İçeriğe geç

Dünyada Gıda Terörü Kitap Alıntıları – İsmail Tokalak

İsmail Tokalak kitaplarından Dünyada Gıda Terörü kitap alıntıları sizlerle…

Dünyada Gıda Terörü Kitap Alıntıları

İnsanoğlu az düşünüyor çok yiyor
“Yiyeceği kontrol ederseniz insanları da edersiniz ” -Henry Kissinger
“Sodyum nitrat ve nitrit (E250) özellikle işlenmiş hazır et ürünlerinde bulunur ve etin rengini korumasını sağlar. Bu etlerde kızartma sonrası çok güçlü bir kanserojen olan nitrozaminler oluşur. Nitritler de mide kanserini tetikleyen unsurlardan biridir. “
Homo homini hopus

insan insanin kurdudur

Devlet yozlaşınca yasalar bollaşır

Tacitus

Cehennemde ateş yoktur herkes ateşini burdan götürür

Karacaoglan

Dilencisinden milyonerine kadar tüm insanlar arasinda sahip olduguyla yetinen birini arayin, bin kisiden bir kisi dahi bulamazsiniz
Tolstoy
Sizin nezdinizde ne kadar sefil görünürsek görünelim, elimizde bulunanla tatmin oldugumuzdan dolayı sizden daha mutluyuz

Kızılderili Micmac Kabilesi Reisi

Bir en büyük sayıdır. Bir olmadan iki olmaz
Yiyeceği kontrol ederseniz insanlari da edersiniz .

