmalıdır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Hz.Peygamberin(sas) kendisi için nasıl bir değerde olduğunu çok iyi bilen bir Müslüman, O’nu sevmek için büyük bir gayret ortaya koyar ve sevgi iddiasını ispatlayacak işler yapmanın ızdırabını çeker.
Bizler, Efendimiz’e ümmet olmayı en büyük şeref ve nimet olarak görmeli ve bu nimete hakkı ile şükretmeliyiz. Bir nimete daha şükretmeliyiz ki Efendimiz, çağlar öncesinden çağlar sonrasına haykırırken kendisini görmeden iman eden, sesini işitmeden davetine koşan bahtiyarlara: ‘’ kardeşlerim ‘’ demiştir. O’na ümmet olmak bir şeref, O’na kardeş olmak bin şereftir.
Aşk yoluna,
Aklın rehberliğinde mi gireceksin?
Güneşi aramaya,
Titrek bir mum ışığının aydınlığında mı koyulacaksın?
Sevgi; akıl işi değil, kalp işidir Kişi; aklı ile anlar, tanır, kavrar ama yüreği ile sever.
Yürümekle varılmaz ama varanlar yürüyenlerdir.
Sevgi; akıl işi değil, kalp işidir Kişi; aklı ile anlar, tanır, kavrar ama yüreği ile sever.
Sevmek, O’na (sallallahü aleyhi vesellem)tabi olmayı; tâbî olmak olmak ise Allah’ın sevgisini kazanmayı, o büyük sevgiyi kazanmak ise ilahî rahmet ve mağfiretin hak edilmesini sağlayacaktır.
Efendimiz (s.a.v) bize üç babanın ancak bir anne ettiğini öğretmeseydi biz nereden annelerin kıymetinin bu kadar yüce olduğunu bilecektik ki..?
Alem birçok şeyi ondan öğrendiği gibi sevgiyi, sevilmeyi, sevdirmeyi ve tüm bunların ahlakını da O’ndan öğrendi..
O’nun ahlakı Kuran’dı
Kuran’ın ahlaka dönüşmüş haliydi
Âlem birçok şeyi O’ndan öğrendiği gibi sevgiyi, sevmeyi, sevilmeyi, sevdirmeyi ve tüm bunların ahlâkını da O’ndan öğrendi.
Peygamber, müminlere kendi öz canlarından daha evladır, önceliklidir..
Ahzâb 6
Hakkın ikamesi, batılın izalesi demekti.
Çaba ve gayret bizden, netice ve karşılık Rabbimizdendir.
•Allah’ım! Bizlere imanı sevdir ve onu kalplerimizin ziyneti kıl. Küfrü, fıskı/ her türlü çirkinliği, taşkınlığı ve yine sana karşı isyanı ise kerih göster. Bizleri akli olgunluğa ermiş olanlardan eyle.
“Yürümekle varılmaz ama varanlar yürüyenlerdir.”
“ muhabbet sadece aklın işi değil, kalbin ve yüreğin işidir. Kişi; aklı ile anlar, tanır, kavrar ama yüreği ile sever.”
“Haklı olmak kadar, haklı kalmak da önemlidir.”
Hz.Ali
O’nu sevmek, O’nun sevdiklerini de sevmektir.
O’nun için namaz ne idi?
‘Gözünün nuru’ idi.
Aslında namazı sevmek, Efendimiz’in (sav) gözlerini sevmektir.
Namazı sevmek, O’nu sevmektir.
Namazı sevmek, O’nun vasiyetine sahip çıkmak, mirasını yetim bırakmamaktır.
Ancak gerçek mânâda seven, gerçek mânâfa sevilir
Şöyle diyecektir: ebú yezid ile bir yıl otursan sen ağzını açıp ona bir şey sormadıkça o asla konuşmazdı. yani, o ne ilmini satmaya çalışır, ne kendini belli etmeye çalışır ne de gereksiz konuşmalara fırsat verirdi. öyle bir efendimiz’i severdi ki, bakanlar onda efendimiz’i hatırlar, allah’ (cc) hatırlar, imanı ve ihsanı hatırlardı. bundan dolayıdır ki bazen o çağın insanları dünya meşgalesine dalıp, allah’ı, resulü’nü, imanı, kitabı unuttuklarında birbirlerine diyorlardı ki: gelin, ebú yezid’in evine gidelim, ona bakıp biraz imanlarımızı kavileştirelim.
Sahabenin dünyasında,

➤Sevgi, özlemektir.
➤Sevgi, beklemektir.
➤Sevgi, sahip çıkmaktır.
➤Sevgi, vermektir.
➤Sevgi, göze almaktır.
➤Sevgi, kurtulmaktır.
➤Sevgi, kurtarmaktır.
➤Sevgi, feda etmektir.
➤Sevgi, feda olmaktır.
➤Sevgi, vazgeçmemektir.
➤Sevgi, vefalı olmaktır.
➤Sevgi, istikamet üzere kalmaktır.
➤Sevgi, sevdiğinin uğrunda ölmektir.

