Edebiyatımızın Kozmik Odası Kitap Alıntıları – Adem Çevik

Ben ezeli bir mağlubum. Ama tarihi yaratan bu mağluplar, bir ülkeyi ebedileştirir.

Türkiye’de “edebiyat ortamı” hıncahınç şiddetle dolu.

Sanat şahsi ve muhteremdir!

Yazmasam ölecektim!

Aladdin’in lambasını ben başkalarına verdim, kırdılar. Babam da bir mağluptu. Ama kutuları olmayan, kasırgaları olmayan bir iç dünyası vardı, sığdı, tanıyamadım onu. Uzun bir sükuttu. Ve yalnızdım

Yazar bir şeyler bilmeye başladığı zaman bir şey bilmediğinin farkına varır

Kısaca Marx’ı, Engels’i, Lenin’i okuyarak değil, size tuhaf gelebilir, Tolstoy’u, Balzac’ı, Dostoyevski’yi okuyarak solcu olmuştuk

Hüseyin Rahmi kendisiyle yapılan edebi mülakatta Türkçe hiç bir eser okumadığını itiraf eder

Bana ezilmekten, sefaletten, cehaletten kurtulmak arzusunu, bunların acısını çekmek verdi. Eğer çok ezilmeseydim, belki kurtulmak ihtiyacını o derece şiddetle duymaz ve bir aktar çırağı olarak kalır giderdim.

Sözcükler şair ve yazarların oyuncağıdır. Sözcüklerle sihirli saraylar kurulur veya en aşılmaz kaleler fethedilir.

En acı hatıralar kelimeleşince nasıl bayağılaşıyor.

İnsanlar hep dinlenselerdi, bir gün dinlenmekten yorulurlar ve bu yorgunluğu gidermek için çalışmaya başlarlardı.

Yarmışım göğsümü, yüreğimi yiyoruz, bir dişiyle beraber; ölüm! Uslandır beni!" " Anlamaya çalışıyorum, inanmayı yitirmenin pahasına "

Münevver kara kuru bir şey olmuş, o eski güzelliği kalmamış. Sonra iki çocuk. Dayanamam. Aşk? Yok, öyle bir şey. Çocuk sevgisi? Haynavi bir şey. (Nazım Hikmet’ten Yıldız Sertel’in aktarımı)

Evlenmeden önce hiç yıkanmadığını söyleyen Nurullah Ataç evlendikten sonra da altı ayda bir yıkanmıştır.

Ahmet Haşim kil dediğimiz toprağın sevdalısıdır. Sohbet esnasında bile bir tabak içerisine koyduğu kilden yemeğe devam ederdi.

Bu iş yanlış oldu. Memleketi ben idare edecektim, şiiri de İsmet Paşa yazacaktı. Hiç olmazsa o zaman sadece şiir mahvolurdu. (Yahya Kemal’in İsmet İnönü’ye eleştirisi)

Mehmet Akif’in Kur’an tercümesini yakması için vasiyet ettiği ve emanet ettiği kişi o zamanlarda çocuk yaşta olan Ekmeleddin İhsanoğlu’dur.

Üstad Yahya Kemal, bir çok icraatına iyi gözle bakmadığı İsmet İnönü’yü pek sevmez. Hatta İnönü Mükafatı adıyla kendisine verilmek istenen ödülü de sırf İnönü’yü sevmediği için kabul etmediğini söylemekten çekinmez. Fırsatını buldukça da İnönü’yü eleştirir:
…
Bu iş yanlış oldu. Memleketi ben idare edecektim, şiiri de İsmet paşa yazacaktı. Hiç olmazsa o zaman yalnız şiir mahvolurdu."

Orhan Kemal, gazete ve dergilere Reşat Kemali imzasıyla yazılar gönderir. Hatırı sayılır da bir yazardır daha o yıllarında. Aziz Nesin de daha henüz adını duyurup ünlenmemişken Yedigün dergisinde Vedia Nesin imzasıyla şiirler yazar. Orhan Kemal, bıçkın bir delikanlı olduğu için güzel şiirler yazan bu Vedia Hanım’a biraz yaklaşabilmek amacıyla aşk mektupları yazar.Tabii terbiyeli aile kızı olan vedia Nesin(!) mektuplara cevap vermez.

Yahya Kemal, bir gün Ziya Gökalp’i düşünceli bulunca sebebini sorar. Aldığı cevap şöyledir:
Tarihi araştırıyorum. Bizim büyük hükümdarlar, şairler, mimarlarımız var. Fakat tarihimizde büyük bir feylesof bulamıyorum. Aramaya devam ediyorum. Onu da bulacağım." Bunun üzerine Yahya Kemal:
"Boşuna aramayınız Ziya Bey, biz fatih bir milletiz. Felsefe yapmamışız; ama fetih yapmışız. Eğer fetih yapacağımız yerde felsefe yapsaydık şimdi hala Sibirya’daydık!" cevabını verir.

Edebiyatımızın en önemli yazarlarından olan Hüseyin Rahmi, kendisiyle yapılan edebi bir mülakatta Türkçe hiçbir eser okumadığını itiraf eder.

Üstad Yahya Kemal, bir çok icraatına iyi gözle bakmadığı İsmet İnönü’yü pek sevmez. Hatta İnönü Mükafatı adıyla kendisine verilmek istenen ödülü de sırf İnönü’yü sevmediği için kabul etmediğini söylemekten çekinmez. Fırsatını buldukça da İnönü’yü eleştirir:
…
Bu iş yanlış oldu. Memleketi ben idare edecektim, şiiri de İsmet paşa yazacaktı. Hiç olmazsa o zaman yalnız şiir mahvolurdu."