İçeriğe geç

Dörtlerin İmzası Kitap Alıntıları – Arthur Conan Doyle

Arthur Conan Doyle kitaplarından Dörtlerin İmzası kitap alıntıları sizlerle…

Dörtlerin İmzası Kitap Alıntıları

Böyle kasvetli, böyle faydasız bir dünya daha var mı ?
Bulutsuz bir gökyüzü gibi berrak her şey
İnsan tuhaf bir bilmece!
İnsan bireyken çözülemez bir bilmecedir ama topluluk halindeyken matematiksel bir kesinlik halini alır.
Gerçeğin her türlüsü şüpheden daha iyidir.
Duygusallık, arınmış mantığın düşmanıdır.
Duygusal nitelikler akıl yürütmeye ters düşer.
Olmayacak ihtimalleri elersen geriye gerçekler kalır.
Ne demiş Goethe insanlar anlamadıkları şeylerle alay ederler.
Yaşamın tekdüzeliğinden tiksiniyorum.
Hayır, hayır; ben hiç tahminde bulunmam. Tahmin kötü bir alışkanlıktır… insanın mantıklı düşünme yeteneğini bozar.
Ama tekdüze bir yaşantıdan nefret ediyorum. Zihinsel bir coşkuya özlem duyuyorum.
Sırf geçici bir zevk uğruna, ne diye sahip olduğunuz bütün yetenekleri kaybetme riskini göze alasınız?
birey çözülemez bir bilmeceyken, topluluk içinde matematiksel bir kesinlik kazanır. Sözgelimi, birisinin ne yapacağını önceden kestiremezsin, ama belli sayıdaki insanın neler yapacağını kesinlikle söyleyebilirsin. Bireyler değişkenlik gösterir, ama yüzdeler sabit kalır.
Yaşadığım sürece iyi şeyler de oldu, kötü şeyler de, ama olan olmuş deyip boş vermeyi öğrendim.
İnsanın büyüklüğünün başlıca kanıtının kendi küçüklüğünü algılamak olduğunu söylüyor.
Doğanın temel güçleri karşısında, değersiz hırslarımız ve uğraşlarımızla, ne kadar da küçük hissediyoruz kendimizi.
Il n’y a pas des sots si incommodes que ceux qui ont de l’esprit!
‘en can sıkıcı aptallar biraz zekası olanlardır.’
İnsan, bir hayvan bedenine hapsolmuş bir ruhtur diyenler de var,
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Duygusal nitelikler akıl yürütmeye ters düşer.
Eğer yeteneklerini kullanabileceğin bir alan yoksa onlara sahip olmanın ne anlamı olabilir ki?
En can sıkıcı aptallar biraz zekâsı olanlardır.
Bu işin ortası yok, ölüm mü hayat mı seçiyorsun?
dünyanın kalabalıklarından her zaman iğrenmişimdir.
— Köstekleyeceğin yere adalete yardımcı olsaydın mahkemede durum lehine olurdu.
— Adalet mi ? Ne adalet ama..!
Çünkü sizi seviyorum Mary, bir erkeğin bir kadını sevebileceği en gerçek sevgiyle.
Büyük insan ne kadar küçük olduğunun farkında olan insandır.
Hepimiz belli zamanlarda yardıma ihtiyaç duyarız.
İstisna, kuralı yalanlar..
Olanaksızlıkları eledikten sonra, geriye kalan şey gerçektir, ne kadar olasılık dışı görünürse görünsün.
Gözden kaçırılmaya en yatkın şeyler, en aşikar şeylerdir.
Doğanın sıradan güçleri karşısında bizim aciz hırslarımız ne kadar da küçük kalıyor!
Hayatımda çok inişler çıkışlar oldu fakat gidenin ardından ağlamamayı öğrendim.
Tahmin kötü bir alışkanlıktır İnsanın mantıklı düşünme yeteneğini bozar.
Olmayacak ihtimalleri elersen, geriye gerçekler kalır.
Boş hayallerle o karanlığı aydınlatmaya çalışmanın bir faydası yoktu.
Goethe ne demiş? İnsanlar anlamadıkları şeylerle alay ederler.
Duygusal nitelikler akıl yürütmeye ters düşer. Sizi temin ederim ki, tanıdığım en göz alıcı kadın sigortadan tazminat alabilmek için üç küçük çocuğu zehirleme suçuyla asıldı ve tanıdığım en itici adam ise Londra’daki yoksullar için hemen hemen çeyrek milyon harcayan bir hayırseverdi.”
İnsan yeteneklerini uygulayacağı bir alan bulamazsa Doktor, yetenekli olmak ne işe yarar?
Gözden kaçırmaya en yatkın olan şeyler, en aşikar şeylerdir.
Dünyada uğruna yaşayacak başka bir şey var mı?.Pencereye gel.Bundan daha karamsar,renksiz ve faydasız bir dünya olabilir mi?
Birey olarak insan çözülmez bir bilmecedir, ancak gruplar haline geldiğinde bu gizemden sıyrılıp matematiksel bir kesinliğe bürünür. Örneğin bir tek insanın ne yapacağını önceden kestiremezsin ama ortalama büyüklükte bir grubun ne yapacağını büyük bir kesinlikle söyleyebilirsin. Bireyler farklılık gösterse de topluluklara ilişkin yüzdeler sabit kalır.
Hayat, en küçük bir halkası bilindiği takdirde anlaşılabilen büyük bir zincirdir.
“Yatıp uyuyacak mısınız Holmes?”
“Hayır. Yorgun değilim. Tuhaf bir yapım vardır. Çalıştığım zaman hiç yorgunluk hissetmem, ama tembellik beni yorgun düşürür.”
İnsan yeteneklerini uygulayacağı bir alan bulamazsa Doktor, yetenekli olmak ne işe yarar?
Winwood Reade: “Birey olarak insanın çözülmez bir bilmece olduğunu, ancak gruplar haline geldiğinde bu gizemden sıyrılıp matematiksel bir kesinliğe büründüğünü söylüyor. Örneğin bir tek insanın ne yapacağını önceden kestiremezsin ama ortalama büyüklükte bir grubun ne yapacağını büyük bir kesinlikle söyleyebilirsin.”
“Ama sonuçta, aşk duygusal bir şeydir ve duygular da benim her şeyin üstünde tuttuğum saf akla zarar verir. İşte ben de bu yüzden evlenmeyeceğim.’
‘Bana kalırsa,’ dedim gülerek, ‘akıl her şeyin üstesinden gelir.”
“Hayatım boyunca iyi günlerim de oldu, kötü günlerim de; ama ne olursa olsun geçmiş yağmura şemsiye açılmayacağını öğrendim.”
Yine de bunun için yas tutacak değilim. Hayatımda çok inişler, çıkışlar oldu, fakat gidenin ardından ağlamamayı öğrendim.
Çünkü yeniden ulaşabileceğim yerdesiniz, dedim. Elini çekmedi. Çünkü sizi seviyorum Mary, bir erkeğin bir kadını sevebileceği en gerçek sevgiyle. Çünkü bu hazine, bu zenginlik dudaklarımı mühürlemişti. Şimdi hepsi dağıldı ve sizi nasıl sevdiğimi söyleyebilirim. İşte bu yüzden ‘Tanrıya şükür!’ dedim.
Onu kollarıma doğru çekerken fısıldadı: Öyleyse ben de ‘ Tanrıya şükür!’ diyeyim. Kim hazineyi kaybettiyse etti, bense o gün bir tane bulmuştum, bunu biliyordum.
“Meşhur devlet adamlarımızdan birinin dediği gibi, dinlenmek için en iyi şey iş değiştirmektir.”
“Hepimizin bazen yardıma ihtiyacı olur,’ dedim.”
“Onun şimdiye kadar hata yaptığını görmemiştim, ama en büyük beyinler bile ara sıra yanlış yöne sapabilirdi.”
“Kadınlara yüzde yüz güven olmaz. En iyileri bile sorun çıkarabilir.”
“Derenin izinden denize ulaşmak gibi bir şey bu. Jean Paul’ün şöyle çarpıcı bir tespiti vardır.Der ki, büyük insan ne kadar küçük olduğunun farkında olan insandır. Karşılaştırmanın ve takdirin bu kadar üstün bir şekilde harmanlanmasına az rastlanır. Bunlar hep insanın ruhunu besleyen düşünceler.”
“Güneş yüzünü yavaş yavaş göstermeye başlıyor. Ondan hakkıyla nasiplenenler de olacak, nasiplenemeyenler de. Doğanın muazzam güçleri karşısında, eften püften hırslarımız ve telaşlarımızda ne kadar da aciz kalıyoruz!”
“Şüphesiz, binbaşıyı öldürmek zorunda kalırsa, bunun sıradan bir cinayet değil, dört ortağın intikam cezası olduğu anlaşılsın diye aynı imzayı adamın vücuduna kazımayı planlamıştı önceden. Bu tarz, kişiye özgü davranışlara suç dünyasında çok sık rastlanır ve bunlar, çoğu zaman suçlunun kimliğine dair değerli ipuçlarıdır.”
“Uzun burnu yere değdi değecek, bir şahininki gibi çukurda, parlak gözleri dikkat kesilerek; önüne çıkan her şeyi ölçüp biçmeye, karşılaştırmaya, incelemeye koyuldu. Koku peşindeki eğitimli bir tazı gibi hızlı, sessiz ve dikkatliydi. Bütün bu hareketleri ve tavırları o kadar becerikliydi ki, enerjisini ve aklını kanundan yana değil de ona karşı kullanacak olsa ne azılı bir suçlu olurdu, diye düşünmeden edemedim.”
Doğanın muazzam güçlerinin karşısında, eften püften hırslarımız ve telaşlarımızla ne kadar da aciz kalıyoruz.
Aşk ne müthiş, ne zarif bir şey. Birbirini o güne kadar görmemiş iki insan, aralarında şefkat dolu tek bir söz ya da bir bakış paylaşılmamış iki insan, böyle bir tehlike anında birbirine sokulabiliyor, elleri karanlıkta birbirini arayabiliyordu.
“Yani kötü zevk insanın başına bela açar.”
Aşk duygusal bir olay ve her şeyin üstünde tuttuğum katı mantıkçılığa zıt.Bu şekilde düşündüğüm sürece asla evlenmemeliyim
Sonu güzel biten her şey güzeldir.
Bireyler değişken,yığınlar ise sabittir.
Duygusallık,arınmış mantığın düşmanıdır.
Uygulayacak bir alan olmadıktan sonra Doktor,yetenekli olmanın ne anlamı var?Suç sıradan,varoluş sıradan ve sıradanlık dışında hiçbir nitelik şu dünyada yaşayamıyor.
“Babası kaybolduğunda on yedi yaşındaysa şimdi yirmi yedisine gelmişti demek ki. Gençliğin içine kapanık dünyasından sıyrıldığı, hayat deneyimlerinin insanı ağırlaştırmaya başladığı ne güzel bir yaştır o.”
“Benim için istisna yoktur. İstisnalar kaideleri bozmaktan başka bir işe yaramazlar.”
“Bu işte en önemli şeylerden biri de,’ dedi, ‘şahsi fikirlerini yargılarına karıştırmamaktır. Benim için bir müşteri, problemin bir parçasından başka bir şey değildir. Duygusallık akıl yürütmeye zarar verir. İnan bana, şimdiye kadar gördüğüm en çekici kadın, sigortadan gelecek para için üç çocuğunu zehirledi diye asıldı; ve yine tanıdığım en itici adamsa Londra’daki fakir fukara için neredeyse çeyrek milyon harcayan bir hayırseverdi.”
“Ben beynimi çalıştırmadan yaşayamam. Onsuz geriye ne kalır ki? Camdan dışarı bir bak. Böyle kasvetli, böyle faydasız bir dünya daha var mıdır? Bütün sokağı kaplayan, boz bulanık evleri yutan sarı sise bak. Bu kadar amansız ve güzellikten yoksun bir tekdüzelik daha var mıdır? İnsanın kullanabileceği bir yeri olmadıkça yetenekleri varmış ya da yokmuş, ne fark eder ki doktor? Suç sıradan, varoluş desen o da sıradan; dünya bu sıradanlıkların üzerinde dönüyor.”
“Hayır, hayır, ben hiçbir zaman tahmin yürütmem. Tahmin, korkunç bir alışkanlıktır; insanın mantık melekesinde ağır tahribatlar yaratır.”
“Hatırlarsan bir keresinde, bir insanın, gündelik hayatında kullandığı her türlü objenin üzerinde, eğitimli birinin gözünden kolay kolay kaçmayacak izler bıraktığını söylemiştin.”
“Diğer bütün etkenleri elediğinde kalan, gerçeğin ta kendisidir.”
“Az önce gözlem ve akıl yürütmeden bahsetmiştin ya; bu ikisi birbirlerine bağlı değil midir?’
‘Pek sayılmaz,’ diye cevap verdi Holmes, keyifle koltuğuna gömülüp, piposundan mavi dumanlar tüttürürken. ‘Örneğin, gözlemlerim bana, bu sabah Wigmore Sokağı’ndaki Postaneye gitmiş olduğunu söylüyor; akıl yürüttüğüm zaman ise, oraya telgraf göndermeye gittiğini çıkarıyorum.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir