İçeriğe geç

Dünya Nimetleri ve Yeni Nimetler Kitap Alıntıları – André Gide

André Gide kitaplarından Dünya Nimetleri ve Yeni Nimetler kitap alıntıları sizlerle…

Dünya Nimetleri ve Yeni Nimetler Kitap Alıntıları

&“&”

Tümüyle umutsuz öleceğimi umut ediyorum.
Konuşmak, dinlemek ve yazmak için her zaman, her zaman yorgundum.
Ağlıyorum çünkü söyleyecek sözüm kalmadı.
Benim için seçmek zorunluluğu her zaman çekilmez birşeydi;seçmek,seçmek gibi değil de,seçmediğimi tepmek gibi geliyordu bana.
Arzuyla sıkıntı arasında,dengeyi kaygımız sağlar.
Ne yazık! Ne yazık! Acımı nasıl uzatacağımı biliyorum da zevklerimi nasıl evcilleştireceğimi bilemiyorum.
İzmir’i uzanmış bir küçük kız gibi uyur gördüm.
Kıyıların,kumların hoş olduğunu okumak yetmez bana;çıplak ayaklarım bunu duysun isterim…
Ruhum! hiçbir düşünceye bağlanma.
Bütün varlığım uçsuz bucaksız bir yeniliğe dalmak ihtiyacındaydı sanki.
Ama, ne olursa olsun, bir zamanlar Tanrı diye adlandırdığı şeyler, bugün yalnız benimle ve bende var olduklarını bildiklerim, kavramların, duyguların, çağrıların, çağrılara cevapların bulanık yığını, geride kalan her şeyden, kendimden ve bütün insanlıktan daha önemli görünüyor."
Nathanael, daha hiç kimsenin vermediği bir sevinç vermek isterdim sana.
Nasıl vereceğimi bilmiyorum, gene de bu sevinç bende var.
Sana daha hiç kimsenin seslenmediği kadar içten, candan, yakından seslenmek isterdim.
Sana gecenin öyle bir saatinde gelmek isterdim ki, her birinde sana gösterilenlerden daha fazlasını arayarak birbiri ardından bir çok kitaplar açıp kapamış olasın;
hala beklediğin bir gece saatinde, desteklendiğini duymamak yüzünden, coşkunun keder olacağı saatte gelmek isterdim sana.
Yalnız senin için yazıyorum; sana yalnız bu saatler için yazıyorum.
Öyle bir kitap yazmak isterdim ki, onda her düşünce, her kişisel coşkunluk yokluk gibi görünsün sana, onda yalnız kendi öz coşkunun gölgesini görür gibi olasın.
Sana yaklaşmak isterdim, &‘beni sevesin’ isterdim.
Ah! Aklımı mantığın ağır zincirinden kim kurtaracak? Anlatmaya kalkmıyagöreyim, en içten coşkunluğum bile sahteleşiyor."
Çağımla bağıntım yok pek, çağdaşlarımın oyunları da hiç bir zaman fazla ilgilendirmedi beni. Ben şimdi"nin ötesine eğiliyorum.
Yaşamın neredeyse bütün acılarından Tanrı’nın değil de insanların sorumlu olduklarını anladığın günden sonra, bu acılara bir daha razı olmayacaksın.
Benim çocuklarım olduklarını herkesten çok yineleyenler, bana daha iyi tapabilmek bahanesiyle, yeryüzünde kendileri için hazırladığım her şeye sırt çeviriyorlar."
Yüreğime yalan söylemekten bıktım. Senden kaçtığımı sanırken her yerde seni buluyorum.
Keder, beni yenemeyeceksin! İniltiler, hıçkırıklar ara­sında çok hoş bir şarkı dinliyorum. Sözlerini gönlümce uy­durduğum bir şarkı, yüreğimi tam boyun eğeceği sırada güçlendiren bir şarkı. Arkadaş, senin adınla dolduruyorum bu şarkıyı…"
Aklım yüreğimi çarptığı için haksız bulursa, ben yüreğime hak veririm.
Hüzün dinmiş bir coşkudur, başka bir şey değil
Kararsız ruh, elini çabuk tut! Bil ki en güzel çiçek en çabuk solan çiçektir.
Sana gösterdiğim aşırı aşk fazla uğraştırıyor beni. Birini yetiştirir gibi davranmaktan bıktım.
Ah! Gençlik… İnsan yalnız bir zaman sahip olur ona, yaşamının geri yanında da onu çağırıp durur.
Öyle ya en güzel uyku bile, uyanılan anın değerine erişemez.
Tanrı buyrukları, ruhumu hasta ettiniz,
Susuzluğumu giderecek biricik suların çevrelerine duvarlar ördünüz.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Serserice dolaşan her şeye dokunabilmek için serseri oldum. Nerede ısınacağını bilmeyen her şeye sevgiyle vuruldum, başıboş dolaşan her şeyi tutkuyla sevdim.
Yeryüzünde öyle geniş,öyle sonsuz yoksunluklar,umutsuzluklar,öyle sıkıntılar,öyle korkunç şeyler var ki,mutlu kişi mutluluğundan utanmadan düşünemez bunları. Gene de mutlu olmasını bilmeyen kişi,başkasının mutluluğu için hiçbir şey yapamaz.
Ah! Aklımı mantığın ağır zincirlerinden kim kurtaracak? Anlatmaya kalkmayagöreyim, en içten coşkunluğum bile bozuluveriyor.
Dinle en candan öğüdü,
Dinle,bekleme boşuna,
Bırak geleceği,gelsin,
Usulca sarsın seni.
Ah! Ben uçsuz bucaksız bir dinleniş için, kurtarıcı ölümü diliyorum.
Sizinle karşılaşmadan önce yaşamımda bir öykü yoktu.
Sizleri de seviyorum kuşkusuz
Ruhumun ölümlü titreyişleri,
Yüreğin ve aklın sevinçleri
Ama sizin şarkınızı söylüyorum, hazlar.
Olaylar beğenmediğim şeyler yaptırttı bana.
Zenginliğin yardımıyla doğduğunu da sanmayın mutluluğumun; yeryüzünde hiçbir bağı olmayan yüreğim hep yoksul kaldı, kolayca da öleceğim. Mutluluğum coşkudan doğdu. Hiçbir şeyi seçip ayırmadım, çılgınca sevdim her şeyi.
Güzel geleceği bekleyerek görkemli gençliklerimizi eskitiyorduk.
Dört yol ağzına açılan handı ruhum; her girmek isteyen giriyordu.
Dağlardan inmiş kar seni yaklaştırıyordu; odamda ısınamıyordum, senin yağmurlu bahçelerinde hiç ısınamıyordum…
Bir sarmaşık taç altında alnımın kaygısını örteyim.
Mutluluğum, başkalarının mutluluğunu artırmak. Mutlu olmak için başkalarının mutluluğuna gereksinimim var. "
Saatlerin kaçıp gidişi deli ediyordu beni.
… Saatlerin darlığını, zamanın tek boyutluluğunu anladıkça tüylerim ürperiyordu."
Geçmişin sularını yeniden tatmaya çalışma, Nathanaël.
Nathanaël, geçmişi gelecekte yeniden bulmaya çalışma sakın. Her ânın belirsiz yeniliğini yakala."
Nathanaël her şeye geçerken bakacaksın, hiçbir yerde durmayacaksın. Yalnız Tanrı’nın geçici olmadığını düşün."
Ütopya diye bir şey yok burada; çoğu acılarımızın kaçınılmaz, gerekli bir yanı olmadığının, yalnız bizim yüzümüzden doğduklarının görülmesi var
Ah! Bütün o yapmadıklarımız, her şeye karşın yapmış olabileceklerimiz… diye düşünecekler yaşamdan ayrılacakları sırada. – Yapmamız gerekirken yapmadıklarımız! Şunun bunun düşünebileceklerinden sakınarak, uygun zamanı bekleyerek, tembellik ederek, bir de, Adam sen de! Ne zaman olsa yaparız!" deyip durduğumuz için. Yeri doldurulmaz her günü, bir daha ele geçmeyecek her anı yakalayamadığımız için. Kararı, çabayı, kucaklayışı geriye attığımız için…

Geçen saat gerçekten geçmiştir.

Gene de, kaç kez, bir sevinci dalından koparmak üzereyken, birdenbire, keşişler gibi sırt çevirmişimdir ona. Bunda hiç de vazgeçiş yoktu, ama gelebilecek olan bu mutluluğun öyle tam bir beklenişi vardı ki, öyle tam bir önceleme vardı ki, gerçekleştirilmesi hiçbir şey öğretemezdi artık bana, daha şimdiden atlayıp ileriye geçmekten başka yapılacak bir şey yoktu
Kendini tanı. Çirkin olduğu kadar da zararlı bir özdeyiş. Kendi kendini inceleyen kişi, gelişmesini durdurur. Kendini iyi tanımaya" çalışan tırtıl hiçbir zaman kelebek olamazdı.
Her şey zamanında gelir Nathanaël
Gençken, yaptıklarımın sonunu uzaktan gözetlemekten yorulmuştum; ancak hiçbir şey yapmayınca güvenebiliyordum günah işlemeyeceğime.
Mutlu olan ve düşünen kişi, gerçekten güçlü olarak nitelenecektir" diye yazmıştım; – çünkü bilgisizlik üzerine kurulmuş bir mutluluğun ne önemi var
Sana gelen her şeyi bekle; ama yalnız sana geleni arzula.
Tanrı’nın varlığını O’ na duyulan aşkla kanıtlayanlar vardır. İşte ben de bunun için her sevdiğimi Tanrı diye adlandırdım. Her şeyi sevmek istedim bunun için.
Beni yarattığı için Tanrı’ya minnettar olamam, öyle ya, dünyaya gelmesem, yaratmadı, diye kızamayacaktım. "
Uyumak isterdim, toprağın ıslaklığında, bir bitki gibi, uyanmamasıya uyumak isterdim.
Mutluluk, kendimi mutlu olmaya gereksinim olmadığına inandırmayı başardığım günden sonra yerleşti içime; evet mutlu olmak için hiçbir şeye gereksinim olmadığına inandığım günden sonra
Birçok güzel şey için aşkla yıprattım kendimi
Daha güzel şeyler bilsem onları söylerdim sana
Sevgimin değişmezliği ürperticiydi; bütün varlığımla çürüyordum onda.
Daha hiç kimsenin vermediği bir sevinç vermek isterdim sana. Sana daha hiç kimsenin seslenmediği kadar içten, candan, yakından seslenmek isterdim.
Denizin tuzu hiçbir zaman yitirmez tadını; ama benim dudaklarım şimdiden yaşlı onu tatmak için. Ah! Ruhumun oburca istediği sırada, ne diye içime çekmedim deniz havasını? Şimdi beni hangi şarap sarhoş eder ki
Sevgindeki değişmezlik beni üzüyor; daha dağınık olsun isterdim
Ardına kadar açılmış penceremin karşısında, gökyüzünün hemen altındaymış gibi uyumaya alıştım
Görmekti var oluş nedeni / Bakmaya yargılıdır şimdi
Her akşam bir arzu oturur başucuma.
Her şafak yeniden bulurum, aynı yerde.
Bütün gece beklemiştir beni.
Yürüdüm; arzumu yorup bıktırmak istedim,
Yora yora bedenimi yordum
Sana benziyenin yanında kalma; hiç kalma… Bir çevre sana benzeyince, ya da sen çevreyle benzerleşince, senin için faydalı bir yanı kalmaz. Bırakmalısın o çevreyi.
Sana gecenin öyle bir saatinde gelmek isterdim ki, her birinde sana gösterilenden daha fazlasını arayarak birbiri ardından birçok kitaplar açıp kapamış olasın
Nathanael, sana benzeyenin yanında kalma; hiç kalma, Nathanael. Bir çevre sana benzeyince ya da sen çevreyle benzerleşince, senin için yararlı bir yanı kalmaz. Bırakmalısın o çevreyi. Senin için kendi ailen kadar, kendi odan kadar, kendi geçmişin kadar tehlikeli bir şey yoktur. Her şeyden yalnızca sana getirdiği eğitimi al; içinden taşan şehvet onu tüketsin
Mutluluk, kendimi mutlu olmaya gereksinim olmadı­ğına inandırmayı başardığım günden sonra yerleşti içime; evet, mutlu olmak için hiçbir şeye gereksinimim olmadığı­na inandığım günden sonra. Bencilliğin sırtına kazmayı indirdikten sonra…
&”…her sevdiğimi Tanrı diye adlandırdım.&”
Yollarımızın belirsizliği yaşam boyu yedi bitirdi bizi. Ne diyecektim sana? Her seçim ürperticidir…
Sonra da bütün insanlık, uyumak için yatağında dö­nüp duran, – dinlenişi arayan, uykuyu bile bulamayan bir hasta gibi göründü bana.
Çağımla bağıntım pek yok, çağdaşlarımın oyunları da hiçbir zaman fazla oyalamadı beni.
Her kafa yalnız ve yalnız başkalarından ayrı­lan yanıyla ilgilendiriyordu beni.
Gecenin sonuna dek bir ışık yeniliği umup durdum;şimdi de hiçbir şey gördüğüm yok, ama umuyorum;şafak hangi yandan söker, biliyorum."
Ne kadar süreceksiniz, bekleyişler? Siz bitince yaşayacak kadar bir şey kalacak mı bize?"

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir