Frank Herbert kitaplarından Dune’un Kafirleri kitap alıntıları sizlerle…
Dune’un Kafirleri Kitap Alıntıları
&“&”
Bürokrasi, inisiyatifi yok eder. Bürokratların yenilikten daha çok nefret ettiği pek az şey vardır, hele eski rutinlerinden daha iyi sonuç veren yenilikler söz konusuysa. Düzelmeler tepedekilerin beceriksiz görünmesine yol açar daima. Beceriksiz görünmekten kim hoşlanır?
Özgürlük efsanesi, insanları göçe itiyordu;insanlar bu dürtüyle genişleyip yayılacakları yerlere ulaşma konusunda umutsuzca bir ihtiyaç içindeydi. Fakat Tiran’ın verdiği daha derin bir dersi, şiddetin kendi sınırlarını çizeceğini öğrenenler pek azdı. Dağılış, büyüme (yayılma) olarak yorumlanan düzensiz ve rastlantısal hareketlerden ibaretti. Sebebi de durağanlığa ve ölüme karşı duyulan (çoğunlukla da bilinçsizce hissedilen) derin korkuydu.
Arka planın tamamı oradaydı: Diğer belleklerdeki Dune ile bugünün Rakis’i.
Hafıza asla gerçeği tekrar yaşatmaz.
Bazı insanlar gözlem filan yapmaz. Hayat başlarına gelen bir şeydir sadece. Bir çeşit aptalca ısrardan başka bir şey sergilemeden hayatlarını idame ederler; onları sahte huzurlarından koparıp alabilecek her şeye karşı da öfke ve hınç duyar, var güçleriyle direnirler.
Yürütme erki kimin elindeyse kanunlar daima onun yanındadır. Bu işin ahlakla ya da hukuki ayrıntılarla pek ilgisi yoktur. Tüm mesele şudur:Güç kimde?
İnsanlar kendi inanç yapılarının &‘asıl gerçek’ olmasına öyle ihtiyaç duyar ki. Bir şey insanın hoşuna gider ya da kendini güvende hissettirirse, hele de bir kişinin inanç yapısına dahil edilebilirse ne güçlü bir bağımlılık oluşur!
Tatmin edilmeyen merak, kendi yanıtlarını ütetmeye meyilli olurdu.
İnanç yapısı, süzgeç görevi görür; içinden geçen kaos, düzene dönüşür.
Bu son derece rafine ilkeler uğruna ömür boyu çalışıp didiniyoruz ama sonunda elimize ne geçiyor? Hayatımızı adadığımız şeylerin pek çoğunun bencilce kararlardan kaynaklandığını keşfediyoruz. Bu kararların kökeni araştırıldığında, yüce ilkelerimizle tamamen alakasız bir şekilde, sadece şahsi rahatlık ya da çıkarlar uğruna alınmış kararlar oldukları görülebiliyor.
…fakat birbirine bağlanmış kişiler bilinçsizce dans eden kuklalardan farksız olurdu.
Disiplinlerin büyük bölümü gizlenmiştir ve insanı özgürleştirmek değil kısıtlamak için tasarlanmışlardır. Neden diye sormayın. Nasıl sorusunu sorarken dikkatli olun. Neden sorusu, mutlaka paradoksa götürür. Nasıl sorusuysa insanı bir sebep-sonuç evreninde kısılı bırakır. İkisi de sonsuz olanı inkâr eder.
Yürütme erki kimin elindeyse kanunlar daima onun yanındadır. Bu işin ahlakla ya da hukuki ayrıntılarla pek ilgisi yoktur. Tüm mesele şudur: güç kimde?
Hayat, yaşamayı sürdürmek için sebepler bulamaz, karşılıklı saygı için düzgün bir kaynak olamaz, her birimiz ona böyle nitelikler katmakta karar kılmasak eğer.
Görüş ayrılıklarımızı barışçıl yollardan çözemiyorsak insan olamamışız demektir.
İdraka dayalı varsayımlar, her şeyin tohumlardan yeşeren bitkiler misali bitiverdiği, mutlak bir toprağın varlığına duyulan inancı içerir.
Din bütün bu geçen binlerce yıl boyunca, yaradılışın patentini sahiplenmemiş midir?
Araçlar takip edilebilir!"
"Yürüyünce kimse takip edemez mi sanki?"
"Onlar da yürümek zorunda kalır. Burada onları haklarız. Bunu biliyorlar."
"Yürüyünce kimse takip edemez mi sanki?"
"Onlar da yürümek zorunda kalır. Burada onları haklarız. Bunu biliyorlar."
İnanan kişinin zihni durgunlaşır. Sınırsız, sonsuz evrene doğru açılmayı keser.
Yürütme erki kimin elindeyse kanunlar daima onun yanındadır. Bu işin ahlakla ya da hukuki ayrıntılarla pek ilgisi yoktur. Tüm mesele şudur: Güç kimde?
&”Geçmişimin ürkünç boyutu! Yanıtlar korkmuş kuş sürüsü misali havalanıp uçuşarak, kaçamadığım anılarımın göğünü karartır.&”
…Gördüğü şeylerin var olduğunu öğrenmeyi istememişti. Zihinsel olarak anlamak, bizzat yaşamaktan çok farklıydı.
Şahinlerin daha zayıf kuşlara yaptığı gibi… Gözlerim ve pençelerimle hükmetmeliyim.
&” Bırakın yargılama işini Tanrı yapsın, insanlar değil.
görüş ayrılıklarımızı barışçıl yollardan çözemiyorsak insan olamamışız demektir.
Hiçbir şey insan zihninden daha karmaşık değildir.
Görüş ayrılıklarımızı barışçıl yollardan çözemiyorsak insan olamamışız demektir.
Şöhret güzel bir silah olabilir… onun sayesinde daha az kan dökülür çoğu zaman.
Felsefe daima tehlikelidir çünkü yeni fikirler üretilmesini teşvik eder.
Yabancılar tanıştıklarında birbirlerine karşı çok hoşgörülü davranmalıdır, ne de olsa âdetleri ve aldıkları eğitim farklı olabilir.
Bürokrasi, insiyatifi yok eder. Bürokratların yenilikten daha çok nefret ettiği pek az şey vardır, hele eski rutinlerden daha iyi sonuç veren yenilikler söz konusuysa. Düzelmeler tepedekilerin beceriksiz görünmesine yol açar daima. Beceriksiz görünmekten kim hoşlanır?
Evrendeki en tehlikeli şeylerden biri, davasında haklı olan cahillerdir. Ama çok daha tehlikelisi, davasında haklı olan bilgili ve zeki bir toplumdur. Zekilerin intikamı öyle korkunç olabilir ki hayal bile edemezsiniz.
Bürokratların yenilikten daha çok nefret ettiği pek az şey vardır, hele eski rutinlerden daha iyi sonuç veren yenilikler söz konusuysa. Düzelmeler tepedekilerin beceriksiz görünmesine yol açar daima. Beceriksiz görünmekten kim hoşlanır?
Çölde adalet yoktu. Orada pusuda bekleyen tehlikeler vardı yalnızca.
Dışarıda bir yerlerdeki sayısız geni düşünün! Evrenlerde serbestçe gezinen ve oralarda sonsuza dek yitirilebilecek potansiyel yetenekleri düşünün!
Gerçekten zengin ve nüfuzlu insanların isimlerini nadiren duyarsınız. Onların sözcülerini görürsünüz sadece.
Dünya yaşayanlar içindir. Onlar kimdir?
Canavarca tehditler canavarca karşı hamleleri gerektirirdi.
Fikirlerin gücünü asla küçümseme.
Felsefe daima tehlikelidir çünkü yeni fikirler üretilmesini teşvik eder.
Herhangi bir yeri ya da insanı derinlemesine keşfettiğine asla inanma.
Zorunluluklar yeni bakış açılarının kapısını açardı.
Yeterince uzun süre aptal numarası yaparsan sahiden aptallaşırsın.
Değişmez adetler tehlikelidir. Düşmanlar bir örüntü bulup sana karşı kullanabilir.
İnsan vücudu bildik rutinlerin dışına çıkınca yorulurdu hep.
Bırakın yargılama işini Tanrı yapsın, insanlar değil."
Evrendeki en tehlikeli şeylerden biri, davasında haklı olan cahillerdir. Ama çok daha tehlikelisi, davasında haklı olan bilgili ve zeki bir toplumdur. Zekilerin intikamı öyle korkunç olabilir ki hayal bile edemezsiniz. Yaratmanın eşiğine gelmiş olduğunuz şeye kıyasla, Tiran bile müşfik bir baba figürü kalır!"
Tedbirler al ama onların gölgesinde yaşama…
İyisi mi geride kalsın asla istemediğimiz o savaşlar
Neyi harcadık ve neydi satın aldığımız karşılığında?
Neyi harcadık ve neydi satın aldığımız karşılığında?
Bilgelik ile karşı konulamaz silahlar birleştiğinde, karşılarında kim durabilirdi?
Kuşkular aç kalmış bir hayvan gibi beslenebilirdi.
Ya artık hayatın müziğini duyamıyorsanız?
Tanrı ölmeni isterse seni öleceğin yere götürecek adımlar atmana yol açar.
Bırakın yargılama işini Tanrı yapsın, insanlar değil.
Evrendeki en tehlikeli şeylerden biri, davasında haklı olan cahillerdir. Ama çok daha tehlikelisi, davasında haklı olan bilgili ve zeki bir toplumdur. Zekilerin intikamı öyle korkunç olabilir ki hayal bile edemezsiniz.
Gerçekler karşısında öfkelenmemeliyiz, acı verici olsalar bile.
Bürokratların yenilikten daha çok nefret ettiği pek az şey vardır, hele eski rutinlerden daha iyi sonuç veren yenilikler söz konusuysa. Düzelmeler tepedekilerin beceriksiz görünmesine yol açar daima. Beceriksiz görünmekten kim hoşlanır?
Hiçbir şey insan zihninden daha karmaşık değildir.
Yürütme erki kimin elindeyse kanunlar daima onun yanındadır. Bu işin ahlakla ya da hukuki ayrıntılarla pek ilgisi yoktur. Tüm mesele şudur: Güç kimde?
İnsanlar kendi inanç yapılarının ‘asıl gerçek’ olmasına öyle ihtiyaç duyar ki. Bir şey insanın hoşuna gider ya da kendini güvende hissettirirse, hele bir de kişinin inanç yapısına dahil edilebilirse ne güçlü bir bağımlılık oluşur!
Yine de aşk daima dikkat edilmesi gereken, tedirgin edici bir şeydi.
Görüş ayrılıklarımızı barışçıl yollardan çözemiyorsak insan olamamışız demektir.
Tatmin edilmeyen merak, kendi yanıtlarını üretmeye meyilli olurdu.
Kontrol edemediğin şeyi kabullenmelisin.
Anlaşmalar bozulabilir, çoğunlukla da bozulur.
İnkar edilemez tek şey, ortadaki fiziksel gerçektir.
Din bütün bu geçen binlerce yıl boyunca, yaradılışın patentini sahiplenmemiş midir?
Mesele asla adalet değildi. Adalet hukuka başvurmayı gerektirirdi; daima kanun adamlarının kapris ve önyargılarına bağlı olan hukuksa oynak bir metres olabilirdi.
İnsanlar için en iyi yaşam tarzı, her birinin duracak bir yeri olması, genel ortamdaki rolünü ve neler başarabileceğini bilmesidir. Bir insanı yok etmek için durduğu yeri yok etmek yeterlidir.
Tarih, cezalandırılması gereken kişilere nadiren iyi davranmıştır.
En büyük korkuların kaynağı cehalettir.
Son derece rafine ilkeler uğruna ömür boyu çalışıp didiniyoruz ama sonunda elimize ne geçiyor? Hayatımızı adadığımız şeylerin pek çoğunun bencilce kararlardan kaynaklandığını keşfediyoruz.
Disiplinlerin büyük bölümü gizlenmiştir ve insanı özgürleştirmek değil kısıtlamak için tasarlanmışlardır.
Temel kural şudur: Asla zayıflığı destekleme; daima gücü destekle.