Henry Kissinger

Yeşil Devrim fikrinin babalarından ve baş uygulayıcılarından olan ve dünyadaki açlığa son verme sloganıyla yola çıkan ABD’li biyolog ve tarım uzmanı Norman Borlaug, 1970’te bir Nobel ödülü kazandı. Ama ilginçtir ki Borlaug, bu ödülü biyoloji değil, barış dalında aldı. Aynı ödülü birkaç yıl sonra Güney Amerika’daki kanlı ayaklanmalarda, hükümet darbelerinde parmağı olan Henry Kissenger da alacaktı. Bu iki adam da etkili insanlar ama ABD’nin ve dünyanın en zengin ailelerinden olan Rockefeller ve çevrelerinin himayesi altındaydılar.
2. Dünya savaşı’ndan sonra dünya nüfusu hızla artmaya başladı. Bu artan nüfusun beslenme gereksinimlerinin karşılanması için Yeşil Devrim olarak adlandırılan kimyasal ilaç, kimyasal gübre makineleri ve aşırı su kullanımı ile üretimi artırmayı ve daha çok para kazanmayı amaçlayan, toprağı ve çevre dengelerini bozan sağlıksız gıda üreten, sahte bir devrimdi. Bu sözde devrim, temelde, dar alanda en yüksek düzeyde ürün alınabilmesi için çevreyi ve insan sağlığını hiçe sayarak oluşturulmuştu. Bu yöntem, uzun vade sürdürülebilir bir tarım ve gıda üretimi yöntemi değildi. Toprağı, çevreyi yok ederek sağlıklı bir üretim yapmak imkansızdı. 1950’lerden itibaren zaten dünyada çeşitli nedenlerle ekilebilir toprağın üçte biri yok olmuştu. Kalanını da kimyasallarla, genetiği değiştirilmiş ürünlerle zehirliyorduk.
Batılı uzmanlar, yalnız Amerika ve İngiltere’deki gıda israfı önlense, dünyada 1 milyardan fazla açlık çeken insanın rahatlıkla doyurulabileceğini öngörürler. Abd’deki her inek için verilen günlük 2,5 dolarlık sübvansiyon, Afrika’nın %75’inin günlük geçiminden daha fazladır. Bunun yanında dünyada açları doyurmak yerine savaşlar ve savunma için senede 2 trilyon dolara yakın para harcamaktadır.
Dünyadaki gerçek terör adaletsizliğin, hukuksuzluğun, aşırı ve gereksiz tüketimin, açgözlülüğün ve denetimsizliğin yarattığı terördür
İnsanoğlu az düşünüyor çok yiyor.
Büyük çoğunluğumuzun, nasıl yönetildiğimizden, nasıl kobay olarak kullanıldığımızdan ve sömürüldüğümüzden haberi yoktur.
şeker rafine edildiğinde, besleyici değerini kaybederek
boş enerji kaynağına dönüşür.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Dünyada günde 6 bin çocuk temiz içme suyu olmadığından hayatını kaybetmektedir. 2000 yılında dünyada yaşayan her beş kişiden biri temiz içme suyuna sahip değildi. Bu rakam iyileşeceğine gün geçtikçe daha da kötüleşmektedir.
Olaya nereden bakarsanız bakın, büyük bir israf, büyük bir cehalet ile yaratılan bir gıda terörüdür bu
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
yalnız bireyin bilinçlenmesi değil, ülkeyi yönetenlerin
de bu konuda bilinçli olması
Bilgisizlik ve eğitimsizlik bir topluma ve ülkeye her yönüyle
eğitimden çok daha pahalıya mâl olur.
Oysa çocuklarını düşünen devlet, önce bir grup doğru beslenme
öğretmem yetiştirir, ardından beslenme dersi koyardı. Sonra da zengin fakir aynını yapmadan sağlıklı bir neslin yetişmesi için çocuklara her gün tam buğday unu ile sızma zeytinyağı, zeytin, yumurta, çörekotu, tarçın, badem, ceviz,
findik vb. besinlerle zenginleştirilmiş çörekler yaptırıp, derste hem bunları anlatır hem de bunları yedirtirdi. Bu kadarım yapamıyorsa da fındık, ceviz, badem, hurma, kuru üzüm, kuru incir, mevsimine göre portakal, elma, mandalina, incir, muz gibi meyveleri dağıtırdı İlaç firmalarına her yıl 20 milyar dolara yakın ilaç, bir o kadarda tıbbı malzeme parası vermektense, çocuklarınıza bu besinler için birkaç milyar dolar ayırmak çok mu zor yoksa?..
Sütü pastörize etmek, yalnız muhtemel bakterileri ve mikroplan
yok etmek değil, sütün satışta raf ömrünü de uzatmaktır. Sütün
raf ömrünü uzatmak demek, sütten ticari meta olarak daha çok
para kazanmak demektir. Yüksek ısıda kısa sürede (high-temperature, short-time / HTST) pastörize edilen süt 2-3 hafta dayanır.
1-2 saniyede ultra yüksek ısıda (ultra-heat treatment / UHT)
pastörize edilen sütler özel kutulama-paketleme (tetrapack) ile
buzdolabm içine konmadan bile normal ortamda 9 ay dayanır.
Bu şu demektir: Bu sütlerin içinde besin değeri olan hiçbir canlı
kalmamış demektir.
Kornfleks, modem yaşamda fast food kolaylığının bir parçası olarak sabah kahvaltısı hazırlama zahmetinden kurtaran diğer bir işlenmiş gıda tüketimi alışkanlığıdır.
Büyük reklam kampanyalarıyla bizim doğal yemek yeme alışkanlığımızı değiştiren ve bize içerisine eklenen sentetik vitaminler ve mineraller ile içeriği zenginleştirildiği söylenen, içinde besin değeri kalmamış pastörize süt veya hazır yoğurtlarla tüketilebilen bu tahıl (mısır, buğday vs.) gevreklerinin tüketimi hızla artmaktadır
Eğer şanslıysanız yani gıda etiketinizde transyağ oranı yazıyorsa, ‘hidrojene yağ’ ibaresine bakın, bu transyağ demektir. Y an hidrojene edilmiş sıvı yağlar kızartma için çok ucuz olduğundan, birçok fast food ve restoran bu tip yağ kullanıyor.
Yediği ekmeğin büyük çoğunluğu da besin değeri olmayan sağlıksız beyaz ekmek olduğundan, ülke halkı karbonhidrat ağırlıklı ve eksik proteinli beslendiğinden, yalnız vücut sağlığı değil, beyinsel gelişimi ve algı kapasitesi de olumsuz etkilenmektedir.
Doğa bize iki tür besin vermiştir: Biri meyve, sebze, tahıl, nohut
vs. gibi bitki kökenli gıdalar, diğeri ise et, hayvansal yağlar, süt ve
yumurta. Hayvansal yağlar bizim protein ve enerji kaynağımızdır.
A, D, E, K gibi yağda eriyen vitaminlerin vücudumuz tarafından
kullanılmasını da sağlarlar. Kaliteli yağlar sağlık için elzem bir
kaynaktır. Balık, yumurta, yoğurt, peynir vs. bizim hücrelerimizi
beslemek için gerekli olan elzem gıdalardır. Bunlar vücudumuzu
ayakta tutan organları besler. Kemiklerimizi inşa eder. Adalelerimizi, beynimizi, bağışıklık sistemimizi ve vücudumuzdaki diğer organları inşa eder. Bitki bazlı gıdalar bizim vücudumuzu temizler.
Vücudumuzu temiz tutarlar, detoks yaparlar. Eğer biz yalnız sebze meyve tahıl üzerine beslenir, hayvansal gıdalardan uzaklaşırsak beslenme zincirimizdeki dengeyi bozarız.
İnsanoğlu artık tanımadığı, bilmediği, böbreklerinin süzüp
dışarı atmada zorluk çektiği kimyasallarla çevrilmiş ve bunların
neden olduğu hastalıkların iyileştirilmesi için avuç dolusu para
ödüyor hale gelmiştir. Doğal olarak yetiştirilmeyen gıdalarda
yalnız kimyasallar değil, onlardaki eksik vitaminler ve mineraller
de çeşitli hastalıklara kapı açmakta, bunun bilincine varmayanlar
hastalıklarla boğuşmakta, hastane kapılarında ilaç bağımlısı olarak yaşamakta veya hayatını kaybetmektedir; diğerleri ise suni yollarla oluşturulan vitaminlere bağımlı kalmaktadır.
Bilinçsizce tüketilen her şey doğanın talan edilmesine,insanin sömürülmesine yardim ederken,doğayı ve toplumu sömürücüleri daha çok zengin eder.