Aklı rehber edinme,
Binbir tuzakla doludur o.
Sen aşka gel,
Gayesindeki mükemmellik ve şaşmazlıkla dolup taşan!
Aşk yoluna,
Aklın rehberliğinde mi gireceksin?
Güneşi aramaya,
Titrek bir mum ışığının aydınlığında mı koyulacaksın?
Şair-Filozof Muhammed İkbal
Tâbi olmak, sevmek ile başlar.
İman eden, Allah’a kul olur; imanın tadına varan, Allah’a Hz İbrahim(as) gibi Halil, Efendimiz (sav) gibi Habib olur.
Hakk’ın ikamesi, batılın izalesi demekti.
Efendimiz’i (sas) sevmek, dünyada da cennette de O’nunla birlikte olmanın en önemli yoludur.
Gönderilen son elçi, müminlere Allah’ın ihsan ettiği bir nimetti. Hatta nimetlerin en büyüklerindendi. Her nimete kendi cinsinden şükür yapmak gerekir.
Sevgi; akıl işi değil, kalp işidir.
Efendimiz’i sevmek, imanın tadını ve lezzetini elde etmenin en önemli vesilesidir.
De ki eğer Allah’ı seviyorsanız bana tabi olun beni izleyin ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.
Üç şey kimde bulunursa o imanın tadını almış demektir. ALLAH ve RESULÜNÜ her şeyden ama her şeyden daha fazla sevmek, sevdiğini sadece ve sadece ALLAH İÇİN SEVMEK, iman ettikten sonra tekrar küfre dönmeyi cehenneme atılıyor gibi kerih görmek..
Allah’ım bizleri imanı sevdir ve onu kalplerimizin ziyneti kıl.
Âlem birçok şeyi O’ndan (s.a.v.) öğrendiği gibi sevgiyi, sevmeyi, sevilmeyi, sevdirmeyi ve tüm bunların ahlakını da ondan öğrendi.
Bir Müslümanın hayatı ahlak üzere bina edilmelidir.
Efendimiz’i (sas) sevmek, O’nu bize bir nimet olarak bahşeden Rabbimize gerçek manadaki şükrü eda edebilmemizin bir gereğidir.
Efendimiz’i (sas) sevmek, bizi kendisine kardeş kılan Rahmet Peygamberi’ne karşı bir vefa borcudur.
Efendimiz’i (sas) sevmek, 23 yıllık risâlet hayatı ile gecesini, gündüzünü ümmeti için feda eden Kutlu Nebî’nin bizlerden istediği tek şeydir. Ümmetine düşen vazife ise bu sevgiyi hakkıyla yerine getirmektir.
Efendimiz’i (sas) sevmek, 23 yıllık risâlet hayatı ile gecesini, gündüzünü ümmeti için feda eden Kutlu Nebî’nin bizlerden istediği tek şeydir.
Sevmek, O’na (sas) tâbî olmayı; tâbî olmak ise Allah’ın (cc) sevgisini kazanmayı, o büyük sevgiyi kazanmak ise ilahi rahmet ve mağfiretin hak edilmesini sağlayacaktır.
Tâbî olmak, sevmek ile başlar.
Efendimiz’i (sas) sevmek,  Allah’ı (cc) sevmenin ve O’nun mağfiretini ve rahmetini kazanmanın en temel sebebidir.
Üç şey kimde bulunursa o, imanın tadını almış demektir: Allah ve Resûlü’nü (sas) her şeyden ama her şeyden fazla sevmek; sevdiğini sadece ve sadece Allah için sevmek; iman ettikten sonra tekrar küfre dönmeyi,  ateşe/cehenneme atılıyor gibi kerih görmek.
İman eden, Allah’ın kendisinden istediği bazı emir ve nehiyleri tekellüf/sorumluluk olarak görür. İmanın tadına varan, her emri veya nehyi kendisini Rabbine yaklaştıran en büyük vesile olarak görür.
Efendimiz’i (sas) sevmek, imanın tadını ve lezzetini elde etmenin en önemli vesilesidir.
Bu sevgi (sas), her sevgi ve sevgiliden önce gelir.
Efendimiz’i (sas) sevmek, hissiyatın ve heyecanın konusu değil, imanın bir gereğidir.
Efendimiz ( s.a.v) onlara dedi ki: Sizler benim ashabımsınız . Kardeşlerim ise beni görmedikleri hâlde bana iman edenler,sesimi işitmedikleri hâlde çağrıma kulak verenler,benimle aynı zamanı aynı mekanı paylaşmamalarına rağmen bana tabi olanlardır. Ben onları Kevser havuzunun başında , o dehşetli günde bekleyeceğim.
Efendimiz i ( s.a.v) sevmek, hissiyatın ve heyecanın konusu değil, imanın bir gereğidir.
Eğer beni seviyorsan o halde fakirliğe karşı hazırlıklı ve zırhlı ol.Çünkü fakirlik beni sevene yüksekten inen bir selden daha çabuk ulaşır..
Sevgi,sahip çıkmaktır..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir