İçeriğe geç

Dün ve Ferda Kitap Alıntıları – Erendiz Atasü

Erendiz Atasü kitaplarından Dün ve Ferda kitap alıntıları sizlerle…

Dün ve Ferda Kitap Alıntıları

Seni terk ediyorum Frau Dr. Beni iyileştiremezsin. Ancak ben kendimi iyileştirebilirim. Önce kahrolur, sonra yeniden doğrulurum. Tıpkı evleneceğimi sandığım oğlan beni terk edip gittiğinde, tıpkı cezaevinden beş parasız, aşksız çıktığımda, nasıl yıkılıp nasıl kahrolup, sonra her şeye sıfırdan yeniden başladımsa, işte öyle. Bu defteri de işte öyle kapatırım. Siler atarım. İnandığım dünya beni terk etti Doktor Hanım. Bende yeni bir sayfa açarım. O sayfaya elimde ne kaldıysa onunla yepyeni bir hikaye yazarım.
Zaman kanıyor vücudumdan, dinçliğimi beraberinde götürerek.
Türkülere ne olmuştu? Bambaşka türküler uydurmuştu birileri, ne denizin sesine ne toprağın sözüne uyan.
Türkülere ne olmuştu? Bambaşka türküler uydurmuştu birileri, ne denizin sesine ne toprağın sözüne uyan.
Türkülere ne olmuştu? Bambaşka türküler uydurmuştu birileri, ne denizin sesine ne toprağın sözüne uyan.
Yasam nedir ki? Sonsuz uyumdan bize verilmiş kısa bir süre.
İnsan biraz da mazisidir.
Özdemir özür dilemesi öğretilen nadir çocuklardan..
Türkülere ne olmuştu? Bambaşka türküler uydurmuştu birileri, ne denizin sesine ne toprağın sözüne uyan.
Unutmak özgürlüktü..
Bilgiye sahip olmak, servet sahibi olmak kadar güçlü bir konum.
Uyumak ve her şeyi unut­mak istiyordu. Ölüm kadar derin bir uykuyu özlüyordu.
Ölmek Ölümü hiçe saymak kolay Kimse bu ara dönemden söz etmedi;
Merhaba, kainat diyemeden,Elveda insanlık, denilen bu dönemden.
Kişi vücudunda bizzat deneyimlemediğini anlaya­mıyordu.
Ken­di içimde açılan simsiyah boşluğa düşüyordum. Dünya çalıp oynarken, içimde açılan sessiz boşluğa çekiliyordum. Burgaca tutulmuştum. Geleceğim bundan ibaretti.
Yanılsamaları gerçek san­maya başlamak ise ruhumuzun yani duygu ve düşünce bütünlüğümüzün hastalanmaya başladığı eşiktir.
Ruh sağlığına kavuşabileceğine inansa Dünyada mümkün değil ki bu! Hani şöyle iki dost gibi dertleşebilseler
Evliliğinizden söz etmek ister misiniz?, Evliliğimde sorun yok. Kocamla dostuz, sevgiliyiz, yoldaşız.
Yani her şey yolunda.,
Evet, kesinlikle.
Hafta sonları birlikte neler yaparsınız?,
Sinemaya gideriz, okuduğumuz kitapları tartışırız.
Dünya küçüktür. Herkes her şeyi bilir. Şaşmayasın. Herkesin dertleri vardır; yaşamayı istemeyeceği şeyler gel­miştir başına. Bilesin ve kendi başına gelenlerden utan­mayasın. Herkes terk edilmiştir, hayatında en az bir kere. Beni al, mesela.
Zaman kanaması Zaman kanıyor vücudumdan, dinçliğimi beraberinde götürerek. Daha çok çabalamalıyım. Büsbütün tükenmeden, önümdeki uçu­rum beni yutmadan, uçurumun içine düşüp kaybolmadan önce çabalamalıyım. Onu, yuvarlanışı zihnimden uzaklaştırabilmek için. Koşarken bir anda düşüp ölmeli insan, far­kında bile olmadan.
Ferda, Ey iki yüzlü dünya, siz mi süslü püslü taşlara değer veriyorsunuz, alın işte, benim de var; ama, ben ona hiç değer vermiyorum ve olmayacak bir kı­yafete takıyorum, sırf size inat! der gibiydi.
Güçlü olunmadan özgür olunamayacağının bilincinde
11

Yaşamın tadını, azıcık deli olanlar gerçekten alabilir.
11

Yıllar, Hürriyet Hanım’ a huzursuz olmamayı değil, huzursuzlu­
ğu maskelerneyi öğretmişti.
16

yakın ilişkilerde onur, iyi bir şey değildir
29

Ferda Başarır gibilerin vaktiyle çektikleri acı, onlara tüm düşünsel ülkelerin
gümrük kapılarını aşırtan pasaportlarıydı. Acı yükü tuhaf bir sermayeydi, Budizmden neoliberalizme, açmadı­
ğı kapı yoktu.
80

Birbirlerinden hiç bu kadar uzak olmamıştı insanlar, jet
uçakları çağındaki kadar; hiç bu kadar habersiz kalmamışiardı birbirlerinden, iletişim çağındaki kadar
97

Birbirlerinden hiç bu kadar uzak olmamıştı insanlar, jet uçakları çağındaki kadar; hiç bu kadar habersiz kalmamışiardı birbirlerinden, iletişim çağındaki kadar
Ferda Başarır gibilerin vaktiyle çektikleri acı, onlara tüm düşünsel ülkelerin
gümrük kapılarını aşırtan pasaportlarıydı. Acı yükü tuhaf bir sermayeydi, Budizmden neoliberalizme, açmadı­ğı kapı yoktu.
yakın ilişkilerde onur, iyi bir şey değildir
Yıllar, Hürriyet Hanım’ a huzursuz olmamayı değil, huzursuzlu­ğu maskelemeyi öğretmişti.
Yaşamın tadını, azıcık deli olanlar gerçekten alabilir.
Hem yurttaşlık bilincin­ den dem vur hem bireyin kendi sağlığını önemsememesini doğal say! Ne çelişki ama!
Yaşamında inanmadığı, daha doğrusu inancı doğrultusunda olmayan tek söz etmemiş bir insa­na atfedilecek sonuncu sıfat olmalıydı ‘·samimiyetsiz Asıl samimiyetsiz olan kendileriydi, meslektaşları.
Kimi sırtını döner, selamı esirger. Ne kabalık! Kim­seye metelik vermeden, cami avlusunda kraliçe edasıyla bulunmak da var.
Kızına koyduğu isme bakar mısın! Fer­da! ‘Yarın’ demek, yani ‘gelecek’ Bugün kötüdür; neyse ki yarın kızıl bir şafakla başlayacak!
İnsan ilişkilerinin karmaşık alaşımına, işyerinde ta­ciz diye bir kavramın girmesine neredeyse çeyrek asırvardı.
Kadın, erkeğe, Hocam, diye seslenir , sonsuzca sa­bırlıdır, iğneli şakalara hiç kızmaz, dişlerini sıkıp çizilen yüreğinin acısını gizler ve bazen, Rahmetli babamın hür­riyet aşığı olduğu doğrudur, efendim ama kendisi ittihat­çı değildi; kendisine illa bir ad takılacaksa milliciydi, cum­huriyetçiydi, der.
1967 yılının, bahan andıran bu haziran gününde kim­se olacakları bilmiyor. Bir kısmı zaten hiç bilemeyecek. Olacaklar olmadan ayrılacaklar insaniann dünyasından,sağlamlık ve güç yanılsamalarını yitirmeden, söz konusu uygarlıklar ve ülkeler ise Talihli kişiler bunlar. Kimi ise yıkılan kanılarının altında, çatlakların ne zaman ne­ mrede başladığını görmek istemeden, sabun köpüğü gibi sönen yanılsamalara tutunmak isteyerek
Kendimi ancak ben, kendim koruyabilirim.
Hayat kalabalık, zaman az.
Öte dünya yitimlerle buluşulan, hasretlere kavuşulan, noksanlıkların tümlendiği yer
Herkes kendi çarmıhını taşır, taşıyabildiğince.
Kötü bir evlâttım, iyi bir anne olduğumu iddia edemem, başarısız bir devrimciydim, her şey yarım kaldı hayatımda. Gereksiz atılımlar Ama belki de gerekliydiler, çok da emin değilim. İnsanlık komedyası Çok doğru. Ben de rol aldım o komedyada, sonu dramdı benim için . Uzaktan bakınca bana da komedya gibi görünüyor. Uzaktan O zaman da insana yakın bir şey kalmıyor. Kimseyi aşkla sevmedim; kimse beni aşkla sevmedi. Nasıl bir eştim, bilemiyorum. İyi bir eş olduğum günler de oldu. Şimdi işte buradayım, ülkemden, düşüncelerimden uzak, tek başına yalnız ve yaşlı bir kadın.
Dünü, bugüne, bugünü yarına bağlayan bir şeyler olmalı. Sağlam ve kalıcı bir şeyler.
İçinde, uzlaşma İnsan olmanın en alt, en temel katmanına inip yeniden yukarı çıkabilmek Hayatın dibiyle tanışmak İğrenmekten arınmak
Artık ona yabancı olmayan bir mekânın dünya üzerinde belki de kalmadığını kabul etmeye, bu acı ilacı yutmaya çabalıyor. Hangi derdin ilacı bu? Hayatta kalmanın, kalabilmenin.
yarını sislenmiş ömründe varlığını yaşanan âna iliştirecek zayıf da olsa bir bağ arıyor.
Beklenen bir şeydi son.
mekânın bir türevidir, zaman.
Farkına vararak ya da varmayarak hep zamanı izler insan kısmı.
Sadakatsizliği, karısına mı yakıştıramıyor; aldatılmayı, kendine mi?
Bir limanı olmalı insanın
Acaba, dünyada bilmediği, üstüne hiç düşmediği daha birçok olgu var mıydı?
Yenik ve yalnız insanlar Yenilginin acısıdır onları birleştiren ve ayıran
Birbirlerinden hiç bu kadar uzak olmamıştı insanlar, jet uçakları çağındaki kadar; hiç bu kadar habersiz kalmamışlardı birbirlerinden, iletişim çağındaki kadar.
Ancak ben, kendimi iyileştirebilirim. Önce kahrolur, sonra yeniden doğrulurum.
insan zafere inanmazsa, zafer ummazsa, haklılığından emin olmazsa mücadeleyi sürdüremez ki!
usandım bitimsiz kışlardan güneşin yüzünü bir türlü göstermemesinden bu gülümsemesini bilmeyen insanlardan usandım raftan ilaç kutularını alıp müşteriye vermekten usandım bekleyecek hiçbir şey olmamasından bu bitimsiz yalnızlıktan
Ağlayamıyordu. Sonra bir an geldi, ağlamaya başladı. Katıla katıla, saatlerce ağladı. Ağlaya ağlaya açıldı. Kocası ve kızı, merak ve endişeyle yüzüne bakıyor, anlatmasını bekliyorlardı. Neyi? Anlatacak ne vardı? Sadece, usandım dedi.
Genç insanın yüreği boş durmaz. Bir sevgili yoksa eğer, hayali bir sevgili geçip oturur gönül denen köşke. O da yoksa, köşk harap demektir ki, tez elden onarılmalıdır.
Zaman kanaması Zaman kanıyor vücudumdan, dinçliğimi beraberinde götürerek. Daha çok çabalamalıyım. Büsbütün tükenmeden, önümdeki uçurum beni yutmadan, uçurumun içine düşüp kaybolmadan önce çabalamalıyım. Onu, yuvarlanışı zihnimden uzaklaştırabilmek için. Koşarken bir anda düşüp ölmeli insan farkında bile olmadan.
Aslında, nereye koştuğunu bilmeyecek ne var? İnsanların dünyasına elveda denilen yol ayrımına yaklaşıyor.
Yıllar, Hürriyet Hanım’a huzursuz olmamayı değil, huzursuzluğu maskelemeyi öğretmişti.
Elimizden ne geliyorsa onu yaparız.Başka türlüsü elimizden gelmez.Herkes kendi çarmıhını taşır,taşıyabildiğince.
Hayatı anlamak için kafa patlatanlar,yeterince yaşayamamış olanlardır.
Gelecekle arasındaki bağ kopmuştu. Gelecek, bir kez daha onun çabalarından bağımsızlaşmıştı.Gelecak bir kez daha onu reddetmişti.
Bir limanı olmalı insanın, Ferda.Yakın ilişkilerde onur, yararlı bir şey değildir. Onurun çok keskinse sonunda limansız kalırsın.
Bugün kötüdür; neyse ki yarın kızıl bir şafakla baslayacak!.
Ferda, yabancı bir göğün altında, temiz, bakımlı, fakat yabancı sokaklarda yürüyor, yavan bir romana benzettiği hayatını düşünüyor. Bu hayata silik bir son yakışır.
Bu kadar mı değersizdim? Değersiz Değersiz Ölesiye kırgın, kızgın olamayacak denli kırgın
Kimse bir şey umursamıyor artık. Olmayan geleceğe doğru, çam devirerek koşmaktan başka.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir