Oscar Wilde kitaplarından Dorian Gray’in Portresi (Çizgi Roman) kitap alıntıları sizlerle…
Dorian Gray’in Portresi (Çizgi Roman) Kitap Alıntıları
Günümüzde insanlar her şeyin fiyatını çok iyi biliyorlar ama hiçbir şeyin değerinden haberleri yok.
sezgisel olarak nezaket kurallarının ahlak kurallarından daha önemli olduğuna inanırlar ve onların gözünde en üst düzeyde bir saygınlığa sahip olmak, iyi bir aşçıya sahip olmaktan daha az kıymetlidir.
en üstün erdemlere sahip olmak bile başlangıç yemeğinin soğuk servis edilmesi gibi büyük bir hatayı telafi edemez.
İnsanoğlu kendini aşırı ciddiye alıyor. Dünyanın işlediği ilk günah budur. Mağara adamı gülmesini bilseydi tarih çok daha başka olurdu.
Gençliğiniz gidince güzelliginiz de gidecek, o zaman birden göreceksiniz ki artık kazanabileceğiz zafer kalmamış.
Hayırseverliklerine diyecek yok. Açları doyuruyor, dilencileri giydiriyorlar. Gel gör ki kendi ruhları aç, çıplak.
Günümüzde insanlar her şeyin fiyatını biliyor da hiçbir şeyin kıymetini bilmiyorlar.
Yalnız, işte karşısında günahın gözle görülür bir simgesi duruyordu. İnsanların ruhlarına verdikleri zararı ona her zaman hatırlatacak bir imge vardı karşısında.
Bir atom diğer bir atoma tuhaf bir çekimin gizli sevdasıyla el edemez, seslenemez miydi?
Kitap okumayı öyle çok seviyorum ki hiç yazasım gelmiyor .
Bunu gece günlüğüme yazacağım.
Neyi?
Ateşten yananın ateşe doymadığını.
Neyi?
Ateşten yananın ateşe doymadığını.
Bir sabah gözlerimizi, karanlıkta gönlümüze göre yeniden tasarlanmış bir dünyaya açmak için çılgınca bir istek duyarız; her şeyin yepyeni biçim ve renklere büründüğü, değişip dönüşebilen, sırlarla dolu, geçmişe dair hemen hemen hiçbir iz taşımayan, her tür bilinçli yükümlülükten ve pişmanlıktan azade, sevinçli anıların hüzünlendirip mutlu anıların acı vermediği bir dünya.
Boğmaya çalıştığımız her dürtü zihnimizde kuluçkaya yatıp bizi zehirliyor.
Başkaları hakkında bu kadar iyi şeyler düşünmemizin nedeni kendimizden korkmamızdır.
Bir kadın yeniden evleniyorsa, eski kocasından nefret ettiği içindir. Bir erkek yeniden evleniyorsa, eski karısına hâlâ âşık olduğu içindir. Kadınlar mutlu olma ihtimali için şanslarını denerler, erkeklerse mutlu olma ihtimali için risk alırlar.
“İçinde aşk tınıları barındıran dostlukların trajik bir yönü vardı.”
Tanım yapmak, sınırları daraltmaktır
‘Bir hüznün resmi gibi/ Kalpsiz bir yüz’ portre tam öyleydi.
Sadık olanlar aşkın yalnızca sıradan yönlerini bilir; aşkın trajedilerini bilenler ise sadakatsizlerdir.
her şeye inanabilirim. yeter ki inanılmaz olsun
Ancak kendi yaşamımızın seyircisi haline gelirsek yaşamın derdinden, kederinden kurtulabiliriz.
birini çok sevmişsem, adını asla başkalarına söylemem. onlara ait bir parçayı başkalarına teslim ediyormuşum gibi gelir bana.
şu dünyada hakkında konuşulmasından daha kötü bir şey varsa o da hakkında konuşulmamasıdır.
Yaşamak nasıl da hayal kırıcı
Sen kendini güvende hissedebilirsin, gücünü kuvvetinin yerinde olduğunu zannedebilirsin. Fakat bir odada ya da gökyüzünde tamamen tesadüfen gözüne çarpan bir renk tonu, ya da bir zamanlar sevdiğin bir parfümün kokusu derinlerde gizli saklı anıları getirip önüne koyar. Çoktan unutulmuş bir şiirin aniden karşına çıkan bir dizesi, epeydir çalmadığın bir müziğin ezgisi; yaşamamız bu tür şeylere bağlıdır Dorian.
Geçmişin tüm cazibesi geçmişte kalmış olmasıdır.
Yaşlılığın trajedisi insanın yaşlanması değil genç kalmasıdır.
Ruh müthiş bir realitedir. Alınıp satılabilir, takas edilebilir. Zehirlene bilir, kusursuzlaştırılabilir. Hepimizin ruhu vardır. Bundan adım gibi eminim.
Onunla konuşmak nadide bir kemanı çalmak gibiydi
Yoksulluk kapıya dayandığında, aşk pencereden dışarı çıkar.
Sığ acılar ve sığ aşklar uzun ömürlüdür. Büyük aşklar ve büyük acılarsa kendi servetinin kurbanı olur.
Gerçek hayat kaostan ibaretti fakat hayal dünyasının kendi içinde ürkütücü bir tutarlılığı vardı. İşlenen günahın ardından vicdan azabının gelmesine sebep olan şey de hayal gücüydü. Her suçun ucube yavrular doğurmasını sebebi de hayal gücüydü. Gerçeklerin dünyasında kötülerin cezalandırılıp ile ödüllendirildii falan yoktu. Başarı güçlüye veriliyor, yenilgi zayıfın eline tutuşturuluyordu. Hepsi buydu. 
İnsanın yarattığı her etki ona düşman kazandırır. Toplumda sevilen biri olmak için vasat, göze batmayan biri olmak gerekir.
Tanımlamak, sınırlamaktır.
Geçmişin tüm cazibesi geçmişte kalmış olmasıdır.
Acı olansa, insanın çoğu zaman tek bir hata için çok fazla bedel ödemek zorunda kalmasıydı. Aslına bakılırsa, insan tek bir hata için sürekli bedel ödeyip duruyordu. Kader, insanla olan alışverişinde alacak defterini hiç kapatmıyordu.
Hayat, başkalarının hatalarını yüklenemeyecek kadar kısaydı. Herkes kendi hayatını yaşıyor ve bu hayatı yaşamanın bedelini ödüyordu.
Arzuların, kişinin düşüncelerinin daireler çizmesine sebep olduğu söylenir.
Çocuklar başlangıçta ebeveynlerini severler, yaşları büyüdükçe onları yargılarlar, bazen de onları bağışlarlar.
Kendimizi her zaman yanlış anladık ve başkalarını da nadiren anladık.
Boğmaya çalıştığımız her dürtü zihnimizde kuluçkaya yatıp bizi zehirliyor.
Keşke sevebilsem! diye haykırdı. Sesinde derin bir acı vardı. Bu tutkuyu yitirdim, bu isteği unuttum gibi geliyor bana. Aşırı derecede kendime düştüm. Kendi kişiliğim bana bir yük oldu. Kaçmak, uzaklara gitmek, unutmak istiyorum.
Ben aşkımı üzerinde gelinciklerin bittiği bir toprağa gömmüştüm.
İnsan, hayatın renklerini özümsemeli fakat detaylarını asla anımsamamalıdır. Detaylar daima bayağıdır.
Geçen her dakika benden bir şeyler alıp götürürken ona bir şeyler katıyor.
“Her toplumsal sınıf, kendi yaşamı açısından herhangi bir öneme sahip olmayan erdemler üzerine akhâm kesiyordu. Zenginler tutumluluğun öneminden dem vururken, işsizler güçsüzler emeğin yüceliği üzerine afili laflar ediyordu.”
Dünyaya gelme sebebimiz özümüzün farkına varmaktır.
Güzel şeylerden kötü anlamlar çıkaranlar…
Bu bir kusurdur.
Bu bir kusurdur.
İnsanlar kendilerinin en fazla ihtiyacı olan şeyleri başkalarına vermeyi pek severler.
Bunu gece günlüğüme yazacağım.
Neyi?
Ateşten yananın ateşe doymadığını.
Neyi?
Ateşten yananın ateşe doymadığını.
Ölçülü olmak felaket bir şeydir. ‘Yeteri kadar’ sade bir öğünse, ‘doyasıya’ bir ziyafet sofrasıdır.
Bir kadın yeniden evleniyorsa, eski kocasından nefret ettiği içindir. Bir erkek yeniden evleniyorsa, eski karısına hala aşık olduğu içindir. Kadınlar mutlu olma ihtimali için şanslarını denerler, erkeklerse mutlu olma ihtimali için risk alırlar.
Ruh ve beden, beden ve ruh; ne büyük gizemdi. Ruhumuzun hayvani, bedenimizinse ruhani bir tarafı vardı.
inanmaya dair söyleyeceğimse şudur: Her şeye inanabilirim, yeter ki inanılmaz olsun.
Güzelliği ölmeyen her şeyi kıskanıyorum. Senin çizdiğin portremi kıskanıyorum. Benim yitirdiğim şeyi o neden saklasın ki! Geçen her dakika benden bir şeyler eksiltirken ona bir şeyler ekliyor. Ah, öbür türlü olabilseydi! Değişen şu resim olsaydı da ben olduğum gibi kalabilseydim !
Günümüzde insanlar her şeyin fiyatını biliyorlar da hiçbir şeyin kıymetini bilmiyorlar.
Çocuklar ilkin anne babalarını severler; büyüdükçe onları yargılamaya başlar, nadiren de affederler.
Geçmiş yok sayılabilirdi belki; pişmanlıkla, inkarla, unutarak yapabilirdi insan bunu. Fakat gelecek kaçınılmazdı.
“Delice hayran olmanın tekinsiz bir yanı vardır; kaybetmekten korkarsın ki bu durumda kaybetmek en az elinde tutabilmek kadar tehlikelidir…”
“Ancak kendi yaşamımızın seyircisi haline gelirsek yaşamın derdinden, kederinden kurtulabiliriz.”
Sahip olunan her türlü fiziksel ve zihinsel ayrıcalığın felâkete sürükleyen bir yanı vardır; devrik kralların sendeleyen adımlarında izini sürebileceğimiz türden bir felâket. Diğerlerinden farklı olmamak daha iyidir. Çirkinler ve aptallar bu dünyada her şeyin en güzeline sahiptirler. Kafaları son derece rahat, ağızları bir karış açık öylece oturup oyunu izleyebilirler. Zafer nedir bilmezler belki ama en azından, yenilgiyi de tatmazlar.
Çağı değiştiren şey, ilkeler değil, karakterlerdir.
Sevmekten vazgeçtiğimiz insanların duygularında her zaman bize gülünç gelen bir şeyler vardır.
Biz onları özgür kıldık ama onlar buna rağmen hala efendilerini arayan köleler olarak kalmayı tercih ediyorlar. Birilerinin onlara hükmetmesine bayılıyorlar.
Gülmek bir dostluğu başlatmak için hiç fena bir yol değildir ama bir dostluğu sona erdirmenin de kesinlikle en iyi yoludur.
….hiçbir hayat sönmez, yeter ki gelişimi yarıda kalmamış olsun.”
Başka insanların duyguları ne hoştu; insanların duyguları düşüncelerinden daha hoş geliyordu ona .
Birbirimizi tanımamızın alnımıza yazılmış olduğunu o da hissetmiş.
Her mükemmel varlığın ardında da mutlaka bir trajedi vardı.
Dünyanın en büyük olayları insan zihninde geçer derler. Dünyanın en büyük günahları da insan zihninde işlenir.
Boğarak öldürmeye çalıştığımız içgüdülerimiz, zihnimizi kuşatıp bizi zehirliyor.