Giovanni Papini kitaplarından Düşsel Konçerto Cilt 2 kitap alıntıları sizlerle…
Düşsel Konçerto Cilt 2 Kitap Alıntıları
Zihnimi dağıtan çılgınlıklar karmaşasının içindeki sakin ve değişmez tek yer onun gözleriydi.
Yüzyıl önce hür dolaşan bir dengesizle karşılaşmak ne kadar nadirdiyse günümüzde aklı başında ve güler yüzlü bir adama rastlamak da o kadar nadir bir durumdur.
İnsanların, bugün, artık birkaç saatlik eğlence için kullanılan maskelere değil, ömürlük maskelere ihtiyacı var.
Her tutkunun, kendi çılgınları ve kendi kurbanları vardır.
Eğer ruhumuz değişmez, aklımız dönüşmez, hafızamız tekrar canlanmaz, merhametimiz tekrar uyanmaz, gözlerimiz açılmaz, yüreklerimiz yumuşamazsa, bizler barış kurucuları değil, insan türüne ve medeniyetine ait geriye kalanların yıkıcıları olacağız.
İnsanlar bu gözyaşlarındaki eşitliklerinin ve yoldaşlıklarının farkına neden varmıyorlar; başkalarının çehresindeki kederde kendi kederlerini okumayı neden bilmiyorlar?
Gözüm baktığı her yerde aşkı tadar.
İçimdeki ve çevremdeki her şey değişiyordu.
Bazı insanların, edebiyatı, başkalarını ya da kendini öldürmemek için bir çare olarak gördüğünü bilmiyor musunuz?
Çiçek yetiştiren ve kitaplara aşık birisi zamanın farkına varmaz.
Neden yakasına kravat takan herhangi bir aylağa siz, kimse buğdaysız kalmasın diye bütün bir yıl ter döken bir zavallıya sen diye hitap etmek zorundayım ki?
İyi duygulara sahip birinin mısralara ihtiyacı yoktur ve askerler akıllarında şairlerin marşları olmadan da cesurca savaşırlar.
Biz dünyaya bir yere kadar hükmediyoruz fakat gökyüzü şimdiye kadar elimizden kaçtı Kıtalar insanlığın zaferini anlatıyor fakat gökler sadece Tanrı’nın zaferini anlatıyor.
Herkes hayalini kurduğu ve hedeflediği şeyi, özellikle de parayı çaba sarf etmeden bir anda cebe indirmek için oyuna, şansa, bahta bel bağlıyor. Tesadüfen kazanılmış bir milyon, yetenek ve iş sayesinde sabırla biriktirilmiş bir milyondan çok daha kıymetliymiş gibi duruyor. Modern dünya, orasında burasında hediye ağaçları yükselen bir kura pazarına dönüşmüş sanki.
Bazı insanların, edebiyatı, başkalarını ya da kendini öldürmemek için bir çare olarak gördüğünü bilmiyor musunuz yani?
-Bazen günler size fazla uzun geliyordur.
-Hiç de değil! Çiçek yetiştiren ve kitaplara aşık birisi zamanın farkına varmaz
-Hiç de değil! Çiçek yetiştiren ve kitaplara aşık birisi zamanın farkına varmaz
Bir kadını gezmeye, tiyatroya, eve götürmek; onu isteklendirmek, üstüne atlamak Olmaz! Yapamam. Yapmamayı tercih ederim. Aşktan ve dünyadaki bütün güzellerden feragat ediyorum.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Çok acı bir tembellik bu, çünkü ben şeylere karşı güçlü bir arzu duyduğum ve onlara sahip olamayacağım için acı çekiyorum, fakat aynı zamanda onlara sahip olmak için eyleme geçmek zorunda olmak fikri karşısında da acı çekiyorum.
Modern dünya, orasında burasında hediye ağaçları yükselen bir kura pazarına dönüşmüş sanki.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Zihnimi dağıtan çılgınlıklar karmaşasının içindeki sakin ve değişmez tek yer onun gözleriydi.
Biz insanın kudreti hakkında fazlaca gevezelik ediyoruz.
yalan yüzlü gerçekler ve gerçek yüzlü yalanlar vardır, onları hemen ayırt etmek kolay değildir.*
Yüzyıl önce hür dolaşan bir dengesizle karşılaşmak ne kadar nadirdiyse günümüzde aklı başında ve güler yüzlü bir adama rastlamak da o kadar nadir bir durumdur.
Hayatlarımız en sonunda gözyaşlarına boğulan ya da ışığın içinde bölünen geçici ve gezgin bulutçuklar değilse nedir?
Uzun zamandan bu yana insanlar, artan bir tutkuyla kendilerini gitgide daha hızlı giden arabalar ve gittikçe daha da iyi öldüren makineler üretmeye adıyorlar.
Çakmak taşı ya da iki odun parçasıyla ates yakmayı başaran ilk zeki mağaralı, insan tarihindeki tüm en meşhur mucitlere kıyasla çok daha fazla öneme sahiptir, çünkü o olmasaydı, diger tüm icatlar ne gerçekleştirilebilir ne de kullanılabilir olurdu.
Hayatlarımız en sonunda gözyaşlarına boğulan ya da ışığın içinde bölünen geçici ve gezgin bulutçuklar değilse nedir?
İnsanların gerçek yüzleri diye yanıtladı rehberim, genelde korkunçtur, çünkü doğuştan gelen gaddarlığı ya da ruhun karmaşık budalalığını neredeyse her zaman gözler önüne sererler.
aşırı mutluluk dahi insanların mutsuz soyları için katlanılmaz olabilir.
İnsanların, bugün, artık birkaç saatlik eğlence için kullanılan maskelere değil, ömürlük maskelere ihtiyacı var.
Yüzyıl önce hür dolaşan bir dengesizle karşılaşmak ne kadar nadirdiyse günümüzde aklı başında ve güler yüzlü bir adama rastlamak da o kadar nadir bir durumdur.
Her tutkunun, diye yanıtladı, kendi çılgınları ve kendi kurbanları vardır.
Her tutkunun kendi çılgınları ve kendi kurbanları vardır.
Ölümden önceki yaşlar, belki de doğumdan sonra gelenlerden daha güzeldir fakat iki durumda da, bunun farkına, çok geç varıyoruz.
Benlik, dünyayı barındıracak kadar genişlediğinde, dünya, tüm kutsal zenginlikleriyle birlikte benliğin içine sığdığında, her insani sorun sonsuz bir coşku şarkısında çözülecek. İnsan, başka bir insanın parçası olmayı öğrendiğinde, her mücadeleyi budalaca bir hareket olarak görecek. Başka bir insanı öldürmenin kendini öldürmek anlamına geldigini kavrayacak.
Bizler bugün çok tehlikeli fırtınaların arifesindeyiz. Görevimiz, elimizdeki her aracı kullanarak -ve sinema çok önemli bir araçtır- insanların iyiliğin gücüne olan inançlarını kuvvetlendirmek, dünyada hâlâ epey ‘insani insan’ olduğunu ve hatta onlar olmasaydı, dünyanın hiç olmadığı kadar cehennemsi olmuş olacağını göstermektir.
İnsanlar kendi zekalarından ve yüreklerinden çok şey umabilirler.
Bilim insanları, bilmeyenlere söylüyorum, üç kategoriye ayrılır: Yetenekli ve zeki olmalarına rağmen kendilerini çağdaşlarına tanıtıp kabul ettirmeden ölenler; yani fakir ve neredeyse meçhul olanlar Gerçekten sahip oldukları dehalarını kullanmayı becerebilen ve emekleri karşılığında uygun ödülü alan diğerleri Ve son olarak, hiçbir özgürlükleri ve dehaları olmasa da yine de kendilerini özgün ve dahiymiş gibi görmeyi ve satmayı başarabilenler.
Neden yakasına kravat takan herhangi bir aylağa siz, kimse buğdaysız kalmasın diye bütün bir yıl ter döken bir zavallıya, sen diye hitap etmek zorundayım ki?
Eskiden çoğu kişi fakirlerin hayalini kurduğu şeylere sahip olmak için zorlu çalışmaya ve tasarrufa güvenirdi sadece. Bugün aksine, herkes hayalini kurduğu ve hedeflediği şeyi, özellikle de parayı çaba sarf etmeden bir anda cebe indirmek için oyuna, şansa, bahta bel bağlıyor.
İnsanlar hala evrenselligin kutsal hissinden yoksun. Her biri bir aileye bir öğretiye, bir kiliseye, bir halka bağlıdır ve kinler, düşmanlıklar ve kıyımlar bu tarz ayrımlardan doğar.
İnsanlar kardeşlerinin üzüntüsüne üzülme yetisine artık sahip değiller, insanlar artık kardeşlerinin hakaretlerini bağışlamayı bilmiyorlar.
İnsanoğlunun mutsuzluğu tamı tamına şunda saklıdır: ne kadar mutlu olabileceğini anlamaktaki yeteneksizliği. Bunun farkına vardığında, bütün trajedisi son bulacak.
İnsanoğlunun mutsuzluğu tam tamına sunda saklıdır: ne kadar mutlu olabileceğini anlamaktaki yeteneksizliği. Bunun farkına vardığında, bütün trajedisi son bulacak.
Çok acı çekmiş ve çok acıya katlanmış kişi bilir: hayat mutluluktur.
Çok acı çekmiş ve çok acıya katlanmış kişi bilir: hayat mutluluktur.
İnsanlar hâlâ evrenselliğin kutsal hissinden yoksun.
Eğer herkesin acısı merhamet uyandırsaydı, eğer herkesin suçu merhameti önerseydi, dünya kurtulmuş olurdu.
İnsanoğlu kendi utanç çukurunu kabulleniyor ve başkalarının küçücük bir günahını dahi suçluyor, eğer bu tip bir talihsizlik tersine çevrilse, eğer herkes kendini yargıçtan önce suçlu ilan etse, her bir nefret tohumu daha filizlenmeden ölürdü.
Eğer herķesin acısı merhamet uyandırsaydı, eğer herkesin suçu merhameti önerseydi, dünya kurtulmuş olurdu.
Duygusallıgın uyandırdığı rahatsızlık duyguyu da uzaklaştırdı, çıplak gerçekliğe duyulan inanç her türlü ülkü tutkusunu söndürdü, somut ve ölçülebilir zenginlik arayışı, her insana sunulan ve en doğru şekilde paylaştırıldığı için çok daha değerli olan tinsel zenginlikleri unutturdu.
somut ve ölçülebilir zenginlik arayışı, her insana sunulan ve en doğru şekilde paylaştırıldığı için çok daha değerli olan tinsel zenginlikleri unutturdu.
yalan yüzlü gerçekler ve gerçek yüzlü yalanlar vardır, onları hemen ayırt etmek kolay değildir.
Şüphecilik, mantıktan vazgeçmek; şiir, rüyaya firardır.
İnsanoğlu, bütün tırnaklarını demir parmaklıklarda kırmadığı ve kafasını bütün duvarlara çarpmadığı sürece bilgeliğe inanmayacak tuhaf bir hayvandır.
Her insan, her devlet, her köy hakiki mutlak gerçeğin imtiyazına sahip olduğuna safça inanır.
İnsan saldırganlığının en kötü kökenlerinden bir tanesi gerçeğin salt tek bir tarafta olduğuna dair genel inançtır.
İnsan saldırganlığının en kötü kökenlerinden bir tanesi gerçeğin salt tek bir tarafta olduğuna dair genel inançtır. Her insan, her devlet, her köy hakiki mutlak gerçeğin imtiyazına sahip olduğuna safça inanır.
Bütün insanlar suçludur, bütün insanlar mutsuzdur: eğer utanç, çekinme, kalpsizleşme, insan saygısı, duygusuzluk ya da bilinçsizlik olmasaydı, herkesin sürekli, her saat, her gün ağlamak için nedeni olurdu. İnsanlar hatalarına, günahlarına, suçlarına, sayısız ve tekrar eden bahtsızlıklarına ağlamalılar.
insan, insan olmakla yetinmez ve bundan vazgeçmez. Bunu reddetmeye ya da aşmaya eğilimi var gibi durur. İnsan batarak ya da çıkarak, insanlıktan çıkmayı sürekli ister.
İnsan, batarak ya da çıkarak, insanlıktan çıkmayı sürekli ister. Bazen insanaltını, bazen insanüstünü izler; basit insanlık hâlinden iğrenir ve onu reddeder. Her şey olmayı kabullenir: bir hayvan, bir ceset, bir tanrı, yeter ki artık insan olmasın.
İnsan hayatının büyük kısmı ölümün taklidinden başka bir şey değildir: bütünsel ölümünden kaçmak için kısmi ve aralıklı bir haraç.
İnsan olmaktan kaçmak, insan hayatının özüdür.
Doğduğumuzda her birimizin sahip olduğu birazcık yetenek, istenildiği kadar faydalanılabilecek ve çoğaltılabilecek ufak bir sermayedir.
Yetenek bir bağış değil, fetihtir. En başından itibaren nereye varmak istediğini bilmek, hiçbir yorgunluktan çekinmemek ve asla unutmamak yeterli.
Sevmeyen, diyordu genç adam kelimelerinin tutku dolu şiddetiyle, var olmaz.
uzaklıkla yalnızlık insanın sevgisini artırıyor.
ne bütün şairler şiir yazar, ne de şiir yazanların hepsi şairdir.
Ölümden önceki yaşlar belki de doğumdan sonra gelenlerden daha güzeldir
Marttan hazirana dek tüyleri yeni çıkan minik bir kuş kadar mutluyumdur. O mevsimde dünya öylesine güzel ki yüreğim zevkten dağlanıyor. derdi.
bazı anlarda bir kadınla diğeri arasındaki fark, sağlığını, sükûnetini ya da paranı feda etmeye değecek kadar büyük değildir.
Gözüm baktığı her yerde aşkı tadar.
Neden yakasına kravat takan herhangi bir aylağa siz , kimse buğdaysız kalmasın diye bütün bir yıl ter döken bir zavallıya sen diye hitap etmek zorundayım ki?
İnsanlar en büyük şairleri, onların bir mezarın içinde olduğundan emin olana kadar anlamazlar ve sevmezler.