İçeriğe geç

Dune – Çöl Gezegeni Kitap Alıntıları – Frank Herbert

Frank Herbert kitaplarından Dune – Çöl Gezegeni kitap alıntıları sizlerle…

Dune – Çöl Gezegeni Kitap Alıntıları

İnsan bilinçaltının derinliklerinde, anlamlı ve mantığa uygun bir evrene duyulan ihtiyaç yatar. Ama gerçek evren, mantığın hep bir adım ötesindedir.
Sadece gözlerine güvenirsen, diğer duyuların zayıflar.
“Din ile siyaset aynı arabada gittiğinde, sürücüler karşılarında hiçbir şeyin duramayacağını sanır. Dümdüz gider, hızlandıkça hızlanırlar. Engelleri tamamen göz ardı eder, körlemesine gidenlerin uçurumu çok geç fark edeceğini unuturlar.”
Her şeyde bir düzen vardır. Evrenimizin parçası olan bu düzen simetri, zarafet ve güzelliğe -gerçek bir sanatçının eserlerinde mutlaka var olan niteliklere- sahiptir. Bunu mevsimlerde görebilirsiniz; bir uçurumun kenarında rüzgârla sürüklenen kumda, katranruhu çalısının öbekleşmiş dallarında veya yapraklarındaki çizgilerde görebilirsiniz. Biz bu düzeni hayatlarımız ve toplumumuzda kopyalamaya çalışır, onun ritimlerini, danslarını, huzur verici şekillerini ararız. Ama mutlak kusursuzluğu bulmak tehlikeli olabilir. Mutlak düzenin sabit olması gerektiği barizdir. Böyle bir kusursuzlukta, her şey ölüme doğru gider.
Nelerden tiksinirsiniz? Bir insanı gerçekten tanımak için bunlara bakmak gerekir.
İnsan bilinçaltının derinliklerinde, anlamlı ve mantığa uygun bir evrene duyulan ihtiyaç yatar. Ama gerçek evren, mantığın hep bir adım ötesindedir.
Sadece gözlerine güvenirsen, diğer duyuların zayıflar.
Kaçış yok.. atalarımızın uyguladığı şiddetin bedelini ödüyoruz.
Tanrı bir yaratığın belirli bir yerde ölmesini istediğinde , yaratığı ihtiyaçları sayesinde oraya gelmeye mecbur bırakır.
Para, hizmet satın alma aracından başka nedir ki?
Din ile siyaset aynı arabada gittiklerinde, sürücüler karşılarında hiçbir şeyin duramayacağını sanır. Dümdüz gider, hızlandıkça hızlanırlar. Engelleri tamamen göz ardı eder, körlemesine gidenlerin uçurumu çok geç fark edeceğini unuturlar.
”Bir şeyin yokluğu, varlığı kadar ölümcül olabilir. ”
”Devlet yönetirken, kullandığın aletleri hep keskin ve hazır tutacaksın. Güç ve korku keskin ve hazır. ”
Kaçış yok atalarımızın uyguladığı şiddetin bedelini ödüyoruz.
Rüzgara boyun eğen söğüt serpilip büyür ve sonunda söğütlerin sayısı öyle artar ki rüzgara karşı duvar olurlar. Söğüdün gayesi budur.
Jessica ”Planların içindeki planların içindeki planların içindeki planlar, ” diye düşündü. ”şimdi bir başkasının planına mı dahil olduk? ”
”Hukuk en yüce bilimdir, ”
Taş da ağırdır, kum da; ama budalanın gazabı ikisinden de ağırdır.
”Elde etmenin de vakti vardır, yitirmenin de. Elde tutmanın da vakti vardır, bırakmanın da; sevginin de vakti vardır, nefretin de; savaşın da vakti vardır, barışın da. ”
”Aşkın da vakti vardır, kederin de. ”
Her insan, küçük bir savaştır.
Büyüme en az miktarda bulunan zaruri faktöre bağlıdır Doğal olarak da büyüme hızını en elverişsiz koşul belirler Büyüme kontrollü gelişmezse de elverişsiz koşullar doğabilir.
“Din ile siyaset aynı arabada gittiğinde, sürücüler karşılarında hiçbir şeyin duramayacağını sanır. Dümdüz gider, hızlandıkça hızlanırlar. Engelleri tamamen göz ardı eder, körlemesine gidenlerin uçurumu çok geç fark edeceğini unuturlar.”
En azından bir hükmün tüm dinlerde ortak olduğu fark edildi: “Ruhunu çarpıtmayacaksın.”
Korku katilidir aklın. Korku, mutlak yıkım getiren küçük ölümdür. Korkumla yüzleşeceğim. Onun etrafımdan ve içimden geçip gitmesine izin vereceğim. Ve geçip gittiğinde, onun izlediği yolu görmek için iç gözümü kullanacağım. Korkunun geçtiği yerde hiçbir şey olmayacak. Yalnızca ben kalacağım.
”Bir haine asla güvenemezdim, ” dedi Baron. ”Kendi eserim olan bir haine bile. ”
”Bunu ben de çok tuhaf buluyorum ateş vicdanıma rağmen bir insanı öldürmek istememi. Ama bunu gerçekten istiyorum. Bunun için her şeyi göze aldım. ”
“Bir insanın yaşayabileceği en korkunç aydınlanma anı, babasının da insan olduğunu, etiyle kemiğiyle insan olduğunu keşfettiği andır.”
Etrafında gevezelik eden insanların yüzlerine bakarken, birden hepsinden tiksindi. Bu gördüğü yüzler, habis düşünceleri gizleyen ucuz maskelerdi; herkes içindeki derin sessizliği bastırmak için yüksek sesle konuşuyordu.
Bir insanın yaşayabileceği en korkunç aydınlanma anı, babasının da insan olduğunu, etiyle kemiğiyle insan olduğunu keşfettiği andır.
Elde etmenin de vakti vardır, yitirmenin de. Elde tutmanın da vakti vardır, bırakmanın da; sevginin de vakti vardır, nefretin de; savaşın da vakti vardır, barışın da.
Karanlık kör bir anımsayıştır, diye düşündü. Karanlıkta sürülerin sesleri dinlenir; o hayvanlar atalarını öyle uzak bir geçmişte avlamıştır ki, bunu ancak en ilkel hücrelerin anımsar. Kulaklarınla görürsün. Burun deliklerinle görürsün.
Şunu hafızana kazı evlat: Dünya dört şeyin üzerinde durur İri eklemli dört parmağını kaldırmıştı. Bilgelerin ilmi, yücelerin adaleti, haklıların duası ve yiğitlerin cesareti. Ama hükmetme sanatını bilen bir hükümdar olmadan Parmaklarını indirip yumruğunu sıkmıştı. Bunlar hiçbir işe yaramaz. Bunu bağlı olacağın ilim haline getir.
Yücelik geçici bir deneyimdir. Asla kalıcı değildir. Kısmen insanoğlunun efsane yaratmaya meyilli hayal gücüne dayanır. Yüceliği deneyimleyen kişi, nasıl bir efsanenin içinde olduğunu anlamalıdır. Kendisine hangi imajın verildiğini düşünmelidir. Alay etmesini de bilmelidir. Böylece rolünü inanmadan oynar. Alaycılık kendini rolüne fazla kaptırmasını önler. Bu nitelik olmazsa, yücelik insanı yok eder.
Elleri doğuştan hissiz bir insan gibiyim… günün birinde onlara hissetme yetisi dayatıldı.
Ve diyorum ki: “Bakın! Ellerim var!” Ama çevremdeki herkes “El ne demek?” diyor.
“ insanoğlu hala yargılanmaktadır, herkes kendi sanık sandalyesinde tek başınadır. Her insan, küçük bir savaştır.”
”Sağır bir insanın duyamayacağı gerçeğini hatırla ”
Sonuna denk izlenen yol insanı hiçbir yere götürmez. Bir dağın gerçekten dağ olup olmadığını anlamak istiyorsanız , ona biraz tırmanmanız yeter. Dağın tepesine çıkarsanız dağı göremezsiniz.
Köksüz bitkiyi öldürmek ne kolaydır, hele onu düşman toprağına ekersen.
Güç ve korku Devlet yönetimi araçları.
Tuzaktan sakınmanın ilk adımı, onun nerede olduğunu bilmektir.
Karşılaştığın şeyi tanımaya hazır ol!
İnsanlardan ayrılmak üzücüdür; mekanlarsa altı üstü mekandır.
Ve denizin kumları üstünde durdum, denizden bir canavarın yükseldiğini gördüm ve canavarın başlarında kâfirliğin adı yazılıydı.
Dilekler balık olsa, hepimiz ağ atardık.
Elinde ölüm taşıyan bir insanın karşısında asla gardını düşürme, oyun oynarken bile..
İntikama susamış bir cehennem zebanisiyim.
Hoşnutsuzluk bilimi diye bir şey olmalıydı. İnsanlar ruhsal kaslarını geliştirmek için zor zamanlara ve sıkıntılara ihtiyaç duyar.
Dünya dört şeyin üzerinde durur… Bilgelerin ilmi, yücelerin adaleti, haklıların duası ve yiğitlerin cesareti.
Ben yalnızca gerektiğinde acı çektiririm o ise yemin ederim acı çektirmekten zevk alıyor.
İnsan bilinçaltının derinliklerinde, anlamlı ve mantığa uygun bir evrene duyulan ihtiyaç yatar. Ancak gerçek evren, mantığın hep bir adım ötesindedir.
İnsanlar en çok cesur liderlerin peşinden gider Bu yüzden cesur gibi davranıyorum.
Savaş teorisi, göze alınan riskler üzerine kuruludur.
Bir düşünce dillendirilse de dillendirilmese de gerçek bir varlıktır ve gerçeğin gücüne sahiptir.
Onca deneyimi, getirecekleri bilgeliği düşün. Ama bilgelik sevgiyi azaltır, değil mi? Nefrete de yeni bir biçim verir.
Bir şeyi yok edebilecek durumdaysan, onu gerçekten kontrol edebilirsin.
Bir çocuğun hayatındaki en korkunç anlardan biri, babasıyla annesinin birbirlerine karşı, kendisinin asla paylaşamayacağı bir sevgi beslediklerini anlamasıdır.
Babamı severdim, diye düşündü; bunun doğru olduğunu biliyordu. Yasını tutmalıyım. Bir şeyler hissetmeliyim.
Ama hiçbir şey hissetmiyordu Tek düşündüğü şuydu:
İşte bu önemli bir gerçek.
İnsan aklını taklit eden makine yapmayacaksın
Kaçış yok Atalarımızın uyguladığı şiddetin bedelini ödüyoruz.
“Korku katilidir aklın. Korku, mutlak yıkım yetiren küçük ölümdür. Korkumla yüzleşeceğim. Onun etrafımdan ve içimden geçip gitmesine izin vereceğim. Ve geçip gittiğinde, onun izlediği yolu görmek için iç gözümü kullanacağım. Korkunun geçip gittiği yerde hiçbir şey olmayacak. Yalnızca ben kalacağım.”
Bir zamanlar, insanlar düşünme işini makinelere devretmiş, böylece özgürleşmeyi umut etmişlerdi; ama bu, makinelere sahip başka insanların onları köleleştirmesine yol açtı sadece.
Kaçış yok Atalarımızın uyguladığı şiddetin bedelini ödüyoruz.
Korkmamalıyım. Korku katilidir aklın. Korku, mutlak yıkım getiren küçük ölümdür. Korkumla yüzleşeceğim. Onun etrafımdan be içimden geçip gitmesine izin vereceğim. Ve geçip gittiğinde, onun izlediği yolu görmek için iç gözümü kullanacağım. Korkunun geçtiği yerde hiçbir şey olmayacak. Yalnızca ben kalacağım.
Bir başlangıç, dengelerin doğruluğuna en büyük özenin gösterilmesi gereken zamandır.
Zihin bedene emredince, beden itaat eder. Ama zihin kendi kendine emredince direnişle karşılaşır.
Bir şeyi tamamen kontrol etmenin yolu, onu yok edebilecek güce sahip olmaktır.
Güvenli yolları gören gözler sonsuza dek kapanır.
Korkmamalıyım. Korku katilidir aklın. Korku mutlak yıkımı getiren küçük ölümdür. Korkumla yüzleşeceğim onun etrafımdan ve içimden geçip gitmesine izin vereceğim. Ve geçip gittiğinde onun izlediği yolu görmek için iç gözümü kullanacağım. Korkunun geçtiği yerde hiçbir şey olmayacak. Yalnızca ben kalacağım.
‘’Zihin bedene emredince, beden itaat eder. Ama zihin kendi kendine emredince direnişle karşılaşır.’’
Korkmamalıyım. Korku katilidir aklın. Korku, mutlak yıkım getiren küçük ölümdür. Korkumla yüzleşeceğim. Onun etrafımdan ve içimden geçip gitmesine izin vereceğim. Ve geçip gittiğinde, onun izlediği yolu görmek için iç gözümü kullanacağım. Korkunun geçtiği yerde hiçbir şey olmayacak. Yalnızca ben kalacağım.
Ecelimiz sırıtarak gelince, biz de kurtulacağız para hırsından.
Bir insanın yaşayabileceği en korkunç aydınlanma anı, babasının da insan olduğunu, etiyle kemiğiyle insan olduğunu keşfettiği andır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir