Jules Verne kitaplarından Doktor Ox’un Deneyi kitap alıntıları sizlerle…
Doktor Ox’un Deneyi Kitap Alıntıları
Eğer ne düşündüğümü ne hissettiğimi kelimelerle anlatabiliyorsam, kendimi güzel güzel ifade edebiliyorsam; bağırmaya, çağırmaya, dövüşmeye ihtiyaç duyar mıyım?
Eğer – ister bağırmış çağırış, ister itişme kalkışma olsun- şiddetin her türlüsünün can yaktığını ve zarar verdiğini bilirsem ve iyi kalpliysem, başkasının canını bile bile yakar, ona öyle ya da böyle zarar verir miyim? Bu hakkı kendimde görür müyüm? Bence hayır.
Eğer – ister bağırmış çağırış, ister itişme kalkışma olsun- şiddetin her türlüsünün can yaktığını ve zarar verdiğini bilirsem ve iyi kalpliysem, başkasının canını bile bile yakar, ona öyle ya da böyle zarar verir miyim? Bu hakkı kendimde görür müyüm? Bence hayır.
Siz ne dersiniz? Peki ya ideal insan, ideal toplum nasıl olmalı? Doğrunun, iyinin, güzelin ne olduğunu sormak, bunun üzerine derin derin düşünmek ve buna uygun yaşamaya çalışmak anlamlı bir çaba mı sizce?
Erdem, cesaret, yetenek, zeka, hayal gücü gibi tüm özellikler sadece ve sadece bir oksijen mevcudiyeti ve oksijen oranı meselesi mi acaba?
Hani sanki yaşamaya da ölmeye de aceleleri varmış gibiydi.
Bir şey yapmak ya da yapmamak, işte bütün mesele bu!
Hayatı boyunca hiçbir karar almadan ölen kişi, yaşamında mükemmelliğe en çok yaklaşmış kişidir.
Ah! Doğa, doğa Niklausse! İnsan eli asla onunla yarışamaz!
Başka sefere daha mutlu olacağız.
”Zira bilim vicdansız kişilerin elinde tehlikeli olabilir ”
“Artık ne aşk ne esriklik var,
Pişmanlıklar içimi yakar!”
Pişmanlıklar içimi yakar!”
Bir deliler meclisinde, cin çarpmışların toplantısında ya da şeytana tapanlar kulübünde bile böylesine gürültü patırtı olması imkânsızdı.
Ah! Doğa, doğa İnsan eli asla onunla yarışamaz!
Bize yapılan haksızlığın öcünü alma zamanı geldi.
Bizi kavuran bu ateş neyin nesi? Yoksa şeytanın oyununa mı geldik?..
Hiçbir şey yolunda gitmiyordu!
Onlara ters ters bakmayagörün, sizi düelloya çağıran bir haberci yollamakta gecikmezlerdi.
Ama, heyhat! Hayvanlar çıldırmıştı da, insanlar makul mü davranıyordu sanki! Hiçbiri bu beladan başını kurtaramıyordu.
Olayların doğal akışına bağlı olarak, salgın hastalıkların belli bir özelliği vardır. Insanlara bulaşanlar hayvanları, hayvanlara bulaşanlar ise bitkileri etkilemez.
Deliriyor muyuz yoksa
Artık ne aşk ne esriklik var,
Pişmanlıklar içimi yakar!
Pişmanlıklar içimi yakar!
Hortlayan kargaşadan ve tanrıtanımaz bir savaştan,
İster miydiniz, benim gibi, kurtarmak bu iülkeyi?
İster miydiniz, benim gibi, kurtarmak bu iülkeyi?
Biz de böyleydik, değerli danışmanım! Biz de sevdik! Zamanında
seviyordu, ancak sessiz sedasız, dingin bir şekilde, sevilen nesneye kavuşmak için önünde on yıl varken nasıl sevilirse, işte öyle.
Evet, on yıl! On yıl boyunca birbirlerinin kalplerini fethetmeye çalışıyorlardı. Birine bir yaşam boyu bağlanmak söz konusu olduğunda, bu süreye gerçekten uzun denilebilir mi?
Ama siz hangi çamurdan yoğrulmuşsunuz beyefendi?
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Zaman sana uymuyorsa sen zamana uy!
Durumlar karşısında asla kesin kelimesini kullanmaya cesaret edemezdi. Bütün kesinlemeler tatsız geri dönüşlere yol açar.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
10 yıl boyunca birbirlerinin kalplerini fethetmeye çalışıyorlardı. Birine bir yaşam boyu bağlanmak söz konusu olduğunda; bu süreye gerçekten uzun denilebilir mi?
Zaman sana uymuyorsa sen zamana uy!
Bütün kesinlemeler tatsız geri dönüşlere yol açar.
“Bütün yaşamı boyunca hiçbir şeye karar vermeden ölen bir adam, bu dünyada mükemmeliyete yaklaşmış demektir.”
Mühendis ya da doktor, avukat ya da valilik danışmanı olabilmek için on yıl eğitim görülsün de, biriyle evlenmek için onunla ilgili gerekli bilgileri edinmek bundan daha az zaman alsın ha!
Deliriyor muyuz yoksa, acaba kenti büyük bir hastaneye mi dönüştürmek gerekecek?
Evet, on yıl! On yıl boyunca birbirilerinin kalplerini fethetmeye çalışıyorlardı. Birine bir yaşam boyu bağlanmak söz konusu olduğunda, bu süreye gerçekten uzun denilebilir mi?
– Buraya ne için geldik?
– Buraya, insani zaafların kirletemediği bu tertemiz havayı solumaya geldik.
– Buraya, insani zaafların kirletemediği bu tertemiz havayı solumaya geldik.
Tehlike yakında
Ve zaman uçup gidiyor
Ve zaman uçup gidiyor
Mühendis ya da doktor, avukat ya da valilik danışmanı olabilmek için on yıl eğitim görürsün de, biriyle evlenmek için onunla ilgili gerekli bilgileri edinmek bundan daha az zaman alsın ha!
Birine bir yaşam boyu bağlanmak söz konusu olduğunda, bu süreye gerçekten uzun denilebilir mi?
Zaman sana uymuyorsa sen zamana uy!
– Şu halde kararımız?..
– Hiçbir karar almamak.
– Hiçbir karar almamak.
Bütün yaşamı boyunca hiçbir şeye karar vermeden ölen bir adam bu dünyada mükemmeliyete yaklaşmış demektir.
Asla kesin kelimesini kullanmaya cesaret edemezdi. Bütün kesinlemeler tatsız geri dönüşlere yol açar.
Ruh kadar bedeni de, beden kadar giysileri de yıpratan heyecanlardır.
Bütün kesinlemeler tatsız geri dönüşlere yol açar.
Ruh kadar bedeni de, beden kadar giysileri de yıpratan heyecanlardır.
– Buraya niçin geldik?
– Buraya, insani zaafların kirletemediği bu
tertemiz havayı solumaya geldik.
– Buraya, insani zaafların kirletemediği bu
tertemiz havayı solumaya geldik.
Ve şu bi tek kırların üzerindeki, tek bir pusun gölgelemediği masmavi güzel gökyüzü! İnsan burada şair olabilir!
Ah! Doğa, doğa. İnsan eli asla onunla yarışamaz!
İnsanlığın yerküremizin kabuğunda sürünmekten çok böyle yükseklerde yaşamaya yazgılı olduğunu düşünmüyor musunuz?
Deliriyor muyuz yoksa, acaba kenti büyük bir hastaneye mi dönüştürmek gerekecek?
Tehlike yakında
Ve zaman uçup gidiyor
Ve zaman uçup gidiyor
Horlayan kargaşadan ve tanrıtanımaz bir savaştan,
İster miydiniz, benim gibi, kurtarmak bu ülkeyi?
İster miydiniz, benim gibi, kurtarmak bu ülkeyi?
Birine bir yaşam boyu bağlanmak söz konusu olduğunda, bu süreye gerçekten uzun denilebilir mi?
Bütün yaşamı boyunca hiçbir şeye karar vermeden ölen bir adam, bu dünyada mükemmeliyete yaklaşmış demektir.
Hortlayan kargaşadan ve tanrıtanımaz bir savaştan,
İster miydiniz, benim gibi, kurtarmak bu ülkeyi?
İster miydiniz, benim gibi, kurtarmak bu ülkeyi?
Niklausse, insani zaafların kirletemediği bu tertemiz havayı solumaya geldik.
Bütün yaşamı boyunca hiçbir şeye karar vermeden ölen bir adam, bu dünyada mükemmeliyete yaklaşmış demektir.
Tehlike yakında
Ve zaman uçup gidiyor
Ve zaman uçup gidiyor
Bütün kesinlemeler tatsız geri dönüşlere yol açar.
“Ah! Doğa, doğa, Niklausse! İnsan eli asla onunla yarışamaz!”
Zaman sana uymuyorsa sen zamana uy!
Zaman sana uymuyorsa sen zamana uy!
Bütün yaşamı boyunca hiçbir şeye karar vermeden ölen bir adam, bu dünyada mükemmeliyete yaklaşmış demektir.
-Şüphesiz ,diye cevap verdi danışman ,deri pazarı sorunu örneğin
-Hala yanmaya devam ediyor mu? diye sordu belediye başkanı
– Evet üç haftadan beri
-Mecliste yanmaya bırakma kararı almamış mıydık?
-Evet, bu sizin önerinizdi .
-Bu yangının üstesinden gelmenin en keskin ve basit yolu bu değil miydi?
-Kuşkusuz
-Hala yanmaya devam ediyor mu? diye sordu belediye başkanı
– Evet üç haftadan beri
-Mecliste yanmaya bırakma kararı almamış mıydık?
-Evet, bu sizin önerinizdi .
-Bu yangının üstesinden gelmenin en keskin ve basit yolu bu değil miydi?
-Kuşkusuz
İnsanlar tanınmaz hâle gelmişti.
Ah! Doğa, doğa, Niklausse! İnsan eli asla onunla yarışamaz!
Zaman sana uymuyorsa sen zamana uy!
Zira bilim, vicdansız kişilerin elinde tehlikeli olabilir.
Kaldı ki bağırış çağırışa, kavga dövüşe baş vurmanın zekâsı daha ileri kişilerde ortaya çıktığını savunmak çok zor Bu, belki zekâyla ilgili bir şey değil; eğitimle, bilinçle, güzel ahlakla ilgili bir şey
Eğer ne düşündüğümü ne hissettiğimi kelimelerle anlatabiliyorsam, kendimi güzel güzel ifade edebiliyorsam; bağırmaya, çağırmaya, dövüşmeye ihtiyaç duyar mıyım?
Eğer karşımdaki kişinin de tıpkı benim gibi bir birey olduğunun bilincindeysem, ona karşı saygılı davranmaz mıyım?
Eğer -ister bağırış çağırış, ister itişme kakışma olsun- şiddetin her türlüsünün can yaktığını ve zarar verdiğini bilirsem ve iyi kalpliysem, başkasının canını bile bile yakar, ona öyle ya da böyle zarar verir miyim? Bu hakkı kendimde görür müyüm? Bence hayır.
Siz ne dersiniz? Peki ya ideal insan, ideal toplum nasıl olmalı? Doğrunun, iyinin, güzelin ne olduğunu sormak, bunun üzerine derin derin düşünmek ve buna uygun yaşamaya çalışmak anlamlı bir çaba mi sizce?
Eğer ne düşündüğümü ne hissettiğimi kelimelerle anlatabiliyorsam, kendimi güzel güzel ifade edebiliyorsam; bağırmaya, çağırmaya, dövüşmeye ihtiyaç duyar mıyım?
Eğer karşımdaki kişinin de tıpkı benim gibi bir birey olduğunun bilincindeysem, ona karşı saygılı davranmaz mıyım?
Eğer -ister bağırış çağırış, ister itişme kakışma olsun- şiddetin her türlüsünün can yaktığını ve zarar verdiğini bilirsem ve iyi kalpliysem, başkasının canını bile bile yakar, ona öyle ya da böyle zarar verir miyim? Bu hakkı kendimde görür müyüm? Bence hayır.
Siz ne dersiniz? Peki ya ideal insan, ideal toplum nasıl olmalı? Doğrunun, iyinin, güzelin ne olduğunu sormak, bunun üzerine derin derin düşünmek ve buna uygun yaşamaya çalışmak anlamlı bir çaba mi sizce?
-Selefimiz, dedi Van Tricasse ciddi bir tonda, selefimiz durumlar karşısında asla kesin kelimesini kullanmaya cesaret edemezdi. Bütün kesinlemeler tatsız geri dönüşlere yol açar.
Olayların doğal akışına bağlı olarak, salgın hastalıkların belli bir özelliği vardır. İnsanlara bulaşanlar hayvanları, hayvanlara bulaşanlar ise bitkileri etkilemez
Bütün kesinlemeler tatsız geri dönüşlere yol açar
Ruh kadar bedeni de, beden kadar giysileri de yıpratan heyecanlardır
İnsani zaafların kirletmediği bu temiz havayı solumaya geldik