Dilaver Selvi kitaplarından Edep Bir Tac İmiş kitap alıntıları sizlerle…
Edep Bir Tac İmiş Kitap Alıntıları
Edebin manâsının güzel olduğu gibi keşke insanlık da onunla bu derece güzel olsaydı..
Her şeyi sadece nefis, şehvet, şöhret, servet için sevenler, sevgi mücevherlerini ziyân etmişlerdir. Bunun cezası, sevdiklerinden bir fayda görmemek, ebedi sevgiden ve yüce Allah’ın cemâlini seyretmekten mahrum kalmaktır. Bu ne büyük bir azap!
Güzel geçimli olmanın yollarından biri, bir anlaşmazlık anında kusuru ilkin kendinde aramaktır.
Bu ümmettin içinde öyle nazlı kullar vardır ki âlem onların bereketine selâmette kalır.
İnsanlık, Rabb’ini bırakıp eşyaya tapınca, âlemde kızılca kıyametler kopmaya başlar. İçte buhranlar, dışta zulumler ortalığı sarar.
“Allahʼtan gerçek manada hayâ eden kimse, başını, aklını, gözünü, dilini, midesini, avret yerini haramlardan korur. Dünyanın geçici süslerine aldanmaz. Ölümü ve ötesini unutmaz. Boş ve faydasız işlere dalmaz.”
Hayâ, kalpte bulunur, yüzde yansır, hal ve hareketlerde ortaya çıkar. Hayânın hareketlerde gözüken kısmına edep denir.
“Utanmadıktan sonra istediğini yap”
Allah Teâlâʼnın bütün cihad emirleri, kalbi fethetmek için verilmiştir. İlk fethedilecek yer kendi kalbimizdir.
İlk teslim alınacak kimse, kendi nefsimizdir.
İlk teslim alınacak kimse, kendi nefsimizdir.
Asıl mesele, harbi değil, kalbi kazanmaktır; kaleye değil, kalbe girmektir. İslâmʼın istediği, kelle değil, kalptir. Kalbini kazanamadığımız insan bizden değildir.
İnsanın davranışlarını yönlendiren merkez kalptir. İnsanın dili, eli, gözü, kulağı, ayağı ve diğer âzaları kendi başına bir iş yapmaz. Bu organlar nasıl hareket edeceğini bilmez ve belirlemez. Hepsi memurdur, âmirleri ise kalptir.
“Allah Teâlâ, yeryüzünde dua eden hiçbir müslümanın isteğini boş çevirmez, muhakkak bir karşılık verir.
Ya kulun istediği şeyi verir, ya onun yerine kendisinden bir kötülüğü kaldırır ya da isteğinin karşılığını ahirete saklar.”
Ya kulun istediği şeyi verir, ya onun yerine kendisinden bir kötülüğü kaldırır ya da isteğinin karşılığını ahirete saklar.”
Bir ârifin dediği gibi, eğer Allah Teâlâ kullarına vermek istemeseydi, “Benden isteyin; bana dua edin ki icabet edeyim” diye emir vermezdi.
“Resûlüm, de ki: Duanız olmasa, Rabbim, size ne diye değer versin ki?”
Her kul için semada arşa açılmış kapılar vardır; tövbe kapısı, dua kapısı, rahmet kapısı, rızık kapısı, amellerin arz kapısı gibi. Bu kapılar insan ölene kadar kapanmaz. Yeter ki insan, bu kapılardan içeri girmesini bilsin.
Dua, müminin silahı, dinin direği, göklerin ve yerin nurudur.
Dua, başlı başına bir ibadettir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
“Vakit sermayeni iyi kullan. O bir kere ele geçer; kaçırdın mı bir daha ebediyen ele geçiremezsin. Kâinatta vakitten daha kıymetli bir servet yoktur.”
“Asra (zamana) yemin olsun ki bütün insanlar hüsranda, zarar ve ziyandadır; ancak iman edip salih amel işleyenler, birbirine hakkı ve (hak yolunda) sabrı tavsiye edenler müstesnadır.”
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Yunus der ki ey hoca
İstersen git bin hacca.
Hepisinden iyice
Bir gönüle girmektir.
İstersen git bin hacca.
Hepisinden iyice
Bir gönüle girmektir.
Yıkılmayan saltanat, gönüllere kurulan sevgi saltanatıdır.
Bir babanın çocuğuna bırakacağı en güzel mirası edeptir.
En hayırlı insan, gönlündeki hayrı diğer insanlara ulaştırandır.
Sadakaların en güzeli, mahzun bir gönlü samimi ve sıcak bir tebessümle sevindirmektir.
Bir insana yapılacak en güzel iyilik, onu Allah [celle celâluhû] için sevmek ve onun gönlünü bu sevgiden nasiplendirmektir.
“Şunu iyi bil ki sen, Allahʼın [celle celâluhû] nazargâhı olan bir gönlü incitip kırsan, sonra da Kâbeʼye yaya olarak gitsen, kazandığın sevap gönül kırmanın günahını dengeleyemez.”
İnsan Allah [celle celâluhû] yolunda önce kendi gönlünü kazanmalıdır. [ ] Kendi gönlüne ilaç bulmayan kimse, başkasının derdine derman olamaz.
Adaleti kendine merhameti başkalarına uygula. Bu dünyada zalimlerden olma!’
“Ey içleri ve dışları güzel olan âşıklar!
Gelin, zulüm ve haksızlık ile yoğrulmuş şu dünyanın toprağından göğe kalkan kirli tozları göz yaşlarımızla bastırıp temizleyelim.”
Gelin, zulüm ve haksızlık ile yoğrulmuş şu dünyanın toprağından göğe kalkan kirli tozları göz yaşlarımızla bastırıp temizleyelim.”
İnsanı insan eden şey aş değil, ilâhî aşktır.
Kıymet, elbisede değil, edeptedir.
Kıymet, elbisede değil, edeptedir.
“İnsanın bütün kaybı, her işin esası olan edebi kaybetmesinden kaynaklanmaktadır. Bu, hep böyledir, değişmez. Din ve dünya işlerinin hepsi edeple güzel olur. Edep olmadan hiçbir güzel iş ortaya çıkmaz.”
Bugün erkek-kadın, âlim-cahil, köylü-şehirli bütün insanların en fazla muhtaç olduğu şey edeptir.
Niyet hak olmazsa, ibadet ihanete dönüşür.
“İnsanın vücudunda bir yer var ki orası güzel olursa bütün beden güzel olur, bozuk olursa bütün beden kötü olur. Dikkat edin o kalptir.”
“Edep, aklın tercümanıdır.”
Edepli ol can isen
Hakkʼı bil insan isen
Müştak-ı sultan isen
Var edep öğren, edep
Hakkʼı bil insan isen
Müştak-ı sultan isen
Var edep öğren, edep
Edep bir taç imiş Nûr-i Hudâʼdan
Giy o tacı, emin ol her beladan
Giy o tacı, emin ol her beladan
Güzel ahlâk, insanın kaybolmayan şerefi ve hiç solmayan süsüdür. Güzel ahlâk, cenneti dünyada yaşamaktır.
İnsanın değeri, edebiyle ölçülür.
“Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.”
Bir gönlün sevgiden soğumasına sebeb olmak en büyük cinayettir.
İmansız paslı yürek, sinede yüktür; onun derdi dünyalardan büyüktür.
Bülbüle karga deseler aslı değişmez
Sen yahşi ol; âlem sana yaman desinler
Sen yahşi ol; âlem sana yaman desinler
Yıkılmayan saltanat, gönüllere kurulan sevgi saltanatıdır. .
Tevazu edebin, edep aklın göstergesidir.
Evlenecek bir genç kızın yeni yuvasına götüreceği en değerli şeyler, edep, merhamet, sevgi, saygı, kanaat, hürmet ve hizmet ahlakıdır.
Bize ulaşması kesin hükme bağlanmış rızkımız için neden haddinden fazla endişe çekiyor, basit menfaatlere ulaşmak için yüksek değerlerimizi zayi ediyoruz?
Edep öyle güzel bir elbisedir ki onu giyenleri ateş yakmaz
Edepli ol can isen
Hakk’ı bil insan isen
Müştak-ı sultan isen
Var edep öğren,edep
Hakk’ı bil insan isen
Müştak-ı sultan isen
Var edep öğren,edep
Şeytana uyan , şehvetperestlerin oyuncağı olan , kalbini unutan , temiz aşkını kirleten , edebi terkeden , herkes tarafından sevilmek isteyen kadınlar da dünya tarihinde büyük fitnelere , yıkımlara , zararlara ve günahlara sebep olmuşlardır .
Haramda huzur, zulümde rahatlık arayanlar, tuzlu su ile susuzluğunu gidermeye çalışan kimseye benzer. İçtikçe ciğeri yanar, susuzluğu artar,dudakları çatlar; ta temiz, saf ve tatlı suyu bulana kadar.
Bu dünya kimileri için rahmet sebebi, kimileri için de azap vesilesidir. Suç dünyanın değil, onu kullananlarındır.
Bu dünya kimileri için rahmet sebebi, kimileri için de azap vesilesidir. Suç dünyanın değil, onu kullananlarındır.
Edepli insan başkasından zarar görebilir, fakat başkasına zarar vermez. Birileri onu aldatabilir, ancak o kimseyi aldatamaz. O, zulüm ve haksızlık görüp mazlum olabilir, fakat asla zalim olamaz.
İmam Şa’rânî der ki:
“Edebin esası , kendini noksan , başkalarını kâmil görmektir . Edebi az olan kimseler , kendilerini kâmil , karşındakileri noksan görürler.
Bir kimseden utanma duygusu giderse Allah korusun onun ilk kaybedeceği şey, insanlığıdır .
Bülbüle karga deseler aslı değişmez
Sen yahşi ol; âlem sana yaman desinler
Altın yere atılmakla değeri düşmez
Sen cevher ol; âlem sana saman desinler.
Sen yahşi ol; âlem sana yaman desinler
Altın yere atılmakla değeri düşmez
Sen cevher ol; âlem sana saman desinler.
Edep öyle güzel bir elbisedir ki onu giyenleri ateş yakmaz
Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz;
Görünür şahsın rütbe-i aklı eserinde.
Görünür şahsın rütbe-i aklı eserinde.
Edep bir taç imiş Nûr-i Hudâ’dan
Giy o tacı,emin ol her beladan..
Giy o tacı,emin ol her beladan..
”Davranışlar, kişinin aklını,imanını,ilmini,irfanını ve seciyesini gösterir.İnsanın değeri,edebiyle ölçülür. ”
Yıkılmayan saltanat, gönüllere kurulan sevgi saltanatıdır.
Bir kadın, edepten daha güzel bir elbise giymemiştir. Bir erkek, edepten daha güzel bir servet edinmemiştir.
İnsanın başkasında görünce kızdığı işleri kendisinin yapması ve nefsine hiç kızmaması, münafıklık alametidir.
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) Allah (celle celâluhû) için sevmenin nasıl olacağını şöyle açıklamıştır:
Kendin için sevdiğin ve istediğin bir şeyi, insanlar için de sevmeli ve istemelisin. Kendin için kötü gördüğün ve istemediğin şeyleri insanlar için de kötü görüp istememelisin. İşte Allah (celle celâluhû) için sevgi böyle olur.
Kendin için sevdiğin ve istediğin bir şeyi, insanlar için de sevmeli ve istemelisin. Kendin için kötü gördüğün ve istemediğin şeyleri insanlar için de kötü görüp istememelisin. İşte Allah (celle celâluhû) için sevgi böyle olur.
Amelimize değil, O’nun sonsuz rahmetine güvenelim. Günahlarımızın hemen peşinden ölüm gelip çatmamışsa; bunun bir tövbe imkânı ve dönüş fırsatı olduğunu bilelim.
Kalpte bencillik, nefsini beğenmişlik ve kibir varken, dildeki tatlı ifadeler ve yüzdeki sahte tebessümler tevazu değildir. Bu hale korkaklık veya yağcılık denir
Beş vakit namazda okumakta olduğumuz Maûn sûresinin manası biraz düşünülürse; azıcık imanı olan kimse, biraz olsun Allah (celle celâluhû) için cömert davranır
İnsanın niyetine göre sonuçlar farklı olur. Hayatı acı veya tatlı yapan gönüldür. Zenginlik veya fakirlik mala değil, gönüle bağlıdır
Her zaman yokuşlardan sonra inişler başlar; arkasından bir sükûnet gelir; işler düzlüğe çıkar
Kendini unutup devamlı başkalarında kusur arayan bir gözden ve gönülden Allah’a sığınmak gerekir.
Kalpteki samimiyetin dışa yansımasına da edep denir.
İnandığını yapmayan, yaptığına inanmayan kimsede tat yoktur.
Zikrin nurlarıyla aydınlanan kimsenin yüzü güzel , sözü tatlı olur.Bakışı feyiz akıtır, gülüşü huzur verir.Her hali hayrı yansıtır .Bu kimse yeryüzünde Allah Teâlâ ‘nın canlı şahididir.Kendisine bakana Allah’ı hatırlatır , hayrı sevdirir.