Nekadar az bilirsek,o kadar çok kandıriliyoruz.

Herhangi bir politikacı veya bilim insanı GDO lu ürünlerin güvenli olduğunu söylüyorsa,ya gerizekalidir yada bilerek yalan konuşuyordur.
Prof David Suzuki
Devlet yozlaşınca yasalar bollaşır
Romalı Devlet Adamı ve Tarihçi Tacitus
İnsanoğlu az düşünüyor çok yiyor
ABD’de tüketime sunulan gıdaların en az % 4 o ’ı (hatta fazlası) çöpe gidiyor.

Dana Gunders, “Wasted: How America Is Looking Up to 40 Percent of Its Food From Farm to Fork Landfill”, Natural Resources Defense Council (NRDC) Issue Paper, Ağustos 2012.

Amerikalılar, dünya nüfusunun % 5’ine sahipken, dünyadaki
eneıjinin % 25’ini tüketmektedirler. Amerikalılar günde toplam
815 milyar kalorilik gıda tüketmektedirler. 200 milyar kalorilik
gıdayı gereksiz yere fazladan tüketiyorlar. Bu kalori 80 milyon
nüfusu bir günde beslemeye bedel.9
2002 yılı sonları ile 2003 yılında etkin olup, Asya ve Kanada’da ortaya çıkan virüs kaynaklı, kısaca SARS (Severe Acute Respiratoıy Syndrome) denilen ağır akut solunum yolu yetersizliği sendromunun nedeni bilinmemesine rağmen, WHO, bu hastalığın küresel olarak yayılacağı haberini yapmıştı. Bu gereksiz panik de dünya ekonomisine 30 milyar dolara mâl olmuştu.
WHO’nun aşı uygulamaları üzerine oluşturduğu danışma kurulunda (The WHO Advisory Board on Vaccination Policy) Baxter, Novartis, GSK ve Sannofi Pasteur gibi dünyanın en büyük aşı üreticisi ilaç şirketlerinin yöneticilerini görürsünüz. Aşı işinden en çok para kazanan şirketler, WHO’nun aşı konusundaki politikalarını dolaylı yoldan yönlendirmektedirler
Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) halkın sağlığını mı yoksa ilaç firmalarının çıkarlarını mı ön planda tuttuğu başlıca soruşturulması ve araştırılması gereken konulardan biri olmalıdır.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), sözde dünyadaki sağlık sorunlarıyla ilgilenen bir kurumdur fakat büyük ilaç üreticilerinin çıkarlarıyla çatışmadığı gibi zaman zaman onların ürünlerinin promosyonunu yapan aracılar gibi de çalışır ve onların birçok kanunsuzluğunu da görmezlikten gelir.
Dünya Sağlık Örgütü, uluslararası bir örgüt olarak ulvi bir misyonu gerçekleştirmek için Birleşmiş Milletler’in çatısı altında kurularak yola çıkmış fakat bir süre sonra uluslararası ilaç firmalarının yönetiminde hareket eden ve onların kuklası olmuş bir örgüte indirgenmiştir.
Bazen bütün ilaç sektörünün büyük bir küresel bulaşıcı hastalığı (pandemi) beklediği hissine kapılıyorsunuz Dünya Sağlık Örgütü, hükümet sağlık görevlileri, virüs uzmanları, ilaç şirketleri Hep beraber kaçınılmaz bir grip salgını ortamını körüklediler. Burada çok büyük paralar, kariyerler, etkinlikler söz konusu.

