Metin Karabaşoğlu kitaplarından Düşünceler kitap alıntıları sizlerle…
Düşünceler Kitap Alıntıları
İnsanların problemi, endişesi ölüm değil esasında. İnsanların problemi, nereden gelip nereye gittiğini bilememek
Zaman bir büyük müfessirdir diyor Bediüzzaman. Ama bunun gerçekleşmesi için, zamana zaman tanımak lazım.
İyi öğretici, kendi keşfini öğretmek yerine, keşfetmeyi öğretir.
Kac sayfa yazdim? degil; Yazdigim hakikat mi? Kac sayfa okudum? degil; Ne okudum?
Ezberin arkası muhakeme ile beslenmeli. Ezber anlamanın garantisi değildir.
Doğruyu kimin yaptığından daha önemlisi, yapılan şeyin doğru olmasıdır.
Problem ile kişisini, fiil ile failini ayrı değerlendirmeli.
Her insan kendi kainatıyla birlikte haşrolur. Dünyada yüklendiği manaları ahirete götürür.
Dün kadar uzak, yarın kadar yakın
Kendisini zaten ‘mükemmel’ gören bir insanın aşabileceği bir şey yoktur.
Çekirdek içerden çatlarsa ağaç olabilir. Ama dışardan çatlatılırsa çürür.
Teorinin güzelliği, uygulanabilir olduğunda ortaya çıkar. Anlamlı olan, yaşanabilir ilimdir.
Mimar Sinan doksan küsur yaşında hâlâ proje çizmekle meşguldü. Buna karşılık, öyle insanlar var ki, henüz altmış yaşında olduğu halde ölü gibi yaşıyor. Allah, bize mimar Sinan misali bir hayat versin; aktif ömrümüzü uzatsın
Resim konuşmaz, ama ressamı en iyi anlatan odur. Kainatın ve içindeki her bir şeyin konuşmadan Sanatkârını anlatması gibi..
Tohum ekmek, çiçek dikmek için betonların arasında bir avuç toprak aradığımız gibi, ‘ beton gibi’ gördüğümüz insanlarda bile gelişmeye ve düzelmeye açık bir yön, bir kapı aramalıyız.
Sabırsızlık yüzünden cennetten kovulduk, tembellik yüzünden giremiyoruz.
Bir insanı illâ ki ikna etme çabası doğru değildir. Muhatap bunu hissederse direnir, kapıyı içeriden kapatır ve kilitler.
Üzerimize farz olan işleri yapabilmemiz için, üzerimize farz olmayan işleri terketmemiz gerekiyor.
Yanmayan yakamaz. Yanacak yürekler aramamız lazım.
Hakikatleri muhtaçlara ulaştırmalı. Muhtaç, ihtiyaç hissedendir. İstemeyene verilmez.
Olgun, kâmil insanlar mutlak ifadelerle konuşmazlar.
Şeytan tembellere iyi yolda olduğunu fısıldar, az ameline güvendirip ucb’a düşürtür. Gayretlileri ise ümitsizliğe düşürüp kandırmaya çalışır.
Beklentiler tehlikelidir.
Herkesin aynı çatı altında toplanması mümkün değildir, doğru da değildir.
Kendisini zaten ‘mükemmel’ gören bir insanın aşabileceği birşey yoktur.
Çekirdek içeriden çatlarsa ağaç olabilir. Ama dışardan çatlatılırsa, çürür.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Bir armutun olgunlaştıktan sonra vefakârlık adına dalda durması, çürümeyi göze alması demektir.
Duygusal olmak ile duygusal zeka sahibi olmak farklı şeylerdir.
Bir model, bir örnek sunamayan, mürşid değildir; yol gösteremez.
Çok bilmek değil, bildiklerini kullanabilmek önemlidir. Öyleleri var ki, derya bilir, bir kaşık suda boğulur. Öyleleri var ki, bir damla suda deryanın izini bulur.
İnsanlar önerilen formüllerden değil, yaşanılan gerçeklerden etkilenirler.
Çözüm olamayacak olanlarla konuşmak, bizi sorunun bir parçası haline getiriyor.
Her işin müstaidleri ayrıdır. Beraber çok güzel yemek yaptığınız bir insanla yolculuk yapmanız uygun olmayabilir.
“Güzel olan şey, bir de kısa ise, iki kere güzeldir.”
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Günahla kilitlenen sistemimizi istiğfar ile reset’liyoruz.
İnsan, duası kadar kuldur.
Namaz için iki gözümün nuru diyor Hz. Peygamber. O halde, namazsızlık iki gözün körlüğüdür.
İman ehli ahiretin varlığını şu dünyada gördükleri ile tasdik ederken, küfür ehli ahireti inkâr için görmediklerine yapışıyor.
Fıtratı incitmeden nefsi zemmetmek Kur’an’ın üslubu bu
Bildiklerini anlatmamak, en hafif haliyle şefkatsizliktir.
Kaç sayfa okudum? Değil
Ne okudum.
Ne okudum.
Nefis cimridir. O yüzden Kur’ân’da çok sık ‘infak edin!’ ikazı var. Cimrilikte rahmet-i ilâhiyeye güvensizlik hali sözkonusudur.
Nefis miyoptur; uzağı görmez, ahireti düşünmez. Hayal ise hipermetroptur, yakını görmez.
Akıllar istişare eder, nefisler etmez. Her nefis kendi yolunda yuvarlanır.
Şeytan bizi ümitsizlikle vurmak istiyor.
Yerleşmiş hakikati hiçbir şüphe sökemez.
İnsan önce kendi şeytanını taşlamalı.
Arabanın benzini ile ilgilenirim, yağı ile ilgilenmem diyemeyiz. Bana kalb yeter, akıl önemli değil diyemeyiz. Onun için, akıldan gelen şüphelerin kol gezdiği bu zamanda tasavvuf tek başına yeten bir meslek değildir.
Tanımadan sevemezsin.
Bastığın yeri toprak diyerek geçme, tanı. O toprak, Cenab-ı Hakk’ın esmasının en geniş aynası, O’nun hıfz ve ihyasının arşı.
Resim konuşmaz, ama ressamı en iyi anlatan odur. Kâinatın ve içindeki her bir şeyin konuşmadan Sanatkârını anlatması gibi
Bir yere hicret, kaçmak değildir. Hicret yürek ister.
Allah’ı hakkıyla sevmeyen Allah’tan gereği gibi korkmaz.
İlim adamı gibi değil, dava adamı gibi okumalı
İstiridyenin içene minik bir taş düştüğünde, istiridye savunma mekanizması ile onu gün gün sarar ve sonunda o taş bir inciye dönüşür. İstiridyenin verdiği hayat dersi, musibetten bile hayır çıkarma dersidir, düşmanı bile dosta dönüştürebilme dersidir.
Onbeş dakika sonra oradayım. Nereden biliyoruz ki? Belki de hiçbir zaman orada olamayacağız. Zira, gelecek zaman bizim elimizde değil; ve o henüz yaratılmadı
Bir insanın susuzluğunu başından aşağı bir kova su dökerek gideremezsiniz. Ama, bir bardak su içirerek giderebilirsiniz.
Çok yemek insanı beslemez; açlığını artırır. Zira nefis çok yemekle şımarır, daha çok yemek ister.
Farklı düşünmek yetmez. Düşündüğünü yapacak cesaret gerek – Iskender’in Gordiyon düğümünü kesmesi gibi
İman mesleği, nefis teslim olunca, kolaydır. Ama nefsin teslim olması ne kadar da zor!
Çok önemli sözler bile, ezbere ve sık kullanılınca kıymetsiz olur. Sözü yerinde kullanmalı; eskitmemeli.
Duygusal olmak ile duygusal zeka sahibi olmak farklı şeylerdir.
Çok bilmek değil, bildiklerini kullanabilmek önemlidir. Öyleleri var ki, derya bilir, bir kaşık suda boğulur. Öyleleri var ki, bir damla suda deryanın izini bulur.
Yaşadığımız az ilim, bildiğimiz çok ilimden daha hayırlıdır.
Her işin müstaidleri ayrıdır. Beraber çok güzel yemek yaptığınız bir insanla yolculuk yapmanız uygun olmayabilir.
Sevgili arkadaşım, dostum, ağabeyim Abdulkadir Özsoy, yıllardır sohbet notlarını kaydettiği defterlerinin birkaçını bana verdiğinde, hatırıma gelen ilk şey, Söz uçar, yazı kalır gerçeği oldu.
METIN KARABAŞOĞLU
Istanbul, 9 Ağustos 2003
Ne garip! Bu ülkede çalışanlar fakir, çalışmayanlar zengin.
Sınanmamış sevgilere güvenme.
Beklentiler tehlikelidir.
İçinden birşey gelmeyene dışarıdan birşey yaptıramazsın.
Çok bilmek değil, bildiklerini kullanabilmek önemlidir. Öyleleri var ki, deryayı bilir , bir kaşık suda boğulur. Öyleleri var ki, bir damla suda deryanın izini bulur.
Bir yere hicret, kaçmak değildir. Hicret yürek ister..
Dün kadar uzak, yarın kadar yakın..