Dr. Tom Jefferson (21.07.2009)

Daha iyi peynir yapmak için dana mayası veya dana-domuz karışımı maya kullanırlar. Bu karışımı kullanan üreticilerin bu karışımı etikette belirtme zorunluluğu yoktur.
Coca Cola’da yaklaşık 0,75 gram alkol vardır. Bazı gazlı içeceklerde bu oran daha da yüksek olabilir. Mesela yarım litre asitli, kolalı bir meşrubat içildiğinde bir bardak şarapta bulunan alkole yakın alkol alınmış olunur.
Soyanın işlenmiş gıdalarda kullanılmasının önemli bir nedeni de düş nem oranına sahip olduğu için bayatlamayı önleyip gıdanın ömrünü uzatmasıdır.
Soya, bağırsaktan kalsiyum, demir ve çinko emilimini azaltıyor. Kısırlığa ve âdet düzensizliklerine neden oluyor. D vitamini eksikliği, osteoporoz, hazımsızlık, bağışıklık yetersizliği, kanser ve kalp kası hastalığına yol açabiliyor.
Terminatör tohum ve teknolojisi, hasat evresinde kısır (hibrit/steril) hale getirilmiş tohum üreten teknolojinin adıdır. Terminatör tohum, temelde çiftçinin hasat sonrası tohumluk ihtiyacına engel olmak, onun elindeki tohumu bağımsız bir şekilde tekrar kullanmasını önlemek için geliştirilmiş bir teknoloji ve bu teknolojiyle üretilen tohumlara verilen addır.
Devlet yozlaşınca yasalar bollaşır.

Romalı Devlet Adamı ve Tarihçi Tacitus (MS 56-120)

Uğurböcekleri, bitkilere zarar veren yaprak bitlerinin düşmanıdırlar. Kasım ayından Nisan ayına kadar kış uykusuna yatarlar. ABD’de zirai mücadele ekipleri, kışın dağlara çıkarak uyuyan uğurböceklerini cam galonlara doldurarak saklarlar. Gerektiğinde bitki zararlılarını yok etmek için çiftçilere dağıtırlar.
Herhangi bir politikacı veya bilim insanı, bu ürünlerin (GDO) güvenli olduğunu söylüyorsa, ya geri zekalıdır ya da bilerek yalan konuşuyordur.

Prof. Dr. David Suzuki (Genetik Bilimci)

Coca Cola, özüt diye sizin bilmenizi istemediği maddeyi veya maddeleri saklar. Siz de bu içeceğin içinde tam olarak ne olduğunu bilmeden tüketirsiniz. Bu saklanan maddelerin içinde kokain var mı yok mu?
1929 yılında kokain Coca Cola formülünün içinden çıkartılmasına rağmen, bugün çok az da olsa içinde kokain yapraklarından elde edilen öz var. Zaten coca ismi de buradan geliyor; cola ismi de kafein ihtiva eden kola fındığından geliyor.
Son yıllarda enerji içeceği (energy drink) diye pazarlanan gazlı meşrubatlar da bir tek şişede 22 çay kaşığı şeker ihtiva etmektedir.
Coca Cola ve Pepsi başta olmak üzere, kolalı meşrubatla ortalama asit (pH) değerleri 3,4 gibi oldukça yüksek bir orandadır. Bu yüksek asit değeri, demirdeki pası bile söker ve belli bir süre kolalı içecekler içinde kalan kemikleri, dişleri eritecek kadar da güçlüdür
Karaciğere zararlıdır. Fazla alkol alımı nasıl karaciğerde siroz yapıyorsa, fazla miktarda kolalı içecekler de içinde bulunan tatlandırıcıların karaciğerde yağlanma yapması sonucu siroz hastalığını ve kanseri tetiklemektedir.
Son araştırmalar gösteriyor ki şekerli gıdalara olan bağımlılık uyuşturucuya veya uyarıcılara bağımlı olmaktan daha etkili olmaktadır.
Vücuda dışarıdan alınan fazla şeker, yüksek kalorili olduğu için vücutta yakılması zordur. Yakılmadığı durumda yağa dönüşür. Şekerin kanserli hücreleri beslediği de yapılan araştırmalarda kesinlik kazanmıştır.
Dünya kaynaklarının insanlar tarafından acımasızca ve bilinçsizce tüketilmesi, tüketim çılgınlığı, dünyada çıkan ekonomik krizler, hepsi temelde insanoğlunun önlenemez aşırı ihtirası sonucu oluşmuştur.
Sadece Rus değil dünya edebiyatının zirvesinde yer alan Tolstoy, “Benim Dinim” (My Religjon) adlı eserinde; “Dilencisinden milyonerine kadar tüm insanlar arasında sahip olduğuyla yetinen birini arayın, bin kişiden bir kişi dahi bulamazsınız” demişti,
Soğuk sıkma demek, sıkarken ısıya maruz bırakılmadan, kimyasallar kullanılmadan bitkiden veya tohumundan çıkarılmış yağ demektir.
Tuz ve şeker oranı yüksek, raf ömrü uzasın diye içine sayısız katkı maddesi içeren paketlenmiş gıdalar insanların rahatını kolaylaştırıyor gibi görünmesine rağmen, sağlıklarını oldukça olumsuz etkilemektedirler.
Sizin nezdinizde ne kadar sefil görünürsek görünelim, elimizde bulunanla tatmin olduğumuzdan dolayı sizden daha mutluyuz.

KızıIderili Micmac Kabilesi Reisi

İnsanın devamlı sebze bazlı beslenmesi vücudunu zayıf düşürür, bağışıklık sistemini zayıflatır, libidosunu düşürür. Uzakdoğu rahipleri erkek erkeğe münzevi bir hayat yaşadıklarından cinselliklerini köreltmenin yolunun da sadece sebze yemek olduğunu çok uzun yıllar önce keşfetmişlerdi.
İnsan hücreleri öncelikle kötü beslenme sonucu fonksiyonlarını yitirmeye başlarlar.
Fakat 90 -100 gün yerine ortalama 45 günde antibiyotiklerle ve hormonlarla şişirilip, bir de hareketsiz alanlarda yetiştirilip tüketime sunulan tavuk etleri için sağlıklı demek oldukça zordur.
İnsanoğlu artık tanımadığı, bilmediği, böbreklerinin süzüp dışarı atmada zorluk çektiği kimyasallarla çevrilmiş ve bunların neden olduğu hastalıkların iyileştirilmesi için avuç dolusu para ödüyor hale gelmiştir.
Kalp damar hastalıklarını tetikleyen, hatta kansere yol açma riski bulunan transyağlar oda sıcaklığında sıvılaşmadığından, ürünün raf ömrünü uzattığından ve fiyatı ucuz olduğundan işlenmiş gıdaların çoğunda kullanılır.
Mesela taze elmada çok miktarda insan sağlığı için faydalı olan lif ve besin vardır. Taze elmayı işleme tabi tutarak ondan elma sosu yapar, içine de şeker veya diğer tatlandırıcılardan katarsanız gereksiz şekilde kalorisini arttırdığınız gibi, besin ve lif değerlerinin de kaybolmasına sebep olursunuz.
Gazlı içecekler, uzun vadede böbrek taşına ve diğer böbrek rahatsızlıklarına yol açabilen yüksek miktarda fosforik asit içerir, yüksek oranda da fosfat içerir.
Gıda maddelerinde, ilaçlarda renk ve kıvam koruyucu, bozulmayı önleyici olarak kullanılan katkı maddesi sodyum sülfit (E221) de öğrenme ve hafıza bozukluklarına neden olmaktadır. Üzüm, kayısı, incir, dut gibi kurutulmuş meyve, her türlü bisküvi, salam, sucuk, kurutulmuş et ve balık ürünlerinde katkı maddesi olarak kullanılmaktadır.
Sosis, salam, sucuk, hazır köfte ve hamburger gibi herhangi bir işlenmiş et ürününün çoğunda sodyum nitrat var.
Sodyum nitrat ve sodyum nitrit (E250), özellikle hazır ve işlenmiş et ürünlerinde kullanılır. Bu ürünlere nitrit konmazsa, bir süre sonra gri renk alıyorlar. Sodyum nitrit, etin tabi rengini muhafaza ediyor.
Genelde elmalara, toplandıktan sonra depodayken olgunlaşmasını sağlayan, çürüme sürecini aylarca geciktiren, raf ömrünü uzatan ve kanser yapıcı bir kimyasal olan Diphenylamine (DPA) uygulanır.
Gıdalarda kullanıldığı, oldukça iyi para getirdiği için yağmur ormanlarının bir kısmı tahrip edilerek palmiye ağacı dikiliyor.
GDO’lu tohumlar, kimyasal gübreler, her sene daha zehirlisi ve güçlüsü piyasa sunulan zirai ilaçlar, toprakta ilk başta yüksek verim artışları sağlarken, kısa sürede toprağın çoraklaşmasına yol açıyor, biyolojik çeşitliliği ve ekosistem yaşamını olumsuz etkiliyor.
19. yüzyıldan itibaren hayatımıza giren ve 20. yüzyılda hızla gelişerek çeşitlenip artan sentetik kimyasal ilaçlar, insan yaşamını altüst etti.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir